|
Member Cevaplar: 174 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 20/2/2008 Saat 23:55 |
|
|
AHIRLI
Yüzölçümü : 353 km2
Nüfusu : 15.175
İlçe Merkezi : 5.705
Köyler : 9.470
Rakım : 1.150 m.
İlçenin kuruluş tarihi bilinmemekte ise de, Romalıların yaşadığı, çevrede
bulunan tarihi eserlerde anlaşılmaktadır.
Ahırlı İlçesi Bozkır'a bağlı bir kasaba iken, 1991 yılında ilçe statüsüne
kavuşmuştur. Eskiden dericilik, leblebicilik, nalburiyecilik ve kasaplık
ilçe ekonomisine yön verirken, zamanla göçler nedeniyle bu tür faaliyetler
kaybolmuş ve halk genelde tarım ve küçük çaplı hayvancılığa yönelmiştir.
Tarım ürünleri olarak; buğday, arpa, nohut, armut, ve elma başlıca
ürünlerdir.
Ahırlı'nın güneydoğusunda kalan ve krater göl olan Dipsiz Göl turistik
yerlerden sayılabilir. Özellikle düğünlerde ve asker uğurlamalarında, düğün
evine ve asker evine gerektiği şekilde yardım yapılarak, dayanışma
sağlanmaktadır. Yeni doğumlarda da aynı yardım anlayışı olmakla, çocuğun
ilk dişi çıktığında ise DİŞ BULGURU pişirilmektedir. Yılın Nisan ve Mayıs
aylarında yaylalara çıkılır. Ekim ayının başında ise yaylalardan inilir.
İlçemiz yemeklerini klasik yemekler dışında, düğün pilavı, keşli ekmek (saç
böreği), gölle (keşkek, hammaddesi buğdaydır), su böreği, arabaşı ve köpük
helva oluşturmaktadır.
AKÖREN
Yüzölçümü : 490 km2
Nüfus : 17.533
İlçe merkezi : 10.993
Köyler : 6.540
Rakım : 1130 m
Anadolu'nun en eski kenti olan Çatalhüyük'e 49 km. gibi yakın bir mesafede
olan Akören'in geçmişi M.Ö. 7000-6500 yıllarına kadar dayanmaktadır.
Rivayetlere göre buranın gür ormanlarla kaplı ve çok miktarda av
hayvanlarının olması nedeniyle "Av vuran" ile "Av veren" veya "Ağaç evreni"
anlamına gelen ve "Avren" olarak adlandırıldığı, çevresindeki 7 viraneden
gelen halkın bugünkü yerleşim yerinde toplanmasıyla "Akviran" olarak adının
değişikliğe uğradığı söylenmektedir. Cumhuriyet döneminden sonra 1961
yılında İçişleri Bakanlığınca Akviran ismi değiştirilerek "Akören" olarak
resmen tescil edilmiştir.
4 Ağustos 1914 yılında Akören bucak olmuş ve aynı tarihte belediye
teşkilatı kurulmuştur. 1926 ve 1958 yıllarında iki ayrı ilçe olma
girişimleri neticesiz kalmış ve nihayet 19 06 1987 gün ve 3392 sayılı
kanunla kendisine bağlı 8 köyü ile birlikte ilçe statüsüne kavuşmuştur.
Daha sonra 20.06.1991 gün ve 91-38043 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile
Bozkır İlçesinden ayrılarak mülki yönden kendisine bağlanan Avdan, Dutlu ve
Belkuyu ile birlikte köy sayısı 11 olmuştur.
İçanadolu Bölgesinin güney batı kısmında yer alan Akören'in kuzeyinde Konya
ili ve Abaz Dağları, güneyinde Bozkır ve batısında Seydişehir
bulunmaktadır. Sınırları içerisinde May Barajı (7.8 km2) ile Akören ve May
Göletleri bulunmaktadır. İlçede İç Anadolu Bölgesinin tipik iklimi olan
kara iklimi hüküm sürer. Kışları soğuk ve yağışlı, yazları sıcak ve
kuraktır.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Member Cevaplar: 174 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 20/2/2008 Saat 23:56 |
|
|
AKŞEHİR
Yüzölçümü : 853 km2
Nüfusu : 123.209
İlçe Merkezi : 63.050
Köyler : 60.159
Rakım : 995 m.
İlçenin yerleşim birimi olarak kuruluş tarihi kesin olarak belli değildir.
Anadolu tarihine yakın bir tarihi vardır. Bölgede Hitit (M.Ö.1800-1200)
Frigya, Lidya, Roma ve Bizanslılar yerleşmiş 1447 yılında ise Osmanlı'ların
eline geçmiştir. Kesin belli olmamakla 1868 yılında ilçe 1854 yılında
belediye olarak teşkilatlanmıştır.
Akşehir'in Milli Kurtuluş Savasında önemli yeri vardır. 18 Kasım 1921 de
Garp Cephesi Karargahı Akşehir'e nakledilmiş 9.5 aylık hazırlık çalışması
ilçemizde yapılmıştır. Hazırlık çalışmalarının yapıldığı ve Atatürk'ün
bizzat çalıştığı bina halen Atatürk Müzesi olarak kullanılmaktadır.
26 Ağustos 1922 tarihinde başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos günü
Zafer’le sonuçlanmıştır. Bugünkü müzemiz 1905-1906 yıllarında yapılan
belediye binası 22 Kasım 1921- 24 Ağustos 1922 tarihleri arasında Batı
Cephesi karargahı olarak kullanılmış, 1975 yılında yapılan onarımlı alt
katı da sergilenmeye açılmıştır. Böylece etnoğratik eserler
(Atatürk’ün kullandığı eşyalar), 1, katta; sergilenirken, üst kat ise
Batı Cephesi karargahı (Atatürk, İsmet Paşa, Asım Gündüz ve yaverlerinin
çalışma odaları olarak düzenlenmiştir.)
Akşehir, Nasreddin Hoca ile adını Dünya’ya duyurmuştur.1208-1284
yıllarında Akşehir’de yaşan ünlü düşünür ve mizah ustası Nasreddin
Hoca anısını yaşatmak için uluslararası ve ulusal düzeyde kutlamalar ve
festivaller düzenlenmektedir.
İlçe, batısında bulunan Sultan Dağları eteklerinde düz bir ova üzerinde
kurulmuştur. Kuzeyinde Tuzlukçu, doğusunda Ilgın İlçeleri, güneyinde
Isparta ile çevrilidir. İlçenin kuzeyinde Akşehir Gölü vardır. Genel olarak
karasal iklim hüküm sürmekle beraber, Batı Anadolu ikliminin izleri de
vardır.
Kurtuluş Savaşı hazırlık çalışmalarının yapıldığı ve Atatürk'ün bizzat
çalıştığı bina halen Akşehir'de Müze halindedir. İlçemizde Nasreddin Hoca
Türbesi, Taş Medrese, Selçuklu dönemi eserleri mevcuttur.
ALTINEKİN
Yüzölçümü : 1106 km2
Nüfusu : 27.018
İlçe merkezi : 11.749
Köyler : 15.269
Rakım : 970 m
Altınekin İlçesinin tarihi oldukça eski devirlere dayanmaktadır. İlçe
Selçuklular zamanında önemli bir ticaret merkezi idi. Fakat arazinin kıraç
oluşu gelişmiş olan ticaretini göçlerin başlaması nedeniyle yavaş yavaş
söndürdü. Cumhuriyet Döneminde genelde tüm kamu kuruluşlarıyla birlikte
gelişmiş bir yerleşin merkezi iken, bu kurumlar daha sonra başka bir yere
taşınmasıyla birlikte küçük bir nahiye halini almıştır. Altınekin Kasaba
iken, 4 Temmuz 1998 gün ve 19507 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 3292
Sayılı Kanunla ilçe olmuştur.
İlçeye bağlı 3 mahalle, 2 kasaba, 15 köy vardır. İlçenin köy ve kasabasına
bağlı çok sayıda yayla ve mezrası vardır.
BEYŞEHİR
Yüzölçümü : 1.721 km2
Nüfusu : 138.431
İlçe merkezi : 52.026
Köyler : 86.405
Rakım : 1125 m.
Beyşehir tarihi M.Ö.6000-7000 yılları (Neolitik) cilali taş devrine kadar
uzanır. M.Ö.2000 yılları arasında Hititler; Eflatun Pınar ve Fasıllar da
ölmez eserler bırakmışlardır. Bu yıllarda çevre, Mısır ve Asur
Devletlerinin zaman zaman istilasına uğramıştır. M.Ö.1200 yıllarında
Frigler'e geçmiş,daha sonra Psinya adında bağımsız bir devlet kurulmuştur.
VII y.y. da Lidyalılar'a Persler'e, 333'de Büyük İskender'e, M.Ö.120 de
Romalılar'ın eline geçerek daha sonra Doğu Roma'nın (Bizans) hakimiyetinde
kalmıştır.
1071 Malazgirt Seferinden sonra Selçuklu Türklerinin idaresinde kalan
Beyşehir, Anadolu Selçukluları devrinde çok önem kazanmış, Alaaddin
Keykubat "Eyrinaz Gezisi" Mevkiindeki (Şimdiki Gölyaka Kasabası) Kubad-abad
Şehrini kurarak burayı ikinci başkent yapmıştır. Anadolu'yu 1243'de
Moğollar'ın istilasından sonra Eşrefoğlu Seyfettin Süleyman Bey,
Süleymaniye (Beyşehir) şehrini kurmuş ve buradan bağımsızlığını ilan ederek
Eşrefoğlu Beyliği'ni meydana getirmiştir. Beyliğin 65 kasabası, 70.000
süvarisi ve pek çok köyü vardı. İlhanlı Kumandanlarından Çobanoğlu Demirbaş
1326 yılında Eşrefoğlu Beyliği'ne son vermiştir.
Bundan sonra Beyşehir, Hamitoğulları'na geçmiş, Hamitoğullarından sonra
Osmanlılar ve Karamanoğulları arasında 1374 yılından 1467 yılına kadar 20
defa el değiştirmiştir.
1467 yılında Fatih Sultan Mehmet., Beyşehir'i kesin olarak Osmanlı Devleti
sınırları içine katarak Karaman Eyaletinin bir Sancağı yapmıştır. Nihayet
1872 yılında Şehireminliği bugünkü belediye durumuna dönüştürülmüştür.
Beyşehir İlçesi; Konya İlinin Akdeniz kesiminde Göller Bölgesinde ve Orta
Toroslar arkasındaki kısımda yer almıştır. İlçeye doğudan Konya Merkezi,
Seydişehir İlçesi, batısındaki Şarkikaraağaç, Eğirdir, Sütçüler ilçeleri,
Kuzeyde Ilgın ve Doğanhisar İlçeleri ile Hüyük İlçesi, güneyde Seydişehir
İlçesi kuşatmıştır. En güney kısmında 65 km uzaklıkta olan Akdenizden duvar
gibi yükselen Toros Dağları ile ayrılmaktadır.
Beyşehir, güney ve batısında Toros sıra dağları, doğusunda Erenler,
kuzeyinden Sultan Dağları ile çevrili bir kapalı havza durumundadır. Bu
havzaya ortasındaki 651 km2' lik alandaki Beyşehir Gölü ayrı bir özellik
vermektedir. Güney ve batısındaki Toros dağları muhtelif isimler altında
bir yelpaze gibi açılırlar. Kartos, Dedegöl, Dumanlı ve Naldöken tepeleri
belli başlı silsilelerdir. En yüksek yeri Anamas dağları üzerinde bulunan
2890 m. yüksekliğindeki Dippoyraz Tepesi'dir.
