Bence68
Site kurucusu
TüRKü ve HOYRATLARININ HİKaYESİ
İnsanlar; acı ve tatlı günlerini, yoksulluğunu,
çektiği ıstırapları, ezilmişliğini,
isyanını, yiğitliğini, türkülere, uzun
havalara dökmüşür. Bu nedenle sizi duygulandıran,
içinizi kor gibi yakan hemen her türkünün
acıklı bir öyküsü vardır. Bestekarı bir
olay karşısında diliyle ifade edemediği duyguları
türkülere hoyratlara dökmüşür.
Fırtınalı bir hayat yaşayan Mukim Tahir de zenginlikten
fakirliğe düşmüş, istemediği olaylara
karışmış, mahpusa düşmüş,
hanımını kaybetmiş, maddi sıkıntı ve
çaresizlik nedeniyle gurbete çıkmış ve gurbette
memleket hasreti ile ölmüşür. Bu acı ve
ıstıraplar Mukim Tahir’in ağzından
türkülere hoyratlara dökülmüşür.
---------------------------------------------------------------------------
-----
“Kapuyu çalan kimdir“ türküsünün
hikayesi
Bu türkünün hazin bir hikayesi vardır. Amansız bir
hastalıktan ölen hanımının üstüne
söylediği bu türkünün hikayesi şöyle
anlatılmaktadır.
Mukim Tahir, ustalığı ve sesinin güzelliği,
hoş sohbeti nedeniyle Urfa müzik meclislerinin aranılan
kişisiydi. Bu nedenle hemen her gece ayrı bir müzik
meclisine çağrılırdı. O geniş arazileri olan
varlıklı biriydi. Bu nedenle her gece ayrı bir mecliste
müzik meşkine katılır sabahlara kadar eğlenirdi.
Mukim Tahir’in hizmetlerini gören bir azabı da vardı.
Her gittiği yere azabını da birlikte götürür,
azabı kendisine çok hürmet ederdi.
Mukim Tahir’in hanımı uzun zamandan beri hastaydı.
İnce hastalığa yakalanmışı. Tahir, müzik
meclisleri, günler süren dağ yatıları nedeniyle
evini ve hanımını uzun zamandır ihmal etmekteydi.
İlgisizlik nedeniyle hanımının hastalığı
da gün be gün artmaktaydı.
Bu minval üzere günler günleri kovalarken Mukim Tahir ve
azabının bulunduğu bir müzik meclisinde, azabına,
evden, Tahir’in hanımının
ağırlaşığı haberi gelir. Azabı bu habere
çok üzülür, birşeyden haberi olmayan Mukim
Tahir’e biraz sertçe “üstad kalk eve
gideceğiz“ der. Bunu duyan Tahir hayretler içinde
azabının yüzüne bakar. Çünkü o güne
kadar değil böyle bir laf söylemek, azabı kendisine
karşı konuşmaya bile çekinirmiş.
Azabının böyle söylemesinden kötü
birşeyler olduğunu sezer. Azabının bu münasebetsiz
sözleriyle mecliste bozulmuş olmasına rağmen,
azabını azarlamaz ve izin isteyerek meclisten ayrılır.
Eve kadar azabı ile hiç konuşmaz. Eve geldiklerinde Mukim
Tahir sertçe kapıya bir-iki vurur. İçerden iniltili bir
şekilde “Kapıyı çalan kimdir, aç bakım
gelen kimdir, yaram derine düşü, belki gelen hekimdir“
diyen hanımının sesini duyar. Mukim Tahir o zaman
hanımının çok hasta olduğunu anlar. Kendisini
meclisten kaldıran azabına teşekkür ederek içeriye
girer. Hanımın yanına oturur. Hanımı çok
hastadır ve ölüm döşeğindedir. Birkaç
gün hanımının yanında kalsa da, hanımı
bir müddet sonra vefat eder. Hanımının
ölümü kendisini yıkar. Hanımıyla yeteri kadar
ilgilenmediği için kahrolur, fakat iş işen
geçmişir. Hanımının, yatağında inlerken,
söylediği sözler Tahir’e çok tesir eder. Onu
duygulandırır. Ve dilinden
“Kapıyı çalan kimdir / aç bakım gelen kimdir
/ yaram derine düşü / belki gelen hekimdir“
türküsünün ezgileri dökülmeye başlar.
---------------------------------------------------------------------------
-----
“Kırmızı kurdela“ isimli
türkünün hikayesi
Mukim Tahir devrinin en ünlü sanatçısıdır.
