|
Junior Member Cevaplar: 69 kayıt olmuş: 12/10/2007 Durum: Çevrimdışı
|
|
Yazılış Tarihi: 30/1/2008 Saat 20:39 |
|
|
Cep telefonlarının olmadığı zamanlardı... Teknoloji telepatiyi
yenememişti henüz. Gün içinde defalarca telefonlaşıldığı halde gün sonunda
bir araya gelinemeyen modern (!) devirlere benzemezdi o devirler. Herkes ne
zaman nerede olacağını bilirdi. Okuldan sonra ocakta buluşulurdu.
Evlerimizde annelerimizin çeşit çeşit yemeklerini, tomurcuk kokan tavşan
kanı çaylarını ellerimizin tersiyle iterken; ocakta kendi yaptığımız
yumurtayı, yine kendi demlediğimiz çayla nasıl da büyük bir iştahla yerdik.
Geç kaldığımızda babalarımızdan işiteceğimiz azarı bile bile geç kalırdık
her seferinde evlerimize. Bir karış boylarımızla dev memleket meselelerini
konuşurduk. Tarihi yad ederdik. Kahramanlara özenirdik. Tanrıdağı’na
çıkardık. Yeryüzünün gördüğü en şanlı asi olan Kür Şad’ın ruhunu
hissederdik. Doğu Türkistan’da ihtilal planları yapardık. Kuracağımız
Büyük Turan Birleşik Devletlerinde herkese yaşatacağımız adil, eşit ve
mutlu günleri hayal ederdik. Ve biz o vakitlerde Osman öztunç dinlerdik.
üsküdar’ı onunla birlikte yakardık hayallerimizde. Sefai ile gezerdik
dağlarda. En deli sevdaları yaşardık ‘’pusu
geçerken’’. Türk devleti öksüz kalmasın diye kan veren, can
veren yiğit yüreklerin yanı başındaydı yüreklerimiz. Uyumazdık gecelerce.
Onlarla beraber nöbet tutardık. Liselerin bahçeleri, üniversitelerin
koridorları, ilçelerin sokakları, şehirlerin meydanları ve ardımızda
bıraktığımız yıllar şahittir ki biz karşılıksız sevdamızda samimi, büyük
davamızda haklıydık. Asla pişmanlık duymadık.
Karşılıksız sevenlere selam olsun!
Ne de çabuk geçti zaman, ne de çok şey değişti. Dünyanın kanunu bu
belki, aynı kalmıyor hiçbir şey; değişiyor, değişmeye devam ediyor. Zaman
akıyor, şartlar farklılaşıyor. Gittikçe hızlanıyor dünya; karmaşıklaşıyor,
acımasızlaşıyor. Milletler ayrıştırılıyor, fertler yalnızlaştırılıyor. Hani
derler ya, at izi, it izi, çakal izi birbirine karışmış. Zemin öyle bir
zemin, devir öyle bir devir. Ve bizim kaderimizde de bu devirde yaşamak
yazılmış. Öyleyse bu devirde, Türk milletinin varoluş ve hakimiyet
mücadelesini sürdürmek görevi de bizim görevimiz olarak takdir edilmiştir.
Sıra bizim sıramızdır, görev bizim görevimizdir. Kadim çağlarda er
meydanlarında yiğitçe yapılan savaşlar postmodern çağlarda terör yoluyla,
uyuşturucu çeteleri, suç örgütleri yoluyla, borsa manipülasyonları yoluyla,
medya vasıtasıyla yapılıyor. Bu ahval ve şerait içinde, ‘’Nasıl
savunacağız kendimizi, nasıl koruyacağız memleketimizi, nasıl yaşatacağız
ülkülerimizi?!’’ diye endişelenmek değildir bize düşen, bize
düşen ayakta kalmak, bir arada olabilmek, biz varız diyebilmektir.Çünkü biz
yılgınlık gösteremeyiz, endişe edemeyiz. İnançlı insan endişeye düşmez.
