Konu: Mahzuni nin dünya görü?ü

Forum: A Harfi ile Baslayan Ozanlarimiz

Konuyu açan: HarmanYeli


HarmanYeli - 28/2/2009 Saat 04:39

Bence68
Site kurucusu


Mahzuni Şerif'i daha yakından tanımak için aşağıdaki yazıyı ve Mahzuni'yi Anlamak adlı yazıyı okumak iktiza eder.

Yüzyillarca Alevi-Bektasi Halk Ozanlari; yasadiklari toplumun; deger yargilarini, yasamdaki sinifsal çeliskileri, yasadiklari bölgenin cografi kosullarini, halkin sevinçlerini, üzüntülerini, acilarini, kederlerini, yoksulluklarini, varsilliklarini, korkularini, savaslarini en ince duygularla, estetik degerler katarak anlatan halk bilimi insanlaridir. Bunlara birçok örnek verilebilir. Pir Sultan Abdal, Sah Hatayi, Kul Hikmet, Kaygusuz Abdal, Nesimi, Karacaoglan, Yunus Emre, Seryani, Ruhsati, Asik Veysel, Sah Turna, Muhlis Akarsu,...bg. daha yüzlercesi sayilabilir.

...Mahzuni; son siir kitabi olan "Dolunaya Tül Düstü" isimli eserindeki giris bölümünde; kimligi ve dünya görüsü hakkinda söyle demektedir:

"Ben Alevi bir aileden gelme oldugum için kök kültürümde Alevi ve Bektasilik yatar". Siyasi rengime gelince; "ben demokrat solcu bir ozanim". Ancak "insan sevgisi din
anlayisimda en büyük isimdir". açiklamasinda bulunuyor.

...Mahzuni Serif'te toplum ve insani etkileyen her seyi bulmak olasidir.
Öyleki onda bilim vardir, soru vardir, sorgu vardir, felsefe vardir, köy vardir, sehir vardir, devlet vardir, millet vardir, dogruluk vardir, baris vardir, yigitlik vardir, güzellik vardir, erdem vardir, zam vardir, zulüm vardir, zevzeklik vardir, nakkaslik vardir, yuh vardir, övgü vardir, memleket vardir, direnç vardir, yol vardir, baskaldiri vardir, ögüt vardir, dünya insanligina seslenis vardir, okul vardir, su vardir, dogum vardir,
ölüm vardir, soyanlar vardir, seref vardir, ceylan vardir, haci-hoca-dede vardir...vs. kisacasi ne ararsan vardir.

Görüldügü gibi Mahzuni Serif çok yönlü bir ozanimizdir.

...Gazeteci yazar Süleyman Yagiz Mahzuni'nin hakkinda söyle diyor:

"Mahzuni'nin hemen her dizesinde çok ince duyarliliklar, hassas ölçüler, zorlu begeniler ve hem olagan hem de olaganüstü öyküler vardir

Mahzuni Serif'in Inançsal Kimligi

Aleviler; Osmanli tarihinden (Kanuni'den) bu yana özellikle ortadoks sünni kesimi tarafindan horlanmisv, ezilmis, baski görmüs, dislanmis... bg. zorla asimile edilmeye çalisilmistir. Bu tarih aleviler açisindan Osmanliya karsi bir baskaldiri tarihidir. Yapilan baski ve zulüm karsisinda kuskusuz kimligini koruyamayan aleviler olmustur, ser verip görüsünden dönmeyen
binlerce alevinin oldugu da bir gerçektir. Bunlar tarihte yerlerini almistir. Iste Mahzuni de bunlardan birisidir. Tüm baskilara karsi alevi-bektasi kimligini koruyan, bu kimlikten onur duyan, bu kimlikten ödün vermeyen, bu kimlikle evrensellige ulasan bir ozandir. Gerek tutucu aleviler, gerekse bagnaz sünniler tarafindan inançsal kimligine iliskin yöneltilen elestirilere Mahzuni gerekli yanitlari vererek gerçek kimligini ortaya koyuyordu. Iste kendisinin dilinden, kendi kimligini ve kendi inançsal yönünü anlatan...

Siirlerinden biri: Beni merak edip süphe duyanlar Kendin bilmezlerin telasiyim ben
Aslim Horasan'dan topragim Afsin Elbistan düzünün bir tasiyim ben Bir gün asik'larin kara gününde Ah çekip dolastim sevda çölünde Kuran'da okudum mursid önünde
Saz çalip söyleyen Bektas'iyim ben

...Mahzuni gerçek aleviligin; insanin içinde oldugunu; aleviligin insansever, barissever, esitlikçi ve toplumcu bir düsünceyi savundugu ve yalani, dolani,
sömürüyü, üçkagitçiligi, namussuzlugu, adeletsizligi, erdemsizligi,hosgörüsüzlügü, bagnazligi, seriatçiligi, sekilciligi...vb. ret ettigini;...
...ben aleviyim demekle alevi olunamayacagini.

Siirlerinden birinde Söyle dile getiriyor:

Bana bir sünni demisler
Ben alevi olamam ki
Isim gücüm yalan dolan
Ben alevi olamam ki
Eger böyle isen dostum
Sen alevi olamassin

On iki imami haktir
Bende layik imam yoktur
Aleviyim diyen çoktur
Ben alevi olamam ki
Olsam da bilemem ki
Bilsem bile süremem ki

Cahil cahil muska yazdim
Yapip yapip ikrar bozdum
Muhammed'e kuyu kazdim
Ben alevi olamam ki
Olsam da bilemem ki
Inan ki bulamam ki

Ali yalan söyledi mi?
Yetim hakkini yedi mi?
Iyiye kötü dedi mi?
Ben alevi olamam ki
Olamam ki olamam ki
Olsam da bilemem ki



Mahzuni Serif...Her seyin tanri; tanrinin ise her sey oldugu düsüncesini; evrenin aslinda Tanrinin kendisi oldugunu belirtmekte ve tümtanrici bir yaklasimda bulunmaktadir. Bugün ne bilim Tanrinin yoklugunu tam olarak kanitlayabilir nede din Tanrinin varligini tam olarak kanitlayabilir. Insan ancak soyut kavramsal çikarsamlarla birtakim yorumlar yapabilir. Bu da ancak o kisinin kendi dünya görüsüyle ilgili bir yaklasimi sergiler... Ozanimiz evrenin bir yaraticisinin oldugunu ( deist bir yaklasim )
söylemektedir ve buna inanmaktadir. Bakiniz su siirinde bunu açiklikla dile getiriyor.

Dostlar ben Allah'i inkar etmedim
Bu sekilde hayvan kalana çattim
Seriati savdim, yere yatmadim
Gösterise namaz kilana çattim.

Ne sakal ne biyik dosta yetirir
Ne dua ne telkin canlar bitirir
Ne muska ne divit Hak'ka götürür
Ben canli içinde yalana çattim.

Mahzuni Serif...olay ve olgulari siirlerinde sorgulayan, arastiran, kafa
yoran bir ozanimizdir. Olanla yetinmeyen, daha çok seyi ögrenmeye,
ögrendiklerini ögretmeye çalisanbir kisiliktir. Bakin bir baska Siirinde
Tanri'nin varligini da sorgulayan misralarini görüyoruz.:

Cennet çevresinde sur çevrilmedi
Ne kapisi ne de tokasi yoktur.
Kullar senedini dünyada alir
O sirat'in iki yakasi yoktur.

Dünya yokken bosluk ise kainat
Bosluklar kimlere ederdi biat
Gerçi beni sevmez ama seriat
Gel görki bilimin sakasi yoktur.

Gene tanri varsa tanridan önce
Bu hesabi nasil tuttun gönlünce
Bir varlik kendini yapar mi sence
Zamanin bos yere akasi yoktur.

Mahzuni nedense sükür biter mi
Cenabi mevlaya zikir biter mi
Sen baslar kesersin fikir biter mi
Gönlümün gerçekten çikasi yoktur.

Bu eserinde ozanimizin cennet ve cehennemin bu dünyada adlandirildigini,
...Sirat diye bir köprünün olmadigini, köprülerin yasadigimiz dünyada
bulundugunu ve bunlarin insanlar tarafindan yapildigini vurgulamaktadir...

