|
Member Cevaplar: 174 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 4/1/2008 Saat 15:37 |
|
|
HATAY TARİHİ
Hatay Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden biridir. Yöredeki
tarihi yaşam bulguları M.Ö. 100.000’lere kadar uzanır. Elde edilen
buluntular; bölgenin orta paleolitik, neolotik, kalkolit dönemlerde ve tunç
çağında yaygın bir yerleşim yeri olarak kullanıldığını göstermektedir. Amik
Ovasında; Çatalhöyük, Tel Tainat, Tel Cüdeyde ve Tel Atçana’da ilk
tunç çağı yerleşmeleri tespit edilmiş ve mimari kalıntılara rastlanmıştır.
Kalıntılar; bu yerleşmelerde beylikler biçiminde yaşandığının ip uçlarını
vermektedir.
İlk tunç çağından itibaren Amik Ovası’ndaki bu beylikler; sırasıyla
Akadların, Yamhad Krallığının, Hititlerin ve Mısırlıların egemenliğine
girmiş, Hitit imparatoru I. Şuppiluliuma döneminde tekrar Hitit
egemenliğine girerek, bu durum M.Ö. 13. yüzyıla kadar devam etmiştir.
Hitit İmparatorluğunun M.Ö. 1200
yıllarında parçalanmasından sonra Sami-Aramiler tarafından
“Hattena” adıyla bir Geç Hitit Krallığı kurulmuştur. Hattena
Krallığı M.Ö. 9. yy’da Asurluların daha sonra da Urartuların
egemenliğinde kalmıştır.
Türkmen/Oğuzların ataları Sakalar, M.Ö. 7. yüzyılın ortalarında
hükümdarları Oğuz Han önderliğinde “Batık Şehir” adını
verdikleri Antakya’yı zaptedmiş ve burada 18 yıl kaldıktan sonra M.Ö.
626’da Antakya’dan ayrılmıştır.
M.Ö. 6. yüzyılın ortalarından itibaren Hatay yöresi Pers İmparatorluğuna
bağlı Kilikya Satraplığı’nın içinde yer almış ve Pers
İmparatorluğu’na vergi ödemiştir.
M.Ö. 333 yılında Büyük İskender ile Pers İmparatoru III. Dareios’un
orduları İssos kenti civarında savaştılar ve Büyük İskender Pers ordusunu
ağır bir yenilgiye uğrattı. Myriandros’un (bugünkü İskenderun) adını
değiştirerek Aleksadria adını vermiş ve bölge kısa bir süre Makedon
hakimiyetine girmiştir.
Büyük İskender’in M.Ö. 323 yılında
ölümünden sonra komutanlarından Seleucus I. Nicator iktidar mücadelesini
kazanarak Seleukoslar dönemini başlatmış ve M.Ö. 300 yılında Seleucia
Pieria, ardından Antiacheia (Antakya) kentleri kurulmuştur.
M.Ö. 64 yılında Antakya serbest şehir statüsü ile Roma İmparatorluğuna
katıldı ve imparatorluğun Suriye Eyaletinin başkenti oldu.
M.S. 1. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Hıristiyanlık, Kudüs dışında
ilk defa Antakya’da yayıldı. Hz. İsa’ya inananlara ilk defa
Antakya’da “Hıristiyan”adı verildi. M.S. II. yüzyılda
Antakya; Roma ve İskenderiye’den sonra 200.000-300.000 nüfusu ile
imparatorluğun üçüncü büyük metropolisi durumunda idi. Şehrin başlıca gelir
ve zenginlik kaynağı ticaret ve ihracat idi. Şehir; saraylara, köşklere,
heykellere, su yollarına, hipodroma, hamamlara ve hatta kanalizasyon
sistemine sahipti.
395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye
bölündü. Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kalan Antakya 638’de
İslam orduları kumandanı Ebu Ubeyde İbn’ül Cerrah tarafından
fethedildi. Emeviler döneminde (661-750) Antakya Halep’e bağlandı.
