Yakub Cemil
1883 - 11 Eylül 1916
Doğum Yeri: İstanbul
Ölüm Yeri: İstanbul
Bağlılığı: Osmanlı İmparatorluğu
Hizmet yılları: 1903 - 1916
Rütbesi: Yedek Binbaşı
Birimlerde: Teşkilat-ı Mahsusa
Hayatı
1903'de Teğmen rütbesiyle Harp Okulu'ndan mezun oldu. İlk görev yeri
Manastır'da konuşlanan 6. Nizamiye Piyade Tümeni idi. Burada Enver Paşa'nın
emrinde bulunmuş ve hayatı boyunca da Enver Paşa'nın en yakınındaki
adamlarından biri olmuştur.
II. Meşrutiyet dönemine kadar bu bölgede görev yaptı. Bulgar, Sırp, Yunan,
Arnavut çetelerine karşı mücadele etti. Gayri Nizami Harp tecrübesini bu
dönemde kazandı. İttihat ve Terakki'ye katılması da yakın arkadaşlarının
etkisiyle aynı dönemdedir.
İhtilalin ardından İttihat ve Terakki cemiyetince 1909 yılında İran'a
gönderildi. Görevi daha önceden kaldırılmış olan meşrutiyeti yeniden ilan
ettirmek üzere yeraltı faaliyetlerinde bulunmaktı. Yol boyunca, bölgedeki
kürt aşiretlerinin desteğini toplayarak ilerledi.
İranlı meşrutiyet yanlıları ile işbirliği yapdı. 31 Mart olaylarının patlak
vermesiyle[kaynak belirtilmeli] İstanbul'a çağrılınca görevini bırakmak
zorunda kaldı. İsyan bastırıldıktan sonra Ermeni ayaklanmaları sebebiyle
müfettiş-i umumi olarak Adana'ya gönderildi.
1910 da gazeteci Ahmet Samim Bey'e düzenlenen suikastın faili olduğu iddia
edildi ancak bu iddia ispatlanamadı.
Trablusgarp Dönemi
1911'de İtalyan işgaline maruz kalan Kuzey Afrika'daki son Osmanlı toprağı
Trablusgarp'ı(Libya) kurtarmak amacıyla başlatılan mücadeleye katıldı.
Trablusgarp yoluna Binbaşı Mustafa Kemal Bey ile çıktı. Başta Kurmay
Binbaşı Enver Bey olmak üzere İttihat ve Terakki'nin en önemli komutanları
Trablusgarp-Bingazi eksenine gelmişti.
Yakub Cemil yine Enver Bey'in emrindeydi. Yerel halkı örgütleyerek gerilla
savaşını başlattılar.
Bu esnada sırf siyah tenli olduğu nedeniyle düşmana bilgi sattığından
şüphelendiği kendisinden rütbeli teğmen Şükrü'yü bir gece çadırına gelerek
uykusundan kaldırıp kafasına bir kurşun sıkarak öldürmüştür.
O gece karargah karışmış ve Yakup Cemil bir çılgınlık daha yapmaması için
İstanbul'a gönderilmiştir. Daha sonra bu olayı kendine soranlara "siyah
olduğu için öldürdüm" demiştir.
Bab-ı Ali Baskını ve Balkanlar
1912'de başlayan Balkan Savaşları'na 4000 cezaevi mahkumundan oluşan
gerilla ordusu katıldı.
Bu ordu ile beklenenin üzerinde yarar sağladılar. Ancak Osmanlı ordusu
savaşta yenilince Bulgarlar Rumeli'nin (Edirne) kendilerine verilmesini
istediler.
Fakat Kamil Paşa Hükümeti bunu kabul etmedi fakat o dönemde muhalefette
olan İttihat ve Terakki Fırkası ve dolayısıyla da cemiyet Rumeli'nin
Bulgarlara bırakıldığının ileri sürerek tarihe Bab-ı Ali baskını olarak
geçen ikinci ihtilalini gerçekleştirdi.
Yakub Cemil, Bab-ı Ali binasına ilk giren baskıncılar arasındaydı. Baskın
esnasında karşılarına çıkan ve "Siyasete karışmayacağınıza söz vermiştiniz
sözünüz bu muydu?" diyen Harbiye Nazırı Müşir Nazım Paşa'yı "bu herife laf
anlatılırmı" deyip şakağından vurmuştur.
Bu olayın etkisiyle kısa bir süre sonra, yüzbaşı rütbesinde iken ordudan
atıldı. Yine de aynı yıl Garbi Trakya Muvakkat Hükümeti'nin kurulmasıyla
sonuçlanan muharebe döneminde Enver Bey'in emrinde orduda gönüllü olarak
yer aldı.
Teşkilat-ı Mahsusa
1914 de Teşkilat-ı Mahsusa'nın resmen kurulmasıyla bu kuruma alındı ve ilk
görev yeri olarak da Doğu Anadolu belirlendi. 2000 kişilik mahkum ordusuyla
yola çıktı.
Çorum'da konakladıkları esnada yerel halktan birini yargılamadan idam
ettirmesi tepkilere sebep oldu. Bölgedeki diğer ordu birlikleriyle çeşitli
zaferler kazandı ancak Ardahan'da ciddi bir yenilgiye uğradı ve geri
çekilmek zorunda kaldı.
Bunun üzerine Ermeni çetelere karşı mücadele etmekle görevlendirildi. 1915
de alınan kararla Erzurum ve çevresindeki Ermenilerin tehcir edilmesini
organize etti.
