çağlarda halcilerin yaşadığı sahada yer alan Bayburt'un bir müddet Roma
İmparatorluğu hakimiyetine girdiği ve bu imparatorluğun ikiye ayrılması
üzerine Doğu Roma toprakları içinde kaldığı bilinmektedir. Bizans
İmparatorluğu teşkilatına göre ülke, bugünkü eyaletlere benzer bir takım
temalara ayrılmıştı. Bayburt Heldia temasına bağlıydı ve bu eyaleti meydana
getiren yedi piskoposluğun dördüncüsünü meydana getiriyordu. İmparator
Justinianus tarafından kalesinin tahkim ve tamir edildiği bilinen Bayburt,
Arap fetihleri sırasında Bagrat sülalesinin hakimiyeti altında
bulunmaktaydı.
Bayburt ve yöresi, Türklerini Anadolu'da ilk yerleştikleri bölgelerdendir.
Tuğrul Bey'in Anadolu seferi (1054) sırasında Bayburt, Çoruh nehri ve
Karadeniz dağlarına (Parhar) uzanan sahalara akınlarda bulunan Selçuklu
kuvvetlerinin hücumlarına maruz kaldı ise de fethedilemedi. Kesin Türk
hakimiyeti Malazgirt zaferi'nden sonra gerçekleşti. Şehir 1072'den 1202'ye
kadar bazen Erzurum yöresinde hüküm süren Saltuklar'ın bazen de
Danişmendiler'in hakimiyetinde kaldı. Bir ara Trabzon imparatoru I.Alexis
Comnen'in kumandanı Theodore Gabras tarafından işgal edildiyse de, kısa
süre sonra yeniden Danişmendli hakimiyetine girdi. (1098) Selçuklular
1202'de Saltuklu Devletine son verince Bayburt'u da ele geçirdiler.
Bayburt'un asıl gelişmesi, Süleyman Şah'ın
kardeşi Erzurum Meliki Mugisuddin Tuğrul Şah ve oğlu Cihan Şah (1020-1230)
döneminde oldu. Tuğrul Şah Bayburt kalesini yeniden inşa ve tahkim ettirdi.
I:Alaeddin Keykubad tarafından Moğollara karşı sınırlar kuvvetlendirilirken
Bayburt da Erzurum ile birlikte Konya'ya bağlandı. 1243 Kösedağ savaşının
ardından Moğolların Anadolu'yu istilası esnasında yapılan anlaşma gereği
Bayburt Selçukluların kontrolünde kaldı. Bu durum 1291'de burada Giyaseddin
Mesud tarafından para bastırılmasından anlaşılmaktadır.
İlhanlılar devrinde Tebriz-Trabzon yolu üzerinde bulunması sebebiyle daha
da gelişen Bayburt, Ceneviz ve Venedik kervanlarının konakladığı bir yerdi.
Moğolistan'a giderken buraya uğrayan Marko Polo şehirde zengin Gümüş
madenlerinin bulunduğunu belirtir. Hatta İlhanlılar buradan yüklü bir vergi
geliri temin ediyorlardı. Bu dönemde Darül Celal adı ile anılan ve iktisadi
bakımdan canlılık kazanan şehir aynı zamanda bir kültür merkezi
durumundaydı. Burada Mahmudiye ve Yakutiye medreseleri kurulmuş, Mevlevilik
gelişme göstermiş, ayrıca ahilik teşkilatı da yayılmıştı.
Son İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han'ın ölümünden sonra (1334)
Bayburt, Eretnaoğulları'nın eline geçti. Zaman zaman Erzincan Beylerinin
hücumlarına uğrayan şehir, bir ara Mutahharten'in idaresine girdi. Fakat
çok geçmeden Kadı Burhaneddin zamanında Akkoyunlu beylerinden Kutlu Bey
oğlu Ahmet Bey'in yardımı ile alındı ve Ahmet Bey'e ikta olarak verildi.
Bir ara Karakoyunluların da eline geçen şehir sonra tekrar Akkoyunluların
eline geçti ve uzun süre öyle kaldı.
Bayburt yöresi 1501'de bir ara Safeviler
tarafından alındı. Bu dönemde Trabzon valisi olan Yavuz tarafından bu
bölgeye akınlar yapıldı (1507). Yavuz tahta çıktıktan sonra da çıktığı İran
seferinde bir kısım kuvvetlerini Bayburt üzerine gönderdi. Ekim 1514'te
Bayburt Şah İsmail'in elinden alındı. Bundan sonra Bayburt Erzincan ile
birlikte Trabzon Beyi Bıyıklı Mehmet Paşa'ya verildi ve Sancak merkezi ilan
edildi.
Kanuni'nin İran seferi sırasında önemi daha da artan Bayburt kalesi 1541'de
esaslı bir tamir gördü. 1553'te Şah Tahmasb'ın akınlarına şahit olunduysa
da, bundan sonra XIX. Yüzyıla kadar önemli bir olay yaşanmadı. 1828-1829
Osmanlı-Rus savaşı esnasında Rus birliklerinin işgaline uğradı. 1878 ve
1916'da Ruslar tarafından yeniden işgal edilen Bayburt bu işgaller
sırasında önemli oranda tahrip edildi.
1927'ye kadar Erzurum'a bağlı olan Bayburt bu tarihte Gümüşhane'ye
bağlandı. 21.06.1989 tarihinde 3578 sayılı yasa ile il statüsüne
kavuştu.
____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...