Bazılarının, birbirine şirin göründüğü bir yer varmış, ötelerde bir
yerlerde.
Bir kısım, çalışmayan görevli çantasını taşırmış, bir kısım amirinin. O
onun köleliğine izin verir, kral olurmuş.
Öbürüde fırçadan hakaretten kurtulup, özgürlüğünü teslim edermiş.
Bu yerde, doğruları söylediğinde dokuz köyden kovulursun diye de bir
atasözü varmış. Birileri de dokuz kere ev taşımayayım diye bu atasözüne
itaat edermiş.
Her ev taşıma depremdir, yıkımdır, diye de atasözü bulunurmuş.
Doğruların sırtı okşanır, ama yan yana görülmekten de kaçınırlarmış.
Vergi kaçırırmış bu yerde bazıları. Rüşvet yerlermiş. Torpil almış başını
gitmiş.
Bu suçlarını örtbas etmek içinde maske takarlarmış. Bu yerde maskeli
dolaşanlarında artış olmuş. Sorulduğunda gribal bulaşma var demişler, ama
maskelerin altında da tanırlarmış insanlar bunları.
Aman ben zor, zar duruma düşmeyeyim diye de, sistemle de takışmazmış bu
yerde bazı insanlar.
Benden bulacağına Allah’tan bulsun der. Ve yanı başında devletin,
milletin, yetimin, hastanın, yolcunun, sakatın, yaşlının hakkını yiyenlere
ses çıkartmazlarmış, bazıları.
Ve Allahın cezası beklenene kadar, o soysuzlarda bilcümle yolsuzluklarına
devam ederlermiş.
Birileri, birbirinden korkarmış. Hele bazı, küçük yerleşim birimlerinde
öyle güzel dostluklar kurulurmuş ki. Ne güzel günlerdi diye de anarlarmış.
Bir kurumda çalışan orayı kendinin malı olarak görür, oranın olanaklarını
kendi çıkar ilişkilerine kullanırmış. Diğer bir kurumda, kuruluş da,
dairede çalışanda orayı. Bunlar birbirlerinin yaptıklarına ses çıkartmaz,
nasıl olsa bir gün işin bana düşecek diye beklerlermiş.
Birileri birilerini bir güzel idare edermiş.
Ama bu sessizlik, bu aldırmazlık, bu idare artık temizlenemeyecek boyuta
varan pisliklere, önlenemeyen kokulara neden olduğunda da, bak ben sana
dememiş miydim diye de dedikodular yapılırmış.
Sonra buna yine tam uyan atasözü, diğer biri, tarafından Karaman’ın
koyunu, sonra çıkar oyunu diye de, atasözü ile pekiştirilirmiş.
Bu yerde, bazı soygunların, bir kısım ihbarcılarının kimliği açığa
çıkarmış.
O yüzdende çoğu insan korkusundan başı belaya girmesin diye de sessiz
kalırmış.
Birilerinin birbirine şirin göründüğü bu yerde, aslında işler pek yolunda
gitmezmiş.
Eğitim devlet eliyle yürütülmesine karşın, ancak parası olan ailelerin
çocuklarının okutulabildiği binlerce dershane varmış. Bunun dünyada başka
bir örneği yokmuş.
Yine sağlık devlet eliyle yürütüldüğü halde, tam bir sömürü alanına
dönmüşmüş.
Yolsuzluk, yoksulluk, açlık, sefalet, ahlaksızlık almış başını gitmiş.
Bu yerde tencere dibin kara seninki benimkinden de kara diye cuk oturan
atasözleri de varmış.
Aman ben kimseyle kötü olmayayım, aman ben kimseyle tartışmayayım, aman
bana ne ben mi düzelteceğim diyenlerin de sayısı çoğalıyormuş.
Herkesin birbirine şirin göründüğü bu yerde, bu bataklık o kadar
derinleşmişki, artık ayağını uzatan bataklığa batıyormuş.
Herkesin birbirine şirin göründüğü bir toplum olmamalı diyenler de şirin
şirin şirinletiliyormuş.
Şirinletilmek istemeyenler de şirin şirin şirinleşmeye başlıyormuş.