|
Site kurucusu Cevaplar: 987 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 19/2/2009 Saat 15:21 |
|
|
Doğum tarihi : 15 Haziran 1925
Doğum yeri : Izmir Menemen
Ölüm tarihi :10 Ekim 2005
Ölüm Yeri :Istanbül
Mesleği
Şair,
Romancı,
Denemeci,
Gazeteci,
Eleştirmen,
Aydın
İlk Gençlik Yılları
15 Haziran 1925'te Menemen'de doğdu. Kardeşi, oyuncu Çolpan İlhan'dır. İlk
ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir'de, kalanını ise babasının
mesleği dolayısıyla gittikleri farklı bölgelerde tamamladı. İzmir Atatürk
Lisesi birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet
şiirleriyle yakalanmasıyla 1941 Şubat'ında, 16 yaşındayken tutuklandı ve
okuldan uzaklaştırıldı. Üç hafta gözaltında kaldı, iki ay hapis yattı.
Türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim
hayatına ara vermek zorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma
hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi'ne yazıldı. Lise son
sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanı'nda
Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle pek çok ünlü şairi geride bırakarak ikincilik
ödülünü aldı. 1946'ta mezun oldu. İstanbul Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu.
Üniversite hayatının başarılı geçen yıllarında Yığın ve Gün gibi dergilerde
ilk şiirleri yayımlanmaya başladı. Hukuk Fakültesi’ndeki yüksek
öğrenimini yarıda bıraktı. 1948'de ilk şiir kitabı Duvar'ı kendi
imkânlarıyla çıkardı.
Paris Yılları
1948 yılında, üniversite ikinci sınıftayken Nâzım Hikmet'i kurtarma
hareketine katılmak üzere ilk kez Paris'e gitti. Bu harekette aktif rol
oynadı. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri daha
sonraki eserlerinde yer alan birçok karakter ve olaya temel oluşturmuştur.
Türkiye'ye geri dönüşünde başı sık sık polisle derde girdi. Sansaryan
Han'daki sorgulamalar ölüm, tehlike, gerilim temalarının işlendiği
eserlerinde önemli rol oynamıştır. Bir kaç kez gözaltına alındı.
İstanbul - Paris - İzmir Üçgeni
1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı kovuşturmaya
uğrayınca Paris'e tekrar gitti. Fransa'daki bu dönem, Attilâ İlhan'ın
Fransızcayı ve Marksizmi öğrendiği yıllardır. 1950'li yılları İstanbul -
İzmir - Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini
yavaş yavaş Türkiye çapında duyurmaya başladı. Yurda döndükten sonra, Hukuk
Fakültesi'ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla
beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi, yine bu
dönemde, 1953'te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başlar.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Site kurucusu Cevaplar: 987 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 19/2/2009 Saat 15:22 |
|
|
Sanatta Çok Yönlülük
1957'de gittiği Erzincan'da askerliğini yaptıktan sonra,
tekrar İstanbul'a dönüş yapan Attila İlhan sinema
çalışmalarına ağırlık verdi. Onbeşe
yakın senaryoya Ali Kaptanoğlu adıyla imza attı.
Sinemada aradığını bulamayınca, 1960'ta Paris'e
geri döndü. Sosyalizmin geldiği aşamaları ve
televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının
ölmesiyle birlikte yazarın İzmir dönemini
başlattı. Sekiz yıl İzmir'de kaldığı
dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin
başyazarlığını ve genel yayın
yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda,
şiir kitabı olarak Yasak Sevişmek ve Aynanın
İçindekiler dizisinden Bıçağın Ucu
yayımlandı. 1968'de evlendi, 15 yıl evli kaldı.
İstanbul'a Dönüş
1973'te Bilgi Yayınevi'nin
danışmanlığını üstlenerek Ankara'ya
taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak'ı
Ankara'da yazdı. 1981'e kadar Ankara'da kalan yazar Fena Halde Leman
adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul'a
yerleşi. İstanbul'da gazetecilik serüveni Milliyet (2 Mart
1982 - 15 Kasım 1987) ve Gelişim Yayınları ile devam
etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attila İlhan,
1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam
etti. 1996 yılından 2005 yılına kadar köşe
yazılarını Cumhuriyet gazetesi'nde sürdürdü.
1970'lerde Türkiye'de televizyon yayınlarının
başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber
Attila İlhan da senaryo yazmaya geri dönüş yaptı.
Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar ve
Yarın Artık Bugündür halk tarafından
beğeniyle izlenilen diziler oldu.
