|
Member Cevaplar: 289 kayıt olmuş: 27/1/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 14/5/2008 Saat 00:08 |
|
|
BİZ TÜRKLER
*Faziletliydik:
Kimsenin malına, mülküne göz dikmezdik. Kimsenin namusuna yan bakmazdık.
Hırsızlık nedir bilmez, dilenciliği meslek edinmez, kimseyi de
küçümsemezdik.
*Dürüsttük:
Bir zamanlar Londra Ticaret Odası'nın en görünür yerinde şu mealde bir
tavsiye levhası asılıydı: "Türklerle alışveriş et, yanılmazsın."
*İtibarlıydık:
Bir zamanlar Hollanda Ticaret Odası'nın toplantılarında oylar eşit çıkınca
Osmanlılarla alışverişi olan tüccarın oyu iki sayılır, onun dediği olurdu.
** *Temizdik:
Yere bile tükürmezdik. Hatta, Osmanlı askeri teşkilatını Avrupa'ya
tanıtmasıyla meşhur Comte de Marsığil, yere tükürmedikleri için atalarımızı
şöyle eleştiriyor: "Türkler hiç bir zaman yere tükürmezler. Daima
yutkunurlar. Bunun için de saçlarında sakallarında bir hararet olur ve
zamanla saçları, kaşları, sakalları dökülür." *Çevreciydik:
Kurak günlerde ücretle adamlar tutup sokaktaki ulu ağaçları sulatır, göçmen
kuşların yorgunluk atması için saçak altlarına kuş sarayları yapardık.
Bunlara öyle çok örnek var ki, saymakla bitmez.
*Harama el sürmezdik:
Fransız muellif Motray, 1700'lerdeki halimizi şöyle anlatıyor:
"Türk dükkânlarında hiç bir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman
bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkâncılar arkamdan adam koşturmuşlar,
hatta bir kaç kere Beyoğlu'ndaki ikametgâhıma kadar gelmişlerdir."
*Medeni idik:
İngiliz sefiri Sor James Porter ise, 1740'ların Türkiye'si için şunları
söylüyor:
"Gerek Istanbul'da, gerekse imparatorluğun diğer şehirlerinde hüküm süren
emniyet ve asayiş, hiç bir tereddüde imkân bırakmayacak şekilde isbat
etmektedir ki, Türkler çok medeni insanlardır."
*Dosdoğruyduk:
Fransız generallerden Comte de Bonneval ise, şu hükmü veriyor:
"Haksızlık, murabahacılık, inhisarcılık ve hırsızlık gibi suçlar, Türkler
arasında meçhuldur. Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan çok defa
Türklerin doğruluklarına hayran kalır."
*Hırsızlık nedir bilmezdik:
Fransız muellif Dr. Brayer,1830'ların Istanbul'unu getiriyor önümüze:
"Evlerin kapısının şöyle böyle kapatıldığı ve dükkânların çoğunlukla umumî
ahlâka itimaden açık bırakıldığı Istanbul'da her sene azamı beş-altı
hırsızlık vak'ası görülür." Ubicini Dr. Brayer'i şöyle doğruluyor: "Bu
muazzam payitahtta dükkâncılar, namaz saatlerinde dükkânlarını açık bırakıp
camiye gittikleri ve geceleri evlerin kapısı basıt bir mandalla kapatıldığı
halde, senede dört hırsızlık vakası bile olmaz. Ahalisi sırf Hiristiyan
olan Galata ile Beyoğlu'nda ise hırsızlık ve cinayet vak'aları olmadan gün
geçmez."
*Naziktik:
Edmondo de Amicis isimli Italyan gezgini, yine 1880'lerin "biz" ini
anlatıyor bize:
"Istanbul Türk halkı Avrupa'nın en nazik ve en kibar insanlarıdır. Sokakta
kavga enderdir. Kahkaha sesi nadirattan işitilir. O kadar müsamahakârdırlar
ki; ibadet saatlerinde bile camilerini gezebilir, bizim kiliselerde
gördüğünüz kolaylığın çok fazlasını görürsünüz."
*Cihana örnektik:
Türkiye Seyahatnâmesi'yle meşhur Du Loir'un 1650'lerdeki hükmü şöyle:
"Hiç şüphesiz ki, ahlâk bakımından Türk siyasetiyle medeni hayatı bütün
cihana örnek olabilecek vaziyettedir." Şefkatimiz yalnızca insana yönelik
değildi, hayvanları, hatta bitkileri bile kapsıyordu. Hayata karşı
saygılıydık: Bu konuda dilerseniz Elisee Recus'u dinleyelim, bize
1880'lerdeki halimizi anlatsın: "Türklerdeki iyilik duygusu hayvanları dahi
kucaklamıştır. Bir çok köyde eşekler haftada iki gün izinli sayılır...
