|
Ziyaretçi
|
|
Yazılış Tarihi: 7/3/2008 Saat 07:24 |
|
|
Dünya Kadınının ortak sorunu; Şiddet, taciz, ayrımcılık
Dünya Kadınlar gününün "resmi olarak" 29. yılını kutluyoruz...
Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği savaşın
temsili başlangıcı 8 Mart 1857 yılında Amerika’nın New York kentinde
başladı. Konfeksiyon ve tekstil fabrikalarında çalışan 40.000 işçinin
insanlık dışı çalışma koşullarına ve düşük ücrete karşı başlattığı grev,
polisin saldırısıyla kanlı bitti. Saldırı sırasında çıkan yangında çoğu
kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi
katıldı.
1910 yılında Danimarka’nın Kopenhag kentinde toplanan 2.
Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında, Almanya Sosyal Demokrat Parti
önderlerinden Clara Zetkin, bu yangında yaşamını yitiren 129 kadın işçi
anısına 8 Mart gününün Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını
önerdi. Kadın hakları hareketini, özellikle oy hakkını onurlandırmayı
amaçlayan Kadınlar Günü önerisi oy birliği ile kabul edildi.
1975 yılında Dünya Kadınlar Yılı’nı ilan eden Birleşmiş Milletler
Örgütü, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın tüm kadınlar için Dünya
Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdı. Kadınlara eşit hakların
verilmesinin Dünya barışını güçlendireceği kabul edildi.
Aradan yıllar geçti...
Peki ne değişti?
Kadın yine baskı altında, yine iş hayatında yerini istediği gibi alabilmiş
değil, sözlü ve fiziksel şiddet görmekte, hala siyasette kendini tam
anlamıyla temsil edememekte...
1557 kadın ve 993 erkekle yapılan 'Türkiye’de Kadınların Siyaset, Üst
Yönetim ve İş Yaşamına Katılımı' başlıklı araştırma, yüzde 92.27’lik
bir oranla 'çalışmak isteyen her kadının çalışabilmesi gerektiğini' ortaya
koyuyor.
KADININ ÇALIŞMA ENGELİ; ERKEK EGEMEN
TOPLUM
Kadınların yüzde 18.2’si çalışmama nedeni olarak 'ailedeki erkeklerin
izin vermemesi'ni gerekçe gösterdi. Katılımcıların yüzde 65.1’i
kadınlara siyasette fırsat tanınmadığını belirtirken, bu oran kadınlar
arasında yüzde 74 olarak saptandı.
'Çalışan bir kadının namusunu koruyamayacağı' önermesine katılımcıların
sadece yüzde 7.6’sı katılırken, 'kendi çevresinde, çalışan kadınlara
kötü gözle bakıldığını' söyleyenlerin oranı yüzde 20.3, 'eşini çalıştıran
erkeklerin ayıplandığını' belirtenlerin oranı ise yüzde 21.6 oldu.
Katılımcıların yüzde 92.2’si 'çalışan kadının kendisine saygısının
artacağını', yüzde 87.2’si 'aileden zengin de olsa çalışmanın kadını
daha iyi vatandaş yapacağını', yüzde 92.2’si 'çalışmak isteyen her
kadının çalışabilmesi gerektiğini' düşünüyor.
Ücretli bir işte çalışmayan kadınların yüzde 23.6’sı, çalışmama
nedenleri arasında 'küçük çocuklarına bakmak zorunda olmalarını'
gösterirken, bunu yüzde 18.2 ile 'ailedeki erkeklerin izin vermemesi',
yüzde 18.1 ile de 'iş bulamamak' takip ediyor. Katılımcıların yüzde
93.6’sı 'çalışan evli kadınların eşlerinin de ev işleri ve çocuk
bakımını paylaşmaları gerektiğine' inanırken, bu oran kadınlarda yüzde
97.7. 'Ev hanımlarının eşlerinden maaş almaları gerektiği' fikrine
kadınların yüzde 21.4’ü, erkeklerin ise yüzde 9.8’i katılırken,
devletin kreş ve çocuk yuvaları açmasını destekleyenlerin oranı yüzde 95.6
oldu.