Gölün tesiri ile bölge iklim yönünden etkilenmekte, gölden uzaklaştıkca
Orta Anadolu iklim şartları kendisini hissettirmektedir. Göl civarı, çam,
sedir, ardıç, köknar ve meşe ağaçları ile orman halindedir.
İlçenin iklimi Akdeniz ve İçanadolu İklimi arasında iklim olup, yazları
kısa ve serin, kurak, kışları ise soğuk geçmektedir.
Beyşehir Kalesi : Beyşehir Kalesi, gölün güney doğu köşesinde eski Beyşehir
Çayının şimdiki kanal köprüsünün yakınındadır. Kalenin bir kapısı ile
bilhassa göl etrafındaki bazı duvar kalıntıları kalmıştır.
Eşrefoğlu Camii Camii kale ile sarıldığı için içeri şehir denilen yerde ve
aynı adı taşıyan mahallededir. Cami kuzeyden güneye doğru uzanmış
dikdörtgen bir plan üzerine yapılmıştır. Kuzey kapısından başka doğuya ve
batıya birer kapısı açılır. Yapıda bir çeşit kumlu taş kullanılmıştır.
Selçuklu Hakanı Sultan Sancar'ın emri ile 1134 yılında yaptırılmış,
Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından 1297 yılında bugünkü şekliyle yeniden
inşa ettirilmiştir.
Eşrefoğlu Türbesi: Camiinin doğusundadır. Eşrefoğlu 1.Süleyman Bey de
buraya gömülmüştür.
İçeri Şehir Hamamı : Hamam içeri şehirdedir. Hamam Selçuklu Hamam
mimarisinin günümüze ulaşabilen güzel bir örneğidir.
Bedesten : Hamamın karşısındadır. 1451 yılında Osmanlılar tarafından kapalı
çarşı olarak yaptırılmıştır.
Eflatunpınar (Hitit Çeşmesi) : M.Ö. 1300-1200 yılları arasında yapılmış
kutsal bir Hitit anıtıdır. Lahit taşına işlenen tanrı kabartmaları ile
süslüdür. 7 metre eninde 4 metre yüksekliğinde bu abide 14 muazzam taştan
ibarettir.
Fasıllar Köyü : Beyşehir'in 18 km. doğusundadır. Bizans devrine ait bir çok
eserleri kapsayan Misthia Kenti Harebeleri buradadır. Bunlardan ayrı
Hitit-Roma ve Bizans devirlerine ait eserler vardır. Burada Hitit Anıtı,
Likypanus Anıtı, Bereket Anıtı ve Dieskuhlar adlı anıtlar da
bulunmaktadır.
Kubadabat Sarayı : Kubadabat Sarayı Beyşehir'in batısında ve Beyşehir
Gölünün güneyinde Gölyaka Köyünün 1.5 km. kuzeyinde sahildedir. Yazın
Beyşehir Gölünün güneyinde her çeşit vasıtı ile gidilebilir. Beyşehir'e
uzaklığı 60 km.dir. 1. Alaaddin Keykubat tarafından inşa ettirilmiştir.
Kız Kulesi : Kubadabat karşısında göl içerisinde bir kaya üzerine Alaaddin
Keykubat tarafından harem dairesi olarak inşa ettirilmiştir.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Member Cevaplar: 174 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 20/2/2008 Saat 23:59 |
|
|
BOZKIR
Yüzölçümü : 1489 km2
Nüfusu : 59.334
İlçe merkezi : 12.352
Köyler : 46.982
Rakım : 1.125 m.
Bozkır eski çağda İsaura Bölgesi içindeydi. Bölgenin adını taşıyan şehir
şimdiki Bozkır İlçesidir. Daha sonra İlçenin kuzey doğusuna yapılan büyük
kaleye İsaura Nova (Yeni İsaura) denilince, ilçeye Lentopolis ve sonra
Tris-Maden adları verilmiştir. Son zamanlara kadar halk, kasabaya Siristat
diyordu. Kelimenin gerçek söylenişi bilinmemekle beraber, ilçe çevresindeki
kurşun madenlerini işletmekte olan ustalara baş usta anlamına gelen
"Ser-Üstat" denildiği için, bu kelimeden geldiği sanılmaktadır.
Selçuklular zamanında bölgenin hakimi bulunan ve Bozkır İlçesini fetheden
Bozkır Bey'den İlçenin Bozkır ismini aldığı bilinmektedir. Bozkır Bey'in
hayatı hakkında elimizde hiçbir bilgi yoktur. Yalnız halk arasında "Yazı
Kolu" denilen ilçe ve etrafındaki köylerle Suğla Gölü arasındaki az
engebeli bölgede bulunan ve kendisine ait Türk Boylarıyla burada oturduğu
ve adını verdiği anlaşılmaktadır. Osmanlı vergi defterinde, Bozkır adıyla
anılan bölgenin yukarıda belirtilen yerin batı tarafı, kuzey ve güney
havalelerinin bir kısmı kast olunmuştur.
İlçenin Çumra, Karaman ve Hadim'e komşu olan bölgesinde ise 15 ve 18 .
y.y.da Belviran adlı bir ilçe bulunmaktaydı. Halk şimdi bu bölgeye "Dağ
kolu" adına vermiştir.
İlçemiz kuzeyden Çumra ve Akören, güneyden Hadim ve Antalya, doğudan
Güneysınır, batıdan Antalya ve Ahırlı il ve ilçeleriyle çevrilmiştir.
İlçenin batı kesiminde Suğla Gölü mevcuttur. Ahırlı ve Yalıhüyük sınırları
içerisinde kalan göl arazisi 61.100 dönümdür. Göl arazisi DSİ Beyşehir
Gölünün tahliye deposu olarak kullanılmaktadır. Göl, güneyindeki
Toroslar'dan inen kuvvetli yağışlarla beslenmektedir.
Yağışların az olduğu yıllarda göl suyu çekilmekte ve göl sahasında ekim
yapılmaktadır. Torosların yüksek dağı Yıldız Dağı eteklerindeki 200-300
dekarlık krater gölüne halk arasında "Dipsiz Göl" denilmektedir.
ÇELTİK
Yüzölçümü : 637 km2
Nüfusu : 15.272
ilçe merkezi : 4.751
Köyler : 10.521
Rakım : 850 m.
İlçenin kuruluşu 11. ve 12. Yüz yıla kadar uzanmaktadır. İbrahim Hakkı
Konyalı'nın "Konya Tarihi" adlı eserine göre Çeltik'in geçmişi Karaman
Eyaletine bağlı Akça şehrine dayanmaktadır.
Çeltik yakınlarındaki İbanın Kuyusu denilen yerde kurulan Akça şehri
1902'de ilçe kimliği kazanmış, ancak bataklığı ve sivrisinek çokluğu
sebebiyle ilçe sıfatıyla önce Hatırliya verilmiş, Daha sonra da
Cihanbeyli'ye aktarılmıştır.
1958 yılına kadar köy olarak kalan Çeltik, bu yıl da bucak, 10 yıl sonra da
kasaba statüsü kazanmış, 9 Mayıs 1990 tarih ve 3644 sayılı "130 ilçe
Kurulması Hakkında Kanun" ile İlçe olmuştur.
Konya'nın kuzey batısında yer alan Çeltik, Doğuda Polatlı, batıda Emirdağ,
Güneyde Yunak, Kuzeyde ise Sivrihisar ile çevrilidir.
İç Batı Anadolu üzerinde kurulmuş Çeltik'te kara iklimi hüküm sürmekte,
yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçmektedir.
Çeltik 2 kasaba ile 7 köye sahip bulunmaktadır.
CİHANBEYLİ
Yüzölçümü : 4.109 km2
Nüfusu : 89.105
İlçe merkezi : 22.127
Köyler : 66.978
Rakım : 980 m.
Cihanbeyli'nin tarihi gelişimi Konya Tarihi ile eş değerdir. Konya'yı
Cihanbeyli'den ayıran doğal sınırlar yoktur. Cihanbeyli tarihi gelişimi,
coğrafi ve sosyal yaşantısı yönünden Konya ünitesinin bir parçasıdır.
Cihanbeyli'nin ilk adı Esbikeşan'dır. Daha sonraları "İnevi" adını almış ve
uzun yıllar İnevi adını taşımıştır. Esbikeşan İlçesi ilçelikten bucaklığa,
bucaklıktan ilçeliğe çok kez yer değiştirmiştir.
Böğrüdelik Köyüne Cambegli Aşireti yerleşir. Böğrüdelik 1928 yılında ilçe
merkezi olur. Cihanbeyli de "Mürseli Efendi" Nahiyesi adını alarak bu
ilçeye bağlanır. 1929 yılında Böğrüdelik'ten ilçelik kaldırılır, Mürseli
Efendi Bucağı ilçe olur. Böğrüdelik'te bulunan Cambeyli Aşiretinin adına
uygun olarak Mürseli Efendi adı Cihanbeyli'ye dönüştürülür.
Yeni kurulan ilçeye Kulu Köyü, Altınekin ve Yeniceoba Bucakları bağlanır.
Daha sonra 1954 yılında Kulu, 1987 yılında da Altınekin ilçe merkezi
durumuna getirilerek Cihanbeyli'den ayrılmışlardır.
Cihanbeyli, İç Anadolu Bölgesinin orta kısımlarına düşer. Bağlı olduğu
Konya İlinin 100 km. kuzeyinde, Tuz Gölünün batısındadır.
Cihanbeyli kuzeye doğru uzanan Konya Ovasının devamı gibidir. İlçenin
bulunduğu kesimler geniş yayla özelliği gösterir. Ova-yayla özellikleri
Ankara'ya doğru Kulu İlçesi komşusunu da alarak sürer.
Ovaların deniz yüzeyinden yüksekliği genellikle 950 ile 1000 metre
arasındadır. Yayla kısımlarının deniz seviyesinden yükseklikleri 1000
metreyi aşar.
Önemli tepesi, güneyde bulunan Bozdağ'dır. Yüksekliği 1150 m'yi bulur.
Cihanbeyli'nin doğusunda Tuz gölü ve Aksaray İli, batısında Sarayönü ve
Yunak İlçeleri, güneyinde Altınekin İlçesi, kuzeyinde Kulu İlçesi ile
Haymana İlçeleri vardır.
Yörenin tek akarsuyu İnsuyu Çayıdır. Tersishan (Tersakan), Süt Gölü, Acı
Göl ve Adil Göl, başlıca gölleridir.
ÇUMRA
Yüzölçümü : 2.320 km2
Nüfusu : 120.605
İlçe merkezi : 49.903
Köyler : 70.702
Rakım : l.009 m.
Çumra ilçesi 1926 yılında Atatürk'ün emri ile kurulmuştur. 1936 yılında
Romanya ve Bulgaristan'dan gelen göçmenler İlçeye yerleştirilmiştir.
İlçenin doğusunda Karaman ili, batısında Akören İlçesi, kuzeyinde Karatay,
Karapınar ilçeleri, güneyinde Güneysınır İlçeleri ile çevrilidir. İlçe ova
üzerine kurulmuştur. Ancak çok az sayıdaki köyü dağlık arazidedir. Apa Köyü
ile Dinek Kasabaları'nda ormanlık alanlar mevcuttur. İlçenin kuzey, güney
ve doğusu verimli tarım alanlarıyla kaplıdır. İlçenin tek akarsuyu Çarşamba
Çayı olup, sulama amaçlı kullanılmaktadır.