Ardından Hatay bölgesi Abbasiler, Tolunoğulları ve İkşitlerin eline
geçti.
944 yılında Kuzey Suriye’de Antakya’yı da içine alan
Hamdanoğulları Devleti kuruldu. 967-969 yıllarında Hamdanilerle Bizanslılar
arasında şiddetli çatışmalar oldu. Sonunda Antakya Bizans kuşatmasına 969
yılına kadar dayanabildi. Antakya Bizans İmparatoru Nikephorus
Phokas’ın kumandanlarından Mikhail Burtzes tarafından zaptedildi.
9. ve 10. yüzyıllarda Antakya ve civarına çok sayıda Türk nüfusu gelerek
yerleşmeye başladı. Bunda doğudaki Selçuklu varlığının büyük etkisi vardı.
Sultan Melikşah döneminde (1072-1092), Kutalmışoğlu Süleyman Bey 1074
yılında önce Halep’i daha sonra Antakya’yı kuşattı. Vali
İsaakios Komnenos 20.000 altın karşılığında barış yaparak kuşatmayı
kaldırttı. 1084 yılında Antakya Askeri Valisi Philaretes Urfa’ya
gidince kötü yönetim ve baskıdan bıkan halk bunu fırsat bilip
İznik’te bulunan Süleyman Bey'i kente davet etti. Bunun üzerine Kuzey
Suriye’ye bir sefer düzenleyen Kutalmışoğlu Süleyman Bey 12 Aralık
1084’te Antakya’ya girdi. Süleyman Bey, Filistin Selçuklu
hükümdarı Sultan Melikşah’ın kardeşi Dımışk Meliki Sultan Tutuş
arasında Halep yakınında yapılan savaşı kaybetti ve öldü. Antakya Selçuklu
Meliki Sultan Tutuş’un hakimiyetine girdi. Büyük Selçuklu Sultanı
Melikşah Kuzey Suriye’de çıkan hakimiyet kavgasını çözmek için 1086
yılında önce Halep, oradan Antakya’ya geldi. Büyük Selçuklu Sultanı
Melikşah, Tutuş’u sadece Dımışk (Şam) Meliki olarak bırakıp,
Antakya’ya Yağısıyan’ ı Vali tayin ederek Antakya’yı
doğrudan doğruya imparatorluğa bağladı.
1097 yılında Anadolu’dan
Çukurova’ya gelerek İskenderun’u alan Haçlı orduları 21 Ekim
1097’de Antakya’yı kuşattı. Uzun süren bir kuşatma sonunda
1098’de Antakya Haçlılar tarafından zaptedildi. 1. ve 2. Haçlı
seferleri sırasında Suriye Bizanslıların elinden çıktı, bölgeyi mahalli
Müslüman Beyliklerle Latinler paylaştı. Antakya’da Kudüs’e
bağlı olan Dükalık (Antakya Prensliği veya Antakya Kontluğu) kuruldu.
1268 yılında yöreye gelen Baybars
komutasındaki Memluk ordusu Antakya’yı kuşattı ve 18 Mayıs 1268 günü
yapılan hücumla şehre girildi. Memlukluların 1268’de gelişleri ile
171 yıl süren Antakya Haçlı Prensliği sona erdi. Baybars’ın
hükümdarlığı zamanında bölgede Türkmenlerin göç ve yerleşimleri yoğun
olarak gerçekleşti.
14. ve 15. yüzyıllarda Halep, Antep ve
Antakya bölgesine göç eden Türkmen boylarının başında Avşarlar ve Bayatlar
geliyordu. Kuzey Suriye Avşarlarından olan Gündüzoğulları Amik Ovasında,
Köpekoğulları Antep’te ve Özeroğulları Dörtyol çevresinde
yaşamaktaydı
Osmanlı toprakları genişleyip Memluk
sınırlarına ulaşınca iki devlet arasında savaşlarda başladı. Ard arda
yapılan savaşlar sonunda Memluk ordusu, Osmanlı ordusunu Çukurova’dan
çekmek zorunda bıraktı ve 1490 yılında barış antlaşması yapıldı.
