Üc gün önce, pazertesi günü iki toplanti arasi (arabam bozuldugu icin) tipi
seklinde yagan karda metroyu hayli bekledim. Hava soguk, kar lapa lapa ama
tipi misali, keskin bir rüzgarla savrula savrula yagiyor üstelik soguk
dayanilir gibi degil. Nihayet metro geldiginde hemen icine girdim (bu arada
Laptop cantasinin asili olan sag omuzum zalim yer cekimine yenik düserek
digerinden adeta 10 cm daha “sarkik”. Yani yorgun, bitkin ve
zamanmanagement sorunu ile bogusarak iceri girdim… Laptopcantasi ve
diger cantami bir bos oturaya koydum, üzerimden kari silkeliyorum.
Sagimdan bir erkek sesi “Karmi yagiyor?” diye soruyor. Resmen
benimle dalga geciyor diye algiladim, cünkü üstüm kardan bembeyaz. Ben de
hic bakmayan “Hayir, o da nerden cikti simdi?” diye hicivce
cevap verdim. Bu cevabim üzerine öndeki oturma bölümünden bir bayan sesi
“Stephan, yolculari rahatsiz etme!” diye sagimdan gelen sesin
sabihini ikaz etti. Sagimdaki sesin sahibi yine „Nasilsiniz hanfendi,
iyimisiniz?“ sorusu ile sohbet etmeye cabaliyor. Saga dönüp baktim 6
kisilik yetiskin bir grup. Hepsinin ortak özelligi var: o uyaran bayan
haricinde hepsi –beden dilinden ve görünüsten belliki- engelliler.
Ani bir yumusama ile „Tesekkür ederim, siz nasilsiniz?“ diye
geri cevap verip gülümsedim. Belliki onlardan sorumlu olan kadin sagimdaki
beyefendiyi tekrar uyardi. Bende bayana dönüp „Birakin, belki flört
etmek istiyor!“ diye bir espri yaptim. Bunu söyledigimde sagimdaki
beyefendi kikir kikir gülüyordu, ona da dönüp göz kirptim. Lakin bu
„flörtumüzü“ genc kadin „Esas sorunda bu ya: herkezle
flört ediyor!“ diyerek acimazsizca bozdu. Bu defa kadina yönelerek
„Tüh, bütün umutlarimi kirdiniz. Bende kendimi özel
hissetmistim“ dedim ve hepimiz gülüstük.
Artik inecekleri duraga gelmistik. Kadin hepsini kapinin yanina topladi,
metro henüz yer altina inmediginden metronun merdivenleri asagi dogru
acildi. Ama engelli insanlar karanlikta kaypak basamaklara basmaya
korktular. Tereddütkleri uzun sürdügü icin kapi aniden kapandi. Biraz
paniklestiler, genc kadin kapiyi acma tusuna basa basa tekrar acmayi
basardi ve bu defa önce kendisi asagiya indi. Elini uzatiyor, ama engelli
grup kapi tekar kapanacak ve arada kalacaklar endisesi ile cesaret
edemiyorlar. Metro her an kalkacak, kadin stese girmeye basladi ve "Hadi
inin lütfen!" diye sesini yükseltti. Metro tiklim tiklim dolu, herkes
onlarin telasini, sinemada gerilim filmi izler misali izliyior. Iki adimla
kapiya gidip acma tusunu basili tutarak grubun rahatca inmesini sagladim.
Genc kadinin tesekkürleri ve o iyi niyetli insanlarin mütesekkar bakislari
arasinda kapilar kapandi ve “aramizdaki bag” koptu.
Olay üzerine düsündüm durdum: 5 dakika önce zamanin dar olmasi, arabasizlik
ve hava kosullari stresinden bitkin ve yorgun girdigim metroda bu güzel
insanlar sayesinde bir sakinlesme ve ichuzur elde ettim.
Asil engelli kim acaba diye sormadan edemiyorum? Her seye (karyer, konum,
para, mal, mülk vs. vs.) sahip olmak isteyen biz "normal" (gerci her ne
kadar normal oldugumuz tartisabilinir) insanlarmi, yoksa ordaki o magdur
insanlarin karsisina cikan bir engel (merdivenden inememe korkusu yani)
olan mücadeleri ve onlari bu halleri ile sinema izler gibi iyerinden
kipirdamadan izleyen bizlermi ?
Burda acaba insalliktan yoksun kim ve engelli kim? "Engell" olarak
sifatlandirdigimiz insanlar kesin degildi diyebilirim…