Senior Member Cevaplar: 884 kayıt olmuş: 26/5/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 9/11/2008 Saat 21:46 |
|
|
Bence68
Site kurucusu
MESNEVİ
Mesnevî, klâsik doğu edebiyatında, bir şiir tarzının adıdır. Sözlük
anlamıyla "İkişer, ikişerlik" demektir. Edebiyatta aynı vezinde ve her
beyti kendi arasında ayrı ayrı kafiyeli nazım şekillerine Mesnevî adı
verilmiştir.
Her beytin aynı vezinde fakat ayrı ayrı kafiyeli olması nedeniyle
Mesnevî'de büyük bir yazma kolaylığı vardır. Bu nedenle uzun sürecek
konular veya hikâyeler şiir yoluyla söylenilecekse, kafiye kolaylığı
nedeniyle mesnevî tarzı seçilir. Bu suretle şiir, beyit beyit sürüp gider.
Mesnevî her ne kadar klâsik doğu'şiirinin bir şiir tarzı ise de "Mesnevî"
denildiği zaman akla "Mevlâna'nın Mesnevî'si"gelir. Mevlâna Mesnevî'yi
Çelebi Hüsameddin'in isteği üzerine yazmıştır. Kâtibi Hüsameddin Çelebi'nin
söylediğine göre Mevlanâ, Mesnevî beyitlerini Meram'da gezerken,otururken,
yürürken hatta semâ ederken söylermiş, Çelebi Hüsameddin de yazarmış.
Mesnevî'nin dili Farsça'dır. Halen Mevlâna Müzesi'nde teşhirde bulunan 1278
tarihli, elde bulunan en eski Mesnevî nüshasına göre, beyit sayısı 25618
dir.
Mesnevî'nin vezni : Fâ i lâ tün- Fâ i lâ tün - Fâ i lün'dür
Mevlâna 6 büyük cilt olan Mesnevî'sinde, tasavvufî fikir ve düşüncelerini,
birbirine ulanmış hikayeler halinde anlatmaktadır.
---------------------------------------------------------------------------
-----
DİVAN-I KEBİR
Dîvân, şairlerin şiirlerini topladıkları deftere denir. Dîvân-ı Kebîr
"Büyük Defter" veya "Büyük Dîvân" manasına gelir. Mevlâna'nın çeşitli
konularda söylediği şiirlerin tamamı bu divandadır. Dîvân-ı Kebîr'in dili
de Farsça olmakla beraber, Dîvân-ı Kebîr içinde az sayıda Arapça, Türkçe ve
Rumca şiir de yar almaktadır. Dîvân-ı Kebîr 21 küçük dîvân (Bahir) ile
Rubâî Dîvânı'nın bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Dîvân-ı Kebîr'in
beyit adedi 40.000 i aşmaktadır. Mevlâna, Dîvân-ı Kebîr'deki bazı
şiirlerini Şems Mahlası ile yazdığı için bu dîvâna, Dîvân-ı Şems de
denilmektedir. Dîvânda yer alan şiirler vezin ve kafiyeler göz önüne
alınarak düzenlenmiştir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
MEKTUBAT
Mevlâna'nın başta Selçuklu Hükümdarlarına ve devrin ileri gelenlerin.e
nasihat için, kendisinden sorulan ve halli istenilen diıü ve ilmi konularda
ise açıklayıcı bilgiler vermek için yazdığı 147 adet mektuptur. Mevlâna bu
mektuplarında, edebî mektup yazma kaidelerine uymamış, aynen konuştuğu gibi
yazmıştır. Mektuplarında "kulunuz, bendeniz" gibi kelimelere hiç yer
vermemiştir. Hitaplarında mevki ve memuriyet adları müstesna, mektup
yazdığı kişinin aklına, inancına ve yaptığı iyi işlere göre kendisine hangi
hitap tarzı yakışıyorsa o sözlerle ve o vasıflârla hitap etmiştir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
Fİ Hİ MA Fİ H
Fîhi Mâ Fih "Onun içindeki içindedir" manasına gelmektedir.. Bu eser
Mevlâna'nın çeşitli meclislerde yaptığı sohbetlerin, oğlu Sultan Veled
tarafından toplanması ile meydana gelmiştir. 61 bölümden oluşmaktadır. Bu
bölümlerden bir kısmı, Selçuklu Veziri Süleyman Pervane'ye hitaben kaleme
alınmıştır. Eserde bazı siyasi olaylara da temas edilmesi yönünden, bu eser
aynı zamanda tarihi bir kaynak olarak da kabul edilmektedir. Eserde cennet
ve cehennem, dünya ve âhiret, mürşit ve mürîd, aşk ve semâ gibi konular
işlenmiştir.
