'Sinan hayali değil ama abartı var tabii’
Prof. Tanyeli’nin, 'Mimar Sinan’ı 1890’lardan başlayarak
muhayyel (hayali) bir kimlikle biz inşa ettik’ açıklamalarına
uzmanlardan tepki geldi. Bazıları “hayali” değil deseler de
Sinan’ın biraz abartıldığı görüşünde
“Mimarlığın Aktörleri” adlı kitabı geçtiğimiz günlerde
yayımlanan Prof. Uğur Tanyeli’nin Mimar Sinan’a dair önceki gün
Milliyet gazetesine yaptığı açıklamaları tartışma yarattı. Tanyeli,
“Mimar Sinan’ı 1890’lardan başlayarak muhayyel bir
kimlikle inşa ettik. Oysa öznelliği hakkında tüm bildiklerimiz üç daktilo
sayfasını geçmez. Tek malzeme Sinan’ın yapı listeleri. (...)
400’den fazla yapıdan söz ediyoruz. O günün olanaklarıyla bu kadar
yapıyı bir mimarın bireysel tasarım idaresiyle gerçekleştirmesi mümkün
değil” sözleri karşısında mimarlık tarihi alanında uzman isimler
görüşlerini dile getirdiler.
Görüştüğümüz isimlerin bir bölümü, Sinan’ın yaratıcılığını yadsımayıp
biraz olsun abartılmış olabileceğini belirtirken, diğer bölümü bu sava
tamamen karşı çıktı.
'Sinan’ı küçümseyemeyiz’
Mimarlar Odası Türkiye Genel Başkanı Bülend Tuna: Hassa Mimarlar
Ocağı’ndaki tüm mimarlar başlarındaki mimarla anılıyor. Dolayısıyla
bireyin geri çekilmesi ve Mimar Sinan’ın öne çıkması durumu söz
konusu. Ama bu, o dönemin koşulları içerisinde değerlendirilmeli.
Mimar Sinan’ın gitmediği yerlere önerilerini nasıl ilettiği konusu
tartışmalı. Sinan’ı küçümseyemeyiz. Selimiye, Süleymaniye gibi
yapıların Mimar Sinan’ın mimarlığıyla ortaya çıktığını göz ardı
edilmemeli. Fakat bir geçmiş arayışı içerisinde olmamız onu biraz
abartmamıza yol açmış olabilir.
'Başka isimler de öne çıkacak’
Prof. Dr. Afife Batur : Mimar Sinan’ı ulus inşa etme süreci
içerisinde yazdığımız konusuna bütünüyle katılmak mümkün değil. Çünkü
Cumhuriyet döneminden önce de Mimar Sinan önce çıkarılmıştı.
Öne çıkmasının nedeni, yaptığı binaların listesini bize ulaştırmış
olmasıdır. Aslında mimarlık tarihinde birkaç mimarın daha yapı listeleri
var. Ama bu araştırmalar henüz emekleme aşamasında. Tabii Kanuni döneminde
yaşaması da önemli. Sinan’a gerçekten de hak ettiğinden biraz daha
fazla yer verilmiştir, ama bütün uluslarda böyle örnekler var.
Bilgilerimiz geliştikçe Sinan daha yerli yerine oturacak, başkaları da öne
çıkacaktır. Öte yandan Sinan’ın o yapıların hepsiyle tek başına
uğraşmış olması mümkün değil. Ama Selimiye, Süleymaniye gibi büyük
yapılarını da unutmamalı. Anadolu’nun herhangi bir yerindeki Sinan
yapısı oradaki yerel mimarların izlerini taşır. Ama genel konsept, ana
fikir İstanbul’dan gitmiştir.
'Eserleri dâhiliğinin kanıtı’
Cengiz Bektaş: Mimar Sinan’ın çok yakın bir arkadaşı var; şair Sai
Mustafa Çelebi. Sinan’ın ona yazdırdığı kendi yaşam- öyküsü var.
Orada kısaca hayatını anlatıyor. Ama böyle bir sanatçının hayat öyküsü
elbetteki yapıtlarıyla ele alınır. Sinan’ın her şeyi ayrıntılarıyla
yazdığı inşaat defterleri vardır. “Bana resmeyleyip yolla”
dediği zaman, biz onu, sadece bir plan çizdi yolladı şeklinde
yorumlayamayız. Belki de maket yolladı. Çünkü inşaat defterlerinde masraf
gösterilenler arasında maket için gerekli malzemeler yazılı. Tabii ki
birtakım politikalar etkileyebilir bazı yorumlarımızı.
Ama bu toptan yok saymak yahut da masal uyduruldu gibi bir iddiayla
tanımlama yapmak için yeterli kanıt değildir. Ortada Selimiye varken
Sinan’ın dâhiliğinden kuşku duymak için niye bir neden olsun?
'Muhayyel biri değil’
Prof. Dr. Reha Günay: Osmanlı dönemi içinde birçok mimar var, ama bunların
içinde Mimar Sinan öne geçmiş biri. Hayatını incelediğimizde bütün bunların
düşünerek yapıldığını, gelişme gösterdiğini ,dolayısıyla onun araştırmacı
ve çok iyi bir mimar olduğunu söyleyebiliriz.
Mimar Sinan muhayyel biri değil. Üç tane müsvettede kısaca hayatını yazmış
ve eserlerinin listesini vermiş. Gelelim bir mimar 400’den fazla
yapıyı nasıl yaptı sorusuna. Mimar Sinan Hassa Mimarlar Ocağı’nın
başındaki adam. Yani bugün gelişmiş bir mimari büronun şefi. Büroda her
proje baş mimarın elinden çıkmaz. O dönemde bugünkü gibi detaylı bir mimari
proje hazırlanmıyor.
Geleneksel mimari yöntemiyle hazırlanıyor binalar. Yani ana projeyi
hazırlayanlar var, ki Mimar Sinan da böyle biri. Ondan sonra da yapı
ustaları ya da ikinci derecede mimarlar bu proje üzerine yapıyı inşa
ediyorlar.
'Da Vinci gibi bir deha’
Prof. Dr. Nural Gündüzalp: Tüm klasik dönem Osmanlı Türk mimari
ürünlerinin Mimar Sinan’a mal edilmesi karşımıza fantezi olarak
çıkıyor. Çünkü bir insanın ne kadar usta mimar olursa olsun hepsini
denetlemesi dahi mümkün değil.
Sinan boşu boşuna dâhi olarak ortaya konmuş değil. Çünkü sadece tasarımla
değil mühendislikle de uğraşan biri o. Çağdaşı Leonardo da Vinci gibi.
Bizim dahimiz de Mimar Sinan. Biz de onu sembolize ediyoruz. Fakat onca
yapıyı Sinan’a mal etmeyelim, bu kadar abartmayalım. Bu çağın
üslubudur. Bu topraklardaki mimari kültürün, bütünlüğün bir sentezidir ve
Sinan buna bazı projeleriyle önayak olmuştur.
'Onu tarih yarattı’
Prof. Dr. Doğan Kuban: Biz yaratmadık, tarih yarattı Mimar Sinan’ı.
Muhayyel kimlik falan değil, biyografisi var. O yapı listesini ben kabul
etmiyorum. Bir mimarın bu kadar yapıyı yapamayacağını söyleyeli 30 sene
oldu.
Mimar Sinan hiçbir yere gitmedi. Edirne-İstanbul arasında dolaştı. Yaptığı
iyi binalar belli, nasıl yaptığı belli. Binalar da dünya tarihine geçmiş.
Bunun üzerine konuşmaya değmez. Çünkü Mimar Sinan kadar bina yapmış başka
adam yok.