Antakya ve çevresi 1516 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi
sırasında Osmanlı hakimiyetine girdi. Osmanlı yönetiminde Antakya Halep
eyaletine bağlı bir sancak ve bu sancağın merkezi idi. Sancak beyi
tarafından yönetiliyor idi. Zaman içinde yapılan düzenleme ile Antakya kaza
statüsüne getirilerek, Şam Beylerbeyliğine bağlı olarak yönetildi.
Kanuni Sultan Süleyman Tebriz seferi dönüşü Aralık 1535’te
Antakya-İskenderun üzerinden Adana’ya geçmiş; daha sonraki yıllarda
1548-1549 kışını geçirdiği Halep’te iken yaptığı gezilerin birinde
Antakya’ya tekrar uğramıştır. Kanuni Sultan Süleyman' ın buyruğuyla
Belen’de cami, han, hamam ve imaret yapıldı. Belen' e 250 nefer
derbentçi yerleştirdi. Daha sonraki yıllarda bölgeye 65 hane daha
yerleştirilerek köy haline getirildi. Payas’ta eski kale yeniden
yapıldı. Yine Payas’ta Sokullu Mehmet Paşa tarafından 1568 yılında
yapımına başlanan cami, han, hamam, imaret 1574 yılında tamamlandı. Ayrıca
yapılan iskele ve tersaneyi korumak için 1577 yılında limanın üst tarafına
bir kale (Cin Kulesi) inşa edildi. Derbençi olarak buraya 541 aile
yerleştirildi.
1832’de Mısır Valisi Mehmet Ali Paşanın oğlu İbrahim Paşa
Suriye’ yi fethederek Osmanlı ordusu ile 28 Temmuz 1832 günü Belen
Boğazında (Belen Geçidi) yaptığı savaşı kazanarak, Adana’ya doğru
ilerledi. 1839’da Osmanlılar bölgeyi Halep’e kadar geri
aldılar. Tanzimat’ın ilanıyla Antakya ve çevresinde idari yapılanmada
yeni düzenlemeler gerçekleştirildi. Antakya Sancağında Kaymakamlık ihdas
edilerek çevresiyle birlikte (Şeyhülhadid, Kuseyr, Karamurt, Süveydiye,
Altunözü, Cebel-i Akra-namı diğer Ordu) Halep eyaletine, Payas kazası,
Uzeyr ve Belen sancakları çevresiyle birlikte (Bakras nahiyesi, İskenderun,
Nahiye-i Arsuz) Adana eyaletine bağlandı.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Member Cevaplar: 174 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 4/1/2008 Saat 15:39 |
|
|
I. Dünya savaşında Osmanlı devletine karşı isyan eden Araplar,
İngilizler ve müttefikler ile iş birliği yaparak Osmanlı devleti aleyhine
çalıştılar. İttifak devletleri daha 1916 yılında Sykes-Picot ve Sazanof
arasında yapılan görüşmelerde Osmanlı devleti topraklarını paylaşmışlar;
Güneydoğu Anadolu ve Suriye Fransa, bunun güneyinde kalan bölgeyi ve
Irak’ı İngilizler alacaktı.
30 Ekim 1918’de Osmanlı devleti ile ittifak devletleri arasında
Mondros anlaşması imzalandı. Antlaşma imzalandığında Türk birlikleri
Antakya, Belen Dircemal, Telrifat hattını korumuş, Mustafa Kemal Paşa
komutasındaki Türk birlikleri 25/26 Ekim 1918 gecesi Halep’i sokak
çatışması yaparak terk edip kuzeye doğru çekilmişlerdir. 27 Ekim 1918 günü
Antakya’da Faysal taraftarları hükümet konağındaki Türk bayrağını
indirip Arap bayrağı diye bir bayrak asarak Arap hükümeti ilan etmişler,
fakat Belen’de bulunan 41. Fırkanın müdahalesi ile 3 Kasım
1918’de dağıtılmışlardır. Osmanlı Hükümetinin emri ile 41. Fırka, 8
Kasım 1918’den itibaren Anadolu’ya çekilmeye başladı. Son
birlik Belen’den 9 Kasım günü ayrıldı. Yörede Türk askerinin
çekilmesi üzerine 9 Kasım günü bir İngiliz müfrezesi İskenderun’a
çıktı ve oradan Dörtyol’a geçti. Ardından 12 Kasım 1918’de
Fransızlar İskenderun’a asker çıkardılar, 15 Kasım 1918 günü de
Belen’i işgal ettiler.