Görüldügü gibi Mahzuni'ye daha önce deist bir ozandir dememize râgmen
bu siirinde Tanriyi sorguladigini görmekteyiz. Bu bir çeliskidir. Ama her
insanda bu tür çeliskilerin olmasi çok dogaldir. Tam tersine bu tavir arastiran, sorgulayan, aldigi ile, ögrendigi ile yetinmeyen daha çok örenmeye çalisan bir bilimsel kafanin belirteci olarak degerlendiriyorum.


Mahzuni Serifin Insancil ( Hümanist ) Kisiligi

Mahzuni Serif'in eserleri titiz bir sekilde incelendiginde en önemli yönünün
o'nun büyük bir insansever oldugu görülecektir. Bu dogru bir saptamadir.
Benim dinim "Insana sevgidir" diyen bir ozanimizdir. Mahzuni Serif büyük
bir hümanist ozanimizdir. Öyleki hemen her siirinde insanseverligin, hosgörünün satirlarini buluruz. O'nun için önemli olan insanin yasam hakkidir. Hiçbir neden insan'i öldürmenin bahanesi olamaz. Toplumdaki sinif kavgasi bile insan öldürmeyi hakli kilamaz. Bir hümanist için bundan daha özgün bir görüs olabilir mi? Bakin bir siirinde söyle demektedir;

Bosa dögüsmeyin bizim yigitler
Sizi vurduranlar vurulmuyor ki
Kim bilir nerde hangi koltukta
Kömürde tarlada yorulmuyor ki

Ayni baba dölü ölen öldüren
ölenle öldüren iti güldüren
Yokmuidi bunu size bildiren
Vur diyenler burda görülmüyor ki

Isçiyi isçiye düsüren zalim
Boynumuzda boza pisiren zalim
Bu kadar bardagi tasiran zalim
Gözümüz önünde serilmiyor ki

Yeni adi çikmis sag ile sol'un
Tarihte borcu yok kullara kul'un
Iki yani birdir yaptigin çul'un
Bilirsin ölenler dirilmiyor ki

Mahzuni der nedir hak'kin davasi
Insana benzer mi köpek mayasi
Tükensin de bitsin su sinif kavgasi
Sinifsiz bir okul kurulmuyor ki

...Ozanimizin içten söyledigine inandigim; tüm benligi ile savunduguna
inandigim, baris, hosgörü ve ayrimsiz bir dünya özlemini yansitan su
iki kitayi okuyalim;

Tabuttaki insan gibi ölemem
Derdim vardir onun için gülemem
Ben insanin degerini bölemem
Dogu-bati-gavur-müslüm bir bana

Tahammül dünyanin basidir basi
Dost için akittim gözümden yasi
Halka ögrettigini yapmayan kisi
Dört kitap okudum dese de kör bana

burada verilen ileti'de özgün ve katiksiz bir hümanizm vardir. Insanlari
birbirine düsman eden, senlik, benlik duygusunu arttiran, düsmanligin
nedeni olan; dogu-bati-gavur-müslüman ayrimi degil mi?...

...Yine bir baska siirinin ilk iki dörtlügünde belirttigi gibi;

Iki gönül bir olunca
Bayram olur seyran olur
Bir dost bir dosta gelince
(Insanlar gerçek dost olunca)
Bayran olur seyran olur

Aktı kanım ılık ılık
Biz yalancı kör değilik
Aradan kalksa ikilik
Bayram olur seyran olur
Barış olur dostluk olur

...Bütün inancini ve yasamini insani yüceltmeye yönetmis bir insan olarak
Mahzuni çagimizin bu yöndeki en büyük halk ozanidir desem abartma olmaz

Bakin eserlerine; ...yobaza karsi koymus, insani sömürenleri lanetlemis, insanlar arasinda ayrim yapanlara yuh çekmis, olumsuzluklari elestirmis, insanlari öldürenleri kinamis, savaslara karsi koymus, dünya halklarinin barisini savunmus, halkiyla beraber gülmüs, beraber aglamis... bir ozanimizdir...
...Ozanimizin bu yönüyle ilgili bir siirini daha yazdiktan sonra bir baska
yönüne, toplumcu yönüne, deginecegiz...

Insan deryasinda hak'kin yolunda
Edep ile hür olmasi ne güzel
Bunca bilmezlerin bunca cahilin
Baslarinda pir olmasi ne güzel

Gelecegi günes olmali gencin
Ey ihtiyar basim bitmedi sancin
Tadina doyulmaz helal kazancin
Her ekmekte ter olmasi ne güzel

Adem baba varken dinler yok idi
Fitneye fesada karni tok idi
Su ikilik canimiza okudu
Tüm insanin bir olmasi ne güzel

Der Mahzuni yanlis yola yürürsem
Nefsim için toprak olup çürürsem
Insanlari ayri ayri görürsem
Gözlerimin kör olmasi ne güzel

Bu siirde söylenecek; yazilacak baska bir gerçek var mi? Bilmiyorum. Her misrasi, her sözcügü toplumsal bir gerçegi anlatmaktadir. Savaslarin üretimsizligin, inanç ayrimlarinin, toplumsal ayrimlarin, düsmanliklarin, fitnenin, fesatin, nefsin...bg. seylerin nedenlerini, niçinlerini sorgulayan bir eser var karsimizda.Yeterki o eseri özümseyerek okuyalim ve verilmek
istenen iletiyi iyi algiyalim.

Mahzuni Serif'in Toplumsal Kimligi ve Toplum Anlayisi

...Bizim ülkemizde geçmisten bugüne bu anlamda çok zengin bir Halk
ozan'lari gelenegi vardir. Yunus EMRE, Pir Sultan ABDAL, SERYANI, Kul HIKMET, KÖROGLU, KARACAOGLAN, DADALOGLU, EMEKÇI, IHSANI, SAH TURNA, MAHZUNI... bunlar yasadiklari dönemin, toplumsal
yapisini, toplumsal biçimini ve toplumsal iliskilerini eserleriyle yansitmislardir... Bazen toplumsal haksizliklara baskaldirmislar ve bazen de halkin önderleri olarak halkin bilinçlenmesini, örgütlenmesini saglamislar. Öyleki bazen yaptiklari eserlerle varolan düzeni sarsacak konumda bile olmuslardir. Pir Sultan Abdal bu söylediklerime en büyük
örnektir. Pir Sultan o dönemin mevcut düzenini korkuttugu için idam edilmistir. Günümüzde Mahzuni siirleriyle mevcut düzeni elestirdigi, halki bilinçlendirerek türküler söyledigi için yargilanmistir.

Eserleri TV' larda ve radyolarda okunmamis, eserlerine çok büyük bir sansür konmustur...

...Simdi bu yazdiklarima örnekler vererek O'nun toplumcu yönünü kendi eserleriyle tanitacagim. Bakiniz bir siirinde tüm dünya
görüsünü ve toplum anlayisini ortaya koyuyor. Iste siir;

Ah ne olur bizim köyde
Herkesi okur göreydim
Altmisi bulmus babamda
Bir günlük fikir göreydim

Dindiren yokmu acimi
Süren yokmu ilacimi
Köyde on yaslibacimi
Kilimler dokur göreydim

Demeyin ki ne var bunda
Kanli kiliç durmaz kinda

Elbistan'in ovasinda
Gümüsle bakir göreydim

Bitmez kadere inandik
Inandikta hep biz yandik
Hep sükürü biz ögrendik
Bir bey'de de sükür göreydim

Sanmayin Mahzuni caydi
Uydu ise hakka uydu
Bütün fakirler doyaydi
Kendimi fakir göreydim

...Iste ozanimizin bes dörtlükte bütün toplumsal sorunlari anlatimi; iste yorumu,
iste görüsleri. Bunlari degerlendirmeyi siz sevgili okuyucularima birakiyorum...