Katılımcıların yüzde 97.1’i 'eşlerinin kötü muamele ettiği kadınlar
ve çocukları için sığınma evleri açılmasını' destekledi. 'İşyerinde cinsel
taciz' konusunun da ele alındığı araştırmada, katılımcıların yüzde
14’ü 'bu tür bir davranışa muhatap olmuş kadın tanıdıkları olduğunu'
belirtirken, işyerinde cinsel tacizin kadınların işlerinde ilerlemelerini
engelleyen bir unsur olarak görüldüğü kaydedildi.
KADINA YÖNELİK ŞİDDET DÜNYANIN HER
ÜLKESİNDE VAR
Uluslararası Af Örgütü, kadına yönelik şiddetin yaşamın her alanında dehşet
verici oranda arttığını açıkladı.
Araştırmalar, cinsiyet ayrımcılığı ve şiddetin tüm dünyada hızla sürdüğünü
gösteriyor. Türkiye’deyse kadınların büyük bir kısmı şiddetle, daha
evliliklerinin ilk yıllarında tanışıyor.
Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve İnceleme Derneği’nin dünyada ve
Türkiye’de çeşitli araştırmalara dayanarak açıkladığı verilere göre,
kadınların en büyük sorunu dayak. Türkiye’de evliliklerin ilk 3
yılında üniversiteli kadınların yüzde 73’ü, gecekondu ve kırsal
kesimde yaşayan kadınların ise yüzde 90’ı şiddete maruz kalıyor.
Erkeklerin yüzde 45’i kadının kendisine itaat etmemesi durumunda
dövme ve tecavüzü hak görüyor. Erkeklerin yüzde 23’ü eşine tecavüz
ediyor. Ekonomik yaşamda da kadınların sorunları açısından geçen yıllara
göre gözle görülür bir iyileşme yok. Çalışabilir kadınlardan ancak üçte
biri istahdam edilebiliyor. Toplam 5 milyon sigortalının yüzde
12’sini yani 600 binini kadınlar oluşturuyor.
Diğer ülkelerin durumu da Türkiye’den pek farklı değil. Uluslararası
Af Örgütü’nün hazırladığı raporda, dünyada her üç kadından birine
tekabül eden bir milyara yakın kadının dövüldüğü, seks yapmaya zorlandığı
veya taciz ve şiddetin bir başka şeklini yaşamak zorunda bırakıldığı
belirtilen raporda, bu şiddeti yaratanların da genellikle kadının
yakınındaki erkekler ya da aile bireyleri olduğu kaydedildi.
POLİSİN GÖZÜ ÖNÜNDE 52 BIÇAK
DARBESİ
Adana'da nikahsız eşi Aydın Kara tarafından 52 kez bıçaklanırken polisin
izlemekle yetindiği Ayşegül Porsuk o kötü günlerin izini ömrü boyunca
yüzünde, vücudunda ve ruhunda hissedecek...
2 çocuk annesi Ayşegül Porsuk'un, hastane odasında kendine geldiğinde il
sözü; ‘‘Ölümden döndüm. Ama en çok da yüzümde yara izi
kalmasından korkuyorum’’ olmuştu..
AİLESİ TARAFINDAN TAŞLANARAK
ÖLDÜRÜLEN KADIN
Şemse Allak, gayri meşru ilişki sonucu hamile kaldığı gerekçesiyle ailesi
tarafından taşlanarak ağır yaralanmış ve kısa bir süre sonra yaşamını
yitirmişti.
Şemse'nin yaşadığı, Mardin'in Yalımlı beldesi sakinleri ise Allak'ın
ölmesinin iyi olduğunu belirtmişlerdi...
Çünkü eğer Şemse ölmeseydi, onu hamile bıraktığı öne sürülen ve Allak'ın
yakınlarınca öldürülen kişinin akrabalarının, Allak'ın kardeşini öldürmek
zorunda kalacaklarını, böylece kan davası başlayacağını öne
sürmüşlerdi....
ÖLDÜRÜLDÜ VE YAKILDI
Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde 6 çocuk annesi 34 yaşındaki Naciye
Atmaca, aile meclisinin verdiği ölüm emri üzerine üç erkek kardeşi
tarafından kurşunlandıktan sonra yakıldı.