Türklerle Rumların karışık olarak yaşadığı köylerde ise bir evin hangi
tarafa ait olduğunu kolaylıkla anlayabilirsiniz. Eğer evin bacasında
leylekler yuva yapmışsa, bilin ki o ev bir Türk evidir." (Küçük Asya, c. 9)
*Hayırseverdik:
Comte de Marsigli'yi tekrar dinleyelim:
"Yazın Istanbul'dan Sofya'ya giderken dağlardan anayol üzerine inmiş
köylülerin yolculara bedava ayran dağıttıklarına şahit oldum." Aynı
muellif, ceddimizin hayırseverlikte fazla ileri gittikleri kanaatindedir.
Şöyle diyor: "Fakat şunu da itiraf etmeliyim ki, bu dindarane
hareketlerinde biraz fazla ileri gitmektedirler. İyiliklerini yalnız insan
cinsine hasretmekle kalmayıp,hayvanlara ve hatta bitkilere bile tesmil
ederler." Bu tespiti, İslâm ve Türk düşmanı avukat Guer misallendiriyor:
"Türk şefkati hayvanlara bile samildir" dedikten sonra şu örneği
zikrediyor: "Hayvanları beslemek için vakıflar ve ücretli adamları vardır.
Bu adamlar sokak başlarında sahipsiz köpeklere ve kedilere et dağıtırlar.
Sokaktaki ağaçların kuraklıktan kurumasını önlemek için bir fakire para
verip sulatacak kadar kaçık müslümanlara bile rastlamak mümkündür..."
"Kaçık" lığın kaynağını da veriyor adam: "Bir çokları da sırf azad etmek
için kuşbazlardan kuş satın alırlar. Bunu yapan bir Türk'e bir gün yaptığı
işin neye yaradığını sordum. Küçümseyerek baktı ve şu cevabı verdi:
"Allah'ın rızasını tahsile yarar."
*Galiba geçmişimizden uzaklaşmak bize çok pahalıya patladı. Ne dersiniz
?...
|
|
Ziyaretçi
|
|
Yazılış Tarihi: 14/5/2008 Saat 07:11 |
|
|
Eline yüreğine sağlık sevgili Gokkiz evet aynen betimlediğiniz
gibiymişiz...
Bence halende kendimize has kültürümüz biraz asimilede olsa devam etmekte.
Şunu iddia ediyorum Türk insanı fakirliğimize rağmen bol bulamaç yaşar. Bol
bulamaç yaşamak kötü müdür. Kötü olmayabilir. Bu bir kültür, bir yaklaşım
meselesidir.
İnsanlar yemeği bile bol bulamaç hazırlarlar, ve hakikaten son anda bir
misafir çıkagelse her halikarda herkes doyar. Hatta yemek yetmeyecek
gibiyse de ev sahibi aç kalır, misafiri doyurur. Örneğin Belçika'da böyle
bir şey mümkün değildir, bir yere habersiz giderseniz ev sahibi
hazırlıksızdır, yemeği sınırlı hazırlamıştır, yemek zamanı gözünüzün içine
baka baka yemeğini yer, siz de yutkunur durursunuz. (Başımıza geledi )
Sevgili Gokkiz bence bu duruma gelmemizin asıl nedenlerinden biri bizim
ülkemizin kültüründe dolaylı anlatım insanı havalı yapar, ama havalı olmak
sonucunda yapılması istenen işe bir faydası olur mu, onda şüphem var.
Bakın Amerika'nın, veya İngiltere'nin, veya Almanya'nın başkanı, dışişleri
bakanı, basın sözcüsü, parti yetkilisi gibi insanları basın karşısına çıkıp
bir şey söylediklerinde ne dediklerini, ne anlatmak istediklerini
anlıyorum. Türkçe ana dilim olmasına rağmen bizimkiler basın karşısına
çıkıp konuştuklarında ne dediklerini, neyi anlatmak istediklerini ancak
aşağı yukarı anlıyorum, ancak tam anlamam için ertesi gün iç politika
uzmanlarımdan birine sormam gerekiyor.
Ne dersiniz belkide bizi bu duruma 1950 li yıllardan itibaren bu
davranışlar, yönetim getirdi...