İlk romanı Sokaktaki Adam yayımlandığında 10
roman yazmışı. Bunlar hiç gün
ışığına çıkmadı. Attila İlhan
bunun sebebini bir söyleşide şöyle
açıklıyor: "... birçok roman yazdım daha
önceden. Ama neden yayınlamadım? Çok akıllıca
bir sebebi vardı. Çünkü biliyorum ki yazarlar ilk
romanlarında kendilerini anlatırlar. O da romancılık
değildir. Günlük tutmaktır." (Düşün,
Haziran 1996).
Roman serüvenine başladığında döneminin
diğer yazarları daha çok yerel ve kırsal olayları,
kişileri işlerken Attila İlhan şehir insanını
Türkiye'nin yakın dönem tarihini siyasal, ekonomik ve sosyal
yanlarıyla ele alan bir yapı içerisinde işliyordu.
Sadece İstanbul, İzmir gibi Türkiye'nin büyük
şehirlerini, işlediği dönemin yaşam
tarzını, ekonomik ve sosyal sorunlarını
kahramanlarının gözüyle yansıtmakla yetinmiyor;
aynı zamanda, batı kültürünün Türkiye'ye
ne şekilde yansıdığını, olumlu ve olumsuz
etkilerini, çizdiği karakterlerle ve Avrupa'daki şehirlerle
örtüşen bir yapı içerisinde irdeliyordu.
Hazırlık ve Arayış Dönemi
[değişir]Romanda 'hazırlık ve arayış
dönemi' diye nitelendirilebilecek dönemde,
yayımladığı Sokaktaki Adam ve Zenciler Birbirine
Benzemez'de yazarın Paris'te yaşadığı yıllara
ait deneyimlerinin ve gözlemlerinin karakterlere
yansıdığı görülür.
Yazıldığı yıllarda Türkiye'deki
batılılaşma uğruna toplumdan kopan kişilerin
bocalamaları Sokaktaki Adam'da ele alınırken, Zenciler
Birbirine Benzemez'de Avrupa'da komünist ve anti-komünist
mültecilerle karşılaşan, hayal
kırıklığına uğramış bir devrimci
anlatılır. Her bölümün farklı bir karakterin
ağzından aktarıldığı Sokaktaki Adam, Attila
İlhan'ın edebiyatımıza getirdiği yeni bir
söylem olarak alınabilir. Daha sonraki romanlarında da
görüleceği gibi, diyalektik bir yaklaşımla
işlenen olaylarda kahramanlar güçlü ve zayıf
yanlarıyla okura ulaşır; birbirlerini suçlamaz ve
okuyucuda önyargı oluşurmazlar. Attila İlhan, Zenciler
Birbirine Benzemez için bakın neler diyor:" Kitap 'soğuk
savaş'ın en belalı döneminde yazıldı,
yayınlandı. Çok ikircikli bir sorunu
tartışıyordum. Romanın kahramanı,
İstanbul'daki ve Paris'teki 'solcu' çevrelerle
düşüp kalkıyor, bunlarla ilişkilerini ve
tartışmalarını anlatıyordu, her şeyi
olduğu gibi yazmak, romanın yayımlanmasından
vazgeçmekle eşitti. Bu bakımdan, içeriğine hafif
flu bir hava verdim."
Romanın dilinin farklılığını ise
yazıldığı dönem içerisinde yoğun
Fransızca çalışmasına bağlayan yazar,
bazı cümleleri Fransızca düşünüp
Türkçe yazmışı
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Site kurucusu Cevaplar: 987 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 19/2/2009 Saat 15:22 |
|
|
Olgunluk Dönemi
Yazarın "olgunluk dönemi" diye tanımlanabilecek edebiyat
süreci Kurtlar Sofrası ile başlar. Sokaktaki Adam'da ne
istediğini değil, ne istemediğini bilen biri
anlatılırken; Zenciler Birbirine Benzemez'de Mehmed-Ali
istedikleri ile istemedikleri arasında mütereddit bir karakteri
yansıtmaktadır. Oysa Kurtlar Sofrası'nda Mahmud ne
istediğini çok iyi bilen bir karakteri çizer. Bu
üç romanıyla Attila İlhan Türk aydınına
farklı açılardan bakar, fikirlerini diyalektik-materyalist
bir sentez içinde derleyerek Türkiye için bir sentez
önerir- ki sonradan yazdığı beş kitaplık
Aynanın İçindekiler serisi de bu zemine oturmuşur-.
Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Yaraya Tuz Basmak,
Dersaadet'te Sabah Ezanları ve O Karanlıkta Biz bu seriyi
oluşuran romanlar. Her romanda yer alan karakterler, Türkiye'nin
tarihinde köşebaşlarını oluşurmuş
dönemlere ayna tutan aydınlardır. Tarihi olaylar, politik ve
sosyal dengelerle ele alınır. Birbirleriyle
bağlantısı olan karakterlerden herbiri bir romanda ön
plana çıkar ve olaylar onun gözlemleriyle
aktarılır. Bu serinin bütünü irdelendiğinde
yine, yazarın Türk aydınına yakın tarihimize bir
bakma şansı tanıdığını ve kendi
toplumcu-gerçekçi bakış açısıyla
önergeler sunduğu görülür.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Site kurucusu Cevaplar: 987 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 19/2/2009 Saat 15:22 |
|
|
Politik Araşırma ve Düşünceleri
Attila İlhan, vefatından önceki son yıllarını
tarih araşırmalarına vermişi. Kendisine,
Atatürk'ün eşsiz bulduğu dehasını herkesle
paylaşma misyonunu edinmiş, Türkiye'nin yakın tarihi
hakkında düşündüklerini çoğunlukla
belgelere dayandırarak televizyon ekranından topluma seslenme
gereği duymuşu. Milli Mücadele yıllarının
hangi şartlarda kazanıldığından ve o dönemin
olağanüstü ruh halinden devamlı bahseder,
Türkiye'nin olası bir Avrupa Birliği (AB)
üyeliğinde egemenliğini AB Devletleri ile paylaşacak
olmasına ise şiddetle karşı çıkardı.
Batılı devletlerin dostları değil, sadece
çıkarları olabileceğini söyler, onların
sömürgecilik anlayışlarını hemen her
platformda tarih ve belgeleri ile vererek eleşirmekten
çekinmezdi. Osmanlı İmparatorluğu'nun
dağılmasına giden süreçte Tanzimat
Fermanı'nın çok büyük bir darbe olduğunu
düşünür, bu tarihten sonra Osmanlı'nın
çözülmesinin hızlandığını
söylerdi. Mustafa Kemal'in bilgisi, dehası,
yaptığı hareketlerde toplumu hep arkasına alması
(teşkilatçılığı
ve yaptığı devrimlere olan hayranlığını
her platformda vurgulayan Attila İlhan; onun, yaptığı
devrimlerde Fransa'yı örnek almasına rağmen Avrupa
devletleri ile kurduğu mesafeli ilişkileri her zaman
övmekten geri durmadı. Gazi'nin ölümünden sonra
İsmet İnönü'nün batı yanlısı
kararlarını ise her zaman eleşirdi. Günümüz
aydınlarının çoğunun batı yanlı
duruşları olduğunu söyleyip onları halkı
tanımamakla eleşirir, eski halkla bütünleşmiş
ve millet çıkarları için hareket eden aydın
tiplerinin artık yok olma aşamasına geldiğini
söylerdi. üniversite öğrencilerince yapılan
eylemlerin bir hedefe varamayacağını, çünkü
öğrencilerin iktisadii üretimde rol
almadıklarını söyler, Fransız Devrimi'nin
işçi sınıfı tarafından
yapıldığından dem vururdu. Türkiye'de
işçi sınıfını temsil eden bir siyasi partinin
bulunmadığını, bunun gerçek demokrasinin
önünde engel olduğunu söyler ama böyle bir
partinin bir gün kurulacağını
düşünürdü. Halka rağmen yapılacak olan
hiçbir şeyin uzun süreli olamayacağını ise
her zaman tekrarlamaktan geri durmadı. Anlattığı veya
yazdığı olaylara hakim olması, kimsenin
kişiliğine saldırmamaya özen göstermesi, onun, her
kesimden insan tarafından takdir kazanmasını
sağlamışır. ____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Site kurucusu Cevaplar: 987 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 19/2/2009 Saat 15:23 |
|
|
Ölümü
Attila İlhan ilk kalp krizini 1985 yılında geçirdi. Bu
tarihten sonra kardiyolojik sorunları devam eden İlhan'ın
2004'ten itibaren sağlık durumu daha da bozuldu. 10 Ekim 2005'te
İstanbul'daki evinde geçirdiği ikinci kalp krizi sonucu
hayata veda ettiğinde 81 yaşındaydı.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
|
|
Happy Birthday |
Bugün hiçbir kullanıcımızın doğumgünü yok! |
üye Puani |
- Rojin: 10 976 Puanlar
- asliyok: 4 432 Puanlar
- HarmanYeli: 4 396 Puanlar
- KizilZora: 2 048 Puanlar
- life23: 1 675 Puanlar
- gokkiz: 1 657 Puanlar
- BirNefes: 1 048 Puanlar
- Erasmus: 984 Puanlar
- -Pozan-: 785 Puanlar
- Siyahinci: 623 Puanlar
|
|