|
Junior Member  Cevaplar: 70 kayıt olmuş: 12/12/2007 Durum: Çevrimdışı
|
 |
Yazılış Tarihi: 20/3/2008 Saat 16:05 |
|
|
Kasım 1988 tarihi, 1 Kasım 1928 tarihli ve 1353 Sayılı Türk Harflerinin
Kabul ve Tatbiki Hakkındaki Kanunun TBMM tarafından kabulünün 60. yıldönümü
idi. Gerçekten Mustafa Kemal’in, 1928’den başlayarak, kendisini
ölüm yatağına kadar gece ve gündüz meşgul edecek “Türk Alfabesi ve
Türk Dili” ile “Türk Tarihi” hareketlerine kendini
verdiğini görüyoruz. Fakat öyle anlaşılıyor ki Mustafa Kemal, daha
1922’de Arap harflerinden ayrılmak ve Türk yazısının karakteri
bakımından da “Batı” ile bir bağlantı kurmak düşüncesindedir.
Nitekim bu fikrini 1922’de Batı Cephesinde Halide Edip ve Adnan
Adıvar’a açar. Halide Edip Adıvar’ın Türk’ün Ateşle
İmtihanında bu hususu naklettiğini biliyoruz.
Doğrusu istenirse Arap harflerinin öğrenimindeki zorluğu yenmek ve okur
yazarlığı kolaylaştırmak yolunda daha Sultan Aziz zamanında Münif Paşa,
Hükümdara yazı konusunda bir dilekçe sunmuş, Birinci Dünya Savaşı öncesinde
Enver Paşa “bitişik harfli yazı” yerine “ayrık
harfli” yazıyı askerler için kabul ederek, orduda okur yazarlığı
yaygınlaştırmak istemiştir.
1923 İzmir İktisat Kongresi’nde harflerin değiştirilmesi yolunda
ortaya atılan teklif ise Kongre Başkanı Kâzım Karabekir Paşa tarafından
görüşme dışı bırakılmıştır.
Dil Encümeni’nin aktif üyelerinden Ahmet Cevat Emre’nin
“İki Neslin Tarihi” eserinde anlattığı üzere Hüseyin Cahit
Yalçın’ın “Halife kalmalıdır. Fakat siz ki bu kadar
inkılâpların yaratıcısınız, millete Latin harflerini kabul ettiriniz”
sözlerine karşılık Atatürk bu sırayı tersine çevirmiş, 1924’de
Hilafeti kaldırdıktan sonra, 1928’de Harf İnkılâbını
gerçekleştirmiştir.
Gerçekten 1928 başlarında Gazi “Türk Harfleri” konusunda
harekete geçmiş, 8 Ocak 1928’de Mahmut Esat Ankara Türk Ocağında,
Türk Harfleri hakkında bir konferans verirken, 8 Şubat 1928’de
İstanbul’da Türkçe hutbe okunmuş, 24 Mayıs 1928’de de Latin
rakamları “Türk rakamları” olarak kabul edilmiştir. 28
Haziran’da ise Harf Devrimi için “Dil Encümeni”
oluşturulmuş, 17 Temmuz’da Encümende konuşan İsmet Paşa’nın
bile bu konuda Gazi kadar cesur olmadığı, Gazi’nin, Arap harflerinden
Türk harflerine tam geçiş için altı ayı yeterli bulmasına karşın, İsmet
Paşa’nın yedi yıllık bir geçiş dönemine lüzum gördüğü
anlaşılmıştır.
Fakat Gazi kararlı idi ve bu kararlılık içinde 9 Ağustos 1928’de
Sarayburnu’ndaki Halk Gazinosu’nda söylevini verdi; “Yeni
Türk harflerini çabuk öğrenmelidir. Bunu vatanperverlik ve
milliyetperverlik vazifesi biliniz. Yeni Türk harflerini her vatandaşa,
kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bu vazifeyi yaparken
düşününüz ki, bir milletin %10’u, %20’si okuma yazma bilir,
%80’i bilmezse bu ayıptır...”
Artık her yerde yeni harfleri öğrenme, öğretme çabası başlıyor,
Gazi’nin kaldığı Dolmabahçe Sarayı’nda büyük çalışma salonuna
bir “kara tahta” yerleştiriliyordu. Mustafa Kemal’in 23
Ağustos’ta Tekirdağ’da yeni harfler üzerinde konuştuğunu,
memurları tahta başına kaldırarak imtihan ettiğini, 13 Eylül’de İsmet
Paşa’nın seçim bölgesi olan Malatya’da yeni harfler hakkında
konuştuğunu ve Malatya’ya yola çıkarken; “Bir öğretmen olarak
yola çıkıyorum” dediğini görüyoruz.