Çatalhöyük : Çumra'nın 13 km kuzeyindeki Çatakhüyük Mevkiinde İngiliz ve
Türk Arkoloji ekiplerince yapılan kazılarda Neolitik Devre ait 7 katlı
şehir harabeleri bulunmuştur. M.Ö.5000 yıllarında Neolitik Döneme ait
medeniyetin burada başladığı anlaşılmıştır. Kazı çalışmalarına bir süre ara
verilmiş olup, 1993 yılında yeniden başlanmış ve halen her yıl Temmuz-Eylül
ayları arasında devam edilmektedir.
Karaman Köprüsü : Karamanoğulları zamanında yapılmış olmakla birlikte Çumra
Merkezi ile Sanayi Sitesi arasında bulunan yolda hizmet vermektedir.
Esat Paşa Camii: İlçemiz İçeri Çumra Kasabasında Karamanoğulları zamanında
yapılmış tarihi bir camidir. Son olarak 1989 yılında İçeri Çumra Belediyesi
marifetiyle tadilat yapılmış ve ibadete açık bir camidir.
DERBENT
Yüzölçümü : 442 km2
Nüfusu : 19.120
İlçe merkezi : 10.206
Köyler : 8.914
Rakım : 1480 m.
18.yüzyıla ait Osmanlı belgelerine göre Derbent'in eski adı
Tatlarhisarı'dır. Tatlarhisarı Derbent'in kuzeyinde küçük bir köyün
adıdır.
Konya Salnamelerinde 1880 den sonra Derbent'i kayıtlı görüyoruz. Bu tarihte
Derbent'te bir medrese bulunduğu, medresinin 40 talebesi olduğu
kayıtlıdır.
Derbent'te yerleşik bulunan halkın büyük çoğunluğu Tatlarhisarı Köyü'nün
devamıdır. 1720 yılında Arkıd-Hanına Akşehir ve Ilgın Kazaları ve köyleri
ile birlikte Derbent civarına da 62 hane nakledilmiştir. Bu 62 haneden
kaçının Derbent civarına yerleştirildiği tesbit edilememiştir.
Yerleştirilenler: Boz-Ulus Türkmenlerinden Kara-Halilu, Çavuşdurlu ve
Bekirli cemaatleri (Aşiretleri) idi.
Derbent 1930 yılında kasaba ve 1990 yılında da ilçe olmuştur. Yüzölçümü 300
km2 olup, bunun yaklaşık 10 km'si sulanabilir vaziyette toplam 156 km2' si
tarım arazisidir. Kalan kısım ise yerleşim yerleri ile orman ve mera
arazileridir.
Derbent arazisi kuzeyden doğuya uzanan Morbel Dağları, doğudan güneye
uzanan Aladağ, güneyinde Ablağı ve Dikmen Dağları ile batı ve kuzeyinde yer
alan yaylalarla çevrilidir.
DEREBUCAK
Yüzölçümü : 483 km2
Nüfusu : 21.495
İlçe merkezi : 5.647
Köyler : 15.848
Rakım : 1235 m.
İlçenin kuruluşu 1200-1300 yılları arasına kadar uzanmaktadır. Önceleri
Antalya ile Akseki ilçesine bağlanmış, 1900 yılında Akseki'den ayrılarak
Seydişehir İlçemize bağlanmış. 1967 yılında belediye teşkilatı kurularak
Beyşehir'e bağlı hale getirilmiştir.
1987 yılında kabul edilen "103 ilçe Kurulması Hakkında Kanun" ile ilçe
olmuş Ağustos 1998 de fiilen ilçelik hüviyetini kazanmıştır.
Konya İl merkezinin 140 km. batısında yer alan Derebucak; Toros Dağları'nın
keşfedilmeyi bekleyen yayla, tepe ve mağaraları ile Konya'nın şirin
ilçeleri arasında yer almaktadır.
4 kasaba ve 4 köyü bulunan Derebucak'ta halkın geçim kaynağını halıcılık,
av tüfeği imalatı ve hayvancılık oluştururken 1968 yılında itibaren yurt
dışına işçi olarak gidişler başlamıştır. Avrupa ülkelerine yapılan işçi
sevkiyatı sonucu kooperatifçilik yaygınlaştırılmıştır. Günümüzde 15.000
hektar alanda tarım yapılabilmekte, bunun da 2.500-3000 dönümlük bölümü
sulanabilir arazi oluşturmaktadır. Patates, domates, fasulye, mısır, soğan,
nohut, buğday, arpa tarımı yapılan Derebucak'ta her hangi bir sanayi tesisi
bulunmamaktadır.
Mağaralarıyla dikkatleri üzerine çeken Derebucak merkezinde Balat Mağarası
ile Çamlık Kasabasındaki Suludere ve Körikini Mağaraları ilginç merkezler
arasında sayılabilir. Taşpınar Köyünde bulunan Hitit kabartması bölgedeki
yerleşimin Hitit dönemine kadar uzandığını doğrulamaktadır.
DOĞANHİSAR
Yüzölçümü : 428 km2
Nüfusu : 41.164
İlçe merkezi : 12.520
Köyler : 28.644
Rakım : 1.201 m.
Doğanhisar M.Ö. 500 yıllarında Metyos (Meteos) adıyla kurulmuştur. M.S. 395
yılında Bizans İmparatorluğunun eline geçmiş, M.S. 704-708 yıllarında Emevi
ve Abbasi ordularının taarruzlarına uğramıştır. Bu savaşlarda şehit olan
Seyit Ahmet'in mezarı şehrin Kızılışık Mevkiinde bulunmaktadır. 1071
Malazgirt Savaşını müteakip Selçukluların batıya yayılışları sırasında 1100
yılında Doğanhisar Türk hakimiyetine geçmiştir. Şehrin adı Selçukluların
arması olan doğan kuşuna izafeten "Doğankalesi" olarak değişmiştir. Daha
sonra Doğanhisar adını almıştır.
Doğanhisar 1298 tarihinde Karamanoğulları idaresine geçmiş, Fatih Sultan
Mehmet devrinde 1473 yılında Karamanoğulları saltanatına son verilerek
Osmanlı İmparatorluğuna katılmıştır. Cumhuriyetten sonra 1957 yılında da
ilçe merkezi olmuştur.
İlçe merkezi Sultan Dağlarının kuzey doğuya bakan eteklerinde kurulmuştur.
Konya'nın 122 km. batısında bulunmaktadır.
İlçemiz doğuda Ilgın İlçesine, güneyde Hüyük İlçesine, batıda Isparta İli,
kuzey batıda Akşehir ilçesi ile kuzeyde Ilgın Argıthanı Kasabasına
komşudur. İlçenin yüzölüçümü 519.5 km2 olup, denizden yüksekliği 1200
metredir. Merkez belediye sınırları 93 km2' dir.
Yağışlar ilkbahar ve sonbahar olmak üzere 2-3 ay kadar sürür. Yazlar kurak
ve sıcak, kışlar yaklaşık olarak 2 ay karla örtülü kalır. Genel olarak kara
iklimi hüküm sürer.
EMİRGAZİ
Yüzölçümü : 829 km2
Nüfusu : 17.301
İlçe merkezi : 10.818
Köyler : 6.483
Rakım : 962 m.
İlçemiz Emirgazi tarihinin Hititlere kadar dayandığı, eski Kışla
(Dikilitaş-Yukarıkışla) ve Arısama (Belkaya) da yapılan kazılarda bulunan
tabletlerden anlaşılmaktadır.
Hititlerden kalma Eski Kışla diye adlandırılan yerleşim merkezi üzerinde
bulunan Kale ve Yeraltı şehrinden Romalılar ve Bizanslılar
faydalanmışlardır. Rivayetlere göre bu yerleşim merkezindeki ve Bağlıca
Köyündeki halk 5 asır kadar önce dağlara bir kısmı Arısama Dağındaki
Kale'ye, bir kısmı da şimdiki Emirgazi'nin kurulu olduğu yere
yerleşmişlerdir.
İlçenin yaklaşık 2 km kuzeyinde yer alan ve "Kötü Dağ" ismiyle anılan dağ,
üzerinde bir kale mevcut olup, kale ve çevresindeki yerleşim yerlerinde
eski zamanlarda yapılan kaçak kazılar sonucu; Hitit, Firigya, Roma ve
Bizans Uygarlıklarının daha önce bu yerde yaşadıkları anlaşılmaktadır.
İlçe adını, 2 km. güney doğusundaki "Emrullah Gazi" Türbesinden almıştır.
İlçemiz Emirgazi, il merkezine l40 km. mesafede bulunmaktadır. Doğusunda
Niğde ili, Güneyinde Ereğli İlçesi, Batısında Karapınar İlçesi ve Kuzeyinde
Aksaray İli vardır.
Emirgazi ilçesi İçanadolu'nun en az yağış alan bölgesidir. Ayrıca akarsu
veya gölet gibi herhangi bir yerüstü su kaynağına sahip değildir. Arazi,
bazı bölümlerde engebeli ise de genelde ovalıktır ve bozkırlarla kaplıdır.
İlçenin tek ormanlık alanı güney bölümdeki Karacadağ'da bulunan
meşeliklerdir
EREĞLİ
Yüzölçümü : 2189 km2
Nüfusu : 128.106
İlçe Merkezi : 84.476
Köyler : 43.630
Rakımı : 1050 m.
Ereğli ülkemizde 15 ayrı yerleşim yerinin adı olarak kullanılmaktadır.
Bunların en tanınmış olanlarından biri Konya Ereğli'dir. Adı, Kibistra,
Cybistra, Kybetra olarak anılan Ereğli ilçesinin kurulduğu yöreye zaman
içinde Tuvana, Tihana, Tuvanuva isimleri de verilmiştir.
Hitit, Asır, Eski Yunan, Pers, Mekadonya, Roma ve Bizans'a bağlı olan
Ereğli, Selçuklu döneminde uzun süren barış ortamına kavuşmuş
Karamanoğulları devrinde ise Mamur Yazlık belde olarak kullanılmıştır.
Yıldırım Beyazıt devrinde Osmanlı Devletine bağlanan Ereğli'de kesin
Osmanlı egemenliği Fatih Sultan Mehmet Devrinde sağlanmıştır.
Ereğli'nin Kuzeyi düzlük bir görünümde iken; güneyi oldukça engebelidir.
Arazi kuzeyde Toros dağlarının eteğinden başlar ve engebesi giderek
azalarak Konya Ovasına yayılır. İlçe Merkezinin 20 km güneyinden geçen
Toros Dağlarından başka sönmüş Volkan Dağları Hasan Dağı (3258 m) ve
kuzeybatı Karacadağ ile çevrilidir. En önemli akarsuyu İvriz Çayı'dır.
Üzerine kurulu İvriz baraji ile Ereğli'de tarım alanlarının sulanmasını
sağlayan İvriz Çayı, diğer taraftan Ereğli'nin içme suyu ihtiyacını da
karşılamaktadır.
GÜNEYSINIR
Yüz ölçümü : 395 km2
Nüfusu : 29.365
İlçe Merkezi : 11.806
Köyler : 17.559
Rakım : 1100 m.
Halk arasında "Güdelesin" adıyla tanınan höyükte ve çevresindeki bazı
köylerimizde topraktan yapılmış çanak, çömlek ve madenden yapılmış eserler
bulunması Güneysınır ve çevresinin tarih öncesi devirlerden bu yana iskan
yeri olarak kullanıldığının delili olmaktadır.
Daha önce Bozkır'a bağlı olan İlçemiz 1955 yılında Çumra'ya ait Karasınır
ve Güneybağ (Elmasun) kasabaları haline getirilmiştir.Bu iki kasaba 9 Mayıs
1990 tarihinde birleştirilerek Güneysınır İlçesi'ni oluşturmuşlar, Güneybağ
ve Karasınır ise İlçenin iki mahallesini oluşturmuştur.
