Bence68
Site kurucusu
Pir Sultan’in asıl adı Haydar’dır. Sivas ili, Yıldızeli ilçesi,
Çırçır Nahiyesi Banaz Köyünde doğmuştur. Bir Bektaşi ocağının Piriydi.
Sosyal ve inanç isyanının başını çekmiştir. Bu olay, Kanuni Sultan Süleyman
( 1520-1566) ve Şah Tahmasap (1524-1576) zamanında olmuştur. Şah Tahmasap,
Şah İsmail’in oğluydu ve adı Pir Sultan’ın şiirlerinde
geçmektedir.
Pir Sultan’ın müritleri arasında Hafik ilçesi, Sofular Köyünden gelen
Hızır isimli bir derviş vardı. Hızır, Pir Sultan’ın iznini alarak
İstanbul’a gitmiş ve şansı açılmış, Paşa ve Beylerbeyi olmuş.
Efsaneye göre, Pir Sultan, Hızır’a: “Gidip okuyacaksın. Paşa,
hatta vezir olacaksın. Fakat beni asmağa geleceksin!” diye söylemiş.
Pir Sultan Osmanlının zulmüne karşı ayaklandığında, Paşa olan Hızır, isyanı
bastırmak görevine tayin olmuş. Pir Sultan Hızır tarafından tutuklanıp
Sivas Toprak Kalesine konmuş ve idama mahkum edilmiştir.
Tekrar efsaneye göre, Hızır Paşa, Pir Sultan’ın hayatını kurtarmak
için O’ndan “Şah” kelimesini kullanmadan üç nefes
istemiştir. Pir Sultan sazını alıp Şah’ı öven üç nefes söyledi. Fakat
bu övgü İran Şahını değil, Şah-ı Merdanı, yani Ali’yi anlatıyordu.
Pir Sultan asıldı ve Hızır Paşanın adı lanetle anıldı.
Tarihte, Hızır ismini taşıyan birkaç devlet adamı oldu. Ama büyük bir
olasılıkla Pir Sultan’ı asan Hızır Paşa, 1551/2 ve 1567 yılları
arasında Paşalık yapmış veya 1560-1567 yılları arasında Beylerbeyi ve
Bağdat Valisi olan Hızır Paşa olabilir. Bahsedilen olaylar Pir
Sultan’ın isyanı, yakalanması ve idamı süresinde, Hızır Paşanın
Bağdat yolunda iken Sivas’tan geçtiği zaman olabilir.
Ali’yi öven ve Pir Sultan’ın idamına yol açan nefesler her
zaman söylenegelmiştir. İlk önce Pir Sultan şu nefesi söylemiştir.
“ Hızır Paşa bizi berdar etmeden Açılın kapılar Şah’a gidelim
Siyaset günleri gelip yetmeden Açılın kapılar Şah’a gidelim”
Sonra, mahkeme tutanaklarını yazan katibe seslenip :
"Kul olayım kalem tutan eline Katip ahvalimi Şah’a böyle yaz
Allahı seversen katip böyle yaz :
Dünü gün ol Şah’a eylerim niyaz Umarım yıkılsın şu kanlı Sivas Katip
ahvalimi Şah’a böyle yaz…”
Pir Sultan üçüncü bir deyişle sözlerini bitirmiş :
“ Karşıda görünen ne güzel yayla Nir dem süremedim giderim böyle Ela
gözlü pirim sen himmet eyle Ben de bu yayladan Şah’a gideriz
Pir Sultan Abdal’ım dünya durulm Gitti giden ömür geri dönülmez
Gözlerim de Şah yolundan ayrılmaz Ben de bu yayladan Şah’a giderim
…”
Pir Sultan Abdal efsaneleştirilmiş, ayaklanması ve idam edilişi toplumsal
koşularla göre güncelleştirilmektedir.
Halk kahramanı oldu ve isyanı halk haklarını savunmak için ve baskıya karşı
mücadeleler hareketi olarak görülüyor.
Şiirleri halk tarafından çok sevilir ve sözleri koşullara göre
değiştirilir. Aşağıdaki deyiş herhangi bir olayı protesto eden gençlerin
toplanma marşı gibi kullanılıyor.
“Gelin canlar bir olalım Münkire kılıç çalalım Hüseynin kanın alalım
Tevekkeltü taallah…
Açalım kızıl sancağı Geçsin yezidlerin çağı Elimizde aşk bıçağı Tevekkeltü
taallah….