Yasak aşk iddiası nedeniyle katledilen kadının katil zanlılarını, yarısı
yanmış bir aşiret eşarbı ele vermişti...
KARDEŞİ KARDEŞE ÖLDÜRTEN "TÖRE
CİNAYETİ"
22 yaşında hayata gözlerini yumdu Güldünya Tören..
Bir akrabası tarafından tecavüze uğramış, hamile kalmış, dünyaya getirdiği
bebeğini bir akrabasına vermiş, ailesi tarafından İstanbul'a
gönderilmişti...
2 erkek kardeşi, onu İstanbul'da sokak ortasında kurşun yağmuruna
tutmuştu...
Yaralı olarak hastaneye kaldırılan Güldünya, yine kardeşleri tarafından
kafasına sıkılan tek kurşunla öldürülmüştü...
BERLİN'DE TÖRE CİNAYETİ
Almanya'nın başkenti Berlin'de 7 Şubat'ta Hatun Sürücü (23) isimli Türk
bayan, 3 kardeşi tarafından töre cinayetine kurban gitti.
Henüz 16 yaşında iken Türkiye'de bir akrabasıyla evlendirilen Hatun Sürücü,
eşiyle geçinemeyip bir yıl sonra hamile olarak Berlin’e geri döndü.
Genç kadın, 7 Şubat Pazartesi akşamı Berlin-Tempelhof’taki
Oberlandgarten caddesinde otobüs beklerken, oğlu Can'ın gözleri önünde
başına kurşun sıkılarak öldürüldü.
Olayla ilgili, kurbanın 3 kardeşi Mutlu (25), Alpaslan (23) ve Ayhan (18)
hakkında tutuklama kararı alındı.
Bu en son duyduğumuz 'namus adı altında işlenmiş' bir töre cinayetiydi...
CİNAYETLERİ 15-18 YAŞ ALTI ÇOCUKLAR
İŞLİYOR
Yapılan araştırmalara göre, töre cinayetine kurban gidenler 12-20 yaş
arasında, ailenin karşı çıktığı bir ilişkiye giren genç kızlar ile aile
zoruyla veya akrabadan kişilerle imam nikâhıyla evlendirilmiş kadınlar
oluyor.
''Ölüm kararını'' 18 veya 15 yaşın altındaki erkek çocuklar yerine
getiriyor. Bu tür cinayetler genellikle iyi planlanıyor, kaza süsü
veriliyor ve suçu işleyenler cezadan tümüyle kurtulmaya çalışıyor.
Töre cinayetlerinde ceza indirimi uygulamasından vazgeçilmesi yönünde 9
Ocak'ta önemli bir adım atıldı.
TCK Alt Komisyonu, ‘‘haksız tahrik’’ maddesini,
‘‘haksız fiil’’ olarak değiştirdi.
Böylece ‘‘tahrik’’ sonucu suç işlediğine karar
verilenler ceza indiriminden yararlanamayacaklar. Buna göre; 'Haksız bir
fiilin meydana getirdiği hiddet ve şiddetli elemin etkisi altında suç
işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine 18 yıldan 24
yıla, müebbet hapis cezası yerine 12 yıldan 18 yıla kadar hapis cezası'
verilecek.
TÖRE CİNAYETİNİ DİN
ONAYLAMIYOR
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, cinayetlerin artık işlenmemesi
gerektiğini belirterek, ''İnsanların dini bilgisi az olduğu için,
toplumdaki gelenekleri dinin onayladığını sanıyorlar'' dedi.
Toplumda kadına, çocuklara karşı bir ayrımcılık söz konusu olduğunu ancak
bu ayrımcılığı İslam'ın kesinlikle onaylamadığını belirten Bardakoğlu,
''İnsanların dini bilgileri yeterli olmadığı için, toplumdaki gelenekleri
dinin onayladığını sanıyorlar. Oysa bu yanlış'' diye konuştu.