Konya'nın güneyinde ve Konya'ya 70 km.uzaklıkta yer alan Güneysınır
İlçesinin yüzölçümü 38.000 hektardır. İlçemizin büyük bir bölümü dağlıktır.
İlçede karasal iklim hüküm sürmekle beraber, az da olsa Akdeniz ikliminin
ılımanlaştırıcı tesirlerinden de söz etmek mümkündür. Kış aylarında kar
olarak düşen yağışlar, ilkbahar ve sonbaharda yağmur şeklindedir. Doğal
bitki örtüsünün bozkır olduğu bölgemizde, yükseklere çıkıldıkça ardıç, meşe
ve çamdan oluşan ormanlık alanlara rastlanır. Ormanlık alanlar yaklaşık
13.000 hektar kadardır.
Toros dağlarının arasında akan Göksu deresi, İlçemiz ile Hadim İlçesi
arasındaki sınırı oluşturmakta, Kızılöz ve Aydoğmuş göletleri ise başlıca
su kütlelerini meydana getirmektedir.
HADİM
Yüzölçümü : 921 km2
Nüfusu : 69.141
İlçe Merkezi : 20.168
Köyler : 48.973
Rakım : 1495 m.
İlçemiz Hadim, Akdeniz kıyı şeridi ile Konya Ovasını birbirinden ayıran
Batı Toros sıra dağlarının doğu kısmında Taşeli Platosunun tepeleri
arasındaki dar vadiler üzerinde kurulmuş bir ilçedir. İlçe merkezinin
tarihi antik dönemlere kadar uzanır. Çevresinde Bizans ve Roma dönemlerine
ait bir çok yerleşim kalıntıları mevcuttur.
1071 Malazgirt savaşından sonra Anadolu'ya yayılarak Kara Hacı Mustafa
Efendi başkanlığındaki bir aşiret Hadim'in bulunduğu yere yerleşmişlerdir.
Anadolu'nun Kültürel yönden Türkleştirilmesi esnasında din alimlerinin
yetiştirdiği bir yer durumuna gelen İlçemize "Belde-i Hadimül-ilm" adı
verilmiştir.
İklim özelliği olarak Akdeniz bölgesi içerisinde yer alır. Konya İl
Merkezine uzaklığı 128 Km' dir. İlçenin Alanya ilçesi ile sınırında kalan
Gevne bölgesinde Aktepe (Geyi Dağları) 2588 m yükseklikte olup, İlçenin en
yüksek noktasını oluşturur.
HALKAPINAR
Yüzölçümü : 483 km2
Nüfusu : 6.269
İlçe Merkezi : 2.026
Köyler : 4.243
Rakım : 1150 m.
Halkapınar, Anadolu'nun en eski yerleşim yerleri arasındadır. Hitit Şehir
Devletlerinden Tuvana Krallığı merkezi Aydınkent olmak üzere M.Ö. 1200
-M.Ö.742 yılları arasında Halkapınar'a hakim olmuştur. Bu krallıktan
günümüze Aydınkent köyünde bulunan Kral Warpalavas'a ait İvriz Kaya
Kabartması ulaşmıştır.
Asur egemenliğine geçen Halkapınar M.Ö. 64 yılında Romalılara bağlanmış,
M.S.395' de Roma'nın ikiye ayrılmasıyla Bizans denetimine geçmiştir. Adana
ve Tarsus üzerinden Toroslar'a kadar ilerleyen Abbasi Devleti Yermük
Savaşında Bizans'ı yenerek onlarla Halkapınar ile Ereğli'nin gelirinin
vergi olarak ödenmesi şartıyla anlaşmışlardır. Abbasiler'in zayıflaması
üzerine Bizans denetimine geçen Halkapınar, Malazgirt Zaferimiz'den 6 yıl
sonra 1077'de Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından Selçuklular'a
bağlanmıştır.
1276'da Karamanoğlu Mehmet Bey zamanında Karamanoğlu Beyliğine geçen
Halkapınar, 1468'de Fatih Sultan Mehmet zamanında Ereğli ile birlikte
Osmanlı sınırlarına dahil edilmiştir. Osmanlı Devleti zamanında askerden
arındırılmış bölge durumuna getirilen Halkapınar, İstanbul'da oturan Dar'us
sade Ağası tarafından idare edilmiştir.
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Halkapınar, Ereğli ilçesine bağlı bir bucak
olmuş, Belediye Teşkilatına ise 1954 yılında kavuşmuştur. Eski adı Zanapa
iken 1962'de Halkapınar olarak değiştirilmiştir.
Halkapınar'ın Aydınkent köyünde bulunan İvriz Kaya Kabartması dünyanın en
eski ziraat anıtlarından birisidir. Anıtın tarihi özelliği çevresinin doğal
güzelliği ile birleşince Aydınkent köyü yerli-yabancı bir çok turistin
uğrak yeri olmaktadır.
HÜYÜK
Yüzölçümü : 448 km2
Nüfusu : 67.288
İlçe Merkezi : 11.068
Köyler : 56.220
Rakım : 1245 m
Hüyük'ün tarihi MÖ. 2000 yıllarında Hititler'le başlamaktadır. Bu dönemden
kalan en önemli eser Eflatun Pınarı Anıtıdır. Asur, Friğ, Lidya, Pers,
Büyük İskender ve Romalılar tarafından istila edilen Hüyük; pek çok
uygarlığın harman olduğu nadir ilçelerimizden biridir. Anadolu Selçuklu
Devleti'nin merkezi Konya, yazlık merkezinin de Beyşehir gölünün batı
kıyısındaki Kubad-Abat olması, bölgemizin önemini artıran sebeplerin
başında gelir. 1243 yılında İlhanlı askerleri Çobanoğlu Demirtaş
komutasında Anadolu'da büyük tahribat yapmışlar, kargaşaya yol açmışlardır.
Bu ortamdan en az zararla kurtulmak için Konya'da oturan Hz. Mevlâna,
öğrencilerinden, bölgenin elverişli yerlerinde gizlenmelerini istemiştir.
İşte, bu arada Hüyük'ün kurucuları olarak bilinen ve Hüyük'te türbeleri
bulunan Şeyh İdris ve Şeyh Bahri'nin bu çerçevede Moğol zulmünden kaçarak
Hüyük'e yerleşmiş olmaları kuvvetle muhtemeldir..
Anadolu Selçukluları'ndan sonra, önce Eşrefoğulları'na, sonra da
Hamitoğulları'na bağlanan Hüyük; Karamanoğulları ve Osmanlılar arasında
yirmi kez el değiştirmiştir. Katip Çelebi'nin Cihannüma adlı eserinde de
bahsettiği salnameden de anlaşılacağı gibi, Hüyük, 1467 yılından sonra
Beyşehir Sancağına bağlı Kıreli Livası'nın köyleri arasında yer
almaktadır.
Hüyük ilçesi Akdeniz bölgesinin Göller Yöresinde bulunmaktadır. Konya'nın
85 km. batısında bulunan Hüyük, kuzeyinde Doğanhisar ve Şarkikaraağaç,
güneyinde ise Beyşehir ilçeleriyle çevrelenmektedir.İlçenin kuzey ve doğusu
Sultan Dağları'nın uzantısı olan ve ortalama yüsekliği 1500-2000 m'lik
dağlarla kaplıdır. Batı'da dalgalı arazi bulurken, güney ve güneybatısı
Beyşehir Gölü'ne kadar düzlüklerden oluşmaktadır.
Başlıca Dağları; Kafa Dağı (2113 m) Akdağ (1430 m) Yıldız Dağları (1583 m)
ve Oluk Dağı (1828 m)' dır. Akarsu açısından oldukça zengin olan Hüyük' te,
Yenice, Eflatun Pınarı, Ozan, Pınarbaşı ve İlmen dereleri sularını
Beyşehir'e boşaltmakta ve yaz aylarında tamamen kurumaktadır.
ILGIN
Yüzölçümü : 1394 km2
Nüfusu : 78.075
İlçe Merkezi : 26.586
Köyler : 51.489
Rakım : 1092 m.
Ilgın; günümüzden 3500 yıl önce MÖ.1500-1200 yılları arasında şimdiki iskan
yerinin 25 km kuzey doğusunda Hititler tarafından "Yalburt" adıyla büyük
bir şehir devleti olarak kurulmuştur.
Klasik devirlerde Triatum olarak adlandırılan Ilgın Kral yolu üzerinde
bulunması sebebiyle önemli bir şehir olarak dikkati çeker. Ege kıyısında
Lidya'nın başkenti Sard'dan başlayarak Mezopotomya'ya kadar ulaşan Kral
yolu üzerinde bulunan Ilgın ve çevresi, sırasıyla Hitit, Firig, Lidya, Roma
ve Bizans'a bağlanmış daha sonra 1077 yılında Anadolu Selçuklu Devletinin
Kurucusu olan Kutalmışoğlu Süleymanşah tarafından fethedilerek, Büyük
Selçuklu Devleti'ne katılmıştır.
Ilgın, Anadolu Selçukluları zamanında başşehir Konya'nın değerli bir "su
şehri" idi. Haçlı seferleri sırasında bir çok kere yağma edilen Ilgın,
Selçuklular zamanında bilhassa Alaaddin Keykubat ve Gıyasettin Keyhusrev
zamanında imar görmüştür. Alaaddin Keykubat ve Vezir Sahip Ata tarafından
büyük bir kaplıca binası (hamam) inşaa edilmiştir. Bundan dolayı "Kaplıca
Şehri" olarak tanınmıştır.
Alaaddin Keykubat Erzincan’ı teslim eden ve kendisine yardımlarda
bulunan Mengücek oğlu Davut Şah'a 1227 yılında Akşehir ile birlikte tımar
olarak verilen Ilgın daha sonra Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahrettin ve
oğullarının eline geçmiştir.
Selçuklu Veziri Sadettin Köpek'in türbesi ilçemizin Şıhcarullah
mahallesinde bulunmaktadır. Anadolu Selçuklu Devletinin son sultanının
1308' de Kayseri'de ölmesi üzerine Anadolu'nun idaresi Moğolların bir kolu
olan ve Irak dolaylarına hakim olan İlhanlı Devletinin gönderdiği valiler
tarafından yönetilmiştir. Ilgın ise Beyşehir dolaylarına hakim olan
Eşrefoğulları beyliğinin eline geçmiştir. Eşrefoğulları İlhanlılar
tarafından ortadan kaldırılması üzerine 1307'de Isparta hakimi olan
Hamitoğullarının eline geçmiştir. 1381 yılında Hamitoğlu Hüseyin Bey
tarafından Osmanlı padişahı birinci Murat'a satılmıştır.
Ilgın, Osmanlılar'a satılmasından sonra Osmanlı Karamanlı mücadeleleri
sonrasında Karamanoğulları'nın eline geçmiş 15. Yüzyılın başlarında
Turgutoğulları'nın idaresine verilmiştir. Karamanlı-Osmanlı mücadelesi
sırasında Ilgın da sık sık el değiştirmiştir. 1467'de Fatih Sultan Mehmet
tarafından kesin olarak Osmanlı Devletine katılmış ve Akşehir Sancağına
bağlanmıştır.
Fatih Devrinde Karaman eyalati vakıf ve emlak yazımı yapılmıştır. Yazımın
sonunda Karaman eyaleti 11. Vilayet ve iki nahiyeye ayrılmış olup, Ilgın'da
Vilayetler arasında yer almıştır. İkinci Beyazıt zamanında Karaman
Eyaleti'nin ikinci bir yazımı daha yapılmış olup, bu yazımın sonunda Ilgın
kaza olarak gösterilmiştir.