Pir Sultan’ım geldim cuşa Münkirlerin akla şaşa Takdir olan gelir
başa Tevekkeltü taallah …. “
Hüseyin’in kanını almak ve düşmanlarını kırmak, yani Yezid ve
Mervan’a karşı bir direniş çağrısıdır. Sözlerindeki gizli mana, baskı
altında kalan halkın intikamını alan bir kahraman gibi anlaşılmaktadır.
Edebiyat bakımında Pir Sultan Abdal’ın şiirleri eşsizdir.
Manzaraların tasviri ve doğa güzelliğini O’nun gibi kimse ifade
edemez. Dili ve yazış tarzı yeganedir ve kimse ile mukayese edilemez.
Aynı zamanda şiirlerinin derinliği eşsizdir. Mistik düşüncelerini ifade
etmek için şair, doğa dünyasından gelen sembolik imgeleri kullanıyor.
“ Uyur idik uyardılar Diriye saydılar bizi Koyun olduk ses anladık
Sürüye saydılar bizi
Halımızı hal eyledik Yolumuzu yol eyledik Her çiçekten bal eyledik Arıya
saydılar bizi
Aşk defterine yazıldık Pir divanına yazıldık Üzüm olduk şerbet ezildik
Doluya saydılar bizi
Pir Sultan’ım Haydar şunda Çok keramet var insanda O cihanda bu
cihanda Ali’ye saydılar bizi. “
Kerbela trajedisi Alevi-Bektaşilerin hatırasında devamlı olarak canlı
yaşıyor. Ayn-i Cem’de anılır. Bu sembol aynı zamanda geniş halk
kitleleri nezdinde anlılığını korumaktadır. Hüseyin’in dramı olaylara
göre güncelleştirilmektedir.
Kerbela her zaman haksızlığın ve Alevilere karşı yapılan baskıların sembolü
oldu. Hüseyin haksızlıkla öldürülen bir şehidin / şehitliğin sembolüdür.
Fakat aynı zamanla kahramanların ve şehitlerin kuvveti köreliyor.
Tapınmaları yeniden canlandırmak gerekiyor.
Örneğin : İnsanlardan uzak kalan Gök-Tanrı’nın yerine Şah-ı Merdan,
yani Ali geldi. Aleviler en çok Ali’ye dua ederler. Fakat
ibadetlerinde en önemli yer Hüseyin’indir. En büyük heyecan
Hüseyin’in maktelinden geliyor, çünkü Hüseyin ıstırap çeken
insanlığın sembolüdür.
Asrımızın son çeyreğinde genç aleviler cahilliğin uyuşukluğundan uyanıp
okumaya başladılar. Düşünsel sınıfın etkisi altında ve Avrupa ülkelerine
göç eden işçilerin etkisinde sınıf çatışmalarından ve Marksist fikirlerden
etkilendiler. Kerbela şehitleri o zaman yeni bir anlama kazandı. Onlar
sosyal baskının bir sembolü haline geldiler.
Bilindiği gibi Alevilerin çeşitli akımları izleyen birkaç, hatta bir çok
dernekleri var. Bunlar :
• Kemalist idealini koruyan ve eski Bektaşilerin
manevi çocukları olan “Hacı Bektaş Dernekleri”,
• Devlete yakın olan ve Aleviliği Sünniliğe bağlamak
isteyen “Cem Dernekleri”
• Eski zaman Kızılbaşların yoluna sadık kalan, Pir Sultan’a
hayran olan
“Pir Sultan Dernekleri”
Pir Sultan’a sevgi her zaman Hazret-i Hüseyin’e olan saygıyı
beraberinde taşımaktadır. Her ikisi de haksızlığa uğrayan insanlığın
simgeleri oldular.
Yakın geçmişte 2 Temmuz 1993 tarihindeki kanlı Sivas Madımak Katliamı bu
görüşü daha da arttırdı ve şiddetlendirdi.
Hazret-i Hüseyin’in ve Pir Sultan Abdal’ın şehadet- leri iç içe
girdi.
Anadolu halkı için Pir Sultan Abdal, Kerbela şehit-lerinden daha yakın bir
kahramandır.
O güncelleştirilen ve canlandırılan bir Hüseyin oldu.
[tarihinde düzeltildi 9/11/2008 Saat 22:08 Yazar HarmanYeli]
____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.