Törenin din gibi algılanmasının çok yanlış olduğunu ve töre cinayetlerinin
artık işlenmemesi gerektiğini kaydeden Bardakoğlu, insanların, kendi
yanlışlarının din tarafından onaylanmasını istediklerini ve bunu böyle
sunduklarını ifade etti. Bardakoğlu, ''Bütün bu olumsuzluklar, dinin
özünden kaynaklanmaz'' dedi.
ABD'DE KADIN HER 15 SANİYEDE BİR
DAYAK YİYOR
Dünyanın her ülkesinde kadının dayak yemesi önemli sorun teşkil ediyor..
Uluslararası Af Örgütü'nün hazırladığı raporda kadına yönelik şiddetin
dehşet verici oranda arttığı ve her 15 saniyede bir kadının eşi ya da
sevgilisi tarafından dövüldüğü belirtildi.
Örgütün raporunda, şiddetin kadını sokakta, yatak odasında ve hatta savaş
alanlarında bulduğu ve kadınların şiddete acımasız bir şiddete hedef
oldukları belirtildi.
Dünyada her üç kadından birine tekabül eden bir milyara yakın kadının
dövüldüğü, seks yapmaya zorlandığı veya taciz ve şiddetin bir başka şeklini
yaşamak zorunda bırakıldığı belirtilen raporda, bu şiddeti yaratanların da
genellikle kadının yakınındaki erkekler ya da aile bireyleri olduğu
kaydedildi.
Raporda, Zambiya'da her hafta 5 kadının eşi, sevgilisi ya da aile bireyleri
tarafından öldürüldüğü, dünya genelinde her beş kadından birinin yaşamında
tecavüze uğradığı ya da sekse zorlandığı vurgulandı.Tecavüzün bir savaş
silahı haline bile getirildiğine dikkat çekilen raporda, ''Savaşların da
kadınları çökerten ve onları çaresizliğe iten bir etkisi var. Bu bazen
savaşın gerçek dehşetini bile geride bırakabilecek kadar
acımasızlaşabiliyor'' denildi.
Her yıl yaşları 5 ile 15 arasında değişen 2 milyona yakın kız çocuğunun
fahişeliğe zonlandığı ve kadınların fuhuşa zorlanmasıyla ortaya çıkan
ticaretin boyutunun yılda 7 milyar dolara kadar yükseldiği kaydedilen
raporda, dünyanın en ileri ülkesi sayılan ABD'de bile her 15 saniyede bir
kadının eşi ya da sevgilisi tarafından dövüldüğü, her 90 saniyede bir
kadının tecavüze uğradığı bildirildi.
Fransa'da her yıl 2500 kadının tecavüze uğradığına da işaret edilen
raporda, dünyada tecavüze uğrayan kadınların büyük bölümünün de ailelerinin
''namuslarını temizleme'' kaygıları yüzünden kendi yakınları tarafından
öldürüldükleri ifade edildi.
Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Irene Khan, kadına yönelik şiddet
karşıtı yeni bir kampanya başlattıklarını açıklarken, ''Bu, sadece
başkalarına değil, size, sizin en yakınınızdaki kadınlara yönelebilen bir
şiddet ve biz hepimiz buna karşı ayağa kalkıp hayır demezsek, bu hep
olacak, asla bitmeyecek'' dedi.
Afrika'da AIDS hastalığına yakalananların yüzde 60'ının kadın olmasının
anlamlı olduğuna dikkati çeken Khan, bazı Afrika ülkelerindebir bakireye
tecavüz etmenin hastalığı iyileştireceğine dair yanlış bir inanış
bulunmasının bu yayılmada etkili olduğunu bildirdi. Khan, bütün dünyada 135
milyon kadının sünnet edildiğini ve bu sayının her yıl iki milyon arttığını
belirtti.
"PENCEREDEN BAKMAK" DAYAK
SEBEBİ
Güneydoğu'da şiddete maruz kalan kadınların dayak yeme nedenleri arasında
ilginç gerekçeler yer alıyor. Kadınların şiddete uğrama nedenleri arasında
en çok ''pencereden uzun süre dışarıyı izleme'', ''yolda karşılaştığı erkek
arkadaşına selam verme'', ''eve gelen sessiz telefonlar'', ''pazarlamacıyla
yapılan uzun sohbet'' ve ''giydiği elbise'' gibi gerekçeler bulunuyor.
