Yitik öyküdür
tarihten iki ayri cografyaya damlayan
iki ayri yürekte durmadan kanayan
seyduna’yla sahrud
yüreklerin akarken biraktığı izi
birbirlerinin gözlerinde aradılar.
yoktu.
İki iklim farkıydılar
ne zaman göz göze değseler
yangın çıkmayacak denli uzaktılar.
Yalnızca aynaların dökülen sırrına yansırdı
üçüncü bir kente düşmüş suretleri
Şahrud gökyüzü geliniydi.
yüzüne bulut inse dolardı masal gözleri.
bir solukluk rüzgarda bile
usul usul kanardı gelincik bedeni.
Seyduna yeryüzü cehennemi.
ölüm, çağrılı uçurumlarda sınardi sevdasını
yalniz ufuk çizgisinde bulusurlardı,
onu da güneş günde iki kez ateşe verirdi.
İki iklim ayrıldılar.
“ya sahrud!” dedi seyduna
“gözlerime mermi diye sevdanı sürdüm.
ardına bakma, gözyaşımla vurulursun.
su gibi git.”
Sahrud’un yüzüne keder mayın gibi durdu.
ve zaman gözlerinin su yeşilinde kuruldu.
hüzün bir buda heykeli gibi çırılçıplak,
yüzlerine oturdu.
Rivayet odur ki,
sahrud vardığı denizlerde hala
seyduna türküleriyle uyanmakta,
seyduna, sahrud’un gözlerinden kalan
masalla yaşlanmakta.
TUNAY BOZYİĞİT
[tarihinde düzeltildi 14/7/2010 Saat 17:33 Yazar Rojin]
____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...