...Ozanimiz halkimizin egemen güçlerce (para babalari, agalar, tefeciler, tacirler,
beyler...) sömürülmesi karsisinda protestosunu su özgün yapitla dile getiriyor;

Kimi hizli gider uzun yol yutar
Kimi altun satar kimi pul yutar
Kimi sogan bulmaz kimi bal yutar
Kimi parmagini yalamis gider

Iste toplumumuzdaki ve de dünyamizdaki savaslarin asas nedeni bu farkli
yasam biçimleri, bu farkli gelir dagilimidir. Dünyadaki bu gelir farkliligi
toplumsal kargasanin asil nedenidir. Ozanimiz da bunu belirtiyor.
Bakin bir baska eserinde ki dörtlügü okuyalim;

Milletin sirtindan doyan doyana
Bunu gören yürek nasil dayana
Yigit muhtaç olmus kuru sogana
Bilmem söylesem mi, söylemezsem mi?

...O bu eserinde halkimizi kemirenleri anlatmaya çalisiyor. Halki uyarmaya,
bu kemirgenleri tanimaya çabaliyor. Bunlari tanitmak için sürekli bir
mücadele içinde olacagi iletisi veriyor... Bundan dolayi bu gerçekleri her
zaman haykiracagini dile getiriyor...;

Bizdeki yürekler baska yürekler
Günümüz dayanir tuzlu çörekler
Senin sofrandaki ballar börekler
Ömür boyu zehir zikkim bizim be

...Ama yine de umutsuz degil. Içindeki ütopyayi devam ettiriyor. Gelecekte
insanligin sömürüsüz bir dünyaya ulasacagini söylüyor. Büyük çogunlugun
bir gün dünya yönetimini; ufak bir azinligin elinden alacagini; dünyada dostlugun, kardesligin, güvenin, barisin geçerli olacagini esit bir gelir dagiliminin yapilacagini; yönetime tüm insanlarin katilacagini, gerçek bir halk iktidarinin yerlesecegini; bir gün tüm bu insani degerlerin dünyada egemen olacagina olan inancini ve bilincini tasiyor.

Bakin su siirindeki ütopyasina; gelecek beklentisine;

Hem evladi yedin, hem de ata'ni
Düsünmedin topraklarda yatani
Devleti, milleti, bütün vatan'i
Ulan hey civaci sana kim verdi

Bir gün gelecek ki, kim kime güler
Disi olmazsa da, damagin biler
Böyle ev sahibi olmaz dürzüler
Ya bizi kiraci sana kim verdi.

...Ozanimiz zenginlere ve yöneticilere seslenerek; oturduklari koltuklara
daha çok yaslanmalarini; çünkü bu saltanatin sonsuza kadar devam
etmeyecegini; bir gün bu yagmanin sonunun gelecegini bildiriyor...
... Yine bir baska siirinde paylasimi ne güzel anlatir; iste siir

Kirk yaslimiz bilmem dedi huylasti
Bebekler huylandi kötü toylasti
Yerdeki topragi aldi paylasti
Sükür dedik hatir saydik ondandir

Mahzuni Serif'im paylasmak güzel
Söylerim sözümü, çalmam hiç gazel
Korku kalkar, birlesirse birçok el
Ayri gayri dedik, bir birimizi yedik ondandir

Ozanimiz paylasmanin güzelligini, insani yanini, esitlikçi ve özgür yanini dile getirmis; bu konuda taviz vermeden, bos söz söylemeden, dogrulari korkmadan
açiklayacagina, insanlarin birleserek çözülmez gibi gözüken birçok zorlugu
kolaylikla çözebilecegini; ayarilik-gayrilik yüzünden insanlarin birbirlerine düsman edildigini, bu yüzden insanlarin birbirlerini öldürdüklerini, savas yaptiklarini, insanlari birbirlerine dost olmalarini ekonomik çikarlarda birbirleriyle birlesmeleri gerektigini ; insanlari birbirlerine düsman edenlerin oyununa gelinmemesini, buna karsi uyanik olunmasi gerektigini vurgulamistir

Mahzuni Serif'in Toplumsal Olaylar Karsisinda Duyarliligi

Mahzuni, gerek toplumumuzu ve gerekse dünya kamuoyunu etkileyen her olay karsisinda duyarliligini göstermis ve bu olaylarla ilgili eserler sunmustur. Toplumumuzdaki her toplumsal olayi Mahzuni'nin siirlerinde bulmak olasidir. 1970'li yillarda gençlik hareketlerinin en önemli çikisi olan bagimsiz ve sömürüsüz Türkiye ve emperyalizm karsitligi, o dönemde Mahzuni'yi çok etkilemis...;

Bütün insanlik adina
Amerika katil katil
Hukuk yapar kendi bozar
Amerika katil katil

Vietnam'in suçu nedir ?
Hür yasamak ayip midir ?
Atom patlat ister kudur ?
Amerika katil katil

Türk Milleti Türk Milleti
Nerden gelmis elin iti ?
Bu gidisin sonu kötü
Amerika katil katil

Birgün gramlar bir olur
Kilodan hakkini alir
Zalim olan bela bulur
Amerika katil katil

Mahzuni Serif uyuma
Gün geldi çatti aksama
Bizden selam Vietnam'a
Amerika katil katil

Ozanimiz bu siirinde kesinlikle Amerikan halkina bir söylemde bulunmuyor, bu eserindeki "Amerika deyimi" bu ülkeyi yönetenlere ve onun emperyalist yönüne yönelik bir söylemdir...

...Yine 1970'li yillarda; sömürüye, zulme, emperyalizme, düsmanliga ve baskiya karsi baskaldiran 1968'li kusagi ve bu nitelikleri tasiyan tüm insanlara yigitler diyerek seslenmis ve bunlar için su siirini
yazmistir.

Dogudan batiya bir ses yükselir
Yigitler, yigitler bizim yigitler
Gavur daglarindan Dadallar gelir
Yigitler, yigitler bizim yigitler

Alni çizgi çizgi, zafer oyuklu
Anasi aglamis öfke yayikli
Elinde dirgeni kara biyikli
Yigitler, yigitler bizim yigitler
Bizim yigitleri bilmiyor itoglu itler

Karsidan geliyor elinde dirgen
Sirti yirtik omuzunda yorgan
Yakti anamizi zalim kemirgen
Yigitler, yigitler bizim yigitler

Mahzuni Serif'im yigit yavrusu
Anadolu'sundan yoktur kaygisi
Sizin degil beyler isin dogrusu
Yigitler, yigitler bizim yigitler

Mahzuni Anadolu'nun yetistirdigi yigitlere güvenmis ve onlarla övünç duymustur. Ama onlari birbirine düsman eden güçler amaçlarina ulasmis ve onlari birbirine kirdirmistir...Mahzuni... Ama ne olursa olsun Anadolu'nun yetistirdigi yigitleri, cesur, bilgili, sevgi dolu, hosgörülü olarak
degerlendirmis, bagimsizlik, baris, özgürlük ve demokrasi tehlikeye girdigi
an o yigitlerin önünde hiçbir gücün duramayacagina inanmistir...



1993 yilinda Ortadoguda meydana gelen ve Irak'in Kuveyt'e saldirmasiyla çikan savas sonucunda batili devletlerin ve Amerika'nin oynadiklari oyunlarin
(emperyalizm) farkina varmis ve bu savas sonucunda ölen yüzlerce insanin acisini içinde duymus ve savas sonucunda kirlenen denizlerin, sularin ve atmosferin insanlara verdigi zarari görmüs ve tüm bu olumsuzluklari...

20. yüzyilin son çeyreginde gelisen teknoloji ve bunun sonucunda sinirsiz bir sekilde tüketilen doga ve insan kaynaklari'...

1990'li yillar... Dünya'da, emperyalist devletler tarafindan dayatilan Yeni Dünya Düzeni'Ülkemizin üzerine bir kara leke olarak çöken ve duyarli tüm insanlarimizi çok derinden etkileyen'Sivas Kiyimi'

...dile getiren siirler yazmistir.

Bu yazının sonunda ozanimizin kendini tanitan su açiklamasini da yazmak istiyorum.

Mahzuni bana gönderdigi bir yazisinda; kendisiyle ilgili söyle diyor;

"Ben dogada bulunan her canlinin içinde seçkin bir yeri olan insan sifatinda dünyaya geldigim için, hep bununla
gurur duydum.Hayatimda tek din tasimadim; insan tarihinde gelmis geçmis bütün dinlerin hepsinden birer parçayla yasadim. Gün oldu yedi dinli, gün oldu dinsiz kisiliklerimle gezdim.