27 Kasım 1918 tarihinde merkezi
Beyrut’ta bulunan Fransız Yüksek Komiserliği bir kararname
yayınlayarak merkezi İskenderun olmak üzere Antakya, İskenderun ve
Harim’i içine alan “İskenderun Sancağı” kuruldu. Sancak
idaresi bir Vali tarafından yerine getirilecekti.
7 Aralık 1918 günü Antakya, 11 Aralık 1918 günü de 400 Ermeni’den
oluşan bir Fransız taburu Dörtyol’u işgal etti.
19 Aralık 1918 günü Dörtyol’a bağlı Karakese Köyünde Fransızlara
karşı direnişte bulunulmuş ve müfreze köye giremeyerek 15 ölü bırakarak
geri çekilmiştir. 19 Aralık 1918 tarihinde meydana gelen çatışma milli
mücadele tarihimizdeki İLK KURŞUN’dur. Bu tarihten itibaren Kuvay-i
Milliye’ye katılan çeteler ile bölgedeki işgal birlikleri arasında
mücadele ve çatışmalar başladı.
20 Ekim 1921 günü Türkiye ile Fransa arasında Ankara Antlaşması imzalandı
ve buna göre Payas sınır olacak şekilde İskenderun sancağı sınırlarımız
dışında kalıyordu. Fakat antlaşmaya göre; İskenderun mıntıkasında Türk
ırkından olanların kültürlerini geliştirmek için her türlü kolaylık
sağlanacak, Türk dili resmi dil niteliğine sahip olacaktı.
Ankara Antlaşmasından sonra Türkiye ile Fransa arasındaki savaş hali sona
erdi. Türkiye ile Suriye arasında sınır çizildi. Dörtyol (Payas dahil) ve
Hassa Türkiye sınırları içerisinde kaldı.
Fransızlar 15 Kasım’da
Hassa’yı, 8 Ocak 1922 ‘de Erzin’i, 9 Ocak 1922’de
Dörtyol’u boşaltarak güneye çekildiler.
Bu yeni dönemde Antakya, İskenderun ve havalisi halkı Anayurttan ayrı
yaşamaya alışamamışlar, her fırsatta Türkiye’ye katılma ve kurtulma
talebinde bulunmuşlardır. Nitekim Gazi Mustafa Kemal Paşa 15 Mart
1923’te Adana’ya geldiğinde Antakyalılar kendisini
karşıladılar. Karşılayan kalabalığın önünde iki levha, dört hanım ve
bunların önünde bir kız vardı. Antakyalı kız (Ayşe Fıtnat Hanım) dokunaklı
bir nutuk söyleyerek “Ey Ulu Gazi bizi kurtar” diye talepte
bulundu. M. Kemal Paşa kıza “Kırk Asırlık Türk Yurdu Düşman elinde
esir kalamaz!” diyerek kurtuluş vaadinde bulundu.
Bundan sonra 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan antlaşmasında, Ankara
Antlaşması ile çizilmiş olan sınır aynen kabul edildi. Ocak 1925 ve Mayıs
1926’da Gazi Mustafa Kemal Paşa Dörtyol’u ziyaret etti. Nisan
1934’te resmi görüşmeler için sancağa gelen Gaziantep Valisi Akif
İYİDOĞAN için muhteşem karşılama yapıldı, halk sevinçten Valinin makam
arabasını havaya kaldırdı.
