İlk emri ‘’oku’’ olan kutsal kitabımızın 70
ayetinde ‘’bilgi’’ sözü geçer.
Kur’an’ın gerçekliğini ve Allah yoluna ilettiğini ilim
sahiplerinin göreceğini bildiren (Sebe 6), bilenleri bilmeyenlere üstün
sayan (Zümer 9), cahillerden yüz çevirmeyi öğütleyen (Araf 199) ayetler
ilmin kıymetinin açık işaretleridir.
Peygamber efendimiz, ’’İlim çin’de bile olsa
alınız’’ hadisi gibi pek çok hadis-i şeriflerinde, ilmin
önemine dikkat çekerler.
Bilgili insanların saygınlığına, cahillerin kınanmasına ilişkin Türk
atasözlerini ard arda sıralasak gayet uzun bir liste oluşur. Akıllı düşmanı
cahil dosta yeğ tutan, cahille sohbet dahi edilmemesini öğütleyen bilgece
sözler, hoşgörü ve müsamahayı milli karakterimiz haline getirmiş
atalarımızın cahillik karşısında toleranssız olduklarını gösterir.
Tarihte iz bırakmış fikir adamlarının sözlerinde, bilginin adeta
kutsandığı görülür. Felsefenin kurucusu sayılan Sokrat, mutluluğa
bilgelikle ulaşılabileceğini söyler.
Yazıyı bu kısmına kadar okuyup da, ‘’cahilliğin kötü
olduğunu, insanların bilgiye itibar etmesi gerektiğini anlatmaya ne gerek
var? Herkes cehaletin zararlarını bilir!’’ diyorsanız; sizi,
aşağıda kısaca izah etmeye çalışacağım açıdan ülkemizin mevcut durumuna
bakmaya davet ediyorum.
Cahilliği iki şekilde ele almak mümkündür. Birincisi bilmeme hali,
ikincisi ve asıl tehlikelisi bilmediğini bilmeme halidir. İlkinden ziyade
tehlikeli olan hal ikincisidir zira ikinci hale düşmüş kimseler, bu halin
doğal neticesi olan kibir hastalığına yakalanırlar.
Bu kibir, gözleri, kulakları ve kalpleri doğru bilgiye, hakikate kapatan
kibirdir. Bu kibir, hiçbir şey bilmediği halde her şeyi bildiğini sanma
halidir. Bu kibir insanı şirke götürecek kadar tehlikelidir.
İsimlerinin başında akademik, bürokratik, siyasi vs. ünvanlar olması
unvan sahiplerinin cehalete uzak oldukları anlamına gelmez.
Hatta, çoğu zaman bu ünvanlar cahilliklerinin ve buna bağlı olarak da
kibirlerinin artarak devamına sebebiyet verebilir.
Mevki sahiplerinin protokoldeki, mal sahiplerinin zenginlikteki sıraları
onları hakiki bilgiye götürmez, cahillikten kurtarmaz. Cehaletin tedavisi,
makamla, parayla olmaz.
Cahilliğin tedavisi ‘’faydalı ilim’’ le olur.
Bu ilme ulaşmak için talep etmesini bilmek gerekir ki bu ancak edepledir.
‘’Ben biliyorum’’ demek için değil, insanlara
faydalı olmak için bilmeyi talep etmek, ‘’ben’’ i
yenmek, ‘’biz’’ diyebilmek, Allah’ın
varlığını, birliğini ve sonsuz kudretini idrak edip, yalnız ve yalnız
O’ndan istemek gerekir.
Çünkü bilmek demek; edep bilmek, erkan bilmek, uslup bilmek, adap
bilmek, kıymet bilmek, büyük bilmek, küçük bilmek, had bilmek, gelenek
bilmek, kültür bilmek, tarih bilmek, vatan bilmek, millet bilmek, dost
bilmek, AŞK bilmek, velhasıl KENDİNİ BİLMEK demektir.
Allah bizi ve milletimizi, faydasız ilimden, ürpermeyen kalpten, kabul
olmayan duadan, doymayan nefisten, yaşarmayan gözden, iyi niyetle
yapılmayan amelden, cahillikten ve kibirden muhafaza etsin.