Somut olarak söyleyebilirim ki, insan sevgisi benim öz dinim oldu. Hiçbir mezhebi kendine yön olarak tayin
etmedim. Zira mezhepler benim indimde, tarihi hikayeciliklerden öte olmadi. Ancak Ehlibeyt'e gönül verdigim ve Ali evladina bel bagladigim dogrudur. Bu da
sadece tarihe verdigim önemden ileri gelmektedir.

Ben insanlari sevmekten hiç fire vermedim..."


____________________
İnsan sevincin ürünüdür. Kötülüklerin, karamsarlıkların ürünü olamazki...

HarmanYeli - 28/2/2009 Saat 04:42

Bence68
Site kurucusu


NEŞET ERTAŞ:

"Halk çocuğu olarak doğdu, halk çocuğu olarak öldü'' Mahzuni Şerif halk içinde gezen bir ozanımızdı. Halkı yakından tanır, yediği yemekten tutun da çektiği dertlere kadar halkından haberdar olurdu. Halkın sofrasına oturur, tuzundan ve şekerinden tadardı. Mahzuni okumuş bir insandı; ilerisini gören bir ozandı.
Sözünü sakınmaz, yüreğindekini ifade ederdi. Fikirlerini söylediği için kimileri kendisine tepki gösterdi. Herkesi ilgilendiren konulara değindi, takdir edilmesi gerekirken, tekdir edildi. Halk çocuğu olarak doğdu, halk çocuğu olarak yaşadı, halk çocuğu olarak öldü ve Hakk'a gitti. Hepimiz Allah'tan geldik, yine Allah'a gidiyoruz. Önemli olan yaşadığımız sürece verdiğimiz sevgi ve saygı, birlik ve beraberlik mesajlarıdır.


OSMAN DAĞLI-(YAZAR-OZAN):

'Ozanlık için büyük bir kayıptır'
Mahzuni'yle yaklaşık 10 yıl birlikte kaldık. Benim eserimle ortaya çıktı. Onu tarladan getirdim. Marifetli bir insandı. Fakat 68'de bizden ayrıldı. Yani sosyalist devrimci çizgiden uzaklaşmaya başladı. Kendi çizgisini orda yürüttü. Zaten 68 öncesi ve sonrası eserlerine bakılırsa çok büyük fark olduğu görülecek. Her şeye karşın insanlara çok şey verdiğini söyleyebilirim. Geleneksel halk ozanlığında onun üstüne çıkan birisi olduğunu da sanmıyorum. Ölümü ozanlık için büyük bir kayıptır ama ozanlığın beş bin yılık tarihi vardır. Veysel öldüğünde de herkes "ozanlık öldü" dendi ama Mahzuniler çıkı. Bundan sonra da Anadolu'da yeni Mahzuniler çıkacıktır.




Dolunaya tül düşü 1

Dolunaya Tül Düşü: Beyin damarlarındaki tıkanma nedeniyle hastalanıp öldüğü belirtildi. Evet de; acaba kimin ve neyin beyin damarlarındaki tıkanma yüzünden hastalanmışı? Kendi beyninin mi? Sanmam. Bir ozanı sazından, sözünden, düşüncesinden dolayı iten kakan, sansür eden, hapse tıkan, yok sayan, yok etmeye çalışan bir kolektif beyin var malum. Bu hangi beyin, hangi beylerin beyni; az buçuk da olsa biliyoruz hepimiz. Bu tıkanınca tezenenin* cenazeye dönüşme yolculuğu daha o zamanlar başlamış zannımca.

Tabii bir anormallik, beklenmedik bir şey yok bu hallerde. Daha evveli ve yüzyıllar boyunca ve yüzler, binlerce gerçek yurtsever, ilerici, aydın, demokrat sanatçı gibi Alevi-Bektaşi Halk Ozanları da hakim sınıflar, gerici güçler tarafından yakıldı, yıkıldı, asıldı, sürüldü, sansürlendi. Çünkü yaşadıkları toplumun; değer yargılarını, yaşamdaki çelişkileri, yaşadıkları bölgenin coğrafi koşullarını, halkın sevinçlerini, üzüntülerini, acılarını, kederlerini, yoksulluklarını, varsıllıklarını, korkularını, savaşlarını en ince duygularla, estetik değerler katarak anlatan halk bilimi insanlarıdır. Bunlara birçok örnek verilebilir. Pir Sultan Abdal, Şah Hatayi, Kul Hikmet, Kaygusuz Abdal, Nesimi, Karacaoğlan, Yunus Emre, Seyrani, Ruhsati, Aşık Veysel, Şah Turna, Muhlis Akarsu ve daha yüzlercesi sayılabilir.

Solcu Bir Ozan

Son şiir kitabı 'Dolunaya Tül Düşü' adını taşıyor. Ve kendini şöyle ifade ediyor Mahzuni:

'Ben Alevi bir aileden gelme olduğum için kök kültürümde Alevi ve Bektaşilik yatar. Siyasi rengime gelince; demokrat solcu bir ozanım. Ancak insan sevgisi din anlayışımda en büyük isimdir.'

Onda bilim, soru, sorgu, felsefe, köy, şehir, devlet, millet, doğruluk, barış, yiğitlik, güzellik, erdem, zam, zulüm, zevzeklik, nakkaşlık, yuh, övgü, memleket, direnç, yol, başkaldırı, ögüt, dünya insanlığına sesleniş, okul, su, doğum, ölüm, soyanlar, şeref, şan, ceylan, hacı-hoca-dede ve de vesaire vesaire... Yani hayata ve insana ilişkin ne ararsak Mahzuni Şerif'te toplum ve insanı etkileyen her şeyi bulmak mümkündür. Şimdi DSP Milletvekili de olan gazeteci yazar Süleyman Yağız, Mahzuni hakkında yazdığı kitabın bir yerinde şöyle diyor:

'Mahzuni'nin hemen her dizesinde çok ince duyarlılıklar, hassas ölçüler, zorlu beğeniler ve hem olağan hem de olağanüstü öyküler.

O Neye İnandı?..

Tüm baskılara karşı Alevi-Bektaşi kimliğini koruyan, bu kimlikten onur duyan, bu kimlikten ödün vermeyen, bu kimlikle evrenselliğe ulaşan bir ozandı. İşe kendi dilinden, kendi kimliğini ve kendi inançsal yönünü anlatan şiirlerinden biri:

'Beni merak edip şüphe duyanlar

Kendin bilmezlerin telaşıyım ben

Aslim Horasan'dan toprağım Afşin

Elbistan düzünün bir taşıyım ben.

Bir gün aşıkların kara gününde

Ah çekip dolaşım sevda çölünde

Kuran da okuduk mürşit önünde

Saz çalıp söyleyen Bektaşiyim ben

Gerçek Alevilik Ne?..

Mahzuni gerçek Aleviliğin; insanın içinde olduğunu; Aleviliğin insan sever, barışsever, eşitlikçi ve toplumcu bir düşünceyi savunduğu ve yalanı, dolanı, sömürüyü, üç kağıtçılığı, namussuzluğu, adaletsizliği, erdemsizliği, hoşgörüsüzlüğü, bağnazlığı, şeriatçılığı, şekilciliği reddettiğini 'Ben Aleviyim!' demekle Alevi olunamayacağını şiirlerinden birinde şöyle dile getiriyor:

Bana bir Sünni demişler

Ben Alevi olamam ki

İşim gücüm yalan dolan

Ben Alevi olamam ki

Eğer böyle isen dostum

Sen Alevi olamazsın

On iki imamı haktır

Bende layık imam yoktur

Aleviyim diyen çoktur

Ben Alevi olamam ki

Olsam da bilemem ki

Bilsem bile süremem ki

Cahil cahil muska yazdım

Yapıp yapıp ikrar bozdum

Muhammet'e kuyu kazdım

Ben Alevi olamam ki

Olsam da bilemem ki

İnan ki bulamam ki.

