Konu: Ciceklerin Hikayesi....

Forum: Bizden Hikayeler

Konuyu açan: Rojin


Rojin - 25/6/2009 Saat 11:24

Çok uzun yıllar önce iki kır çiçeği birbirlerine aşık olurlar, her bahar diğer çiçekler gibi onlar da açıp güneşe merhaba derler. Fakat bir bahar başlangıcı bu çiçeklerden biri diğerine;


"Biz diğer çiçekler gibi bu bahar açmayalım kışın ortasında herkesin soğuktan kaçtığı karlı günlerde açalım ki bütün doğa bize ait olsun" der. Ve ikisi de o bahar açmamaya karar verirler.


Biri açmak için kışın gelmesini ve karın yağmasını beklerken, diğeri o yaz açar. O gün bugündür karda açan ve sevgilisini bekleyen çiçeğe kardelen, sevgilisini yarı yolda bırakan çiçeğe de hercai denilir. İşte bu yüzden hayırsız sevgiliye Hercai diye hitap edilir.





[tarihinde düzeltildi 10/2/2010 Saat 21:47 Yazar Rojin]

Rojin - 25/6/2009 Saat 11:31

Bir ülke varmış eskiden. Ve bu ülkede hiç ama hiç kırmızı gül yokmuş, bütün güller beyaz renkteymiş. Bir de birbirini çok seven bir kız ve bir delikanlı varmış... Birbirlerine çok yakışıyorlarmış. Kız çok güzel delikanlı ise çok yakışıklıymış. Delikanlı bu kız için her şeyi yaparmış. Kız ise bir şart koymuş ortaya:


"Bana kırmızı renkte bir gül getirirsen seninle evlenirim". Delikanlı çok üzülmüş bu şarta, çünkü hiç kırmızı gül yokmuş bu ülkede. Beyaz güllerle dolu bir bahçeye gitmiş, aramış ama yok. Sonra oradaki bir bülbüle derdini yanmış. Bülbül dinlemiş genci. Ve en sonunda;


üzülme delikanlı, yarın buraya aynı saatte gel, kırmızı bir gül göreceksin... Onu al kıza götür, evlenin mutlu olun. Sen onu çok seviyorsun mutluluk hakkın." demiş. çocuk buruk halde ayrılmış oradan. Ertesi gün bahçeye gitmiş koskoca bahçe beyaz güllerle dolu yalnızca en ortada kırmızı bir gül! Delikanlı biraz şaşkın, biraz heyecanlı, biraz mutlu koşup gitmiş gülün yanına... Ama gördüğüne gerçekten çok üzülmüş. Bülbül yerde, kendini, dikeniyle öldürmüş olduğu gülün hemen dibinde cansız yatıyormuş... Delikanlı, kendisinin mutluluğu için, bülbülün kanıyla boyadığı 'kırmızı gülü' alıp kızın yanına gitmiş.


Kız, arzusu gerçekleşiği için çok sevinmiş ve kendisine kırmızı bir gül getiren delikanlıyla evlenmeyi kabul etmiş. Ama delikanlı; 'Benimle evlenebilmen için bülbülün ölmesi mi gerekiyordu? diyerek oradan ayrılmış ve bir daha da hiç dönmemiş...


Birilerinin Mutluluğu Asla Başkalarının Mutsuzluğu Olmamalı...



Rojin - 25/6/2009 Saat 11:39

Yargıç, karşısındaki kadına baktı önce… 80 yaşIarında bir nine…

sonra biraz geride, eIIerini bağIamış adama… aynı yaşIarda bir dede…

Kadına döndü yargıç :”AnIat teyze, neden boşanmak istiyorsun?” YaşIı

kadın beyaz başörtüsünü sıvazIayıp konuşmaya başIadı kısık sesiyIe:

“–Bu herif yetti gayrı, eIIi yıIdır bezdirdi hayattan. Bizim bir sedef

çiçeğimiz vardı, çok sevdiğim. O, biImez. 50 yıI önce, onun bana

verdiği çiçekIerin arasından bir daIdan kök aImış tohumIamışım…”

Sustu yaşIı kadın. Sesine bir hüzün çöktü, maziyi hatırIamaya başIadı:

“Yavrumuz oImadı, sedefimi çocuk biIdim, öyIe büyüttüm. Sonra bir

gün..kurumaya başIadı sedef. O zaman adak adadım. Her gün sabaha karşı,

güneş doğmadan bir tas suyIa suIayacağım diye. “İyi geIir !” dediIer, sedef

çiçeğine. 50 yıI oIdu, bu herif bir gece kaIkıp da ” SuIayayım !”

demedi. Ta o geceye kadar. O gece takatim kesiImiş, uyuyakaImışım. Su

veremedim çiçeğime. BöyIe bir adamIa 50 yıI geçirdim işe. Hayatımı, umudumu,

her şeyimi verdim… Ondan hiçbir şey göremedim. Bir kerecik oIsun

benim biIdiğim görevIerden birisini yapmasını bekIedim.”

