Konu: Nefes Almak...

Forum: Sizin Paylasimlariniz

Konuyu açan: Rojin


Rojin - 16/1/2009 Saat 14:26



nefes almak yaşamak değildir


aslında nefes almak yaşamak değildir çoğu zaman.
bazen evimin beni içeri sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark ediyorum.
sokağa çıkıyorum,sokaklarda dar geliyor.
tıpkı vücudumun yüreğime dar geldiği gibi...
ne denizin mavisi açıyor içini,ne pırıl pırıl gökyüzü...

kendimi taşıyamayacak kadar çok büyüyüyor,bir yandan da kaybolacak kadar küçülüyorum...
birileri bana durmadan bir şeyler anlatıyorlar...

''önemli olan sağlık,yaşamak güzel,her şey unutulur''...
ben hiçbirini duymuyordum,gözyaşlarımdan etrafı göremez hale gelmiştim...
pndan ölmesini isteyecek kadar nefret ediyordum,az sonra da kollarında ölecek kadar çok seviyordum...

hep ondan bahsetmek istiyordum...
''ölüme çare bulundu,yarın kıyamet kopacakmış''deseler başımı kaldırıp''ne dedin?'' diye sormuyordum...
yanlız kalmak istiyordum hem de kalabalıklar arasında kaybolmak...

ikisi de yetmiyordu,geçmişi düşünüyordum...
neredeyse dakika dakika,ama kötüleri alarak...
onunla geçtiğim yerlerden geçmek istiyordm...
bunun bana hiç iyi gelmeyeceğini bile bile,yapıyordum...
biri bana içimdeki acıyı sökü atabileceğini söylese,kaçıyorum...

aslında kurtulmak istediğim halde o acıyı yaşamak için direniyordum...
hayatımın geri kalanını onu düşünerek geçirmek istiyordum...
aksini iddia edenlerden nefret ediyordum...
herkesi ona benzetip ,kımseyi onun yerine koyamıyordum...
hiç bir şey oyalamıyordu beni;ilaçlara sığınıyordum...

bir kaç saat kafamı bulandıran ama asla seni unutturmuyordu...
sadece bir müddet buzlu camın arkasında seyrettiriyordu...
bütün şarkılar bizim için yazılmış gibi geliyordu...

Boğazım düğümleniyor,dinleyemiyordum...
uyumak zor uyanmak kolay oluyordu...
sabahı iple çekiyor ;bazende sabah olmasa diyordum...
ne geceler rahatlatıyordu beni nede gündüzler...

Ölmeyip istiyordum,ölemiyordum...
belki çivi çiviyi söker deyip;can havliyle önüme çıkana sarılmak istiyordum...
nafile...düşüncesi bile tahammül edilmez geliyordu bana...

Rüyalar görüyordum,gerçek olmasını istediğim...
her sıçrayarak uyandığımda,onun adını söylediğimi farkediyordum...
telefonun çalmasını bekliyordum,aramayacağını bile bile...
her çaldığında yüreğim ağzıma geliyordu...
ağlamaklı konuşuyordu arayanlarla...
yüreğim burkuluyor,canım yanıyordu...
bir daha sevmemeye yemin ediyordum...
hayata dair hiç bir şey yapmak gelmiyordu içimden...

Onun sesini bir kez daha duyabilmek için yanıp,tutuşuyordum...
defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğim için kendimden nefret ediyordum...
yaşadığım şehri terketmek istiyordum ...
onunla hiç bir anımın olmadığı bir yerlere gidip,yerleşmek...
ama bir umut !!!...
onunla bir gün bir yerlerde karşılaşma umudu...

Bu umut beni gitmekten alıkoyuyor,gel gitler içinde yaşatıyordu...
buna yaşamak denirse...
razı mıydım bütün bunlara,hazır mıydım??***sonunda ölüp ölüp dirilmeye...
senin için istemeğim halde ''evet''


Rojin - 16/1/2009 Saat 14:38




Kimse Bilmesin Diye, kimse Duymasın Diye


Bardaktan boşalırcasına yağmur yağarken...
Kendimi sokağa atıp yağmur damlalarına gözyaşımı gizlediğimi Kimse bilmesin diye İçimdeki özlem yangınını, hasret sancısıyla çarpışıp çıkardığı sesleri...

Kimse duymasın diye Gök gürültüsüne kaçtığımı. Yağmura karışan gözyaşlarımın, Toprağa süzülüp gülümün yanağına bir öpücük gibi konduğunu...