Ali yalan söyledi mi?

Yetim hakkını yedi mi?

İyiye kötü dedi mi?

Ben Alevi olamam ki

Olamam ki olamam ki

Olsam da bilemem ki...







Tatlıses'in kalbi duracaktı

Büyük ozanın ölüm haberiyle sarsılan İbrahim Tatlıses: Kalbim sıkışı. Bir an öleceğimi sandım. Elim ayağım buz kesti. Sadece şarkılarının değil insan olarak da onun hayranıydım

İbrahim Tatlıses diyor ki:

'Büyük ozan Mahzuni'nin ölüm haberini alınca kalbim sıkışı. Bir an öleceğimi sandım. Elim ayağım buz kesti. Az sonra sahne alacaktım ve binlerce kişi benim çıkmamı bekliyordu. Çıkıp derdimi onlara döktüm. Ağlamalar başladı. O gün her şarkımı başka bir duyguyla okudum. Sadece şarkılarının değil insan olarak da onun hayranıydım. Mütevazı, çelebi, sıcacık ve her zaman doğru bir dosttu o. Ben ona 'dayı' derdim. Bazen Mahzuni Dayı bazen Şerif Dayı. Size bir şey söyleyeyim, Şerif Dayı ile turneye çıkan pek çok solist, assolist hanımın ona gizli gizli aşık olduğunu ben biliyorum. Kişiliğine tutulmaması elinde değildi bir kadının. O ise bunu anlasa da anlamazdan gelir, hepsine bacısı, kardeşi gibi bakardı. Eline beline diline sahip adamdı Dayı...

Bir Pavyon Gecesi

Yıllar önceydi. İbrahim Tatlıses'le birlikte Beyoğlu meyhaneler sokağındaki Demgah'ta yemek yiyip, birkaç kadeh atmışık. Ardından otoparka gidiyorduk ki İbo'ya. 'Abi gel seni bir pavyona götüreyim de nostalji yap dedim' Gülerek sordu: 'Vallah mı savaş Abey?..'

Hemen oradaki 2. sınıf bir pavyona girdik. Şefler, komiler, müşeriler şaşkın. Acaba film mi çevriliyor falan soruları döneniyor ortada. Sahnenin önündeki masaya aldılar bizi: Sahnede genç, kara kuru bir oğlan. Elinde kötü bir saz. Lakin sesi yanık mı yanık. Mahzuni'den 'Darıldım'ı okuyor tam o sıra. İbo malum; bulunduğu ortama şimşek hızıyla uyum sağlamakta mahir bir adam. O da masadan okuyor şarkıyı. Oğlan heyecandan kıpkırmızı. Türkü bitiminde selam kelam edecek, lakin gücü yok. Kurtuluşu ikinci türküye girmekte buluyor. Yine Mahzuni'den:

Nasıl İnsanlık?..

Mahzuni Şerif büyük bir hümanist ozanımızdır. Öyle ki hemen her şiirinde insanseverliğin, hoşgörünün satırlarını buluruz. Onun için önemli olan insanın yaşam hakkıdır. Hiçbir neden insanı öldürmenin bahanesi olamaz. Toplumdaki sınıf kavgası bile insan öldürmeyi haklı kılamaz. Bir hümanist için bundan daha özgün bir görüş olabilir mi? Ferhan Şensoy'un bir oyununu hatırlıyorum. Muhtemelen 'Ferhangi Şeyler' oyunu.

Bir ara Ferhan, dekorun bir kenarında duran sazı eline alıp Dom Dom Kurşunu'nu çalıyor. Daha sonra da durup boşluğa fırça atıyor:

'Bu türkü yiğit insanlar, güzel günler için, insanlık ve gelecek için öldüler, öldürüldüler diye yakıldı. Sizler... Bazı salak kişiler. Siz barlarda diskolarda içki içip göbek atarken geviş getiresiniz diye yazılmadı bu türkü. Mahzuni Şerif bir ağıt yaktı, oyun havası olsun diye yazmadı bu türküyü...'

Ve korkunç bir alkış kopuyor seyirciden.

Mahzuni Şerif yalın adamdı demişik ya. Bir başka şiirinde ise bakın gerçek kişiliğini, dürüstlüğü ve yalınlığını nasıl teyit ediyor:

'Tabuttaki insan gibi ölemem

Derdim onun için gülemem

Ben insanın değerini bölemem

Doğu-batı gavur-müslüm bir bana

Tahammül dünyanın başıdır başı

Dost için akittim gözümden yaşı

Halka öğrettiğini yapmayan kişi

Dört kitap okudum dese de kör bana

Gerçekten de insanları birbirine düşman eden, senlik, benlik duygusunu arttıran, düşmanlığın nedeni olan; doğu-batı, gavur-müslüman ayrımı değil mi?.. Yine bir başka şiirinin ilk iki dörtlüğünde belirttiği gibi;

Bütün inancını ve yaşamını insani yüceltmeye yöneltmiş bir insan olarak Mahzuni, çağımızın bu yöndeki en büyük halk ozanıdır desek abartma olmaz. Bakın eserlerine; yobaza karşı koymuş, insanı sömürenleri lanetlemiş, insanlar arasında ayrım yapanlara yuh çekmiş, olumsuzlukları eleşirmiş, insanları öldürenleri kınamış, savaşlara karşı koymuş, dünya halklarının barışını savunmuş, halkıyla beraber gülmüş, beraber ağlamış bir ozanımızdır...

Pir Olması Ne Güzel

İnsan deryasında hakkın yolunda

Edep ile hür olması ne güzel

Bunca bilmezlerin bunca cahilin

Başlarında pir olması ne güzel

Geleceği güneş olmalı gencin

Ey ihtiyar başım bitmedi sancın

Tadına doyulmaz helal kazancın

Her ekmekte ter olması ne güzel

Adem baba varken dinler yok idi

Fitneye fesada karni tok idi

Şu ikilik canımıza okudu

Tüm insanın bir olması ne güzel

Der Mahzuni yanlış yola yürürsem

Nefsim için toprak olup çürürsem

İnsanları ayrı ayrı görürsem

Gözlerimin kör olması ne güzel

Sanatçılar ne diyor?

Pek çok sanatçı dostla konuşum. Hepsi de şaşkın, üzgün, bitik. Bakın ne diyorlar koca ozanın ardından:

Mahsun Kırmızıgül: Babamı kaybetmiş gibiyim. Bir çağın kapandığını söyleyebiliriz. Şimdi 20. yy gerçekten kapandı.

Suavi: Erdemi rehberimiz. Anısı önderimiz olsun.

Sezen Aksu: Arif Sağ telefon açtı. Stüdyoda çalışırken öğrendim. Oracığa çökmüşüm. Çok büyük kayıp.

Sertab Erener: Bir televizyon programında karşılaşmış birlikte türküler okumuşuk. Bakışıyla, duruşuyla insanı yürekten kavrıyordu. İnanılmaz bir karizmaydı. Çok üzüldüm.

Özcan Deniz: Çağımızın Pir Sultan'ı gitti. Acımı tarif edemem.

Müzeyyen Senar: Onun türkülerini dinlemek de okumak da ayrı bir zevkti. İlk fırsatta türkülerle anacağım onu sahneden. Boyu bosu küçük görünse de büyük adamdı. Böylesi zor gelir bir daha.

Müslüm Gürses: İnanmıyorum yaaa. Hala da inanmıyorum. En yakınımı kaybettim. Sadece Türkiye'nin değil dünyanın başı sağ olsun.

Orhan Gencebay: Dünyaya takdim edebileceğimiz, evrensel değerlerimizden birini kaybettik. Çok sarsıcı, çok yıkıcı bir kayıp. Onun gibisi zor gelir. Candan bir dosttu, canımı yaktı gidişi...


Cenaze namazı niye kılınmadı?..