Eylül’de Maarif Bakanlığı’nda müsteşarlar toplanarak yeni
harflerin uygulanması konusunda konuşmalar yaparken, 29 Eylül’de
“Yeni Harfler Marşı” bestelendi. Bu marşın sözleri, mısraları
yeni alfabenin harf sırası ile metne alınarak düzenlenmiş ve marş
(Cumhurbaşkanlığı Orkestrası Şefi) Osman Zeki tarafından bestelenmiştir.
Nihayet 31 Ekim’de Halk Fırkası’nın da yeni harfler üzerinde
toplanarak karara vardığını, 1 Kasım 1928’de, Meclisin yıllık
toplantısının açış nutkunda Mustafa Kemal’in konuyu şu sözlerle
özetlediğini görüyoruz: “Büyük Türk Milletine, onun bütün emeklerini
kısır yapan çorak yol dışında, kolay bir okuma yazma anahtarı vermek
lâzımdır.”
Bu okuma yazma anahtarı ancak Latin esasından alınan Türk Alfabesidir.
Açılış törenini takiben toplanan komisyonun hazırladığı tasarının ise, 1
Kasım 1928 tarih ve 1353 Sayılı Kanun olarak oy birliği ile kabul edilerek,
3 Kasım günkü Resmi Gazetede yayınlandığına tanık oluyoruz. Ayrıca
TBMM’nin 1 Kasım 1928 günü milletin şükran hatırası olarak Mustafa
Kemal’e altın levha üzerine kabartma bir alfabe takdimi hakkında
karar aldığını da görüyoruz.
____________________ Bir Kitap Bastan Yazilabilir Ama Hayat Asla
|
|
Junior Member  Cevaplar: 70 kayıt olmuş: 12/12/2007 Durum: Çevrimdışı
|
 |
Yazılış Tarihi: 20/3/2008 Saat 16:06 |
|
|
Böylece 1 Kasım 1928’de 1353 Sayılı Kanun ile, Türk yazısı için,
“Arap Harfleri” yerine Latin esasından alınan “Türk
Harfleri” kabul edilmiştir. Arap harflerinin aydın-halk ve
devlet-halk kopmasına etken olduğunu, bir yanda “Osmanlıca”
denilen ve yüksek bürokratlar ile ulema tarafından yazılan ve fakat
konuşulmayan bir garip dilin, öte yanda ise konuşulan ama yazılmayan
“Türkçe’nin oluştuğunu biliyoruz.
Denilebilir ki Yunus Emre, Pir Sultan, Karacaoğlan, Hacı Bektaşî Veli gibi
halk ozanlarının besteli şiirleri olmasa idi, yazı dili olarak Türkçe 600
yıllık Osmanlı döneminin sonuna kadar varlığını sürdüremezdi. Oysa lâik
devletin temeli olan millet egemenliği herkesin okuyup yazabileceği bir
“ABECE-Alfabe” olmadan oluşturulamazdı.
Arap harflerinin okunup yazılmasındaki güçlük ve Türkçenin seslerini tam
karşılayamadığı konuları, 1862’de Antepli Münif Efendi tarafından
dile getirilmiş, Ziya Gökalp, İsmail Hakkı Baltacıoğlu gibi toplum
bilimcilerce tartışılmıştır. Bu arada Arnavutların ve Azerbaycan
Türklerinin Arap harflerini bırakıp Latin harflerini kabul ettikleri
görülmüş, Türkiye’de ise konu, Kılıçzade Hakkı’nın dediği gibi
“Arapça dışındaki harflerle Kuran yazmanın günah olup olmadığı
noktasında toplanmıştır.
Nitekim İzmir İktisat Kongresi’ne İzmirli Nazmi ile iki arkadaşı
tarafından verilen önerge Kongre Başkanı Kâzım Karabekir Paşa’ca
“Latin harfleri İslâm birliğini bozar” gerekçesi ile
okutulmayınca Kılıçzade Hakkı Bey makalelerinde; “Biz yalnız Müslüman
mıyız? Yoksa hem Türk, hem Müslüman mıyız? Eğer yalnız Müslüman isek bize
Arap harfleri yetişir ve Arap dili gerekir. Eğer Türk isek bir “Türk
Kültürüne” muhtacız. Bu kültür ise herşeyden önce dilimizden
başlayacaktır... Arap harflerinden başka harflerle Kuran yazmak küfür
değildir. İşte sorunun özü buradadır” diye yazmıştır.