Lala Mustafa Paşa Kıbrıs Seferine giderken Ilgın'dan geçmiş ve halk
arasında Kurşunlu Camii olarak bilinen Camii ve Kervansaray yaptırmıştır.
Dördüncü Murat 1638'de Bağdat seferine giderken Akşehir yoluyla Ilgın'a
gelmiş kaplıcanın karşısındaki geniş ova da otağını kurmuş ve bir de Saray
yaptırmıştır. Fakat bugün bu sarayın kalıntıları yok olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk Büyük Taarruz öncesi Akşehir'e giderken Ilgın'da bir
süre kalmış, birlikleri denetlemiştir.
Ilgın, Doğu'da Kadınhanı, Batı'da Doğanhisar, Akşehir, Tuzlukçu Güney'de
Hüyük, Beyşehir, Selçuklu, Derbent ve kuzeyde Yunak ilçelerimizle
çevrilmiştir.
Ilgın'ın kuzey ve batı yönlerini çıplak dağlar, güney yönlerini ise
meşelerle örtülü yer yer çam ormanlarıyla kaplı daha yüksek dağlar çevirir.
İlçe merkezi düz bir alanda verimli topraklar üzerine kurulmuş günden güne
büyüyüp gelişmektedir.
Ilgın Kaplıcası : Ilgın kaplıcaları çok eski zamandan beri tanınmıştır.
Romalılar ve daha sonra da Bizanslılar zamanında kaynaklar üzerinde
hamamlar yapılmış olduğu gibi Selçuklular zamanında baş şehir Konya'nın
değerli bir su şifa kaynağı olmuştur. Selçuklu Sultanları'ndan Alaaddin
Keykubat harap olan Bizans hamamları yerine 1236 yılında ilk Türk hamamını
Ilgın'da yaptırmıştır. Sonradan bu hamam Selçuklu Sultanları'ndan 2.
Kıyaseddin Keyhüsrev zamanında çok hayırlı hizmetlerde bulunan Selçuklu
vezirleri Sahipataoğullarından Hüseyinoğlu Ali tarafından tamir edilmiştir.
Daha sonra 1267 yılında Selçuklu veziri Sahipata Fahrettin Ali tarafından
yeniden inşa edilmiştir. Mimarı Taluya (Kelu)' dur. Böylece Ilgın
kaplıcalarının şimdiki ayakta duran eski eserler bölümü tamamlanmıştır.
Ilgın Kaplıcaları Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar
zamanında Türk halkının Sultanlarının mürşidlerinin şifa bulduğu yerdir.
Gönüller Sultanı Hz. Mevlana'nın kaplıcalarda banyo aldığı, Mesnevisi'nin
büyük bir kısmını burada yazdığı söylenir. Meşhur Seyyahımız Evliya Çelebi
de çok etkilendiği kaplıcalardan seyahatnamesinde bahsetmeden
geçememiştir.
Kaplıcalar bir hamam değil şifa gücüne sahip yeraltı su kaynağıdır. Esas
faktörlerin başında ihtiva ettikleri madenler, minareler, izmareler, anyon
ve katyonlar ile bilhassa radyo aktivite denilen ışın gücüdür. Bu
nedenledir ki Ilgın Kaplıcalarının bir çok hastalığı (İç-dış) tedavi ettiği
bilinen bir gerçektir.
Renksiz ve kokusuz tabii lezzetinde kapılaca suyu 42 derece olup felç,
siyatik, trahom, göz ağrıları, cild hastalıkları, sinir ve yorgunluklar,
kadın hastalıkları, romatizma, içilmek suretiyle böbrek taşlarının
düşürülmesi vb. çok faydalıdır. Ilgın kapılıcaları Ilgın Belediye
Başkanlığınca işletilmekte olup, 526 yatak kapasitelidir.
Ilgın, tarihî eserler açısından oldukça zengin ilçelerimizdendir. Bu
eserlerden; Saadettin İsa Kümbeti (1826), Dediği Mahmut Sultan Mescidi ve
1. Kılınç Arslan Camii, Selçuklu döneminde inşa edilmişlerdir.
Karamanoğulları beyliği devrinde Pir Hüseyin Bey Camii (Ulu Camii)
yapılırken, Osmanlı Devrine ait eserler ise şunlardır:
Lala Mustafa Paşa Camii (Kurşunlu Camii), Kervansaray, Handev-i Kandevi
Türbesi
KADINHANI
Yüzölçümü : 389 km2
Nüfusu : 41.892
İlçe Merkezi : 14.803
Köyler : 27.089
Rakım : 1030 m.
İlçemiz Klasik dönemde Pira adıyla anılmış ve uzun süre Doğu Roma
İmparatorluğu tarafından yurt edinilmiştir. Asıl ününü Selçuklular devrinde
kazanan ilçemiz, Selçuklu sarayına mensup olduğu sanılan, Mahmut kızı
Raziye Hatun'un 1223 yılında yaptırmış olduğu kışlık han etrafında 1256
yılından itibaren oluşmaya başlamıştır. Hanın inşasında Romalılar'a ait
resimli mezar taşları kullanılmış ancak bu taşların nereden toplanıp
getirildiği anlaşılmamaktadır. İlçemiz adını bu handan almıştır. Bilahare
bu bölge Selçuklu Beyleri'nden Sait adındaki bir paşaya arpalık olarak
verildiği ve bundan sonra bu kasabasının "Saiteli" adıyla anıldığı
bilinmektedir.
İlçemiz Karamanoğulları zamanında vilayet merkezi olarak idare edilmiş,
Karaman-Osmanlı mücadelesine kuvvetleri ile katılmıştır. Kadınhanı muhtelif
tarihlerde Osmanlıların eline geçmiş, tekrar Selçuklu hakimiyetine girmiş,
son olarak 1467 yılında Konya ile birlikte Karamanoğullarından alınarak
Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır.
İlçemizde, Beykavağı Köyündeki tarihi kale kalıntısı ve Demiroluk köyünde
yer altından çıkarılan Romalılar'a ait tarihi kalıntılarından başka tarihi
eser bulunmamaktadır. 1880 yılında Belediye Teşkilatı kurulmuş, Sait
Paşanın arpalığı olması nedeniyle 1919 yılında "Saiteli" adı ile ilçe
yapılmıştır. 1935 yılında ise İsmi Raziye Hatun'un yaptırmış olduğu taş
handan dolayı "Kadınhanı" olarak değiştirilmiştir.
Kadınhanı ilçesi, Konya'nın batısında Konya-Afyon karayolu üzerindedir.
İlçenin doğusunda Sarayönü ilçesi, güneyinde Selçuklu ve Derbent, batısında
Ilgın ve Yunak ilçeleri kuzeyde Yunak ilçesi bulunmaktadır. İlçenin güneyi
dağlık (Sultandağları), kuzeyi ovalıktır. İlçemiz sınırları içerisinde ve 5
göz adında Sarayönü ilçesi topraklarında çıkan ve ilçemiz Kökez köyünün
tarımsal amaçla kullanıldığı, derecik şeklinde 2 yer üstü suyu
bulunmaktadır. Ayrıca Ilgın ilçesi Çavuşcu gölünden, kanallarla gelen
sulama suyuyla Atlantı Kasabasında yaklaşık 96000 dekar alanı
sulamaktadır.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Member Cevaplar: 174 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 21/2/2008 Saat 00:01 |
|
|
KARAPINAR
Yüzölçümü : 3030 km2
Nüfusu : 59.823
İlçe Merkezi : 37.881
Köyler : 21.942
Rakım : 995 m.
Anadolu'yu Ortadoğu'ya bağlayan önemli bir yol güzergahında bulunan
Karapınar'da ilk yerleşmeler Hititler'e kadar uzanmaktadır.
Osmanlı'nın "Sultaniye" adanı verdiği Karapınar'a 1500 yılında Celali ve
Levent (Çiftbozan) isyanları gelmiştir. Eşkiyadan rahatsız olan halk,
evlerini terkederek Karacadağ eteklerine çekilmiştir. Sıkıntılı günler 14
yıl devam etmiş, Çaldıran Seferine, giden Yavuz Sultan Selim'e
şikayetlerini bildiren Karapınarlılar padişahtan yardım istemişlerdir.
Padişah, bölgede huzur ve güvenin sağlanması için bir "Derbentçi Köyünün"
kurulmasını istemiştir. İşte bu önemli, fakat geçilmesi zor ve zahmetli
yerde kurulan Karapınar'ın imarı 2. Selim'in valiliği döneminde
gerçekleştirilmiştir. Mimar Halepli Cemaleddin bu dönemde cami,
kervansaray, han, hamam, 39 dükkanlı bedesten, 2 yel değirmeni ve 5 çeşme
inşa etmiştir.
Karapınar 1868 yılında ilçe olurken 1882'de ise Belediye teşkilatı
kurulmuştur. Sultanın ismi 1934 yılında Karapınar olarak
değiştirilmiştir.
İlçemiz, killi, kumlu geniş topraklarla kaplıdır. Güneydoğuda Volkanik bir
dağ olan Karacadağ ve güneybatıda geniş bozkırlar, krater gölleri obruklar
görülmektedir. İlçemizde ilginç görünümler taşıyan Acıgöl, Meke, Meyil,
Cıralı ve Obruk gibi Krakter gölleri bulunmaktadır.
İlçemiz tarihi ve turistik eserlerin en fazla olduğu yerlerden birisidir.
Bunlar Sultan Selim (Sarı Selim) Külliyesi, Yağmapınar Camii, Reşadiye
Camiidir.
Karapınar'daki yeraltı şehirleri ve mağaralar şunlardır. Bacanak Ovası
mağarası, Kumsivri Tepesinde Arap hamamı, Meke inleri, Meke tuzlası
mağarası, Apak Mağaraları, Yazomca mağaraları, Çıralıgölünde yeraltı
şehirleri, Bağdaylı köyü Mağaraları, Kayalı kasabası toprakların mağaralar
ve yeraltı şehirleri, Akören köyü Mağaraları ve yeraltı şehirleri.
İlçemizde Valide Sultan Hamamı, Çarşı Çeşmesi, Selimiye Şadırvanı, Koca
Çeşme (Taşçeşme), Ağaç Çeşmesi (Çetmi Çeşmesi) Apak çeşmesi, Hacı İsa
Çeşmesi ve Hankapı Çeşmesi mevcuttur.
İlçemizde Ali Tepesi Hüyüğü, Yağmapınar, Göynük, Tilkili, Yassıca (Çukurca
ve Kızık). İnatçı, Toprak tepe Gözlük Tepesi, Tepesi delik, Küllütepe,
Maltepe, Bağırsı, Kiremitlik, Kahvelti tepesi, Kuzu tömeği, Sırnık, Küçük
Sırçan (Kellenin) Büyük Sırçan Gögezli Tepesi, Çukur Deper Samık Kalesi,
Afşar, Çingen, İldanlı, Rakka, Çimli tepe, Yassı hüyük, Ekinlik veya
Ortaoba, Eşek Tepesi, Gedeman, Kül, Kayacık Hüyükleri ve İlbizlik Tepesi
vardır.
İlçemizde Meyil,Çıralı,Acıgöl ve Meke Tuzlası gölleri mevcuttur.
KARATAY
Yüzölçümü : 1978 km2
Nüfusu : 218.985
İlçe Merkezi : 183.985
Köyler : 35.000
Rakım : 1016 m.
