Kır bir at, Ahmet'in evinin kapısına gelir. Atı kısmeti olarak gören Ahmet
onu sahiplenir. Bir süre sonra atın Beyazıt Paşası Mahmut Han'a ait olduğu
anlaşılır. Mahmut Han atını ister, ancak Ahmet vermek istemez.
Çünkü Ağrı geleneklerinde böyledir. Mahmut Han, atı geri alamayınca
Ahmet'in evine adamlarını gönderir ve onu zindana attırır. Burada Paşa'nın
kızı Gülbahar ile Ahmet arasında büyük bir aşk başlar.
Atını geri alamayan Paşa, Ahmet'i öldürmeye karar verir. Bu duruma üzülen
Gülbahar kardeşinden yardım ister, ancak alamaz. Çaresiz Gülbahar, demirci
Hüso'dan yardım ister. Hüso, Kervan Şeyhi'nin de yardımıyla atı getirir ve
sarayın kapısına bağlar. Gülbahar sevinir ve Ahmet'in yanına koşar. Fakat
Paşa Ahmet'i öldürmekten vazgeçmez. Bunu öğrenen Gülbahar, sevdiğini
kaçırmayı düşünür ve Zindancıbaşı Memo'ya gider.
Memo, Gülbahar'dan sadece saçının bir telini ister. Gülbahar kabul eder.
Memo kapıları açar, Ahmet ve arkadaşlarını çıkarır. Bunu öğrenen Paşa,
Memo'yu öldürür. Olaylardan korkan Yusuf, babasına gidip her şeyi anlatır.
Bunun üzerine Mahmut Han kızını da zindana attırır. Halk bu olaya
sinirlenip kalabalık halinde saraya yürür ve Gülbahar'ı alır.
Gülbahar ve Ahmet demircinin evinde buluşup Hoşap Kalesi'ne gider. Mahmut
Han onları burada da rahat bırakmaz. Fakat gelen kalabalıktan korkarak
yumuşar. Ahmet ve Gülbahar saraya gelir. Mahmut Han, Ahmet'e Ağrı Dağı'na
çıkıp tepesinde ateş yakarsa kızı vereceğini bildirir. Dağın tepesinden bir
ışık yükselir, ancak sevenlerin arasına 'bir tel saç' girmiştir.