9 Eylül 1936 tarihinde Fransa Suriye ile
antlaşma yaparak Suriye’ye bağımsızlık verilmesini kabul etti, fakat
özel statüye sahip İskenderun Sancağı’nın durumu göz ardı edildi. Bu
durumda, Türkiye 9 Ekim 1936’da Fransa’ya nota verdi. Konu;
Türkiye ve Fransa arasında alınıp, verilen notalar sonucunda varılan
mutabakata göre Milletler Cemiyetine taşındı. Atatürk, 1 Kasım
1936’da T.B.M.M’nin açılışında sancak konusunda devletin
tavrını açıkça ortaya koydu. Ertesi gün Atatürk sancağa “Hatay”
adını verdi. Aralık 1936’da şeklini belirlediği Hatay Bayrağını
Hataylılara armağan etti.
Milletler Cemiyeti 14-16 Aralık 1936 tarihinde yaptığı toplantıda sancağın
oturumunu yeniden incelemek için 3 gözlemcinin Sancağa gönderilmesini
kararlaştırdı. 1 Ocak 1937 günü Hatay’a gelen gözlemciler
incelemelere başladılar. 12 Ocak 1937 günü gözlemcilerin kaldığı Turizm
Oteli (şimdiki Özel Ata Lisesi) önünde 60.000 Türk’ün katıldığı
muazzam bir miting ve yürüyüş yapıldı. Nihayet Milletler Cemiyeti Konseyi
27 Ocak 1937 toplantısında İskenderun Sancağı’na bağımsızlık
verilmesini kabul etti. Sancak içişlerinde tam bağımsız, dışişleri, maliye
ve gümrük konularında Suriye’ye bağlı olacaktı.
b]
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Member Cevaplar: 174 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 4/1/2008 Saat 15:45 |
|
|
29 Kasım 1937 tarihinde Milletler Cemiyetine seçilen komitece hazırlanan
“Sancak Statü ve Anayasası” yürürlüğe girdi. Bundan sonra
Milletler Cemiyeti nezaretinde sancak nüfusunun cemaatlere göre
belirlenip, kaydedilmesi için nüfus tespitine gidildi. Milletler Cemiyetine
göre seçimler; 28 Mart ve 12 Nisan 1938‘de yapılacaktı. Seçimlerden
önce, seçmenler cemaatlere göre belirlenecek, bunun ardından
milletvekillerini seçecek, ikinci aşamada seçmenler seçilecek, üçüncü
aşamada milletvekilleri seçilecektir.
Halk arasında “Referandum” olarak bilinen seçim sırasında
Sancak’ta tansiyon yükseldi, cemaatlere göre nüfus tespitinde
Milletler Cemiyetinde yapılan zorlu görüşmeler sonunda 21 Mart
1938’de kesinleşen karara istinaden, Türk Tezi doğrultusunda her
dileyen Hataylının dilediği cemaat listesinden yazılması kabul edildi.
Sancakta meydana gelen karışıklıklar ve idarenin Türkler aleyhine takındığı
tavır yüzünden Milletler Cemiyetince belirlenen seçim takvimi zamanında
tamamlanamadı.
Başta; Atatürk’ün takındığı kararlı
tavır ve Türk Hükümetinin girişimleri sonucunda Sancak Umum Valiliğine Dr.
Abdurrahman MELEK, Delegeliğe de Kolonen COLLET getirildi. Atatürk, 19
Mayıs 1938 günü Ankara’da törenleri izledikten sonra
Ankara’dan, Mersin’e hareket etti ve 20 Mayıs günü
Mersin’de askeri birliklerin geçitlerini hasta olduğu halde ayakta
izledi.
Seçimin güvenli bir ortamda yapılabilmesi için Türkiye ile Fransa arasında
antlaşmaya varılmış ve askeri antlaşma imzalanmıştır. Bu antlaşmanın
uygulama esaslarını belirlemek üzere Orgeneral Asım GÜNDÜZ Başkanlığındaki
askeri heyet 12 Haziran 1938 günü Antakya’ya geldi. 13 Haziran - 3
Temmuz 1938 tarihleri arasında Fransa’nın Suriye Orduları Komutanı
Orgeneral Huntzinger başkanlığındaki Fransız heyeti ile yapılan görüşmeler
sonucunda antlaşma imzalandı. Varılan antlaşmaya göre Hatay’da
güvenlik 6.000 kişilik bir güçle sağlanacak, bunun 2.500’er kişisi
Fransız ve Türk Kuvvetlerinden, 1.000’er kişisi de Hatay’dan
karşılanacaktır.