Gavur Müslim bir bana

Aşık Mahzuni Şerif'in vefatı ardından oğlu Ali Mahzuni'yle uzun görüşmeler yaptım. Vasiyeti, son anları, mal varlığı, aile hayatı ve cenaze namazının neden kılınmadığıyla ilgili sorularımı açık açık yanıtladı Ali. Ve her bir satırı tarihe ışık tutacak. Bakın neler anlattı:

Ali Mahzuni:

'Babam buradan giderken 26 Nisan gecesi, saat 11'de kapımız çalındı. Kapıya 3 tane polis arkadaş geldi. Ellerinde Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin ilanı vardı. Gece 11'de geldiler kapıma. Ve gelen polis ne diyor biliyor musun? 'Mahzuni Şerif sen ne iş yaparsın?' diyor. Sizin atalarınızın babalarınızın çok iyi tanıdığı hem de bedeninin her noktasına kadar kullanarak tanıdığı adamı tanımıyorsan sen utan be! Yanındaki diğer polisler dürttü onu. 'Bu Mahzuni Şerif' dediler. Babam artık yaşının da verdiği bir tansiyonla telaşlandı. Bana döndü: 'Ali'ye söyleyin de avukatı arasın'

dedi.

Alman Doktorun Tespiti!..

Ve beni bu rahatsızlıkta en çok üzen şeylerden biri; vefatından önce hastanenin başhekimi Alman doktor beni çağırdı. Dedi ki: 'Açık konuşalım, şansı yok, sabaha zor çıkacak' dedi. 'Babanı dövdüler mi?' dedi. Yok dedim, öyle bir şey yok. 'Ama' dedi 'Bu uzun senelere dayanıyor. Organlarında yıpranma söz konusu. Darp var' dedi. 'Adamın testislerine kadar darp var bu insanda' dedi. 'Yıllar önce yapılan işkencelerin izlerini taşıyordu vücudunda. Böbreklerinde, karaciğerinde, pankreasında, dalağında aldığı darbelerin izi var' dedi. Ve vücudunda da elektrik.

Her Ağacın Kurdu Özünden!..

Fakat Baba uzun yıllar hep su içmez, bira içerdi. Son bir yıla kadar. Ondan ötürü böbreklerinin çalışıp çalışmadığını fark edememiş. Son dönemlerde dedi ki; 'Ali, bir ağaca kurt düşmeye görsün oğlum. Ben doğa gereği yok olabilirim. Benim de değerimi ben gidince anlarsın.'

Ben de bir Anadolu evladıyım. Ben Gaziantep'de büyüdüm. Ben 12 Eylül çocuğuyum. Çocukluğumu hiç yaşamadım. Biz sokağa çıkma yasakları döneminde çıkıp da top oynayamadık. Babamızın yanında biz korkarak yetişik. Babamızı göremedik ki. Biz jandarma baskınıyla uyanmış insanlarız, uykuya her zaman hasret kalmış insanlarız.

Bir dikili taşan gayrı nem kaldı diyordu. Neyi kaldı babanın giderken?

Ali Mahzuni: Hiçbir şeyi kalmadı abi. Babamın toplasan bankada en fazla 6-7 milyar, bilemedin 10 milyar parası çıkar. Evi yok. Oturduğumuz ev annemin adınadır. Ve o anlattığım Mahzuni'yi Mahzuni yapan ilahi kuvvet annemdir. Dişiyle, canıyla, her şeyiyle biz ona kurban olduk.

Vasiyeti ne?

Ali: Biz bundan 3 sene önce Hacı Bektaş Şenlikleri'ndeyken; bir gün baba bana Hacı Bektaş'ı anlatıyordu. Dedi ki; 'Oğlum, beni buraya gömersin. Benim yerim pirimin yanı.' Aynen o da bir müridine, günahının kabul olması için demişi ki yüce Hünkar; 'Git şu dalı dik. Yanına bostan ek, gelen geçene karpuz, kelek dağıt ki günahın af olsun. Benim kalan bir günahım varsa ne olur ben defnedildikten sonra benim kabristanımın yanlarına kelek ekin, gelen geçen yesin, canıma değsin, var olan ne günahım varsa hak kabul etsin, af eylesin' demişi.

Annenin Günahı Var mı?

Şimdi tabi sizin dostunuz da var, düşmanınız da var. Bunların birçoğu çok can sıkıcı. Söyledikleri şu; hanımıyla arası biraz bozuktu, maddi durumları da kötüydü ama doktorlar müsaade etmediği halde hanımı onu sürekli Avrupa konserlerine, Anadolu konserlerine teşvik ediyordu. Para kazansın, eve para girsin, konserler yapsın diye...

Ali: Şimdi böyle bir insanın insan olmasından da şüphe ederim. Eğer benim annem böyle bir şey söylemişse, Mahzuni onu çoktan ama çoktan silerdi defterinden. Kaldı ki aylardır, beni Almanya'ya götür diye evde kavga çıkaran babamdı. Ve annem yalvarıyordu ki; sen bu yolculuğa dayanamazsın, gitmeyelim. En sonunda dedi ki; 'Bana bak kadın benle geliyorsan gelirsin yoksa ben Ali'yle giderim.'

Onlar Yol Arkadaşıydı

Ama diyorum ya o insanların ne söylediği umurumda değil benim için, onlar insanlık vasfını da taşıyamazlar. Bunu söyleyebilmeleri için Fatma Mahzuni'yi bilmeleri gerekir. Onun yüreği en az Mahzuni kadardır. Belki Mahzuni'den de büyüktü. Babamla annem karı koca gibi değillerdi. Yol arkadaşıydı onlar. Babamın aile içinde çok da sempatik bir hali yoktu, çok sert bir insandı. Oldukça Kazak bir erkekti.

Ama son bir yıldır o kadar mülayimdi ki. Babam öyle p.şların adamı olmadı, kimsenin uşağı olmadı. Eğer Babam bugün paraya önem verseydi Sabancı, Baba'yı görmek için 10 gün önceden randevu alırdı. Son dönemlerde tabii ki maddi bir kaygı alıyor insanı. Hastaneye yattı, bir sosyal güvencesi yoktu. Ve annemin üstüne kayıtlı olarak geçici sağlık karnesi verildi bu adama. Mahzuni'ye böyle değer verdiler.

Onlarla Yaşadı!..

O onlarla yaşadı ve onlara ulaşı. 0 4'ler, 5'ler, 7'ler, 40'lar, hepsi o gün odadaydı. Onu ben hissettim. Bana bir gün bir hikaye anlatmışı. Dedi ki bak oğlum bizim dünyamızda, biz çemberiz. Namazda saf dururken düz durmayız. Düz duranlar birinin yüzünü hiç görmez, birbirlerinden elektrik almazlar dedi. Biz çember oluruz, herkes birbirinin ne yaptığını görür. Kısacası kendi semahında da söylediği gibi; 'Kapıya mihman geldi, mürşidiniz kim dedi? 40 can boynunu eğdi diyor birbirini gösterdi.' (Ağlayarak) bu demektir ki; 'Doğu, Batı, Gavur, Müslim bir bana.'

O bütün dünya insanını sevdi. Ben onun aşkıyla yandım. O hayattayken bile onunla ilgili konularda boğazım düğümlendi.

Cenaze Namazı Niye Kılınmadı?

Cenaze namazını kılmayın mı dediydi? Niye kılınmadı cenaze namazı?

Ali: Baba namaz istemedi, imam istemedi. O kendi eserlerinde de söylüyor. 'Ben öldükten sonra dua filan istemem' diyor. 'Ölmüş adama niye dua edeceksin ki? Beni yıkamasan ne olur? Beni denize atsan ne olur diyor?' O bir iceberg'di, bir buzdağıydı o. Sadece başı görünüyordu. Koskoca bir dağdı. Ben 29 yaşına kadar sadece Bülent Ali diye yaşadım şimdiyse Ali Mahzuni diye yaşayacağım...

Her yerini öptüm öptüm

Babamı ben yıkadım abimle beraber. Tertemizdi, ölü gibi değildi, uyuyordu. Ve ben onun ilk vefat ettiği an odasına girdiğimde, makinelerden çekildiğinde; odasına girdiğimde baba diye sarılıp ağladım. Hani ikrarımız dedim, bana niye bu kazığı attın dedim. Öptüm, öptüm. Helalleşik. Her yerini öptüm, ellerini, ayaklarını öptüm. En son öpücüğümü de alnına kondurdum dudaklarımı ayırmamacasına. Sonra içime çok büyük bir huzur, mutluluk doldu. Oda bambaşka bir havaya girmişi. Sanki onun taptığı üç önemli şey vardır. Allah, Muhammed, Ali derdi o. Ya Hünkar Hacı Bektaşi Veli derdi, ya Pir Sultan derdi.



