Ağrı - Ağrı Dağı
Türkiyenin en büyük dağı olan Ağrı Dağı jeolojik konumu ve Büyük Tufandan
sonra Nuhun gemisine ev sahipliği yapması dolayısıyla efsanevi özelliği
olan bir dağdır. Kutsal kitaplarda da adı geçen Ağrı Dağının farklı
dillerde bir çok ismi vardır. Başlıcaları, Ararat, Kuh - i Nuh, Cebel ül
Haristir.
Marco Polonun hiç bir zaman çıkılamayacak dediği Dağa ilk tırmanışı,
kayıtlara göre 9 Ekim 1829 yılında Prof. Frederik Von Parat tarafından
gerçekleştirildi. İkinci kış tırmanışı ise ilk tırmanıştan çok sonra 21
Şubat 1970 de Dağcılık Federasyonu eski başkanlarından Dr. Bozkurt Ergör
tarafından gerçekleştirildi. 1980li yıllarda binlerce dağcı Ağrı Dağını
ziyaret etti. Ağrıya tırmanışa 1990 yılında yasaklandı.1998 de Dağcılık
Federasyonunun bir grup dağcıya izin vermesiyle bu yasak kaldırıldı.
Türkiyenin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı (5165 m.) eskiden beri
bilginlerin, dağcıların, serüvencilerin ilgisini çekmiş ve birçok hikaye,
türkü ve efsaneye konu olmuştur.
İncil ve Tevratta da adı geçen dağa, turizm açısından önemli bir konum
kazandıran yaygın inanca göre; Nuh Peygamber zamanında yeryüzünü kötülükler
kaplamıştır. İnsanlara bir ders vermek amacı ile Tanrı, Nuha bir gemi
yapmasını emreder. 300 arşın boyunda, 50 arşın genişliğinde ve 30 arşın
yüksekliğinde yapılacak gemiye, Nuh Peygamber, eşi, oğulları, oğullarının
eşleri ile birlikte yeryüzünde bulunan bütün canlı türlerinden 7 erkek, 7
dişi, sürüngenlerden 2 erkek, 2 dişi, yeterli yiyecek de alarak binecektir.
Nuh Peygamber, Tanrının emri doğrultusunda gemiyi yapar ve canlılarla
beraber gemiye girer. 7 gün sonra 40 gün 40 gece süren tufan sonucunda
gemidekilerin dışında kalan tüm canlılar yok olur. Suların çekilmesi ile
gemi, Ağrı Dağına oturur ve içindeki canlılar sevinçle gemiden ayrılarak
yeryüzüne dağılır. Bu; yönüyle dini açıdan çok özel olan dağ, düz bir
arazide aniden yeryüzünden göğe doğru yükselen heybetli görünümü, yazın
bile karlı dorukları, bitki örtüsü ve barındırdığı hayvan türleri ile
etkileyicidir.
Nuhun Gemisinin İzi
Türkiye-İran transit yoluna 3.5 km. uzaklıkta, Ağrı Dağının güneyinde
Telçeker ile Meşar köyleri arasında yer alan doğal bir anıttır. Bu anıt
gemiye benzer bir siluettedir. Başta Amerikalı araştırmacı James Irwin
olmak üzere birçok araştırmacı büyük tufandan sonra Nuhun gemisinin buraya
oturduğu yönündeki iddiaları araştırmak üzere kutsal geminin kalıntılarını
bulmak için 1983 yılından itibaren çalışmalara girişmişlerdir. Kültür
Bakanlığı gemi kütlesine benzeyen bu jeomorfolojik yapının Korunması
Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı özelliği taşıması münasebetiyle 1987de 3657
sayılı kararı ile burayı doğal SİT alanı ilan etmiştir.
Meteor Çukuru
Alaskadaki meteor çukurundan sonra dünyanın 2. büyük göktaşı çukurudur.
Gürbulak Hudut Kapısı ile Sarıçavuş köyü arasında, İran sınırına 2 km.
kadar mesafededir. 70-80 yıl önce düşen bir Göktaşı tarafından oluşturulan
meteor çukuru 35 m. genişliğinde ve 60 m. derinliğindedir.
Müzeler
Ağrı İshak Paşa Sarayı
Mağaralar
Buz Mağarası: Küçük Ağrı Dağı eteğinin bittiği düzlükte
bulunmaktadır. Doğubayazıt-Gürbulak transit yolunda Hallaç köyü yolu
sapağına 3 km. mesafededir. Örneğine çok az rastlanılabilecek doğal bir
anıt durumundaki mağara toprağın 15-20 m. derinliğinde yer almakta olup 100
m. uzunluğa ve 50 m. genişliğe sahiptir. Mağara içinde insan büyüklüğünde
buzdan dikitler yer almakta ve bu dikitler ışık altında farklı renklere
bürünmektedir.
