İlkçağ'da Arkhelais adını taşıyan kenti, son Kapadokya kıralı
Arkhelaos'un Garsuara adlı yerleşmeyi geliştirerek kurduğu sanılmaktadır.
Roma İmparatoru Cladius I kente koloni ayrıcalığı tanıdı. Ayrıcalık,
Anadolu'daki birçok önemli yolun kavşak noktasında bulunan kentin daha da
gelişmesine yol açtı. Bizans ile müslüman Araplar arasında birçok kez el
değiştiren şehir Malazgirt Savaşı'nın (1071) ardından Türkler'in
egemenliğine girdi. Kılıç Arslan II (1155-1192), yıkık durumdaki Aksaray'ı
bir İslâm kenti olarak yeniden kurdu, kentin çevresini surla çevirdi,
camii, medrese, çarşı, hamam vb. yaptırdı. Azerbeycan'dan getirdiği din
bilgini, zenaatkâr ve tüccarları kente yerleştirdi. Ticaret yolları
üzerinde bulunan Aksaray, Anadolu Selçuklu Devleti'nin önemli
merkezlerinden biri olarak gelişti. Selçuklu'lardan sonra
Karamanoğulları'nın eline geçti. Bir süre Eretna Beyliği'nin egemenliğinde
kalan kente (1341-1365), Karamanoğulları yeniden egemen oldu. 1396'da
Yıldırım Bayezid tarafından ele geçirildiyse de Timur istilasından sonra
yeniden Karamanoğulları'nın eline geçti. 1467'de Fatih Sultan Mehmet,
Aksaray'ı kesin olarak Osmanlı topraklarına kattı. Aksaray Cumhuriyet
döneminde 1924'te il durumuna getirildi. 1933'te ilçe olarak Niğde'ye
bağlandı. Ancak 1989'da yeniden il oldu
İbn-i Battuta'nın Büyük Dünya
Seyahatnâmesi'nde Aksaray [değiştir]14.yy İbn-i Battuta'nın kaleminden
kayda geçen bilgiler:
Sultan Bedreddin'in yanında çok kısa süre kalarak Aksaray'a hareket ettik.
Burası Bilâd-ı Rûm'un en güzel ve sağlam şehirlerindendir. Her yandan
akarsular ve bağlarla çevrilidir. Şehirden üç kanal geçer ve bunlar evlerin
içinden akar. Şehrin içinde üzüm bahçeleri, bağlar ve bostanlar vardır.
Aksaray'ın koyun yününden üretilen zarif halı ve kilimlerinin dünyada bir
benzeri daha yoktur. Bunlar, Şam, Mısır, Irak, Hindistan, Çin ve diğer Türk
ülkelerine ihraç edilir.
Aksaray, Irak Sultanı'nın idaresi altındadır. Burada Eretna Beğ'in naibi
Şerif Hüseyin'nin zaviyesine indik. Eretna Beğ, Irak hükümdarının Bilâd-ı
Rûm'daki genel valisiydi. Şerif Hüseyin ise Ahiler'den olup, beldede
yoldaşları pekçoktur. Bize son derece ikram ve izzette bulunarak aynen
diğerleri gibi dostça davrandı.
Evliya Çelebi'nin Seyahatnâme'sinde
Aksaray [değiştir]17.yy Evliya Çelebi'nin kaleminden kayda geçen
bilgiler:
Bor kalesinden Aksaray'a gitmemiz
İlk durağımız Ortaköy oldu. Aksaray Sancağı'nda yüzelli akçe payesiyle ayrı
bir kazadır. Geniş ve ürünü bol bir kaza olup bağ, bahçe, cami ve mescidi
olan gelişmiş bir köydür. Bu köye bağlı otuzaltı adet nahiye köyleri
vardır. Buradan kuzey tarafa doğru gidip köylerden geçtik. Bir menzilde
Harvadalı Köyü'ne geldik. Burası da meyvesi bol, verimli, güzel, hanı,
hamamı ve camii olan bir Müslüman köyüdür. Aksaray nahiyeleri
köylerindendir. Buradan da kuzeye doğru giderek Aksaray şehri vardır.
Aksaray
Bu şehrin Şem'un Safâ'nın isteği ile yapıldığını söylerler. Hükümdardan
hükümdara geçtikten sonra Herakl adlı kıralın oğlu Helena'nın elinde iken,
adı geçen kıral, Arap kavminin üzerine sefer açmıştır. Binlerce pis askeri
ile Şam üzerine giderken, Safraz denilen yerde yenilgiye uğramış ve kendisi
de ölmüştür. Yerine, oğlu Mikale kıral olmuştur. Sonra bununda elinden
Melik Mesud'un oğlu İzzeddin Kılıç Arslan 569 tarihinde burayı almıştır.
Fetihten sonra bu şehirde nice büyük evliya oturduklarından, bu şehre
birçok tarihçiler "Sâlihler yeri" demişlerdir.
Aksaray denmesinin sebebe de şudur:
Kılıç Arslan'ın taht merkezi olması dolayısı ile ona büyük bir saray
yaparlar. Saray giriş kapısının sağında ve solunda tunçtan iki adet
heybetli arslan heykeli varmış. Bu saraya bir kötülük yapılmak istense,
yapmak isteyen kişi, bu arslanların ağızlarından saçtığı kıvılcımlardan
helâk olurmuş. Bu saray uzaktan bembeyaz göründüğünden, bulunduğu şehire de
Aksaray demişler. Rumlar bu şehre halen Pegahelna derler.
Şehir, sonra Karamanoğlu Yakub Bey'in eline geçmiş ve O'ndan da Yıldırım
Beyazıt Hân'ın eline geçmiştir. Hâlen Osmanlı Devleti'nin elinde olup, Gâzi
Süleyman Hân kaydı üzere Karaman Eyâleti'nde sancakbeyi merkezidir. Kanun
üzere, yılda beyine yirmi kese gelir olur. Beşyüz askere sahip bir tuğlu
mirlivadır. Alaybeyisi, çeribaşısı ve yüzbaşısı vardır. Kanun üzere
cebeliler ile bin askeri olur. Yüzelli akçelik şerif kazadır. Kadısına
senede beş kese gelir olur. Müftüsü, nakîbi, kethüdâ yeri, yeniçeri
serdârı, kale dizdârı, muhtesibi, şehir subaşısı, âyân ve eşrâfı, saygın
zâtları vardır.
Aksaray Kalesi
Geniş bir alanda, büyük bir ırmak kenarında dört köşeli, taş yapılı, sağlam
yapılı bir kaledir. Tâ şehrin ortasında yapılmıştır. Burç ve kuleleri o
kadar yüksek değildir. Bütün burçları, dişleri ve bedenleri ile mazgal
delikleri, hesaplı olarak düzenlenmiş kuleleri hep birbirine bakar. Kuşatma
sırasında, her kulenin güçlü savaşcıları tüfek ile kuleleri korurlar.
Hisarları tarafında beş kapısı vardır. Küçükkapı batıya bakar. Demirkapı
kıbleye açılır. Keçikapısı da kıbleye doğru açılır. Ereğlikapısı güneye
doğru, Konyakapısı da batı tarafına açılır. Bu kapıların nöbetçileri, vergi
alan muhtesib kimselerdir. Kale içinde isyancılar zamanında buğday saklamak
için ambar yapılmıştır. Cephaneliği yoktur. Ramazan ayında ve başka
şenliklerde atılan büyük topları vardır. Camileri
____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...