İlçemizin kuruluşu her ne kadar Konya'nın büyükşehir olması ile
gerçekleşmiş ise de tarihi ve sosyal yapı itibariyle en eski ilçelerimizden
biridir. İlçenin kuruluşu Prehistorik döneme kadar uzanır. Tarihi yapılaşma
daha çok Selçuklu, Karamanoğulları ve Osmanlı dönemlerinin karakteristiğini
gösterir.
Karatay Medresesi, Şerafettin Camii ve yol güzergahında yer alan hanlar ve
kervansaraylarda bu özellik kendini göstermektedir.
Özellikle Konya'ya alimler beldesi vasfını kazandıran ve turizmin her
mevsimde canlı kalmasını sağlayan büyük matasavvıf Mevlana Celaleddin Rumi
ilçeye bambaşka bir benlik ve kimlik kazandırmaktadır.
İlçemiz arazi yapısı genel olarak düz ve ova şeklindedir. En yüksek yeri
Aksaray yolu üzerinde "Bozdağ" dır. İklim karasaldır. Bitki örtüsü iklimin
karakteristik özelliklerini yansıtır. İlkbahar aylarında yağışlarla
yeşilliğe bürünür. Yaz sıcaklığı ve kuraklığı ile yeşillikler kaybolur,
sararır ve Bozkır halini alır. Bölgenin Obruk yöresi yayla karateri taşır
ve Obruk köyü yakınlarında küçük bir Obruk Gölü vardır.
Turizmin her mevsim canlı kalmasını sağlayan ve ülkemizde yerli ve yabancı
turistler tarafından devamlı ziyaret edilen Mevlânâ Müzesi, Mevlânâ
Celâleddin Rumi'nin arkadaşı ve yetişmesinde büyük emeği geçen Şems-i
Tebrizi'nin mezarı, Dokumacalık, El İşlemeleri, Kaşıkçılık, Keçecilik,
Obruk yöresinde kilim dokumacılığı gibi el sanatlarını sayabiliriz.
KULU
Yüzölçümü : 1521 km2
Nüfusu : 86.817
İlçe Merkezi : 33.336
Köyler : 53.481
Rakım : 989 m.
Kulu, klasik devirlerde (drya) harabeleri üzerinde kurulmuştur. İlçenin 300
yıllık bir geçmişi vardır. 1780 yılılnda Kulupoğlu Mustafa isminde birisi
Afyon dolaylarından gelerek Kulu'nun şimdiki bulunduğu yere
yerleşmişlerdir. Aşiret beyinin isminin Kulupoğlu Mustafa (Kulu Beyi)
olmasından ötürü ilçenin ismi kesinlik kazanmıştır. Kulu, 1926 yılında
bucak, 1954 yılında ilçe olmuştur.
Kulu İlçesi, doğusunda: Ş.Koçhisar, Batısında: Cihanbeyli-Haymana,
Kuzeyinde: Ankara ve Haymana, Güneyinde ise Cihanbeyli ve Tuzgölü ile
çevrilidir.
Kulupoğlu Mustafa beyin beraberinde getirdiği kabileler ile Osmanlılar
tarafından Erzurum, Muş ve Ağrı çevresinden bir takım aşiretler ilçeye
iskan ettirilmiştir. Ayrıca Kırım, Türkistan taraflarından gelenler de
ilçenin köy ve kasabalarına yerleştirilmişlerdir. Kulu ilçesi Ankara-Konya
asfaltı üzerinde olup, E-5 karayolu ilçe sınırları içerisinden
geçmektedir.
İlçenin doğusunda bulunan ve 180 kuş çeşidinin mevcut olduğu "Düden Gölü"
ilçeye canlılık kazandırmaktadır. Ayrıca gölün bulunduğu alan avcılık
açısından Türkiye'nin sayılı yerlerindendir. İlçenin çeşitli yerlerinde
hüyükler mevcut olup Karacadağ Kasabası'nda tarihi mağaralar
bulunmaktadır.
MERAM
Yüzölçümü : 1949 km2
Nüfusu : 281.728
İlçe Merkezi : 241.256
Köyler : 40.472
Rakım : 1016 m.
Sözlüklerde,"İstek,amaç,gaye,maksat" anlamına geldiğinden bahsedilen
"MERAM" kelimesi, Konya ilinin 3 merkez ilçesinden biridir. Atasözleri
arasında "Meramın elinden bir şey kurtulmaz" olarak yer alırken deyimlerde
"Meramını anlatmak, merak etmek" şeklinde geçmekte; bunlar da " isteğini,
derdini anlatmak, üstüne düşmek, yapmak istemek" anlamlarına
gelmektedir.
Evliya Çelebi, Seyahatnamesi'nde gezip-gördüğü yerler arasında bağ bahçe,
bostanlardan söz ederken bağlık-bahçelik bu yerlere her defasında "Bağ-ı
Meram" ifadesini kullanmaktadır; hatta buraların Konya'nın Meram'ı gibi
olduğunu ifade etmektedir. “ Peçevi şehrinin Baruthane mesiresi,
Kırım’ın Sudak Bağı, İstanbul’un yüz yetmiş beşten fazla bahçe
ve gülistanları, Tebriz’in Şah-ı Cihanbağı, Konya’nın Meram
Mesiresinin yanında bir çemenzar bile değildir.”
Konya İli tarihi ile Meram'ın tarihçesi arasında bir paralelik vardır.
Tarih devirlerinde Konya ili Hititler, Frigler, Lidyalılar ve Persler
tarafından yönetilmiştir. Büyük İskender ve Romalılar tarafından ele
geçirilen Konya, Selçukluların başşehri olur. Daha sonra Konya'da
Karamanoğullarının meteakiben Osmanlı Devleti'nin hakimiyeti görülür.
Meram ilçesi 26.06.1987 günü T.B.M.M.'de kabul edilen Kanun gereği Konya il
Merkezinin Büyüşehir hüviyetine kavuşturulmasıyla kurulmuştur. Meram ilçesi
kuruluş çalışmalarını tamamlayarak 08 Ağustos 1988 tarihinden itibaren
hizmete başlamıştır.
27 Haziran 1987 gün ve 19500 Sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 3399 Sayılı
Kanunla ilçe hüviyetine kavuşan Meram ilçesi, 1112 Km2' lik yüzölçümüyle
Konya'nın önemli bir yerleşim merkezidir.
Adını Meram Bağlarından alan Meram ilçesi; T.B.M.M.'nin 20 Haziran 1987
tarihli oturumunda Konya il merkezinin Büyükşehir hüviyetine
kavuşturulmasıyla Karatay ve Selçuklu ilçeleriyle birlikte doğmuştur.
Meram ilçesi, konum itibariyle Konya'nın güney ve güney batısında yer alır.
İlçenin kuzeyinde Selçuklu; güneyinde Çumra; Akören ve Bozkır, batısında
Beyşehir ve Seydişehir; doğusunda Karatay ilçeleriyle çevrelenmiştir.
İlçemizin kuzeyi ve batısı dağ ve tepeleri çevrilidir, güneyi açık geniş
bir ovalıktır. İlçemizin sulama suyu ihtiyacı Altınapa Barajı'ndan
karşılanmaktadır.
Kara iklimin görüldüğü Meram ilçesinden akarsuların yok denecek kadar az
olması sulanan arazi miktarının az olması sorununu doğurmaktadır.
Meram Bağları : Konya şehir merkezine 8 km. uzaklıkta Meram Çayının da
bulunduğu türkülere konu olmuş eşsiz bir mesire yeridir. Meram'da Selçuklu
Devrinde Hasbeyoğlu Mescidi, Hamamı ve Dar'ülhuffazı ile Tavusbaba türbesi
bulunmaktadır.
Kızılviran Hanı : Konya-Beyşehir karayolu üzerinde olup, il merkezine 44
km. uzunlukta, kışlık ve yazlık bölümleri bulunan bir handır.
Çayırbağı. Dere, Dutlukırı ve Ordu Çeşmesi, Hatıp, Gökyurt Köyleri
(Gilistra) Meram ilçe merkezinde havası, suyu ve doğal güzellikleriyle
yerli ve yabancı turistlerce aranan yerler arasındadır.
Yemin Ormanı : Tavusbaba Türbesinin de bulunduğu tepe üzerinde Cumhuriyet
Döneminde yapılan ağaçlandırma çalışmaları sonucu kazanılan Yemin Ormanı,
piknik yerlerine ve 2 ayrı dinlenme tesisine sahip bulunmaktadır.
Arkeloji Müzesi : 1962 yılında açılan Arkeloji Müzesinde Neolitik, Erken
Bronz, Hitit, Frig, Grek, Roma ve Bizans devirlerine ait eserler teşhir
edilmektedir. Sahipata Camii bitişiğinde yer alan Arkeloji Müzesinde
Çatalhüyük, Canhasan, Erbaa Sızma, Karahüyük ve Alaeddin Tepesindeki
kazılarda bulunan eserler bulunmaktadır.
Atatürk Müzesi : Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Konya'yı şereflendirmeleri
sırasında kaldığı ev 1928 yılında Muskafa Kemal Atatürk'e hediye
edilmiştir. 1964 yılında müze olarak düzenlenen evde Atatürk'e ait
elbiseler, özel eşyalar, fotoğraflar ve belgeler sergilenmektedir.
Sırçalı Medrese Müzesi : Gazialemşah Mahallesindedir. Avlulu Medrese
tipinin güzel örneklerindendir. Fıkıh öğretimi üzere Bedrettin Muslik
tarafından 1242'de yaptırılmıştır.
MERAM İLÇESİ VAKIF ESERLERİ
Tahtatepen Camii, Emir Halil Camii, Kadı Mürsel Camii, Kürkçü Mescidi,
Fahrünnisa Mescidi, Yaka Mahallesi Mescidi,Faruk Camii,Yolcuoğlu Camii,
Selma-ı Pak Camii, B.Kovanağzı Camii, K.Aymanas Mühürcü Camii, Serame
Camii, Aşkan Camii, Araböldüren Camii, Pürümcekbaşı Camii, Mecidey Camii,
Ayanbey Camii, Emir Nurettin Camii, Nasuhbey Camii, Ateşbaz Türbesi, Aski
Camii, Übeyit Camii, Saatçi Camii, Telli Mescidi, Tarhan Mescidi, Turut
Cemal Ali Dede Camii ve Külliyesi, Şeyh Ebrul Vefa Camii, Avgın Camii,
İplikçi Camii, Şükran Camii, Şeyh Osman Rumi Camii, Tahir Paşa Camii,
Abdülmümin Camii, İhtiyarettin Mah. Vakfı, Hasbey Mescidi, Hoca Hasan
Camii, Abdülaziz Camii, Amberreis Camii, Turgutoğlu Türbesi, Furkan Dede
Mescidi, Ak Camii, Kömürcüler Camii, Kapu Camii, Havzan Buzhaneleri, Hoca
Fakih Türbesi, Cemel Ali Dede Türbesi, Tahir ile Zühre Türbe ve Mescidi.
SARAYÖNÜ
Yüzölçümü : 1088 km2
Nüfusu : 39.110
İlçe Merkezi : 12.221
Köyler : 26.889
Rakım : 1055 m.
Sarayönü yerleşim alanında bulunan 4000 yıl kadar önce Hititler'in
yaşadıkları bilinmektedir. Daha sonraları Frigyalıların ve Bizanslıların
eline geçti. Selçuklular ve Osmanlılar zamanında tamamen "Türk Yurdu" oldu.