Mayıs 1928 gün ve 1288 Sayılı Kanun ile Arap rakamlarının kullanılmasına
son verilerek, uluslararası rakamların kabulü yasasının görüşülmesi
sırasında Mecliste birçok konuşmacı alfabenin de Latin harflere
dönüştürülmesini istemiş, 9 Ağustos 1928 akşamı Mustafa Kemal Gülhane
Parkı’nda katıldığı eğlence gecesinde; “Arkadaşlar, güzel
dilimizi anlatmak için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz... Yüzyıllardan
beri, kafamızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve
anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak zorundayız” diyerek ve
halka doğru kadehini kaldırarak, “Eskiden bunun bin katını,
çöplüklerde gizli gizli içerek türlü fesatları yapan iki yüzlü sahtekârlar
vardı. Ben sahtekâr değilim. Ulusumun şerefine içiyorum” demiştir.
3 Kasım 1928’de 1353 Sayılı Kanun ile yürürlüğe giren Harf İnkılâbı
genç kuşaklara yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde yapılacak şeyler olduğu
duygu ve coşkusunu veriyor, kafaları eski harflerle karışmadığı için yeni
yazıyı en kolay öğrenen çocuklar bunu anne ve babalarına ve büyük
babalarına öğretiyordu. Tüm yurtta açılan “Millet Mektepleri”
ise 7’den 70’e kadar tüm yurttaşlara okuma yazma seferberliğine
başlamış ve bir yılda 1 milyondan fazla kişi okuma yazmayı öğrenmiştir.
____________________ Bir Kitap Bastan Yazilabilir Ama Hayat Asla
|
|
Junior Member  Cevaplar: 70 kayıt olmuş: 12/12/2007 Durum: Çevrimdışı
|
 |
Yazılış Tarihi: 20/3/2008 Saat 16:08 |
|
|
Evet, 1928 Nisanı’nda 1924 Anayasasının dinî hükümlerini ayıklayan
üçüncü TBMM lâikliği gerçekleştiriyor ve geriye devleti hâlâ doğuya ve dine
bağlayan “Arap Harfleri” kalıyordu. Mustafa Kemal Harf
İnkılâbı’na epey önceden karar verdiği halde, bu savaşı ancak 1928
yazında başlatmıştır, yeni bir yazı hazırlamak üzere oluşturduğu komisyonda
üye olan Falih Rıfkı’dan, Alfabe Komisyonu üyelerinin yeni alfabe
için beş ile on-beş yıl arasında süre biçtiklerini öğrenince, insiyatifi
ele almıştır. 1925’de şapkayı kabul ettirmek için yurdun muhafazakâr
bölgesini seçen Gazi yeni harfleri tanıtmak için İstanbul’u seçmiş ve
çıkışını yapmak için 9 Ağustos 1928 gecesi Sarayburnu Parkında verilen
baloya gelmiş olan bir halk topluluğunu uygun görmüştür.
İnsan resmi yapılmasını yasaklayan geleneğe rağmen, 1926’da
Gazi’nin bir heykelinin dikildiği bu parkta hazırlanan masaya oturan
Mustafa Kemal bir deftere bir takım notlar karalayıp, “Bunlara bir
göz gezdir” diye Falih Rıfkı’ya veriyor. Falih Rıfkı’da
bunun Latin harfleri ile yazılmış bir nutuk olduğunu görüyordu. Bu Nutkunda
Gazi; “Her vasıtadan evvel Büyük Türk Milletine kolay bir okuma yazma
anahtarı vermek lâzımdır... Bu okuma yazma anahtarı ancak Latin esasından
alınan Türk Alfabesidir” diyor. “Yeni Türk harfleri çabuk
öğrenmelidir. Her vatandaşa kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz.
Bunu vatanperverlik ve milliyetperverlik vazifesi biliniz. Bu vazifeyi
yaparken düşününüz ki, bir milletin bir toplumun % 10’u, %
20’si okuma-yazma bilir, % 8o’i, % 90’ı bilmezse bu
ayıptır” diyerek sözlerini sürdürüyordu.