ünü Urfa sınırlarını
aşmışır. Çevresinde sevilen ve sayılan
biridir. Kendisine yapılan yanlışlığı kabul
etmeyen, gururuna düşkün ve asabi mizaçlı,
çağrıldığı her yere gitmeyen ve gittiği
yerde de çok hürmet gören biridir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Mukim Tahir bir gün program yapmak üzere Ankara Radyosu’na
davet edilir. Gabardin şalvar, kırkdüğme yelek gibi
mahalli kıyafetler giymişir. Tahir’in kaytan
bıyıkları da dikkat çekicidir. Elinde sazı ile
Ankara Radyoevi’ne girerken, orada görevli modern giyimli bir
bayan Mukim Tahir’in şalvarına ve kaytan
bıyıklarına bakarak alaylı bir şekilde
gülümser. Bu davranış Mukim Tahir’in
canını sıkar. Stüdyoya girerken bayandan
adını sorar. Bayan, adının “Emine“
olduğunu söyleyince Mukim Tahir;
Kırmızı kurdele
Kör olasın Emine
Endim derelerine
Bilmem nerelerine
Kaytan bıyıklarımı
Sürem nerelerine
türküsünü hemen orada irticalen söyler.
Türkü bitince kendisi ile alay eden bayan, hatasını
anlar ve üstadın elini öperek, özür diler. Mukim
Tahir bu olay karşısında irticalen bestelediği
“Kırmızı kurdele“ türküsünü
daha sonra plağa okumuşur.
“Yar içerden” hoyratının hikayesi
Mukim Tahir çok güzel sesi olduğu, çok iyi de
bağlama çaldığı için, müziğe
meraklı Urfalılar onu hemen her gece bir meclise davet ederler.
Kendisi de müziğe çok meraklı olduğu için
davetleri kabul eder. Sıra gecelerine, asbap geceleri, dağ
yatıları ve bağ evlerindeki müzik alemlerine sık
sık katılır. Gittiği yerlerden çoğu kez
gecenin geç vaktinde alkollü olarak eve döner. Her gece
müzik alemlerine katılması, gecenin geç vakitlerinde
eve gelmesi, bazen günlerce eve gelmemesi, alkol kullanması
kendisine maddi olarak çok şey kaybettirir ama bir
türlü bu alışkanlığından vazgeçmez.
Severek evlenmişir, hanımı kendisini, kendisi de
hanımını çok sevmektedir ama hanımı,
kocasının her gece geç gelmesinden çok
şikayetçidir. Kocasını sevdiği için
“kaderimdir” der çeker.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Günler günleri kovalayıp, kocasının her gece bu
halde gelmesi, evini ihmal etmesi, hanımını çileden
çıkarır, canına tak eder. “Artık yeter, daha
dayanamayacağım, bu gece de eve geç gelse onu içeriye
almayacağım” der ve kocasını beklemeye
başlar. Hanımı için gece, bitmek tükenmek bilmez.
Nihayet sabaha karşı bir elinde sazı, kafası
çakırkeyf olan Mukim Tahir eve gelir. Kapıyı
çalar. Mevsimlerden kışır, sabaha karşı
olduğundan hava çok soğuktur, ayaz vardır. Rüzgar
insanın yüzünü tırmalamaktadır. Tahir,
kendini bir an önce eve atmak için kapının
tokmağını birkaç kez üst üste vurur.
Hanımı zaten gece boyunca uyumamışır. Daha ilk
kapı çaldığında duymuşur, ama
kapının ardında bekler, hiç ses çıkarmaz.
Soğuktan titremeye başlayan kocası hem kapıyı
vurup hem de “kapıyı aç” diye
bağırınca, hanımı kapının ardından
ses verir “Her gece bu saatlerde geliyorsun, yeter artık senden
çektiğim, seni içeri almayacağım” der.
Kocası “Hava çok soğuk, aç kız” dese
de hanımı kararlıdır.
“Açmayacağım” der. Mukim Tahir, dil döker
yalvarır, ama nafile. Tahir, hanımının gerçekten
kapıyı açmayacağını anlayınca,
kapının karşısındaki duvara sırtını
verir, yüzü kapıya gelecek şekilde yere oturur.
Hatasını telafi etmek için sazının tellerine
yavaş yavaş dokunur, ardından elini kulağına
atarak yanık sesi ile;
Yar içerden
Yar bağrım, yar içerden
Gözüm kapıda kaldı
Çıkmadı yar içerden
Hoyratını okur. Hanımı ağlamaya başlar,
içi sızlar, sevdiği insanın dışarıda
soğukta kalmasına gönlü razı olmaz, “Tahir,
bu hoyratın tekini söyle seni öyle içeri
alayım” der.
Mukim Tahir de kapının önünde ağlamaktadır.
Tahir, elini tekrar kulağına atarak şu hoyratı okur;
Sürme beni
Çek göze sürme beni
Kapıyda kul olmuşam
Darılıp sürme beni
Hanımı artık dayanamaz, kaderine razı olur,
kapıyı açar ve ağlamakta olan kocasını
içeri alır. Birbirlerine sarılırlar.
____________________
İnsan sevincin ürünüdür.
Kötülüklerin, karamsarlıkların
ürünü olamazki...
____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.