Hasretimin gürültüsü gökyüzünde umarsızca dolaşırken, TESADüF' ya gülümün gözlerine değmesini. Kimse bilmesin, kimse duymasın diye Gökten damla damla yağan kar tanelerinin, "YİTİRDİĞİMİZ MELEKLER'MİŞ" rivayetine inanıp...

Ben beni sokağa atıp üzerine basarken kanadığım Saçlarıma, paltoma, atkıma toplansın diye kar tanecikleri Dona dona saatlerce üzerimde taşıdığım kar taneleriyle yandım. üzerime toplanan kartaneciklerinin içlerinde belki sende varsın diye umutlanıp...

Seni eve erimeden yetişirebilmek için, bir hırsızmış gibi sokağımdan eve kaçtığımı Ama her defasında,kar tanelerinin gözlerimin önünde su damlası olup erittiği hayallerimi, Kimse bilmesin diye, kimse duymasın diye İÇİME KANADIM Ve son umudum olan güneşi bekledim. Bütün perdeleri, bütün pencereleri
Belki güneşle geleceksin diye sonuna kadar açtım.

NE GüNEŞ, NE SEN Hiçbiriniz...
Damlamadı güneş ışığı penceremden içeri, ve karanlık olunca herşey Umut güneşi hayallerimi eriterek indi gökyüzünden. Ellerimde bana kalan, kiminin küçük bir mum ışığında aydınlattığı, Benimse onca ışık demetine rağmen bir türlü aydınlatamadığım Hep siyah kalan ACI YüKLü geceler.

Kimse bilmesin, kimse duymasın diye, Belki aydınlatabilir umuduyla ateş-böcekleri aradım geceme O kadar karanlıktı ki, okadar görünmezdiki herşey, Göremedim ateş-böceklerinin ışıklarını...

Kimse bilmesin, kimse duymasın diye TüKENEN HAYALLERİMİ... Rüyalarıma taşıdım seni Kimse bilmesin, kimse duymasın diye
Bu hayatta olmayışını, rüyalarıma sakladım seni.

Yitirdiğim sesini duyacağım diye, kaybettiğim gözlerini bulacağım diye, Toprağa saklamadığım günkü gibi kalacaksın diye. İçimde sen olan rüyalarımda nefes alıp, uyandığımda nefesimi tutarak yaşadığım hayata meydan okudum. Kimse bilmesin, kimse duymasın diye

Tekrar rüyalarımda, BABAM olduğunu
Uyuduğumu kimselere anlatmadım.
Sana benzettiğim insanlara sarılıp öpmek için kendimi zor tuttuğumu Adının harflerini kalbime gözyaşlarımla ince ince kazıdığımı Kimse bilmesin diye, Kalbi kapalı gezdim.

Kimse duymasın diye duygusallığımı Hiçbir gözyaşımı, boşuna harcamadım. Dahası BİRTANEM Senin yaşamaktan korkup kaçtığın "ÖLüM ACISINI" Sen bilmeyesin diye, sen duymayasın diye Ben hep içime kanayarak yaşadım. ÖLüMü ŞİMDİKİ GİBİ TANISAYDIM, SENİ TOPRAĞA GÖMMELERİNE ASLA İZİN VERMEZDİM.


Rojin - 16/1/2009 Saat 22:27



Sevmek dediğin öğrenilir. Hayatın en önemli dersidir ki çoğumuz sınıfta kalırız. Gençlik, duyguları bir rüzgar gibi savururken, ne kadar değerli detayları atladığımızı fark etmeyiz. O yüzden geçkin yaşlarda daha çok sarılır insan sevdiğine.

Sevmek dediğin öğrenilir. Zamanla değişir, biçimlenir, lezzetlenir aşk. Nasıl sevmek gerektiğini öğrenirsin ve emekleri bir çırpıda tüketmemeyi. Kıymetlenir sevgiler. Eskiden savurup attıklarına üzülürsün. Biraz daha çabalasaydım, şu hatayı yapmasaydım, belki olurdu dersin. Yaşam gibi, sevmek de yaşlandıkça pahalılaşır.

Sevmek dediğin öğrenilir. Bazıları önce tam tersini görür, yani nefret etmeyi. En zoru da onların hayatı. Çevresi sevgiden yoksun büyüyenler, geç öğrenirler ya da hiç bilemezler. Parası, yatı, katı, nesi olursa olsun insanın; yaşayan bir kalbi olmazsa, ömür boşa geçmiş demektir.