Meya Mağaraları: Diyadine 15 km. uzaklıkta bulunan, kayaların insan
eliyle oyularak barınma, ibadet ve diğer yaşamsal faaliyetlerin
gerçekleştirilmesi amacına yönelik olarak yapılmış mağaralardır. Eski bir
yerleşim merkezi olan bu mağaralar bütün olarak ele alındığında adeta bir
anıt kent niteliğinde olup, değişik inanç ve kültürlerin izlerini
taşımaktadırlar. Oldukça geniş olan mağaralarda kilise ve mezar kalıntıları
ve su kanalı bulunmaktadır. Tokluca Kalesinden yer altına inen merdivenler
aracılığı ile bu mağaranın bağlantısı olduğu düşünülmektedir.
Kaleler
Tokluca Kalesi: Diyadin ilçesine 19 km. mesafede bulunan Tokluca
köyünün hemen arkasındaki tepe üzerinde bulunmaktadır. 100-150 m.
uzunluğunda bütün bir kaya kütlesi gibi duran kale 2 m. uzunluk ve
genişliğindeki taşlardan yapılmıştır. Kalenin üstünde yer alan 3 m.
genişliğindeki bir giriş deliğinden 30 basamaklı merdivenle kale içindeki
sahanlığa inilmektedir. Bu sahanlıktan üç ayrı yeraltı tüneline açılan
giriş kapıları ve merdivenler bulunmaktadır. Bu tünellerden birine 70
basamaklı, diğerine de 350 basamaklı merdivenle inilmekte olup bu
tünellerin Meya Mağaralarına ulaşmakta kullanıldığı tahmin edilmektedir.
Kan Kalesi: Tutak ilçesinin 15 km. batısında eski adıyla Kalekule
denilen Dönertaş köyü yakınlarında bulunmaktadır. Hangi tarihte ve kimler
tarafından yaptırıldığı bilinmeyen kale Kale-i Hum adıyla da bilinmektedir.
Doğubayazıt Kalesi: Eski Beyazıtın kuzey doğusundaki Belleburç
denilen yerde, kayalar üzerinde, Doğubayazıtın 5 km. doğusundadır. Kaledeki
Urartu mezarları ve antik çağlara ait kalıntılar, buranın antik kent
olduğunu göstermektedir. Kaleyi inşa edenler ya da yapım tarihi ile ilgili
bir bilgi bulunmamaktadır.
Diyadin Kalesi: Diyadin ilçe merkezinde Murat Nehri kıyısındaki
kayalıklarda kurulmuş olan kale, Evliya Çelebinin Seyahatnamesine göre
Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasanın oğlu Ziyaüddin tarafından yaptırılmıştır.
Gerçekte ise, kullanılan malzemeler ve yapılış tarzı, Urartular tarafından
inşa edildiğini göstermektedir. Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Osmanlılar
döneminde onarım görmüştür.
Havaran Kalesi: Hamur ilçe merkezinde bulunmaktadır. Hamur Deresinin
üzerindeki kayalıklara kurulmuştur. Dereden yüksekliği 100 m. civarındadır.
Selçuklu dönemine ait olan kale içinde cami, kalebeyi konağı, deve hanları
ile kaleden 400 m. uzaklıkta ve kaleden daha yüksek bir tepe üzerinde
gözetleme kulesi bulunmaktadır.
Şoşik Kalesi: Hamur ilçesine 35 km. uzaklıkta bulunan Karlıca
köyündeki sarp kayalıklar üzerine kurulmuş bir kaledir. Kalenin ne zaman ve
kimler tarafından yaptırıldığı kesin olarak bilinmemekle beraber Evliya
Çelebinin Seyahatnamesinde kaleden Azerbaycan Hükümdarı Ziyaüddin
tarafından yaptırılmıştır şeklinde bahsedilmektedir. Kale içerisinde
ibadethane, hamam, gözetleme kulesi, zindanlar ile su kulesi bulunmaktadır.
Kale Karakoyunlular zamanında tamir görmüştür.
Kız Kalesi: Şoşik Kalesinin 2 km. doğusundaki bir tepe üstünde yer
alan kalenin Şoşik kalebeyinin kızı için yaptırıldığı rivayet edilmektedir.
Küpkıran (Harabe Göl) Kalesi: Ağrı il merkezinin 20 km. doğusunda
yer alan Yukarı Küpkıran köyü ile Harabegöl köyü arasında bulunmaktadır.
Büyük kesme taşlardan yapılmış mazgallı bir kaledir. Eski ve önemli bir
yerleşim yeri olan Harabegöl köyünün depremler ve toprak kaymaları
sonucunda batmasıyla oluşan çukura zamanla su dolması nedeniyle köyün
yakınında bulanan kaleye bu ad verilmiştir.
Toprakkale: Eleşkirt ilçesinin 14 km. doğusunda Toprakkale köyünde
bulunmaktadır. Urartulara ait olan kalenin tapınak ve yerleşim yerleri
tamamen yok olmuş, günümüze ancak burç ve duvar kalıntıları kalmıştır.
Anzavur Kalesi: Patnos ilçesinin 2 km. kuzey batısındaki Anzavur
Tepesinde bulunan kale, Urartu medeniyetine ait olup M.Ö. 8. yüzyılda
yapılmıştır. Kalenin duvarları Urartu Kralı Menua, tapınak kısmı ise
İşpuini tarafından inşa ettirilmiştir.