Kuruluş hakkındaki tarihi bilgilere göre Sarayönü'nün güney batısında
bulunan Saiteli ile güneyindeki Ladik Dağlarının eteğinde kurulmuş olan
Bozok (Öziçi) ili adı ile bilinen iki kasaba halkının; oturdukları yerler
Haçlı ordusunun geçiş yolu üzerinde olmasından bu ordunun yağmasından
kurtulmak istediler. Bu sebeble inlerin bulunduğu, bugünkü Yukarı Mahalle
denilen yere göç ettiler. İşte bu yüzden kasabalarından göç edip inlere
yerleşenler Sarayönü'nün kuruluşunda öncü olmuşlardır.
Tolabası adı ile anılan bu inlerin o zamanlar hem sığınak hem de mesken
olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir. İlçenin ismi bu inlere bağlanır.
Büyüklüğü, konforu ve kullanışlı olması bakımından saraya benzetilen bu
inlerden dolayı buraya SARAYİNİ denmiştir. Bu isim zamanla "Sarayönü"
biçiminde kullanılır olmuştur.
Kuzeyinde Cihanbeyli, batı'dan Kadınhanı, doğudan Konya İli, güneyden Ladik
Dağları ile sınırlıdır. Bölgemizde yüzey şekilleri bakımından bir sadelik
göze çarpar. İlçemiz toprakları Cihanbeyli platosunun güney uzantısındaki
düzlükler üzerinde bulunmaktadır. İlçemiz güneyden Batı Torosların bir
uzantısı olan Sultan Dağları ve Ladik Dağları ile çevrilmiştir.
Ladik tipi halıcılık başta Ladik Kasabası olmak üzere Sarayönü merkez ve
diğer köylerde el tezgahları vasıtasıyla halkın önemli gelir kaynağını
oluşturmaktadır.
SELÇUKLU
Yüzölçümü : 2056 km2
Nüfusu : 365.805
İlçe Merkezi : 345.135
Köyler : 20.670
Rakım : 1016 m
Selçuklu'nun tarihi geçmişi, kültür, sanat, eğitim, bilim ve askeri hayatı
Konya'dan ayrı düşünülemez.
Tarihi Konya ile 20. Yüzyıl Konya'sının sentezi olan Selçuklu; Anadolu
Selçukluları'na başkentlik yapmış, bağrında Sultanlar yetiştirmiş,
hakimiyetini 6 asır sürdürecek Osmanlı Devleti'ne kılavuzluk ve beşiklik
yapmış şerefli bir maziye ve tarihe sahiptir.
Bir dizi devlete ve XI. yüzyıldan XIV. yüzyıla kadar hakim olan "Selçuk"
kelimesinin aslı ile ilgili iki görüş ileri sürülmektedir. Bu konuda uzman
tarihçilerimizden rahmetli Osman Turan'a göre kelimenin aslı "Selçuk" değil
"Salçuk" tur. Eski Türkler, "Sal" ekli "Saltuk, Salpur, Salur..."gibi
kelimeleri kullanmaktadırlar. Burada " Selçuk" isminin aslının "Selçuk"
olduğunu belirtir. Selcük "Küçük sel" anlamındadır.
"Selçuk" da "Selcük" de Türkçe ses uyumuna uygun kelimelerdir. Kelime
yapısı bir yana Selçuk, Oğuzlar Devleti (Yabguluğu) içinden kopup, gelerek
İslam gazisi olan bir Kınık Beyi'nin adıdır. Yüzyedi yaşında ölen Selçuk
Bey'in adı, torunları devrinde istiklalini ilan eden devletin ismi
olmuştur. O devlet, Büyük Selçuklular veya Selçuklu Cihan Devleti'dir. Adı
üstünde Türkistan'dan Anadolu'ya kadar eski dünya kıtalarını elinde tutan
bu devlet, yeni filizler vermeden göçmez. Verdiği ilk filizlerden birisi
Anadolu Selçuklu Devaleti'dir. Alp Arslan Gazi yani Büyük Selçuklularla
asıl Anadolu kapıları; Anadolu Selçukluları ile vatanlaştırılıp elde
tutulmuştur.
Konya bir göl tabanı olan ovanın tabanında kurulmuştur. Hemen batısında
Takkeli ve Loras Dağları yükselmektedir. En önemli akarsuyu, Meram
Deresi'nden gelip yazın Konya bağ ve bahçelerini sulayan, kışın doğudaki
Aslım bataklığına dökülen Meram Çayı'dır.
Konya kurak bir iklime sahip olup yazın çok sıcak geçerdi. Bu sebeple
geceleri damlarda yatılırdı. Kışın kar, ilkbaharda bol yağmur yağar. Yağış
ortalaması çevre illere göre daha düşüktür. Bununla birlikte kurak geçmeyen
yıllarda, ziraat için yeterli olmaktadır.
SEYDİŞEHİR
Yüzölçümü : 2207 km2
Nüfusu : 91.293
İlçe Merkezi : 53.186
Köyler : 38.107
Rakım : 1150 m.
1970 yılında yapılan kazılarda İlçemiz Bostandere kasabası yakınlarında
Roma devri anfi tiyatrosu kalıntıları ortaya çıkmıştır. Seydişehir'in
Horasanlı Seyit Harun Veli Hazretlerinin gelip konaklaması ile takriben
1310 yıllarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Beyşehir'de konuşlanmış olan
Eşrefoğulları Beyliği, Anadolu Selçuklu Devletinin bir parçası olarak,
Seydişehir bölgesini de kapsayacak şekilde 1327 Moğol istilasına kadar
hayatiyetini sürdürmüştür.
İlçenin kuruluşu ile ilgili Osmanlı salnamelerinden alınan bilgiler
doğrultusunda, Seyit Harun Veli Horasan'dan Konya'ya intikal etmiş, Konya'
dan da önce İlçeye bağlı bugünkü Ortakaraören (Karaviran) kasaba mıza
gelmiş ve tarihi izler bırakarak, Seydişehir İlçesinin bulunduğu mevkiye
intikal etmiştir. Bu esnada Seydişehir'de hiçbir yerleşim birimi yok iken,
Seyit Harun Veli, önce kurmayı tasarladığı şehrin Kal'a (Kale Duvarı)
kapılarının inşaasına başlamak üzere, iskan bölgesinin etrafını yüksek
duvarlarla çevirmiş ve bilahire Seyit Harun Camii'nin inşaasına başlayarak
1310 yılında camii ibadete açılmıştır. Bu camii , külliye şeklinde hamamı
ve diğer müştemilatı ile imar edilmiştir. Bu külliyede Seyit Harun Türbesi
(1320) Halife Sultan Türbesi (Seyit Harun Veli'nin kızı) (1367) Rüstem Bey
ve Sultan Hatun Türbesi (Turgutoğulları Soyundan Rüstem Bey, kızı ve
oğulları) bulunmaktadır.
Seydişehir İç Anadolu Bölgesinde Konya'ya 85 km. uzaklıktadır. Seydişehir
doğuda Konya ve Çumra, Güneyde Bozkır ve Akseki, kuzeyde Beyşehir ile
çevrilidir. Seydişehir'in batı kesiminden başlayıp güneye doğru uzanan Küpe
Dağı, güneyde zengin boksit yataklarının bulunduğu Giden Gelmez Dağı adı
ile devam eder . Kuzeybatıdan Güneydoğuya Suğla gölüne kadar olan arazi
ovalıktır. İlçenin iklimi, kara ikliminden Akdeniz iklimine geçiş
özellikleri taşır. Seydişehir 4. derece deprem bölgesinde yer almaktadır.
Seydişehir İlçesi Küpe Dağı'nın eteğinde kurulmuştur. Kentin batı ve
güneybatısında çevreleyen Küpe Dağı'nın yüksekliği 2551 m.ye ulaşır
Güneydeki dağlar ise toroslara aittir. Küpe Dağı eteklerinde çok sayıda
pınar ve kaynak çıkmaktadır. Kentin çevresini oluşturan bu yüksek dağlar,
Seydişehir de değişik bir estetik siluet oluşturmaktadır. Ayrıca kentin
içinde eğlendirici, boş vakit geçirici amacıyla kullanılan Pınarbaşı,
Kuğulu ve Beldibi Göletleri , suyunu Küpe dağındaki kaynaklardan alan doğal
güzelliklerdendir.
Eskiden Beyşehir üzerinden Konya'ya gitmek mümkün iken, yeni açılan
Konya-Antalya karayolu ile Türkiye'nin her yerine bağlantı sağlanmıştır. Şu
anda ilçe Konya'ya 85 km., Antalya'ya 208 km., Manavgat'a 135 km.
mesafededir. İlçenin tüm kasaba ve köy yolları asfalt kaplamadır.
Turistik yerler : Tınaztepe Mağarası, doğal su kaynakları ilçenin çok eski
bir yerleşim merkezi olması nedeniyle görülmeye değer özelliklerdir. Kazı
çalışmaları , bugüne kadar başlamamış olmasına karşın, antik yerleşim
kalıntıları bakirliği ile ilginçliğini korumaktadır. Toros dağlarının doğal
güzellikleri , yaylalar, avlaklar, iç ve dış turizmin ilgi odağı olabilecek
yapıdadır.
Seydişehir'de termal özellik taşıyan tek yer, hemen şehir içerisindeki
Ilıca'dır. Pınarbaşı ve Kuğulu' da doğal su kaynakları olarak önemlidir.
Ilıca tepesindeki kaplıcaların tarihinin M.Ö.'ye dayandığı sanılmaktadır.
Deri, kemik, açık yaralar kadın hastalıklarına şifa bulduğu tahmin edilen
kaplıcalar biri açık üçü kapalı havuz olmak üzere hizmet vermektedir.
Tınaztepe Mağarası Konya-Seydişehir ve Antalya yolu üzerinde (Turizm Yolu)
doğal harikadır. Seyit Harun Camii ve Türbesi , Muhammed Kuddusi Türbesi ,
Hacı Abdullah Efendi Türbesi, Seydişehir Kalesi, Halife Sultan Türbesi,
Rüstem Bey ve Sultan Hatun Türbesi , Roma Şehri, Arastepe Roma Şehri,
Eziktepe, Hitit Şehri, Kilise duvarları, (Ketenli Kasabası) , Akçalar
Höyüğü, Karabulak Höyüğü, Ilıca Termal Tesisleri, Vasata Antik Tiyatro,
Tınaztepe-Güvercinlik-Fevzine Mağaraları, Yeraltı Gölleri, Vervelit Şehri
Kalıntıları, Arnava Şehri Kalıntıları Tarihi çeşmeler, Ilıca, Pınarbaşı,
Kuğulu, Mamanda, Gözpınar, Çaybaşı, Beldibi, İçerikışla Seydişehir'in en
önemli tarihi ve turistik yerleri olarak dikkati çekmektedir.
İlçenin güneyinde uzanan Toros Dağları silsilesinde yaban domuzu, yaban
keçisi , tavşan ve keklik gibi av hayvanları barınmaktadır. "Yaban
Hayvanları ve Yaban Hayatını Koruma Sahaları" olarak belirlenen Bulamaç
Kazanı Elmasut Yaylası, Keçili Köyü, Mortaş, Susuzşahap Yaylası, Gölyeri
Mevkii , Karakışla Yaylası, Alacabel, Çatal oluk Çeşmesi, Elmalı Yaylası,
Giden gelmez Dağı v.b. yörelerde kontrollü olarak av turizmi
yapılmaktadır.
TAŞKENT
Yüzölçümü : 468 km2
Nüfusu : 53.635
İlçe Merkezi : 12.891
Köyler : 40.744
Rakım : 1460 m.