Bir çocuk kahkahasını, bir çiçeğin tomurcuğunu, bir kadının bakışını, bir ekmeği bölüşmeyi sevemediysen; hayat sadece hırslarla yontulmuş kocaman bir çöplüktür.
Sevmek dediğin öğrenilir. Nereden gidileceğini bilmiyorsan, bileni takip edeceksin. Büyük aşıkları okuyacaksın.

Mevlana’yı, Aşık Veysel’i, Leyla ile Mecnun’u, Yunus Emre’yi, Romeo ile Juliet’i…. Karşılıksız aşklar tanıyacaksın. Yürek kapısı bir kere açılsın, sonrası gelir. Önemli olan neyi sevdiğin değil, sevebilme yeteneğindir. Kalpleri kör olanların, beyinleri de zamanla körelir.

Sevmek dediğin öğrenilir. Çağımızın çıldırmış aşklarına inat, yeniden deneyeceksin. Usanmadan, inancını yitirmeden, tekrar kalkıp yürüyeceksin. Sende olandan eminsen, kim bilir bunca acı, başkalarına sevgiyi göstermek içindir, bilemezsin, yolunda ilerleyeceksin.

Gidenin ardından ne kadar kırılmış olsan da, “Tanrım, ona sevmeyi öğrenecek büyüklükte bir yürek ver” diye dua edeceksin. Bu dua da, sevmeyi öğrenmenin bir şeklidir çünkü. İşin büyüsü seni çok mutlu etmeyenleri de sevebilmekte gizlidir. Sıyıracaksın içindeki insani hırsları, egonu, gereksiz tutkularını; gönlünü bileyeceksin.

Sevmek dediğin öğrenilir. Her yaşadığınla yeniden şekillenir. Zamanla daha sakin, daha huzurlu sevmeyi öğrenirsin ve çok daha zorlaşır sevdiklerini bir kalemde silip atmak. Hastalandığında, gülümseyerek bir tas sıcak çorba pişirecek kadar sevenleri, muhteşem sevişmelere tercih edeceksin. Yalnızlaşıkça biçimi değişecek aradığının.

Sevginin bir anlamı olacak kendi sözlüğünde.
Sevmek dediğin öğrenilir. Emek vereceksin. Kıymet bileceksin. Seni sevenleri sımsıkı tutacaksın. Acılarınla olgunlaşıp, kalbinle büyüyeceksin. Hırpalayarak harcamayacaksın yaşamı.

Yoksa hayatın tokadı ağırdır, gittiğin yolun sonu uçurum olur. Ya düşeceksin, ya tüm kalabalığına karşın etrafının yalnız gideceksin.
Sevmek dediğin öğrenilir. Dünyanın en büyük servetini istiyorsan, öğreneceksin

Rojin - 16/1/2009 Saat 22:41




Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleşiğinde,

Yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,

Dağlara dönmeli yüzünü insan.

Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak;

Yeni insanlarla 'tanışmalı, yeni keşifler yapacak..

Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, Gerçekleşirmeyi denemeli!

Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaşığını; zamanın bir nehir,

Kendisinin bir sal olup da, O dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı.

Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,

Her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa,
Değişirmeye çalışmalı bir şeyleri;

Küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, bir kaç durak önce inip

Servisten, otobüsten; yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini;

Gördüğünü hissedebilmeli!

Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce,

Değerli olabilmeli hayat!

İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için!

Başkasının yerine koyabilmeli kendini;

Ağlayan birine "gül", inleyen birine "sus" dememeli!

Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli!

Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı; Sevgisiz, soysuz kalarak!

Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,
Derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine..

Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir, seher yeli okşamalı saçlarını...

Bir çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin düşlerinde geleceği;

Bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli! Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu Olmayı beklememeli!

Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı; Bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için; kaçırmamalı!

Çünkü; hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, hiç Çaresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın dertlerin; ağlamayı bilmiyorsan, Neşesizdir kahkahaların;

Merhaba dememişsen, anlamsızdır elvedaların..

Ne, herkesi düşünmekten kendini, ne; kendini düşünmekten herkesi unutmamalı!

Bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın; hep vermek ya da hep almak için...

Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil,
Söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli!

Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere...
Hafızası olmalı insanın; hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaması için!

Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak! Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak!

Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi;
Ama, kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin sevdiklerinin;

Zaman bulabilsin; Bir teşekkür, bir elveda için..

Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer; Asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten;

Ama, herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan!

Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi...

Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı.!

anonim


[tarihinde düzeltildi 19/1/2009 Saat 13:39 Yazar Rojin]

Rojin - 22/1/2009 Saat 15:06




Olgunlasmak

Artık eskisi gibi her haftasonu birileri ile dısarı çıkmak istemiyorum. Beni yoran iliskiler, yeni tanısmalar, yeni yüzler aramıyorum. Eski dostlukların da özetini çıkarmaya basladım.

