Vapurda, tramvayda veya otobüste tesadüfen yolculuk ettiğiniz kişilerden
birinin, kökleri tarihin derinliklerine uzanan bir mücadele misyonunun
günümüzdeki temsilcisi olabileceği aklınıza gelir mi hiç?
Sokakta yürürken yanından geçtiğiniz, çok dikkatinizi çekmeyen, fazla
fark edilmeyen kişinin küresel sermayenin, abd’nin, ab’nin
ülkemizdeki planlarını deşifre edip bozduğunu tahmin edebilir misiniz?
Belki bir daha hiç karşılaşmayacağınız o, arabasız, korumasız, sıradan
görünümlü, tek gezen kişinin ülkemiz için ifade ettiği ayrıcalıklı ve sıra
dışı konumun farkına varabilir misiniz?
Onlar, modern çağın tarkanları, kimlerdir, neden çok tanınmazlar?
Çünkü şöhrete malik değillerdir. Ayrıca dünya ehli değillerdir. Ve tabi
ki paraya meyilli değillerdir.
Medya patronlarının yanında, siyaset pazarlamacılarının yakınında,
yabancı misyon şeflerinin davetlerinde, işadamlarının kokteyllerinde yer
almazlar. Onlar dava adamlarıdır.
İnanmadıkları hiçbir şeyi konuşmaz, yazmaz, savunmazlar. Karşılarındaki
kim olursa olsun eğilmez ve hangi ikbal önlerine serilirse serilsin
ideallerinden taviz vermezler. Onlar ideal adamlarıdır.
Kalemleri vardır. Kendileri gibi hiçbir dönemde satılık ya da kiralık
olmayan kalemler. İyinin ve doğrunun emrindedirler. Güçlünün ve sömürenin
yanında değil, ezilenin ve haksızlığa uğrayanın yanındadırlar. Hak
adamlarıdır.
Kolay zamanlarda ortaya çıkıp zor zamanlarda izlerini kaybettiren reklam
adamcıklardan değillerdir. Onlar fark edilme kaygısı ve menfaat beklentisi
içinde olmadan daima ‘’var’’ olan
‘’hizmet’’ eden değer adamlarıdır.
Arabasız, korumasız ve pek çok zaman parasızdırlar. Her şartta
asaletlerini ve dürüstlüklerini muhafaza ederler. Dünya malı için
‘’eyvallah’’ demezler.
Yabancı vakıflardan fon almaz, istihbarat örgütlerine çalışmaz,
patronların iş takipçiliğini yapmaz, güç sahiplerini görünce yamulup
şaşırmazlar. Satın alınamazlar. Zalime hiç çekinmeden
‘’zalimsin’’, haksıza hiç endişelenmeden
‘’haksızsın’’ diyebilirler.
İnandıkları gibi yaşarlar çünkü bilirler ki inandıkları gibi
yaşamayanlar, yaşadıkları gibi inanmaya başlarlar. Sevenleri olduğu kadar
sevmeyenleri de vardır. Sıradan insanlar olmadıkları için hasımları da
sıradan değildir. Mücadele ettikleri güçler, küresel sermaye gruplarıdır,
abd’dir, ab’dir. Aradaki güç uçurumu onları ürkütmez,
geriletmez, sindirmez. Aksine azimlerini arttırır. Sorumluluk duygusu ve
vatan sevgisi ile devasa güçlere karşı herkesin göremeyeceği bir savaş
verirler.
Onlar, Türkiye üzerine Türkçe yapılmayan bütün zararlı planları milli
çizgide ve aydın ölçeğinde değerlendiren, deşifre eden, bozan ve alternatif
çalışmalar yapan, Türk milleti var olsun diye gece gündüz araştıran,
okuyan, yazan ve düşünen kahraman ruhlu adamlardır. Silahları bilgidir.
Güçleri damarlarında dolaşan homojen kandır.
Türklüğün varoluş ve hakimiyet mücadelesi uğruna Kür Şad nasıl çin
sarayına yalın kılıç nasıl akın ettiyse, nasıl kolonizatör dervişler
Anadolu ve Balkanlara Hakkı anlattıysa, nasıl ki rahmetli Atatürk ve
arkadaşları Anadolu’yu direnişe ve dirilişe inandırdıysa bugün de
onlar Türk Milletinin moral ve direnç gücünü kendilerinden milyonlarca kat
güçlü odakların karşısında diri tutmanın mücadelesini vermektedirler.
Direnmenin ve fedakarlığın estetiği hayatlarına bambaşka anlamlar
katmış, ömürleri harikulade bir güzelliğe bürünmüştür. Kuşandıkları bilgi
kılıçları, milletlerine besledikleri engin sevgi ve gösterdikleri derin
sadakat onları herkesten farklı bir kimliğin sahibi kılmıştır. Onlar modern
çağın yenilmez savaşçılarıdır, tarkanlarıdır.
Neredeler mi?
Öyle derinlerde aramayın onları. Karmakarışık ilişkiler ağının
çarpıklığında, çelişkilerinde, kördüğümlerinde aramayın. Rant ve tezgah
üzerine kurulu dünyaların ismi büyük (!) kendileri ufak adamcıklarından
sanmayın sakın onları. Şöhretli ‘’abi’’ lere
benzetmeyin bile. Dünde kalmışlardan, sadece dünkü sıfatlarıyla
varlıklarını devam ettirmeye çalışanlardan zannetmeyin. Lüks restoranlarda,
lobilerde, kulislerde, yatlarda, katlarda aramayın. Oralarda bulamazsınız.
Yazının başında bahsettim. Onlar bizimle birlikteler.
Milletin birlik ve beraberliği için, ülkenin huzuru ve refahı için,
devletin varlığı ve bekası için bundan önce olduğu gibi bundan sonra da
olmaları gereken her yerde, her zaman var olmaya devam edecekler.