TÜRKİYE'DE KADIN
Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nce yapılan
bir araştırmaya göre;
Aile içi suçların yüzde 87’si, kadınlara karşı işleniyor.
Varoş olarak nitelenen gecekondu semtlerindeki kadınlar arasında yapılan
araştırmada, kadınların yüzde 97’sinin aile içi şiddete maruz
kalıyor.
Ailelerin yüzde 34’ünde fiziksel, yüzde 53’ünde ise sözlü
şiddet görülüyor.
Lise ve daha üstü eğitimli 15-24 yaş grubunda bulunan kadınların yüzde
39.6’sı işsiz, kentli kadınlarda bu oran yüzde 37.4 iken kırsal
alandaki kadınlar için bu oran yüzde 45.3’e ulaşıyor.
Kadınları yüzde 20’si okuma yazma bilmiyor.
Üniversite ve diğer yüksek eğitim kurumlarında görev yapan toplam 53 bin
805 öğretim elemanının 17 bin 828’i kadın. Yani kadın öğretim
elemanlarının tüm öğretim elemanlarına oranı yüzde 33.1 oranında.
Türkiye’de kadınların yüzde 40’ı görücü usulüyle evleniyor,
yüzde 20’si ise nikahsız yaşıyor.
Eğitim gören 100 kadından sadece 2 tanesi yüksek öğrenim görüyor.
Kadınların yüzde 55’i doğum kontrolü uygularken, yüzde 64’ü
hamilelik döneminde doktora gitmiyor.
Yılda 2 bin 500 kadın anne olmak isterken yaşamını yitiriyor.
Ve kadın hayatın her devresinde birçok sorun yaşamaya devam ediyor...
21. yüzyılı gelişme, teknoloji, bilim çağı olarak yaşadığımız dünyada;
kadınlar için "medeniyet ve insanlık" adına çok şeyin olumlu anlamda
değişmesi, çocuk yaştaki genç kızlara tecavüz edildiği, genç insanların
hayatının baharında öldürüldüğü, cinsel olarak sömürülen, şiddete maruz
kalan, iş alanlarında ayrım gören kadınlar oldukça daha çok adımların
atılması ve bu konuda toplumun gerçekten bilgilendirilmesi gerekiyor..
|
|
Ziyaretçi
|
|
Yazılış Tarihi: 7/3/2008 Saat 07:45 |
|
|
Her nerede olursa olsun, estetiğin simgesi, duygu ile mantığın karışımı,
toplumların ilerlemesini sağlayan, aileyi ayakta tutan ve annelik gibi
onurlu bir görevi üstlenendir kadın...
Kadınlar dün olduğu gibi bugün de ikinci sınıf insanlar olarak
görülmekte, dövülmekte, işkenceye tabi tutulmakta, tecavüze uğramakta,
sömürülmekte, cinsel birer obje olarak kullanılmakta ve
metalaştırılmaktadırlar.
Gerçeklerin tüm yalınlığıyla konuşulabildiği, insanların maskelerin
arkasına saklanmadığı, tüm insanlığın kadınların eşit haklarla yaşadığı
daha özgür daha çok kadın sesinin çıktığı bir dünya özlemiyle, tüm
kadınların dünya kadınlar gününü kutluyorum.
Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde
Yatmak içindir.
Kimi der ki kadın yeşil bir
Harman yerinde dokuz zilli
Köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir.
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal
O benim kollarım bacaklarım.
Yavrum, anam, karım, kız kardeşim
Hayat arkadaşımdır.
Nazım Hikmet
|
|
Senior Member Cevaplar: 808 kayıt olmuş: 6/11/2004 Durum: Çevrimdışı
|
|
Yazılış Tarihi: 7/3/2008 Saat 11:00 |
|
|
ben bir kadinim.
tek dilegim var.
beynime bedenime ruhuma taciz ve tecavuzler son bulsun ____________________ kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en saglam yeri artık bu
dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda, canınızı acıtacak tek nokta yine o
dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
|
|
Ziyaretçi
|
|
Yazılış Tarihi: 7/3/2008 Saat 21:05 |
|
|
Saat gecenin üçü yada dört …
Ne sabah esintisi geziyor saçlarımda ne de tan yerinde bir aydınlık
….