Bilir ki;
‘’Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. Vekil olarak
Allah yeter.’’ (Nisa 132)
Bugün hala Doğu Türkistan Çin boyunduruğunda, Karabağ’da ermeni
işgali devam ediyor, Kerkük’ü peşmergeler kuşatmış, güneydoğumuzdan
gelen bayraklara sarılmış tabutlar yüreklerimizi yakmaya devam ediyor.
Dahası psikolojik harp bütün şiddetiyle sürüyor. Millet olarak
inançlarımızı, birliğimizi, beraberliğimizi, cesaretimizi, üretim gücümüzü,
bizi biz yapan, bizi büyük saydıran, bizi hakim kılan değerlerimizi yok
etmek ve özgüvenimizi bitirip, teslim olmamızı isteyen bu kirli savaş
alışık olduğumuz türden bir savaş değildir. 1000 yıldır bizi er meydanında
teslim alamayan bütün düşmanlarımız, bugün yeni metodlarıyla bizi teslim
almak istiyorlar. Ama yanılıyorlar.
Çünkü biz, yani Türk milliyetçileri, yani bu ülkeyi karşılıksız
sevenler, hala varız ve henüz son sözümüzü söylemedik.
Türk Milliyetçiliği fikrini geniş kitlelere ulaştırmak, Türk devletinin
vatanı ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü ilelebet devam ettirmek, Türk
Dünyasını kucaklamak ve dünyaya yön veren güçlü, etkin, müreffeh ve büyük
(en büyük) ülke olabilmek, değişmeyen değerlerden beslenip, gelişmiş
fikirler üretmekle mümkündür. Bölünmeye, parçalanmaya,
etkisizleştirilmeye, yozlaştırmaya, yabancılaştırmaya karşı koymak, bu
huzursuz ve kaba düzene direnen erdemli bireylerin sayısının artmasıyla
mümkündür. Bu açılımı sağlamak bizim sorumluluğumuzdur. Birilerinden işaret
bekleyerek ya da ikbale dönük hesaplar yaparak değil, sorumluluğumuzun,
milliyetçiliğimizin, gereği olarak bu açılımı sağlamalıyız. Birbirimizi
yürekten sevmeliyiz. Birbirimize gönülden inanmalıyız.
‘’BİR’’ OLABİLMELİYİZ,
‘’BİZ’’ DİYEBİLMELİYİZ.
SOYUMUZUN VE KANIMIZIN GEREĞİ BUDUR.
[tarihinde düzeltildi 30/1/2008 Saat 20:41 Yazar dava_adami]
|
|
Site kurucusu Cevaplar: 660 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 3/2/2008 Saat 02:54 |
|
|
Tsk paylasmin icin devamini bekliyoruz ____________________ Dört sey geri gelmez atılan ok, söylenen söz, kacırılan fırsat ve gecen
zaman .
|
|
Member Cevaplar: 289 kayıt olmuş: 27/1/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 3/2/2008 Saat 03:37 |
|
|
Birbirimizi yürekten sevmeliyiz. Birbirimize gönülden inanmalıyız.
‘’BİR’’ OLABİLMELİYİZ,
‘’BİZ’’ DİYEBİLMELİYİZ.
SOYUMUZUN VE KANIMIZIN GEREĞİ BUDUR.
Cok tesekkürler,yani eyvallah ablasinin bilgesi ))))
Emegin...
|
|
|
0,034 saniye - 27 queries
|
Happy Birthday |
Bugün hiçbir kullanıcımızın doğumgünü yok! |
üye Puani |
- Rojin: 10 976 Puanlar
- asliyok: 4 432 Puanlar
- HarmanYeli: 4 396 Puanlar
- KizilZora: 2 048 Puanlar
- life23: 1 675 Puanlar
- gokkiz: 1 657 Puanlar
- BirNefes: 1 048 Puanlar
- Erasmus: 984 Puanlar
- -Pozan-: 785 Puanlar
- Siyahinci: 623 Puanlar
|
|