Iliskilerde tasarrufa gidiyorsun her seyde oldugu gibi ve gereksiz insanlari hayatindan atmak istiyorsun.

Yapmacik, inanmadan konusmak istemiyorum artık. Beni anlamayanlarla konusmak cümle kirliliği yaratıyor ve hak edenlere saklıyorum enerjimi.

Istedigime istedigimi deme özgürlügüne sahibim, elestirme hakkını olusturan yasamislık ve yeterli yas faktörü artik bende de var.

"Ben demistim" ,"ben bilirim","ben zaten anlamıstım", sendromunda olanlarla arkadasliklari bir kez daha sorguluyorsun.

iliskilerini sadelestirmeye baslayinca sıra iyi ve kötü gün dostlarını ayıklamaya geliyor. Kötü gün dostlarını belirliyor ve onlara daha çok önem veriyorsun. Iyi gün dostu bulmak ne kadar kolaysa kötü gün dostu bulmak bir o kadar zor, biliyorum. Dostlar ihtiyaç oldugunda göçmen kuslar gibi sicaga uçuyor ve sadece seninle birlikte sürüden ayri düsenler kalıyor.

Zamanın ne kadar kıymetli oldugunu ögreniyorsun buralara kadar gelirken. Uzun düz otobanlardan oldugu gibi, kestirme bozuk yollardan da ulasabilirsin hedeflerine. Kestirmeleri de ögrendim gide gele.

Bos geçen her saniye degerli artık. Daha yapılacak çok sey var ama, kendimi çok yormaktan çok hırpalamaktan yana degilim.

Gerektiginde "HAYIR" demeyi ögrendim ve bu kelime basta karsındakine kırıcı gelse de senin için hayat kurtarıcı olabiliyor. Sevgiye önem vermek gerektigini, zamanı geldiginde elinde sadece sevginin kalacagını biliyorum.

Sevgi paylasildıkça olusuyor, olgunlasıyor. Aileme ve seçtigim tüm dostlarıma daha önce göstermedigim sevgi, anlayis ve ilgiyi gösteriyorum. Biliyorsun ki gidenlerin ardında sadece iyilikler kalıyor, ne kadar sevgi dolu oldugu hatırlanıp anılıyor.

Bana çok genç olduklarını hatırlatırcasına nedense tecrübelerimi, fikirlerimi sormaya basladılar. Verecegim cevaplar belki çok anlamsız geliyor ama yine de dinliyorlar ama ben biliyorum ki yasamadan hiçbir sey ögrenilmiyor. Yasamıslıgın olusturdugu bir alçakgönüllülükle gülüyorum içimden sadece.

Artık daha şık giyiniyorum, senelerle birikmis dolaplar dolusu kıyafet var ve bunları kendimle paylasmalıyım. Önce kendine güzel görünmelisin, kendi zevkime göre giyinmek istiyorum, böyle hissediyorum. Modaya uymak adına popomun sıgmadıgı düsük bel pantolonlara sıgmıyorum diye kendimi üzme tercihini de kullanabilirim. Ayıp, günah ya da ne derler korkuları çoktan geride kaldı .

Dostlarıma, kendimize yemek yapmak hosuma gidiyor. Mutfak eskiden bir zulüm iken simdi zevk aldıgım mekanlar arasına giriyor. Farklı lezzetler denemek güzel ve kendi lezzetimi kendimde yaratabilecegim belli bir damak zevkim ve mutfak kültürüm olustu.

Sonra Sezen'in sarkısındaki gibi anneni daha sık düsünüyorsun ve hatta anlıyorsun. Iste bu yeni alısmaya baslanan ve giderek hosa giden yeni duruma olgunluk deniyor.

Yasamıslıgın, görmüslügün, geride kalmıs üflenmis dogum günü mumlarının bir sonucu kendiliginden ortaya çıkıyor hayatın bir dönemecinde bu olgunluk.

Ne zaman dersen herkese göre, ne kadar dolu yasadıgına göre degisiyor bu olgunluk çagına ermek. Inanın bana hayattaki düsüsler, zor alınan virajlar bu zamanı hızlandırıyor.

Kendi dünyanın küçüklügünü kesfetmek ve buna ragmen kendinin kıymetini bilmek çok ise yarıyor. Bir gün hepimizin bu huzurlu olgunlugu bulmasını diliyorum.

