Karşılıksız sevenlere selam olsun!
Ne de çabuk geçti zaman, ne de çok şey değişti. Dünyanın kanunu bu belki, aynı kalmıyor hiçbir şey; değişiyor, değişmeye devam ediyor. Zaman akıyor, şartlar farklılaşıyor. Gittikçe hızlanıyor dünya; karmaşıklaşıyor, acımasızlaşıyor. Milletler ayrıştırılıyor, fertler yalnızlaştırılıyor. Hani derler ya, at izi, it izi, çakal izi birbirine karışmış. Zemin Öyle bir zemin, devir Öyle bir devir. Ve bizim kaderimizde de bu devirde yaşamak yazılmış. öyleyse bu devirde, Türk milletinin varoluş ve hakimiyet mücadelesini sürdürmek gÖrevi de bizim gÖrevimiz olarak takdir edilmiştir. Sıra bizim sıramızdır, gÖrev bizim gÖrevimizdir. Kadim çağlarda er meydanlarında yiğitçe yapılan savaşlar postmodern çağlarda terÖr yoluyla, uyuşturucu çeteleri, suç Örgütleri yoluyla, borsa manipülasyonları yoluyla, medya vasıtasıyla yapılıyor. Bu ahval ve şerait içinde, ‘’Nasıl savunacağız kendimizi, nasıl koruyacağız memleketimizi, nasıl yaşatacağız ülkülerimizi?!’’ diye endişelenmek değildir bize düşen, bize düşen ayakta kalmak, bir arada olabilmek, biz varız diyebilmektir.Çünkü biz yılgınlık gÖsteremeyiz, endişe edemeyiz. İnançlı insan endişeye düşmez. Bilir ki;
‘’GÖklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. Vekil olarak Allah yeter.’’ (Nisa 132)
Bugün hala Doğu Türkistan Çin boyunduruğunda, Karabağ’da ermeni işgali devam ediyor, Kerkük’ü peşmergeler kuşatmış, güneydoğumuzdan gelen bayraklara sarılmış tabutlar yüreklerimizi yakmaya devam ediyor. Dahası psikolojik harp bütün şiddetiyle sürüyor. Millet olarak inançlarımızı, birliğimizi, beraberliğimizi, cesaretimizi, üretim gücümüzü, bizi biz yapan, bizi büyük saydıran, bizi hakim kılan değerlerimizi yok etmek ve Özgüvenimizi bitirip, teslim olmamızı isteyen bu kirli savaş alışık olduğumuz türden bir savaş değildir. 1000 yıldır bizi er meydanında teslim alamayan bütün düşmanlarımız, bugün yeni metodlarıyla bizi teslim almak istiyorlar. Ama yanılıyorlar.
Çünkü biz, yani Türk milliyetçileri, yani bu ülkeyi karşılıksız sevenler, hala varız ve henüz son sÖzümüzü sÖylemedik.
Türk Milliyetçiliği fikrini geniş kitlelere ulaştırmak, Türk devletinin vatanı ve milleti ile bÖlünmez bütünlüğünü ilelebet devam ettirmek, Türk Dünyasını kucaklamak ve dünyaya yÖn veren güçlü, etkin, müreffeh ve büyük (en büyük) ülke olabilmek, değişmeyen değerlerden beslenip, gelişmiş fikirler üretmekle mümkündür. BÖlünmeye, parçalanmaya, etkisizleştirilmeye, yozlaştırmaya, yabancılaştırmaya karşı koymak, bu huzursuz ve kaba düzene direnen erdemli bireylerin sayısının artmasıyla mümkündür. Bu açılımı sağlamak bizim sorumluluğumuzdur. Birilerinden işaret bekleyerek ya da ikbale dÖnük hesaplar yaparak değil, sorumluluğumuzun, milliyetçiliğimizin, gereği olarak bu açılımı sağlamalıyız. Birbirimizi yürekten sevmeliyiz. Birbirimize gÖnülden inanmalıyız. ‘’BİR’’ OLABİLMELİYİZ, ‘’BİZ’’ DİYEBİLMELİYİZ.
SOYUMUZUN VE KANIMIZIN GEREĞİ BUDUR.
[tarihinde dzeltildi 30/1/2008 Saat 18:41 Yazar dava_adami]