Cami, Kümbet ve Kiliseler
Beyazıt Eski Camisi (Cami-i Gevher Digar): Beyazıt Kalesinin güney
eteğinde Birinci Selim tarafından yaptırıldığı kabul edilen camidir.
Caminin yer aldığı vadi yamacı düzeltilerek duvar örülmek suretiyle düz bir
platform oluşturulmuş ve üzerine bina inşa edilmiştir. Kesme taştan inşa
edilen cami 15x15 m. boyutlarında kare planlı ve tek kubbelidir. Yapıda
kahverengi, sarı ve beyaz renkte taşlar karışık bir biçimde kullanılmıştır.
Caminin giriş kapısı, beden duvarları, mihrabı, son cemaat yeri duvar
payları, kubbeye geçiş sistemleri duvarlardaki kemerler, pencereler ve
minare estetik bir sadelikte yapılmıştır.
Toprakkale Camisi: Toprakkale köyünde 1684 tarihinde Mirza Bin Adbi
Paşanın yaptırdığı camidir. Höyüğün güney yamacındadır.
Sürmeli Mehmet Paşa Türbesi: Hamur ilçesi merkezinde olup, Osmanlı
döneminde inşa edilmiştir. Beyaz, yumuşak taştan yapılan kümbetin
duvarlarında iki sıralı kırmızı taştan kuşak mevcuttur.
Üç Kümbetler: Üç kümbetlerden birisi Patnos ilçesine 2 km. mesafede
olan Ziyaret, ikincisi Süphan Dağı eteğindeki Taşkıran, üçüncüsü de Dedeli
bucağının Acım köyündedir.
Hamur Kümbeti: Hamur ilçe merkezinin kuzeydoğusunda, Ağrı-Van yoluna
300 m. uzaklıktadır. Selçuklu kümbetlerinden ayrı bir mimari tarzda, altı
(gövde kısmı) dikdörtgen, üstü balık sırtı biçimindedir. Kümbetin 18.
yüzyılda İshak Paşanın torunlarından İbrahim Paşa tarafından yapıldığı
söylenmektedir.
Karagöz Kilisesi: Tutak ilçesinin 26 km. batısındaki Dayıpınarı köyü
yakınında kayalar oyulmak suretiyle yapılmış bir yeraltı kilisesidir.
Üç Kilise: E-23 karayolunun hemen güneyinde olan Taşlıcay ilçe
merkezine 18 km. uzaklıktaki Taşteker köyündedir.
Termal Merkezler
Termal merkezler yönünden oldukça zengin olan Ağrının Diyadin ilçesinde
Yılanlı, Davut ve Köprü kaplıcaları bulunmaktadır. Suları romatizma ve deri
hastalıklarına iyi gelmektedir. İlçenin girişinde 3 yıldızlı bir termal
otel bulunmaktadır.
Dambat Çermiği ve Maden Suyu: Ağrıya 5 km. uzaklıktaki Yolluyazı
(Dambat) köyünde, Murat Nehrinin kıyısındadır. Yerden fışkıran su
kükürtlüdür. Yara, çıban, sivilce gibi deri hastalıkları ve romatizma için
şifalıdır.
Diyadin Kaplıcaları: Diyadin ilçesinin 5 km. güneyindedir. Köprü,
Yılanlı ve Davut adlarını alan üç sıcak su kaynağından oluşmaktadır. Deri
hastalıkları ile enfeksiyonlara bağlı romatizmal hastalıklara iyi geldiği
bilinmektedir. Kaplıcalar Diyadinin 7 km. güneyindedir. Sezon süresince
devamlı dolmuş seferleri yapılan kaplıcalarda 150 yatak kapasiteli turistik
bir otel bulunmaktadır.
Kuş Gözlem Alanı
Sarısu Ovası
Doğubeyazıt Sazlığı
YEMEKLERİMİZ
Ağrı yöresinde hayvancılığın büyük çapta olması nedeniyle hayvan ürünleri
büyük miktarda kullanılmaktadır. Ağrı zengin bir mutfak kültürüne sahiptir.
Saç kavurma en meşhur yemeğidir. Gosteberg buğulama, Abdigör köftesi,
Hengel, haşıl, erişte, kuymak, kete, bişi, erdek, hasude, bulgur pilavı,
yalancı köfte, ekmek aşı,lalanga, ayran aşı, halise,çiriş ketesi, murtuğa
ve ağızyakan ve deveci çorbası gibi yöreye özgü yemekleri vardır.
Olursa yolunuz düşerse
İshak Paşa Sarayını görmeden,
Dağcılar için, Türkiye ve Avrupanın en yüksek dağı olan Ağrı Dağına
çıkmadan, (izin almayı unutmayın)
Abdigör Köftesini tatmadan,
Kış ayları için bir kaç çift tiftik eldiven ve çorap almadan ...
Dönmeyin
Alıntı: |
İnternet, Ana Britannica |