Yılmaz Erdoğan'dan Aşık'ı yıkan söz

Ali Mahzuni ile yaptığımız söyleşi sırasında bir gönül adamı olan Mahzuni'nin kalbini kıran bazı insanlar olduğunu da anlattı. Bunlardan en önemlisi ise Yılmaz Erdoğan ile ilgili olan olaydı...

Babam Mahzuni Sanat Dünyasında bir tek Yılmaz Erdoğan'a dargın gitti diyorsun. Niye?..

Ali Mahzuni: Böcek Yapım beni aradı: 'Ali Bey biz Vizontele diye bir film çekiyoruz. Babanızın 70'li yıllardan kalma bir parçasını kullanmak istiyoruz. Bize bir demo kaset gönderebilir misiniz?'

Kardeş türküleri

Tabi dedim neden olmasın. Yaptım bir demo kaset gönderdim. Bir daha bunlardan ses seda çıkmadı. Bu olaydan 3-4 ay sonra Hasan Saltık beni aradı dedi ki: 'Ali'ciğim kardeş türkülere babanın bir eserini okutmak istiyorum.' Hay hay niye olmasın dedim. Dedi, 'Telif ne alırsın?' Kayahan 50 bin dolara eser satarken karşısındaki Hasan Saltık, benim abim dedim. Abi ne verirsen o olsun dedim. Baba da öyle dedi. Ve Hasan Saltık bana 500 milyon para verdi biliyor musun? Sonra da 'Ben babanın orijinal sesini kullanmak istiyorum' dedi. Baba dedi ki; 'O olmaz. Ona da 500 kağıt atsın.' Ve koca Mahzuni'nin eserini 1 milyar liraya satın aldı kullanmak üzere.

Galada Dünya Başına Yıkıldı!

Sonra bir gün bir baktık sevgili Yılmaz'dan galaya davetiye geldi. Biz o gün İstanbul'da olduğumuz için uğrarız dedik. Gittik. Baba için de müthiş sürpriz oldu Vizontele'de kullanılmış olması. Şimdi Baba hevesle 140 tane insanın içinde el kadar bebeleri çıkarırken, kendisini de anons edeceğini bekledi Yılmaz'dan. Çünkü o koca bir tarih ya! Senin Vizontele'nden bana ne ya? Sonra film başladı bu zaten anons edilmedi kendine bir teşekkür yazısı, ufacık bir köşede, Mahzuni'ye de şunun için teşekkür... Hiçbir şey yok. Sonra Baba arayı beklemeden çıktı, ben de hemen onun arkasından çıktım.

Babanın Gözleri Neden Doldu?

Ali dedi; 'Ben bu işe 11 yaşında irşat edilerek başladım. Bana Mahzuni adını veren pir beni 50 yıllık Mahzuni etti. Ömrüm nereye kadar yeter ben onu bilmem. Ama ben onu haketmedim!' Gözleri doldu ki; ben onun bir gözyaşına 100 bin tane Yılmaz'ı kurban ederim. Cihana kurban ederim. Ve dedim ki, 'Baba boşver. Herkes hiçbir şeyi görmüyorsa hak görüyor' dedim. 'Doğru söylüyorsun Ali Baba' dedi. Yeniden içeri girdi. Filmin geri kalan bölümünü seyretti, güldü. Çıktı, Hasan Saltık yanına geldiğinde; 'Sağol Hasan. Çok sağol' dedi.

Galayı Terk Etti!..

Ve Baba çekip gitti. Galada da kalmadı. Arkasından benim bir küçük kardeşim. 'Abi siz bunlara izin vermiş miydiniz?' deyince aklımız başımızda değildi. Zaten o bizi uyandırdı. Hasan Saltık bunu alıyor, okutacağım diye. Film müziği olarak anlaşıyor. Bana söylediği kadarıyla 15 bin dolara anlaşıyor. Benden 1 milyara aldığını 15 bin dolara oraya satıyor. Sonra ben orada verdiğim muvafakatta görüntülü, görüntüsüz klip ihtiva eder anlamında söylemişim. Bir müzik eserinin filmi olur mu? Yani uzun metrajlı filmde kullanılabilir dememişim ki ben sana. Vizyontele'nin adı bile geçmiyor. Kardeş Türküler'i ben daha dinlemedim yalan olmasın ama orada sesi filmden alınmış haliyle kullanıyor demek ki sen önce bunu filmde kullanmışsın. Filmin jeneriği geliyor çünkü alttan. Tabi olay böyle olunca mahkemeye intikal etti.

Ve Mahkeme Koridorları

Hastaneye düşükten sonra Yılmaz da gelmeyince mahkemeyi açtım ben.

Nerede açtın mahkemeyi?

Ali: İstanbul'da. Ve düşün Baba yatağa düşene kadar hala mahkemeye vermemişi Yılmaz'ı. Ve Yılmaz utanmadan kalkıyor, nasıl olsa medya bunların elinde, bunların babasının tapulu malları, bunlar gezdiği mankenlerle gündemde kalmayı başarabiliyorlar. Lan söylediğinizin eri olun! Arkasında durun! Aslanlar gibi poz veriyorsunuz ama, yiğit gibi yaşadığınızı söylüyorsunuz ama Anadolu görünümlü sahtekarlar. Anadolu'ya hakaret etmeyin! Ben buna fıttırıyorum, ben buna deliriyorum.Yılmaz da belki yokluk içinde yetişi ama geldiği yeri unutmasın insanlar. Ben geldiğim yeri unutmadım. Ama gideceğim yerin nere olacağını çok iyi biliyorum. Ölüm bile artık benim için bir mana teşkil ediyor. Ne için öleceğimi de biliyorum. O ne için ölecek onu bilmiyorum. Çıkıp da televizyonda babamın göndermiş olduğu muvafakati gösteriyor. Kamera da onu uzaktan görüyor. Yaklaşsana, yaklaş da orada ne yazdığını bir göster. Yazıyor mu orada ben Vizontele'ye bir şey vermiş miyim?

Son Görüşme Neydi?

Son görüşmeleri ne zaman oldu peki? Ne konuşular?

Ali: Son görüşmesi şu telefondu. Ondan sonra Yılmaz'la bir daha görüşmesi olmadı. Babam bir kere öfkeye kapılıp; ben onu mahkemeye vereceğim, o benim hakkımdı filan dedi. Dedim ki, 'Baba, el ele bakar, el döner yüze bakar. Yapma bunu. O da senin evladın.' Ve Baba gerçekten 3 milyon dolara mal olmuş bir filmden 20-25 bin dolar bir para istemişi. Bu onun en tabi hakkıydı. Yılmaz araya dostlar soktu. Yılmaz yaptı demiyorum. Benim mevzum Yılmaz'la değil. Yılmaz bu işe fahri suçluydu. Ama kendi eliyle kendini suçlu yaptı. Bana telefonda Yılmaz dedi ki; 'Aliciğim, bu olaylar gelişiğinde benim haberim yoktu. Ben Londra'da montajdaydım'. Şimdi Yılmaz Erdoğan gibi belli bir yere gelmiş, maddi rahatlığa kavuşmuş birisinin hiç mi bir hukuk danışmanı yok, hiç mi onu uyaracak bir insanı yoktu?

Bu Nasıl Söz?

Cep harçlığı gönderirim mi diyor?

Ali: 'Ben sana bir cep harçlığı gönderirim' diyor Baba'ya. Baba da ona diyor ki; 'Yılmaz, benim senin göndereceğin cep harçlığına ihtiyacım yok. Ben 50 yıl boyunca senin gönderdiğin cep harçlığı gibi harçlıklarla çok insan besledim ama senin göndereceğinden daha üstüyle besledim.' Baba telefonu yüzüne kapatıyor. Öyle anlattı. Ve düşünün İbrahim Tatlıses gibi bir dev sanatçı kalkıp Kanal D'de dedi ki; 'Bu memlekette 1 milyon insan bu adamın sayesinde zengin oldu. Bunlardan biri de benim' demişi. Benim ona vefa borcum hiçbir zaman bitmez demişi. İçeri girdiğinde İbrahim Abi dedi ki; 'Ben, siye nasılsan diye sormıyam, ben siye geldim ki bana emredesin ben de yapam.' Baba mutluluktan ağlamışı İbrahim Abi'nin yanında.