Cok bir şey ummazsin. cok bir şey beklemezsin, seylerden ve bir şeylerden korkmazsin. ölümünü o kadar düsünmüşündür kü artik ölümü bir dost olarak görürsün. mazide olanlari bitenleri yanmayi birakmişindir. unutmamasindir ama dolabin kösesinde ayakkabi kutusunun içine koymusundur.

insanlari, olgulari yargilamazsin. sadece anlamaya calisrsin. ve cogu zaman da anlarsin. tümden gelimden cok tüme varimi tercih edersin. para, pul, san, söhret gibi gecici seyler ipinde bile değildir. sadece sana ölümsüzlüğü saglayacak eseri tamamlamak için acele etmeden yavas yavas hedefe varmaktansa hedefe giden yoldan zevk alirsin.

biraz da aptallara ve aptalliklarinda diretenlere acirsin. kizarsin öfkelenirsin ama totalde onlara karsi sessizliğini muhafaza edersin.

kendin gibi düsünen, cogunlugun boguntusundansa ıssızlıgın verdiği sukenetin hakim oldugu vahalar yaratmaya calisirsin.

iyi bir sarap, iyi bir sohbet sana milyon dolardan daha cok zevk verir. hani bir söz vardir ya akli olana para ne gerek, parasi olana akıl ne gerek diye. birinciden yapmişindir secimini. ama istedigin zaman milyon dolar kazanabilceğinin güvencesi vardir üzerinde.

kayikci kavgalarinin yanindan gecer gidersin, bir gözünü kapatirsin görmezden gelirsin.
ama gerektiği zaman sonuna kadar kavga edersin, hasimcik ve hasimciklarini agir bir maglubiyete ugratacağini bilirsin.

hayatinin bir rüya gibi gecip gittiği hissiyati coktan gebermiş cesedi cürümüş gitmişir ama bazen hayaleti gözüne arz-i endam eder. fakat bir sigara yakarak onu def edersin.

hadi entryi bir şiirle bitirelim adetimiz oldugu üzere. langston hughes'ten geliyor:

Irmaklar tanıdım:
Dünya kadar yaşlı ve insan damarlarındaki
insan kanının çağıltısından daha yaşlı
Irmaklar tanıdım.
Irmaklar kadar derindi ruhum.

Şafaklar gençken yıkandım Fırat'ta,
Kongo'nun kıyılarına taşıdım kulübemi,
Ve ninni söyleyerek uyuttu beni.
Baktım Nil'e ve orada yükselttim piramitleri.
Mississippi'nin şarkı söylediğini duydum, Orleans'a
Doğru giderken Abraham Lincoln,
Ve gördüm güneş batarken altın içinde
Yüzdüğünü bağrının.

Irmaklar tanıdım.
Yaşlı, kara ırmaklar.

Irmaklar kadar derindi ruhum.
kişi, zamani durdurup da evirip çevirip hayatina bakamayacagi icin kesin bir cevabin verilemeyecegi sorudur. zira soru soruldugunda da hayat devam etmektedir. 3sn sonra ölmeyeceginin garantisi olmamasi da şeker bir ironidir.


Can Dündar.


-Pozan- - 22/1/2009 Saat 16:16

:t: :zk: :zalkis: :k: :t:

Asker - 16/10/2010 Saat 13:40

Ya?amak Sadece Nefes Almak
:ros:
Ya?amak Sadece Nefes Almak
Hayat Bo? Benim Için
Dostluk Yok,sevgi Yok, A?k Yok
Bu Dünya Bana Göre De?il
Bu Dünya Kahpeler Için
Ya?iyorum I?te Nedenini Bilmeden
Nedenim Yok Amacim Yok
Sevdi?im Yok Sevenim Yok
Ya?iyorum I?te Ya?ami? Olmak Için
Yalnizim Artik Yapyalniz
Sevdi?im Dostlarim Terketmi? Beni
Herkes Kendine Ya?iyor Kendi Için Belli
Kimseye Diyece?imde Yok Zaten
Ben Huzur Bulmak Istiyorum
Huzurlu Olmak Burda Zor Biliyorum
Ben Huzur Bulaca?im Yeri Biliyorum

:ros:

A?am bu sözler senindi ?imdi ben eklim ;)

çöz kolar?m? ba?lama elim kolumu ba?lama agam ba?lama

Bu konunun yazarı : Dostsesi - Stimme der Freundschaft
http://dostsesi.com/forum

Bu sayfanın URL'u:
http://dostsesi.com/forum/modules.php?name=eBoards&file=viewthread&fid=104&tid=725