Taşkent, Orta Toroslar Taşeli Platosunda, Göksu vadisi kanyonları üzerinde
yer alan küçük, ama şirin bir ilçemizdir. Tarihi kayıtlarda "Komesettin
İli" olarak anılan Ermenek civarının 1227-1228 yıllarında
Karamanoğulları'nın yerleşimine açılması ile yöredeki Türkmenler daha rahat
hareket eder duruma gelişmişlerdir. Toros dağlarında kalan Ermenilerin
Kilikyada (Çukurova) toplamaya başlamaları ile doğan boşluk Türkmen
boylarından özellikle Avşar, Çetmi, Köseliler vb. boylarının yöreye iskanı
ile doldurulmaya başlamıştır.
Ekseriyeti Avşarlardan oluşan Türkmenlerin Taşkent'e yerleşme tarihleri
1225-1250 yılları arasında rastlamaktadır. Taşkent yakınında yer alan
Avşar, Balcılar, Bolay ve Çetmi kasabaları, göçebe olarak buraya gelen
Türkmenler tarafından kurulduğu, bunların daha sonra yerleşik hayata
geçtikleri bilinmektedir.
Taşkent ilçe merkezinin yörenin en eski yerleşim yeri olduğu tarihi
belgelerle de doğrulamaktadır. Tarihte "Pirlerkondu" adıyla tanınan merkezi
1930 yılında Vali İzzet Bey tarafından "Taşkent" adı ile anılan nahiye 4
Temmuz 1987 tarih ve 19507 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe
giren 3392 sayılı Kanun gereğince ilçe olup, 11 Ağustos 1988 tarihinde
fiilen faaliyete geçmiştir.
Taşkent; Konya İlinin 135 km. güneyinde Akdeniz sahiline yaklaşık 100 km.
uzakta olup, Akdeniz bölgesinde yer alır. Ancak bulunduğu yer Orta
Torosların, Taşeli mevkiinin oldukca yüksek bir bölge olması nedeniyle
bozulmuş Akdeniz iklimi ile karasal iklimin özelliklerini bir arada görmek
mümkündür. Taşkent'te kışlar soğuk ve karlı yazlar ılık ve kurak geçer.
İlçemiz 4 kasaba, 5 köy ve ilçe merkezi ile birlikte toplam 10 yerleşim
birimi bulunmaktadır. Kasabalarımız Avşar, Balcılar, Bolay ve Çetmi olup,
köylerimiz ise; Büyükılıcapınar, Küçükılıcapınar, Kecimen, Kongul ve
Sazaktır.
TUZLUKÇU
Yüzölçümü :589 km2
Nüfusu : 9.909
İlçe merkezi : 5.969
Köyler : 3.940
Rakım : 1000 m.
İbrahim Hakkı Konyalı'nın "Konya İli" adlı kitabında Kanuni Devri'nde
Tuzlukçu'nun 15 hanelik bir oba olarak kurulduğu yazılmaktadır.
Tuzlukçu halkının Doğanhisar Ketenli yaylasından gelerek yazla yakınlarında
viran veya ören Tuzlukçu adı verilen mevkiinde konakladıkları, daha
sonraları bilinmeyen nedenlerle buradan göç ederek bugünkü yukarıda
mahallede bulunan Hüyük ismi verilen tepenin çevresinde yerleştikleri
anlaşılmaktadır.
Tuzlukçu' ya ikinci bir kafile olarak da Sultandağı eteklerinde, yaşayan
hayvancılıkla geçinen Avşar Türkmenler'inden bir boy gelmiş 1450 yılları
civarında bu kafile bugünkü aşağı mahallenin çevresinde yerleşmişlerdir.
İlçenin isminin Tuzlukçu olması konusunda çeşitli rivayetler vardır. Bir
rivayete göre çevre ilçe ve köylerden tuz getirmek için tuz gölüne gidin
kervanların konaklama yeri olduğu için bu yöreye Tuzlukçu adı verilmiştir.
Bir diğer rivayete göre arazinin kıraç ve ağaçsız olması, esen sert
rüzgarlardan da çok toz kalkmasının dolayı yöreye Tozlukçu denilmiştir.
Zamanla Tozlukçu ismi değişime uğrayarak Tuzlukçu şekline dönüşmüştür.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Akşehir İlçesine bağlı bir köy olan Tuzlukçu
1929 yılında aşağı ve yukarı Tuzlukçu' nun birleşmesiyle nahiye olmuştur.
1949 yılında nüfusunun 2000'i aşması sonucu belediye teşkilatı kurulmuş, 9
Mayıs 1990 tarihindede ilçe olmuştur. Halen 11 köyü bulunmaktadır.
Doğusu Ilgın , batısı Akşehir Gölü ve Afyon'un Sultandağı İlçesi Güneyi
Akşehir ve Kuzeyi Yunak ile çevrilmiştir. Türkmen-Emir dağlarının güneydoğu
uzantılarına yaklaştıkça neojen tabakalardaki dalgalılığın arttığı dikkati
çeker. Konarı Köyü bu genç oluşumlarla eski kitlelerin temas yeridir.
Hursunlu'dan Konarı ve Kundullu'ya doğru gidildikçe hemen tamamen genç
kalkerler üzerinden geçilir. Kundullu ve Konarı'dan Tuzlukçu'ya doğru
gelindiği zaman kalkerlerin kuzeybatıda kaldığı görülür Fakat az sonra dik
bir basamakla ovaya doğru inilir. Basamağın nisbi yüksekliği 60-70 m.
kadardır. Tuzlukçu bir ovanın içerisindedir.
İlçede hiçbir akarsu olmamakta birlikte bazı köylerde çok küçük dereler
vardır. Tuzlukçu İlçesinin güneybatısında bulunan Akşehir gölü Konya İlinin
üçüncü büyük gölüdür. Denizden yüksekliği 960'm.dir. Suyu tatlıdır. Sultan
Dağları'ndan inen kar ve yağmur sularından meydana gelen dere sularıyla
beslenir. Bunun yanında Eber Gölü'nün fazla suları da Akşehir gölüne
boşalır. İçinde az da olsa sazan ve turna balığı bulunur. Göl Konya Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1992 yılında 01/07/1992
tarih ve 1368 kararla "Doğal Sit Alanı" ilan edilmiştir.
İlçenin bitki örtüsü bozkır olup, genelde yeşilliğin az olduğu görülür.
Muhacir köyleri nisbeten daha yeşilliklidir. 1992 yılında Kaymakamlıkca
"Ağaç Seferberliği" başlatarak her eve 5'er her öğrenciye 2 fidan
kampanyası çerçevesinde toplam 33.000 fidanın dikimi
gerçekleştirilmiştir.
YALIHÜYÜK
Yüzölçümü : 81 km2
Nüfusu : 5.603
İlçe Merkezi : 5.368
Köyler : 235
Rakım : 1002 m.
Yalıhüyük , Bozkır İlçesinin bir kasabası iken 1990 yılında İlçe hüviyeti
kazanmıştır. Tarihi, çevre ilçeler ve Konya Tarihi ile ortak özelliklere
sahiptir. Yaklaşık 200 yıl öncesi toprak kayması görülmesi üzerine Suğla
Gölü yakınına taşındığı bilinmektedir. Yeni yerleşim yerinin seçilmesinde
Suğla Gölü alanının daralması ve gölden daha fazla yararlanma arzusunun
dikkate alındığı ifade edilmektedir.
İlçe merkezindeki Hüyük ve çevresi "Sit Alanı" ilan edildiğinden imara
kapatılmıştır. Hüyük'te bugüne kadar hiçbir arkeolojik araştırma ve kazı
yapılmadığından İlçe tarihine kaynak olacak bilgilere ulaşılamamıştır.
Kuzeyde Seydişehir, güneyde Ahırlı, batıda Akseki ve doğuda Bozkır
İlçeleriyle çevrelenmiş olan Yalıhüyük engebesiz bir alanda kurulmuştur.
Suğla Gölü'nün hemen yanında yer alan Yalıhüyük'te hayat göl sularının
çekilmesiyle ortaya çıkan verimli arazilerde yapılan tarım faaliyetleriyle
devam etmektedir. Yalıhüyük'ün güneybatısında bulunan Toros Dağlar'ındaki
gölcük yaylası, her yıl yaylacılık merkezi olarak kullanılmaktadır. İlçe
merkezinde Belediye teşkilatı 1972 yılında kurulmuştur. Arasöğüt ve Saray
köyleri ile Mutlu yaylası Yalıhüyük'e bağlı yerleşim yerleridir.
YUNAK
Yüzölçümü : 3001 km2
Nüfusu : 43.115
İlçe Merkezi : 13.499
Köyler : 29.616
Rakım : 1150 m.
Yunak pek çok medeniyetin uğrak yeri olmuş ilçelerimizdendir. Lidya
devletinin Kral Yolu (Altın Yolu) Yunak İlçemizden geçmektedir.
Sivrihisar'a bağlı Ballıhisar'daki yol kalıntıları kral yolu konusunda
bilgi vermektedir. Yunak ve çevresinin ormanlarda kapalı olduğu ve yaygın
olarak bağcılık yapıldığı, günümüzde elegeçirilen buluntulardan
anlaşılmaktadır.
Yunak adının kaynağı ile ilgili çeşitli görüşler vardır. Bunlardan birisi
Karataş deresinde çamaşır ve hayvanlarını yıkayanların isteklerini
anlattıkları "Yunak(Yıkanalım)" kelimesidir. İkinci görüşe göre Turgutlular
koyun ve kuzularını Karataş deresinde yıkamışlar ve temizlenen hayvanlara
bakarak "Yünü Ak" demişlerdir. Bu değiş zamanla "Yunak" biçimine
dönüşmüştür.
1912 yılına kadar Çeltik kasabasına bağlı olan Yunak sonradan Hatırlıya
bağlanmıştır. İlçe merkezinin Cihanbeyli'ye alınması üzerine Akşehir'e
bağlanan Yunak, bucak statüsü kazanmış, 1953 ise ilçe konumuna
ulaşmıştır.
İlçemiz Konya'nın kuzeybatısında yer alır doğusunda Cihanbeyli, batısında
Emirdağ ve Sultandağı, güneyinde Ilgın, Kadınhanı, Sarayönü güneybatıda
Tuzlukçu, kuzeyde Polatlı, Haymana ve Çeltik ile sınırı vardır.
İlçe Merkezinde Mağara ve sığınaklar ile sur kalıntıları, Turgut Kasabası
Miskamit şehir Harabeleri, Harunlar köyündeki kale yıkıntıları, Hursunlu
köyü Taşkınlar yaylasındaki kale ve içindeki şehir harabeleri, Piribeyli
Kasabasının Samıt ve Kapaklı mevkiindeki Pissiya şehri kalıntısı, aynı
yerin Malçıskan mevkiindeki yığma hüyük ve Lahid kalıntıları, yine Karagöz
Ağılı Mevkiindeki kilise ve şehir harabeleri buranın tarihi ve turistik
yerleri olarak tanınmaktadır.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
|
0,050 saniye - 21 queries
|
Happy Birthday |
Doğum Gününüz Kutlu Olsun!:
- cannur: 124 Yaşında
- cannurr: 54 Yaşında
|
üye Puani |
- Rojin: 10 976 Puanlar
- asliyok: 4 432 Puanlar
- HarmanYeli: 4 396 Puanlar
- KizilZora: 2 048 Puanlar
- life23: 1 675 Puanlar
- gokkiz: 1 657 Puanlar
- BirNefes: 1 048 Puanlar
- Erasmus: 984 Puanlar
- -Pozan-: 785 Puanlar
- Siyahinci: 623 Puanlar
|
|