Başsağlığı Dilemedi!..

Peki Yılmaz aradı mı? Başsağlığı diledi mi?

Ali: Hayır. Aramadı. Aramayan bir sürü insan var. Belki fırsatı olmadı. Aramasın. Onun da Allah'ın selameti üstüne olsun. İnandığı neyse onun uğruna gitsin. Ama beri en basitinden rol yap ya. Bari rol yap güzel kardeşim. Kötü bir çiçek göndereceğine, çık gel göstermelik de olsa Baba geçmiş olsun de. Kaldı ki o saate kadar mahkeme filan da yok ortada biliyor musun? Bunu bile yapmadılar! Yani Antep'lilerin bir lafı vardır, 'Yediğin pekmez, geldiğin Antep, şehire geldin ketçap mı oldun?' dediği gibi... Ben sahte İstanbullular'dan nefret ediyorum. Ebedi olan adam olmaktır. Babamın söylediği gibi 'adam olmak dile kolay' diyor.





SELDA BAĞCAN: Ne diyeceğimi bilmiyorum bugün. Erken gitti. Onu aramızdan erken alan hayatın acılarına karşı türkü söyledim "yuh" dedik.

Kıvırcık Ali: Mahzuni Şerif koskaca bir dağdı. Ama o dağ devrilmedi. Bize ışık tutan bir insandı. Anadolu kültürünün ışığıydı. Bizim babamızdı, pirimizdi. Sadece Alevi Bektaşi Kültürünün ozan değil tüm dünyanın ozanıydı. Çarpık düzenin karşısında oldu. Son yolculuğuna uğurluyoruz. Yeri cennet olsun. Mahzuni Şerif’i türküleriyle yaşatacağız. Çok sevdiğimiz bir ozandı.

MAHSUN KIRMIZIGüL: Babamı kaybetmiş gibiyim. Bir çağın kapandığını söyleyebiliriz. Şimdi 20. yy gerçekten kapandı.

SUAVİ: Erdemi rehberimiz. Anısı önderimiz olsun.

SEZEN AKSU: Arif Sağ telefon açtı. Stüdyoda çalışırken öğrendim. Oracığa çökmüşüm. Çok büyük kayıp.

MüSLüM GüRSES: İnanmıyorum yaaa. Hala da inanmıyorum. En yakınımı kaybettim. Sadece Türkiye'nin değil dünyanın başı sağ olsun.

MüZEYYEN SENAR: Onun türkülerini dinlemek de okumak da ayrı bir zevkti. İlk fırsatta türkülerle anacağım onu sahneden. Boyu bosu küçük görünse de büyük adamdı. Böylesi zor gelir bir daha.

SERTAB ERENER: Bir televizyon programında karşılaşmış birlikte türküler okumuşuk. Bakışıyla, duruşuyla insanı yürekten kavrıyordu. İnanılmaz bir karizmaydı. Çok üzüldüm.

ORHAN GENCEBAY: Dünyaya takdim edebileceğimiz, evrensel değerlerimizden birini kaybettik. Çok sarsıcı, çok yıkıcı bir kayıp. Onun gibisi zor gelir. Candan bir dosttu, canımı yaktı gidişi...

MAZLUM ÇİMEN : Bana hayatı anlatabilen insanların başındaydı, babamdan sonra gelen biridir. Borçluyum. Değerleri korumaktan bahsetmeyeceğim, değerler, zamanda, yani atmosferde tükenmez bir yer bulur. Bu insanlar yüreğimize aşkı ve insanı gömmeselerdi biz zaten ne kadar rahat, ne kadar sorumsuz yaşardık.


İlyas Salman
Sevgili dostum üzülmek , üzüldüm demek yetmiyor. Elimizde bir değer vardı, sağlıklı kullanamadık ve onu harcadık. Bizim namusumuza Mahzuni’yi en az seksenbeş yaşına kadar yaşatmak yakışırdı. Nazım Hikmet ne diyor “Elveda dünya merhaba kainat”


____________________
İnsan sevincin ürünüdür. Kötülüklerin, karamsarlıkların ürünü olamazki...

HarmanYeli - 28/2/2009 Saat 04:43

Bence68
Site kurucusu


Kendini bilmez sanatçılara atıftır...

Mahzuni Şerif'in üstünden para kazanıp bir de onu saymamak,onun adını anmaktan dahi sakınmak,parayı-şöhreti görünce ne olduğunu unutmak,kendine aydın süsü vermek fakat bırakın aydını adam sıfatı taşıyamamak..Buna tahammül edilemez!

Mahzuni Şerif'i gerçekten üzen ve gözlerinin dolmasına sebep olan bu adamı buradan kınıyoruz.

Cep harçlığı atacakmış...! Mahzuni'yi etrafındaki şebeklerle karışırdı herhalde.Yazdığın şiirler oynadığın oyunlar hep hikaye.Sanat yapmak Mahzuni gibi soylu insanların işidir!!!


____________________
İnsan sevincin ürünüdür. Kötülüklerin, karamsarlıkların ürünü olamazki...

HarmanYeli - 28/2/2009 Saat 04:44

Bence68
Site kurucusu


Halk,ozanını ebediyete semahlarıyla ağıtlarıyla uğurladı...

Aşık Mahzuni

1938-17 Mayıs 2002. Afşin’in Berçenek (şimdiki adı Tarlacık) köyünde doğdu. Asıl adı Mehmet Şerif Cırık’tır. Ancak adını sonradan Şerif Mahzuni olarak değişirdi. Aşıklık geleneğini küçük yaşlarda öğrendi. 12 yaşından beri bağlama çalan Aşık Mahzuni, ilk derslerini amcası Aşık Fezali’den aldı.

1948’de medrese eğitimine başladı. Daha sonra Mersin ve Ankara’da askeri okullarda okudu ve orduda görev yaptı. 1961 yılında ordudan ayrıldı.

Aşık Mahzuni, Veysel, Davut Sulari gibi aşıklardan etkilendi. Ancak zamanla kendine özgü bir tavır gelişirdi.

Türkülerinden dolayı hemen her dönemde kovuşurmaya uğrayan Mahzuni 1960’lı yıllardan bu yana özellikle politik taşlamalarda ekol olmuş aşıklardandır.

Yaklaşık 3000 kadar şiiri olan Mahzuni, 400’ün üzerinde 45’lik plak, 15 kadar LP ya da CD ve 50’den fazla kaset doldurdu.

Türküleri başka sanatçılar tarafından da okunan Aşık Mahzuni, Türkiye’nin hemen her yerinde ve Türkiye dışında birçok ülkede konserler verip çeşitli şenliklere katıldı.

Aşık Mahzuni’ye ilişkin hazırlanan Ali İhsan Aktaş’ın, Ã?»Anadolu’yu Kucaklayan Ozan Mahzuni ŞerifÃ?« (1990), Süleyman Zaman’ın Ã?»Mahzuni Şerif, Yaşamı-Dünya Görüşü-ŞiirleriÃ?« (1997) adlı kitaplar yayımlandı.

Ayrıca Aşık Mahzuni, şiirlerinin bir bölümünü topladığı Ã?»Dolunaya Tül DüşüÃ?« (1995) gibi kitapları bulunmaktadır.

Tedavi görmek için gittiği Köln’de (Almanya) öldü ve Hacıbektaş’ta toprağa verildi.


____________________
İnsan sevincin ürünüdür. Kötülüklerin, karamsarlıkların ürünü olamazki...

Bu konunun yazarı : Dostsesi - Stimme der Freundschaft
http://dostsesi.com/forum

Bu sayfanın URL'u:
http://dostsesi.com/forum/modules.php?name=eBoards&file=viewthread&fid=571&tid=1040