YaşIı kadın yutkundu. Kararını çoktan vermiş gibiydi:

” Onsuz daha iyiyim Hakim Bey !Yemin ederim…”

YaşIı adama döndü yargıç, soran gözIerIe:

“Bir diyeceğin var mı baba?”

Derin bir iç çekişiyIe söze başIadı ihtiyar adam:

“AskerIiğimi Reisicumhur köşkünde, bahçıvan oIarak yaptım. O koca

bahçeyi IayıkıyIa büyütmek için emek verdim. Fadimem”i de orada tanıdım,

sedef çiçekIerini de.O bahçe sedef çiçekIeriyIe doIudur. Kokusu yürek

yakar. Zaman zaman Fadime için topIadım sedefIeri. EvIendik, çok oImadı

boynu ağrıdı. Hekime götürdüm Fadimem”i. Hekim:

” KireçIenme var boynunda, çok uzun süre uyanmadan yatarsa sertIeşir,

kötüIeşir. Her gece uykusunu böIüp kaIksın, gezinsin.”

YaşIı adam sözIerine devam etti:

“Pek dinIemedi bizim hatun, Iafım geçmedi. O günIerde tesadüf sedef

çiçekIeri kurudu. Ben de ona, ”SuIarsan geçer ! ” dedim. Adak diIettim,

her gece onu uyandırdım ve seyrettim Fadimem”i O sevdiğim kadını,

yavrusu biIdiği çiçekIeri suIarken seyrettim, o görmeden. Her gece o çiçek

ben oIdum sanki. Ona sırf bu çiçekIer yüzünden tapabiIirim.”

Durdu yaşIı adam, soIukIandı biraz. Mahkeme saIonu da susmuşu. Bir

yaşIı gönüIden, bir bahçıvandan duyuIması bekIenmedik aşk sözIerine kuIak

kesiImişi yargı, savcı , mübaşir… YaşIı adam soIukIanıp devam etti:

“Her gece çiçekIeri suIayıp yattıktan sonra, kaIktı. Sedef çiçeğinin

saksındaki suyu boşaIttım. Sedef çiçeği, gece suIanmayı sevmez Hakim Bey.

O gece; eh yaşIıIık işe… Ben de uyanamadım, uyandıramadım. çiçek

susuz dayanırdı da kadınımın ağrıIarı azardı. Kendimi suçIadım. O

suçIayınca da sesimi çıkartamadım…”



Rojin - 25/6/2009 Saat 12:11

Su ve çiçek


Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar.

İlk önceleri güzel bir arkadaşlık olarak devam eder birliktelikleri, tabii zaman lazımdır birbirlerini tanımak için.

Gel zaman, git zaman çiçek o kadar mutlu olur ki, mutluluktan içi içine sığmaz artık ve anlar ki, su'ya aşık olmuşur.

İlk kez aşık olan çiçek, etrafa kokular saçar, "Sırf senin hatırın için ey su" diye...

öyle zaman gelir ki, artık su da içinde çiçeğe karşı birşeyler hissetmeye başlamışır. Zanneder ki, çiçeğe aşıktır ama su da ilk defa aşık oluyordur.

Günler ve aylar birbirini kovalalar ve çiçek acaba "Su beni seviyor mu?" diye düşünmeye başlar.

çünkü su, pek ilgilenmez çiçekle... Halbuki çiçek, alışkın değildir böyle bir sevgiye ve dayanamaz.

çiçek, suya "Seni seviyorum der. Su, "Ben de seni seviyorum" der. Aradan zaman geçer ve çiçek yine "Seni seviyorum" der. Su, yine "Ben de" der.
çiçek, sabırlıdır. Bekler, bekler, bekler...

Artık öyle bir duruma gelir ki, çiçek koku saçamaz etrafa ve son kez suya "Seni seviyorum." der.