Öğretmenlik Gazi’ye çok yaraşıyordu. Esasen zaferi kazandıktan sonra
Kültür Bakanı olarak Türk milletini eğitmeyi arzuladığını söylememiş miydi?
İşte şimdi bu isteği yerine geliyor, Dolmabahçe Sarayı’nın mermer
duvarlarının dibine yerleştirilen “kara tahtalar” genç Türk
Cumhuriyeti’nin sembolü haline geliyordu. Yüksek memurlara dostlara,
davetlilere verilen derslerin “Baş Öğretmeni” ise Mustafa
Kemal’di.
Yeni yazı 1 Kasım 1928’de kanunlaştı. Gazi, Türk Milletinin kolayca
okuyup yazmasını sağlayacak bir anahtar diye sunduğu Latin esasına dayalı
bu harflerden “Türk Harfleri” diye söz ediyor, böylece bunları
1 Ocak 1929’dan sonra yasaklanacak olan Arap harflerinden ayırıyordu.
Gerçekten 3 Kasım’da Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 1353
Sayılı Kanuna göre devlet dairelerinde bu harflerin uygulanması tarihi 1
Ocak 1929’u geçemeyecek, ancak basılı evrakın ve benzerlerinin
değişmesi ve değiştirilmesi için 1929 Haziran başına kadar yani en çok 6 ay
zaman verilecekti.
Zira Mustafa Kemal “Bu ya kısa zamanda olur veya hiç olmaz”
diye düşünüyordu. Birkaç gün sonra bütün devlet memurları yeni yazıdan
imtihana çekilmiş, Baş Öğretmeni Mustafa Kemal olan “Millet
Mektepleri” açılmıştır. Bunların amacı; hiç okuma yazma
bilmeyenlerden, sadece eski harfleri bilenlere kadar bütün millete okuyup
yazma öğretmek olmuş, bir yıl içinde 1 milyonu aşkın vatandaş bu okullardan
diploma almıştır.
Yeni harfler konusunda birçok şeyler söylenmiş, kütüphanelerimizi dolduran
eski kitaplardan ve eski belgelerden yeni kuşakların faydalanamamasından
yakınılmıştır. Oysa bu kitaplardan vazgeçilmez olanların yeni harflere
çevrilmesi mümkün olduğu gibi uzmanlık isteyen eserleri inceleyenler eski
harfleri öğrenmektedir. Bu ve buna benzer tenkitler ne derse desin bugün
altı yaşındaki Türk yavrularının ilk okulun ilk sınıfında 2-3 ayda kusursuz
bir “okur-yazar” olması bütün eleştirileri etkisiz bırakacak
büyük bir avantajdır.
Atatürk’ün “Harf İnkılâbı”nı hazırlayışında, yürürlüğe
sokusunda ve uygulamasını sağlamasında sergilediği enerji ve beceri bir
önemli gerçeği, bir kere daha apaçık şekilde ortaya koymuştur. O gerçek de
şudur: Mustafa Kemal Atatürk, hem ihtilâl-inkılâpın lideridir, hem de bu
ihtilâl-inkılâp ideolojisinin kademe kademe gerçekleştiricisidir. Yani hem
“Yaratan” hem de “Yürüten” durumundadır. Bu neden
ile ona “Tek Adam”, Türk İnkılâbı’na “Atatürk
İnkılâbı”, bu inkılâbın öğreticisine ise “Atatürkçülük
İdeolojisi” denilmesi çok yerindedir.
____________________ Bir Kitap Bastan Yazilabilir Ama Hayat Asla
|
|
Senior Member  Cevaplar: 808 kayıt olmuş: 6/11/2004 Durum: Çevrimdışı
|
 |
Yazılış Tarihi: 20/3/2008 Saat 16:27 |
|
|
 emegine saglik dost ____________________ kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en saglam yeri artık bu
dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda, canınızı acıtacak tek nokta yine o
dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
|
|
|
0,037 saniye - 24 queries
|
Happy Birthday |
Bugün hiçbir kullanıcımızın doğumgünü yok! |
üye Puani |
- Rojin: 10 976 Puanlar
- asliyok: 4 432 Puanlar
- HarmanYeli: 4 396 Puanlar
- KizilZora: 2 048 Puanlar
- life23: 1 675 Puanlar
- gokkiz: 1 657 Puanlar
- BirNefes: 1 048 Puanlar
- Erasmus: 984 Puanlar
- -Pozan-: 785 Puanlar
- Siyahinci: 623 Puanlar
|
|