Ama pencerelerde kör sarı lambalar yanmaya başlıyor birer birer
…..
Boş bir sahildeyim , ocaktaki çayım demini almadı daha . Erken atacağım
kulaçlarımı ki bu sabah denizin bereketi dolsun avuçlarıma ….
Pencerede bir ışık , bakıyorum gözümün ucunun meraklı tarafıyla …
Yavaşça doğruluyor yerinden . Yarım bıraktığı hangi rüyası kaldı şimdi
aklının bir köşesinde . Avuçlarına bakıyor uykusunun alacaklı tarafının
tanıdığı kadar uyanmaya çalışarak . Nasır bağlamış avuçlarına bakıyor .
Saçları beline kadar iniyor ve o kadar güzel ki alın teri dokulu elleri
…..
Pencerede bir ışık , bakıyorum gözümün ucunun meraklı tarafıyla …
Eğilip bebesini alıyor beşiğinden . Yüreğinin bir yerlerine hep acı olarak
saplanıyor nedenlerini analığının acemi tarafının çözemediği bebek
ağlamaları . Acıkmıştır diyerek alıyor kucağına, bebesinin dayıyor ağzına
içi süt kokulu memelerini .
Ve o kadar güzel ki omuzlarına inen saçları ve saçlarının kömür tozu
rengini almış gözleri ….
Pencerede bir ışık , bakıyorum gözümün ucunun meraklı tarafıyla …
Uyuyamadı ki acıdan uyansın . Gecenin gereksiz sarhoşlukları kamçı gibi
şaklamış zayıf bedeninin her karesinde . Benim demlenmeyen çayımın ona bir
yararı olmaz . Kalkıp çayını koymalı ocağa , çocukların okul saatleri
yaşamın başlamasından öne alınmış .
Ve o kadar güzel ki kurumuş yüzünün acısına perçem olup alnına
dökülemeyecek kadar kısacık saçları ….
Pencerede bir ışık , bakıyorum gözümün ucunun meraklı tarafıyla …
Pencerelerde başka ışıklar , bakıyorum gözümün ucunun …
Pencereler ışık ışık , bakıyorum ….
Her ışık yanışta bir dünya , dünyalar aydınlanıyor ……
Gün ağarıyor , sabah esintisi saçlarımda gezinmeye başlıyor , ben denize
açılıyorum , bir bardak çay içtikten sonra ….
Kör sarı lambalar sönmeye başlıyor birer birer …Dün sabah gibi
bugünde ve yarın ve daima ….…
Hep aynı kadınların nasırlı elleri , dünyanın her tarafında . Bebelerinin
ağlaması ve sızlayan bedenlerinin dokunduğu düğmelerle başlayan aydınlık .
Bugün kör sarı , ama yarın ve daima ….
SAYGIYLA KUTLUYORUM “DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ” BAHANESİ İLE
DE OLSA BU İSMİ ÇOK ANLAMLI GÜNÜNÜZÜ VE HEPİNİZE BİR KIRMIZI KARANFİL
SUNUYORUM ……
Cevat Çeştepe'den alıntı
[tarihinde düzeltildi 7/3/2008 Saat 21:06 Yazar Bence68]
|
|
Ziyaretçi
|
|
Yazılış Tarihi: 7/3/2008 Saat 21:07 |
|
|
KADINLARIMIZ
Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak,
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.Nazım Hikmet
|
|
|
0,052 saniye - 24 queries
|
Happy Birthday |
Bugün hiçbir kullanıcımızın doğumgünü yok! |
üye Puani |
- Rojin: 10 976 Puanlar
- asliyok: 4 432 Puanlar
- HarmanYeli: 4 396 Puanlar
- KizilZora: 2 048 Puanlar
- life23: 1 675 Puanlar
- gokkiz: 1 657 Puanlar
- BirNefes: 1 048 Puanlar
- Erasmus: 984 Puanlar
- -Pozan-: 785 Puanlar
- Siyahinci: 623 Puanlar
|
|