Su da ona "Söyledim ya ben de seni seviyorum." der ve gün gelir çiçek yataklara düşer. Hastalanmışır çiçek
artık. Rengi solmuş, çehresi sararmışır çiçeğin. Yataklardadır artık çiçek. Su da başında bekler çiçeğin, yardımcı olmak için sevdiğine...

Bellidir ki artık çiçek ölecektir ve son kez zorlukla başını döndürerek çiçek, suya der ki; "Seni ben,
gerçekten seviyorum." çok hüzünlenir su bu durum karşısında ve son çare olarak bir doktor çağırır nedir sorun diye...Doktor gelir ve muayene eder çiçeği. Sonra şöyle der doktor: "Hastanın durumu ümitsiz artık elimizden birşey gelmez."

Su, merak eder, sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalık nedir diye ve sorar doktora. Doktor, şöyle bir bakar suya ve der ki: "çiçeğin bir hastalığı yok dostum...
Bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için" der.


Ve anlamışır artık su, sevgiliye sadece
"Seni seviyorum" demek yetmemektedir...



Rojin - 25/6/2009 Saat 15:22

Garip, elleri kınalı bir sevda çiçeği: Berfin
Yiğit, elleri nasırlı bir ülke gerçeği: Madin

Hikayeleri, tarihle değil evrenle yaşıt Ninova İkilik’i
Hayalleri herkeslerin hayali, Dünya ilericiliği
Coğrafya kelimesini sevdiğimden beri Onlar farklı coğrafyalarda
Düşüşleri bir, hayalleri bir, sevdaları bir ama bedenleri ayrı
Varsın ayrı desinler, varsın siz kavuşamazsınız desinler
Yaşanmasa da yazılır, yazılmalıdır böyle Berfinler böyle Madinler

Garip bir sevda çiçeği
Yazmasına köyünün tarihini ilişirmiş
Olmasa da olur dediği hiçbir şey O’na yakın değil
Zaten olmayan ne varsa olmayacağını kabul etmiş öz ananın öz kızı
Sinesinde filizler yetişiren toprak kahverengisi
Ne olur benimle bak hayata diye yerleşmiş gözbebeğine
Düşündeki kısmetine bile bakmaya utanan bir al yanaklı
övünmek şöyle dursun duruşu kendisini öven sevda çiçeği

çıkar karşısına bir dağ yiğidi:Adı Madin
Okumaz ve yazmaz köyünün okur yazar oğlu
Kökleri Berfin’de, Berfin ise salmış köklerini toprağına
Bilinmedik ve merak edilmedik bir hikayedir onların ki
ütopyalar ülkesinin berceste gerçeğidir ikisi
Hikayeleri uzun değildir ama adamakıllıdır
Ve elbet birbirlerine vardıklarında başlar Onların hikayeleri

Köylerinden ırak yeni evli bir çift olurlar ardından
Ama Madin sorar kendine acaba gönlü var mıdır cidden?
Eğilir Berfin’inin kulağına ve fısıldar:
Seni seviyorum değildir söylediği
Zaten seni seviyorum’u yaşamaktadırlar
Başka birinde gönlün varsa serbestsin der Madin
Berfin ürkek dağ üveyiği, titrer birden
Gözleri konuşur Madin’e
Beni bu kadar mı çok seviyorsun diye
Ve ardından evet nidası:
İstersen git, git ve mutlu ol herşeye razıyım mutluluğun için
Ve Berfin’in gözleri ağlamaklı ses tonuyla:
Ben seni canımdan çok severim der.


Dudağında tek bir söz Berfin’in
Yiğitlik kavgada belli olur, sen de benim yiğidim oldun
Böyledir caanım vatanımın makyajsız sevdaları
Zamane saçları kirpi kılıklılarına inat
Zamane yüzleri boya küplülerine inat
Sever O’nlar birbirlerini
Beklerler yakınken bile birbirlerini

Ah benim nazlı toprağımın ellerimi çatır çatır çatlatan sıcaklığı: Berfin Bacım

Ey şahin bakışların efendisi kara Madinim
Diyecek ne bulalım da sizleri övelim….


SöZLER : ADEM KAYADELEN





Bu konunun yazarı : Dostsesi - Stimme der Freundschaft
http://dostsesi.com/forum

Bu sayfanın URL'u:
http://dostsesi.com/forum/modules.php?name=eBoards&file=viewthread&fid=226&tid=1200