Tehcir süresinde emrini verdiği bazı komitacıların yargısız infazları
nedeniyle bu görevinden de alındı. Yeni görev yeri olan Bitlis'te, emirleri
ihlal edip çıkan isyanlara karşı aşırı sert davrandığından dolayı, bu
seferde Bağdat'a gönderildi.
Bağdat cephesinde de emirleri ihlal etti ve fevri olarak emrettiği bir
taarruzda bölüğünün büyük kısmını kaybetti. Bu olay cephe günlerinin de
sonu oldu ve acilen İstanbul'a çağrıldı.
Alıntı: |
Yakup Cemil son adamlarını, ünü bütün imparatorluğa yayılmış
ve günümüze kadar da gelmiş olan Sinop Zindanlarından devşirir.
Hepsi birbirinden belalı, hepsi birbirinden tehlikeli iki bin adam.
“ Berberler bir adım öne çıksın” der. Ve komutlar komutları
izler: “ 1 leşi, 2 leşi, 3 leşi, 4 leşi, 14 leşi olan bir adım öne
çıksın.” Sonunda bir kişi kalır hem berber olan hem de 14 leşi
bulunan, yani 14 cinayeti olan, yani 14 adam öldüren.
Yakup Cemil 14 leşli berberi şöyle bir süzer tepeden tırnağa ve sonra
“ getir bir sandalye ve beni tıraş et, seni özel berberim tayin
ettim” der. Berberin gözü kanlı, Yakup Cemil’in gözü kara.
Usturanın sapı katilin elinde, ağzı Yakup Cemil’in gırtlağında.
Ölümle liderlik arasındaki süre saniyeden de kısa. 14 leşli özel berber
Yakup Cemil’in yüzünü sabunlamada, 2 bin kanlı katil sahneyi izlemede
ve Yakup Cemil sandalyede ayak ayak üstüne atmış tütününü tüttürmede.
O sandalyenin üstünde, o usturanın ucunda ve o 2 bin kanlı katilin
huzurunda liderlik sınanmada, daha doğrusu insanlara liderlik dersi
verilmede.
|
İdam Edilişi
İstanbul günlerinde İttihat ve Terakki yönetimi ile ters düştü ve İtilaf
devletleri ile barış için İttihat ve Terakki hükümetini ikna, bu mümkün
olmazsa darbe ile devirme planları yaptı.
İttihat ve Terakki hükümetini dağıtmak, İtilaf devletleri ile barış
yapacak bir hükümet getirmek istiyordu.
İttihat ve Terakki içindeki entrikaların sonucunda Talat Bey grubunun Enver
Paşa'yı kandırması sonucunda hükümeti devirmeye teşebbüs ve Harbiye Nazırı
Enver Paşa'ya suikast suçlamasıyla tutuklandı.
Enver Paşa Yakup Cemil'in idam edilmesinden yana değildi. Ancak Enver
Paşa'nın yurtdışında bulunmasını fırsat bilen Talat Paşa Yakup Cemil'in
idamına karar verdi. 11 Eylül 1916 günü kurşuna dizilerek idam edildi.
Yakub Cemil efsaneleri
Beyazıt'tan Kağıthane'ye idama yaya götürülürken, Yolda bir karpuz
arabasını çevirmiş, "asker evlatlarım susamışlardır" diyerek idam mangasına
karpuz ısmarlamıştır.
İdamında vücuduna 14 mermi saplanmasına rağmen yarım saat boyunca can
vermediği söylenir.
Vücudundan sızan kanların toprağa önce vatan yazdığı efsanesi
türemiştir.
Kendisini idam edecek olan askerlerin "ateş" emrine rağmen ateş
edemedikleri daha sonra Yakub Cemil'in olayı fark ederek asker nişan al
-güldükten sonra - "ateş" emrini kendisinin verdiği söylenir ve o emir
vermeden ateş edilmemişdir.
Atatürk Trablusgarp'de yaşanan olaydan dolayı çok sevdiği Yakup Cemil'e çok
kızmıştır, onun hakkında şu sözü sarf ettiği söylenir.
"Eğer bir gün bir
ihtilal yaparsam yanıma alacağım ilk adam Yakup Cemil'dir, ihtilalden sonra
da ilk asacağım kişi de yine Yakup Cemil'dir." Yakub Cemil'in ölmeden
önce Üst üste içtiği ömründe ki ilk üç sigara...(cemal kutay)
Yakub Cemil benzetmeleri
Yakub Cemil, usta bir silahşor ve keskin nişancıydı. Gönülden bağlı olduğu
İttihat ve Terakki için her türlü fedakarlığı yapmaktan çekinmezdi. Cemiyet
düşmanlarının en fazla korktuğu kişilerdendi.
Bununla beraber cemiyet içerisinde isyankar yapısı ve sorunları silahla
çözme arzusuyla tanınırdı. Bu özellikleri yakın tarihimizde dahi çeşitli
benzetmelere ve spekülasyonlara sebep olmuştur.
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'e Emin Çölaşan'ın
bir yazısı ile ilgili olarak göndermiş olduğu bir düzeltmede, dönemin
cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Emin Çölaşan için Yakub Cemil benzetmesini
kullanmıştı.
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Danıştay saldırısı için Yakub Cemil'in
Bab-ı Ali baskını gibi benzetmesini kullanmıştı.
[tarihinde düzeltildi 16/4/2009 Saat 19:00 Yazar Rojin]
____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...