Antlaşma gereği Kurmay Albay Şükrü KANATLI
Komutasındaki Türk Kuvvetleri 5 Temmuz 1938 günü Hassa ve Payas’tan
iki koldan Hatay’a girdi.
Türk askerinin Hatay’a girmesinden sonra yeni bir seçim komisyonu
kuruldu ve seçim çalışmalar 22 Temmuz 1938’de başladı. Cemaatlere
göre tescil işleri 1 Ağustos’ta sona erdi. İkinci seçmen kayıtları 8
Ağustos’ta bitti. 19 Ağustos’ta adayların isimleri ve sayıları
belirlenecekti. Sürenin bitiminde her cemaatten aday sayısını seçilecek
milletvekili sayısına denk olduğu görüldüğünden seçim yapılmadan adaylar
milletvekili oldular. Böylece; 31’i Türk (9’u Alevi) 2’si
Arap, 5’i Ermeni, 2’si Ortodoks 40 mebus seçilmiş oldu.
2 Eylül 1938 günü Hatay Devleti kuruldu.
Hatay Devleti Meclisi o gün, şimdiki Gündüz Sinemasında toplandı. Meclis
Başkanlığına Abdulgani TÜRKMEN, Devlet Başkanlığına Tayfur SÖKMEN seçildi.
Devletin adı “HATAY” olarak kabul edildi.
Hatay Devlet Meclisi’nin 5 Eylül
tarihli oturumunda Devlet Reisi Tayfur SÖKMEN, Dr. Abdurrahman
MELEK’i Baş Vekil olarak Hükümet Kabinesini kurması için
görevlendirdi. Kurulan hükümet, Meclisin 6 Eylül 1938 tarihli oturumunda
güven oyu aldı. Sancak Anayasası “Hatay Anayasası” olarak kabul
edildi. Devletin adı da “HATAY DEVLETİ” olarak değişti. Bundan
sonraki Hatay Meclisinin düzenleme ve çalışmalarıyla Hatay Devleti, Türkiye
ile münasebetlerini arttırdı. Sonuçta; Fransa ile Türkiye arasında 23
Haziran 1939'da “Hatay Mıntıkasının Türkiye’ye İadesine
Dair” Hatay Antlaşması imzalandı.
Hatay Millet Meclisi, 29 Haziran 1939
tarihinde olağanüstü toplanarak “Hatay’ın Anavatana
kavuştuğunun bir kararla tespitini” isteyen 39 imzalı önerge üzerine
Hatay Millet Meclisinin dağıtılması teklifi oybirliği ile kabul etti.
7 Temmuz 1939 tarih ve 3711 sayılı Kanunla
Hatay Vilayeti kuruldu. 18 Temmuz 1939 günü Hatay Valiliğine atanan Şükrü
SÖKMENSÜER Hatay’a geldi. 23 Temmuz 1939 tarihinde de Hatay’da
kalan son Fransız birliği Antakya’dan
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
|
0,032 saniye - 20 queries
|
Happy Birthday |
Doğum Gününüz Kutlu Olsun!:
- cannur: 124 Yaşında
- cannurr: 54 Yaşında
|
üye Puani |
- Rojin: 10 976 Puanlar
- asliyok: 4 432 Puanlar
- HarmanYeli: 4 396 Puanlar
- KizilZora: 2 048 Puanlar
- life23: 1 675 Puanlar
- gokkiz: 1 657 Puanlar
- BirNefes: 1 048 Puanlar
- Erasmus: 984 Puanlar
- -Pozan-: 785 Puanlar
- Siyahinci: 623 Puanlar
|
|