Sevgiyle
|
|
Ziyaretçi
|
|
Yazılış Tarihi: 14/5/2008 Saat 07:19 |
|
|
Bakın sonra biz nasılmışız. Çokta hoşuma gitti.
1. Kağıt mendili kumaş mendil gibi günlerce buruşuk şekilde cebinde
taşır.
2. Rüzgarlı havalarda küller uçmasın diye küllüğe su koyar.
3. Serçe parmağını kulağına sokup iyice sallayarak karıştırır.
4. Ancak bir Türk gazete bulmacasını hep başkalarına sora sora çözebilme
becerisini gösterip kendisi çözdü diye sevindirik olabilir.
5. Sakal traşı olduktan sonra kanayan yerlerine küçük kağıtlar
yapıştırır.
6. Soba borusu akıttığında yoğurt kaplarını telle soba borusuna bağlar.
7. Nezle olunca tuvalet kağıdını uzun bir şerit yaparak kullanır.
8. Diş fırcasıyla dişini firçalamayıp da saçını boyamak için kullanan
birini görürseniz, o saçını seven bakımlı bir Türk'tür.
9. Konuşma yeteneği olan hayvanlara ilk olarak küfür etmesini öğretir.
10. Çorabının kirlenip kirlenmediğini burnuna götürüp kısa süreli
koklayarak anlayan kişi temizliğine düşkün bir Türk'tür.
11. Daha birinci telefon zili çaldığında telefonun başına dikilir ama açmak
için ikinci kez çalmasını bekler.
12. Bir dükkana girip onun bunun fiyatını sorduktan sonra "Abi araba beş
dakka dursun, ben hemen geleceğim" deyip 2 saat sonra gelir.
13. Cebinden çıkardığı paraların içinde en eskisini özenle arayıp bulduktan
sonra para üstü verir.
14. Trafikte ambulansın peşine takılıp kalabalıktan kurtulup uyanıklık
yaptığını zanneder.
15. Kağıt paraların üzerine not alır ve parayı harcadığı için notu kaybeder
veya elden ele dolaşacağını bildiğinden komik yazılar yazar. (Paranın ön
yüzüne "Tehlike anda arkayı çeviriniz!" yazıp anında çevirince de "Şimdi
değil salak tehlike anında!" yazanlardan bahsediyoruz)
16. Çocuğu yanlışlıkla elini kestiği veya düştüğü için ağladığında elini
kesti veya düştü diye çocuğunu döver.
17. Taksi tuttuğunda taksicinin yanına oturur. Eğer üç dort kişi taksi
tutuyorsa taksi parasını verecek kişi ön koltuğa oturur.
18. Kürdanla dişini karıştırıp önce çıkarıp bakar sonra tekrar ağzına
koyar.
19. Teyp fişi veya televiyon fişi kablosunun bakır teli dışarı çıkmışsa
çocukları elektrik çarpmasın diye bakır teli selobantla yapıştırır.
20. Ailece televizyon izlenen bir evde kumanda babanın elindeyse o ne
izlerse diğerleri de onu izlemek zorunda kalır.
21. Çantasının içinde yeni tanıştığı birisine bile çekinmeden göstermek
üzere en güzel fotoğraflarını ve aile albümünü taşıyan birisini görürseniz
hemen boynuna sarılmayın yoksa çantayı kafanıza yiyebilirsiniz çünkü o kişi
bir Türk kızıdır.
22. Bir Türk esnafı , müşterisinden aldığı parayı önce iki ucundan tutup
iki defa gerginleştirir, daha sonra da güneşe doğru tutup bakarak sahte
olup olmadığını anlamaya çalışır.
23. Evin bir odasının ampulü patladığı zaman yenisini almayıp daha fazla
kullanmadığı bir odanın ampulünü onun yerine takar.
24. Evinde bulunan saksıların dibini kül tablası olarak kullanır.
25. Dişlerini gazoz açacağı, fındık ve ceviz kıracağı olarak kullanır.
26. İşinde iyi olan birisine hakaretle iltifat eden bir Türk'ten başkası
olamaz. ("Şerefsizin oğlu ne iş yapmış be kardeşim helal olsun" gibi..)
27. Aracın sinyal lambaları dururken kolunu çıkararak "Dönüyorum" hareketi
yapar.
28. Yemeğin etini en sona bırakır.
29. Trafik ışıkları kırmızıdan yeşile döndüğünde önündeki herkesi salak
sanarak kornaya basar.
30. Dingildeyen bir masanın ayağına kağıt sıkıştırma fikri bir
Türkündür.
31. Dişlerinin arasından "vııj vııj" diye ses çıkarır.
32. Tv'de film seyrederken filmin oyuncularıyla muhatap olan ("Dur oraya
gitme öldürecekler seni") Türk sinema severlerdir.
33. Arabasina horoz, köpek sesli korna taktırma fikrinin patenti bir Türk'e
aittir.
34. Gazete kağıdını en iyi şekilde kullanır. (Cam silme bezi, külah,
mendil, sofra bezi..)
35. Plastik yoğurt kabını saksı yapar.
36. Arabasının arkasına yazı yazar. ("Rahmetli de sollardı", "Tek rakibim
THY", "Kıroyum ama para bende")
37. Uçakta bulunan tanıdıklarına uçak havalandıktan sonra görmeyeceğini
bildiği halde el sallar.
38. Çiğnediği sakızı daha sonra çiğnemek üzere kafasındaki tülbente
yapıştıran bir Türk kadınından başkası değildir.
39. Tek abdestle beş vakit namaz kılmak için iki büklüm kıvranır.
40. Desenlerini çok beğenerek aldığı yeni bir mobilyanin üstüne başka bir
örtü örterek kullanır.
41. Geçirdiği bir trafik kazasından sonra kanlar içinde çıkıp çarpılmış
arabasına üzülür.
42. Tüp kaçırıyor mu kaçırmıyor mu diye kibrit yakıp kontrol eder.
43. Otoyolda otomobilin gaz pedalına tuğla koyup yorulmadan kullanma fikri
bir Türk'ündür.
44. Elektronik hesap makinesini uzaktan kumandasını naylona sarmış, üzerine
ambalaj lastiği geçirmiş birini görürseniz Türk'tür o.
45. On yıllık bir otomobilin koltuk ambalaj naylonlarını çıkarmadan
kullanma becerisini gösterir
Alıntı
TÜRK OLMAKLA GURUR DUYUYORUM.İYİ Kİ TÜRK DOĞMUŞUM.HEPSİ BİZİM
FARKLILIĞIMIZDAN VE SICAK KANLILIĞIMIZDAN KAYNAKLANAN ŞEYLER..........
Sevgiyle
|
|
Site kurucusu Cevaplar: 660 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 14/5/2008 Saat 12:49 |
|
|
Bu konuyu tarihten altin yapraklarda islemstim ben .
Ne idik Ne olduk ne Yaziki diyorum. ____________________ Dört sey geri gelmez atılan ok, söylenen söz, kacırılan fırsat ve gecen
zaman .
|
|
Ziyaretçi
|
|
Yazılış Tarihi: 14/5/2008 Saat 13:25 |
|
|
Özür dilerim gözden kaçımışım rojin
|
|
Site kurucusu Cevaplar: 660 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 14/5/2008 Saat 14:29 |
|
|
Senin yazdigin deil dost gokkiz yazdigi konu dost ____________________ Dört sey geri gelmez atılan ok, söylenen söz, kacırılan fırsat ve gecen
zaman .
|
|
Senior Member Cevaplar: 808 kayıt olmuş: 6/11/2004 Durum: Çevrimdışı
|
|
Yazılış Tarihi: 14/5/2008 Saat 19:53 |
|
|
ah biz turkler ahhhh ____________________ kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en saglam yeri artık bu
dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda, canınızı acıtacak tek nokta yine o
dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
|
|
Member Cevaplar: 289 kayıt olmuş: 27/1/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 14/5/2008 Saat 20:50 |
|
|
Paylasimlariniz ve yorumlariniz icin cokca tesekkürler,arkadaslar.
Eksiklerimizi cogalta biliriz dost,kaleme dökülünce...Aslolan artilari
üretmek...
Saygi ve sevgilerimle.
|
|
|
0,093 saniye - 32 queries
|
Happy Birthday |
Bugün hiçbir kullanıcımızın doğumgünü yok! |
üye Puani |
- Rojin: 10 976 Puanlar
- asliyok: 4 432 Puanlar
- HarmanYeli: 4 396 Puanlar
- KizilZora: 2 048 Puanlar
- life23: 1 675 Puanlar
- gokkiz: 1 657 Puanlar
- BirNefes: 1 048 Puanlar
- Erasmus: 984 Puanlar
- -Pozan-: 785 Puanlar
- Siyahinci: 623 Puanlar
|
|