---------------------------------------------------------------------------
-----
MECÂLİS-İ SEB'A
(Yedi Meclis) Mecâlis-i Seb'a, adından da anlaşılacağı üzere Mevlâna'nın
yedi meclisi'nin, yedi vaazı'nın not edilmesinden meydana gelmiştir.
Mevlâna'nın vaazları, Çelebi Hüsameddin veya oğlu Sultan Veled tarafından
not edilmiş, ancak özüne dokunulmamak kaydı ile eklentiler yapılmıştır.
Eserin düzenlemesi yapıldıktan sonra Mevlâna'nın tashihinden geçmiş olması
kuvvetle muhtemeldir. Şiiri amaç değil, fikirlerini söylemede bir araç
olarak kabul eden Mevlâna, yedi meclisinde şerh ettiği Hadis'lerin konuları
bakımından tasnifi şöyledir :
1. Doğru yoldan ayrılmış toplumların hangi yolla kurtulacağı.
2. Suçtan kurtuluş. Akıl yolu ile gafletten uyanış.
3. İnanç'daki kudret.
4. Tövbe edip doğru yolu bulanlar Allah'ın sevgili kulları olurlar.
5. Bilginin değeri.
6. Gaflete dalış.
7. Aklın önemi.
Bu yedi meclis'de, asıl şerh edilen hadislerle beraber, 41 Hadis daha
geçmektedir. Mevlâna tarafından seçilen her Hadis içtimaidir. Mevlâna yedi
meclisinde her bölüme "Hamd ü sena" ve "Münacaat" ile başlamakta,
açıklanacak konuları ve tasavvufî görüşlerini hikaye ve şiirlerle cazip
hale getirmektedir. Bu yol Mesnevî'nin yazılışında da aynen kullanılmıştır.
____________________ Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
|
|
Senior Member Cevaplar: 884 kayıt olmuş: 26/5/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 9/11/2008 Saat 21:46 |
|
|
Bence68
Site kurucusu
S Ö Z L E R İ
Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Bizim dergahımız, umitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...
Ben yaşadıkça Kur'an'ın bendesiyim
Ben Hz.Muhammed'in ayağının tozuyum
Biri benden bundan başkasını naklederse
Ondan da bizarım, o sözden de bizarım,
şikayetçiyim...
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde
aramayınız
Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir...
Güneş olmak ve altın ışıklar halinde
Ummanlara ve çöllere saçılmak isterdim
Gece esen ve suçsuzların ahına karışan
Yüz rüzgarı olmak isterdim
Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini
danışarak yap...
Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz
Şu tertemiz tarlaya başka bir tohum ekmeyiz biz...
Hayatı sen aldıktan sonra ölmek, şeker gibi tatlı
şeydir
Seninle olduktan sonra ölüm, tatlı candan daha
tatlıdır...
Biz güzeliz, sen de güzelleş, beze kendini
Bizim huyumuzla huylan, bize alış başkalarına
değil...
Bir katre olma, kendini deniz haline getir
Madem ki denizi özlüyorsun, katreliği yok et gitsin
Beri gel, beri !
Daha da beri ! Niceye şu yol vuruculuk ?
Madem ki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik...
Ya olduğun gibi görün, ya
göründüğün gibi ol...
____________________ Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
|
|
Senior Member Cevaplar: 884 kayıt olmuş: 26/5/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 9/11/2008 Saat 21:48 |
|
|
Bence68
Site kurucusu
Ne Zaman
Ne zaman bu addan sandan geçeceğiz, ne zaman?
Can meclisinin halkasına ne zaman hep birden girip
oturacağız?
Dudağımıza bir tek kadeh dokundurmadan
ne zaman içeceğiz büyük dostumuzun huzurunda
can şarabını,
ne zaman içeceğiz, ne zaman
Ne zaman diyeceğiz can sakisine, uzat elini.
biz bu yana göçtük artık,
armağanlar getirdik sana.
Ne zaman diyeceğiz can sakisine, ne duruyorsun,
tutulduk bikere, düşük ocağına senin,
gurbet elde üşüdük,donduk kaldık,
selam ver, hatırımızı sor, kucakla, ısıt
bizi,
bize kırmızı şarap sun.
Ne zaman bize cevap verecek o, ne zaman?
Ne zaman diyecek, nem varsa sizin,
buyurun, afiyetler olsun?
Mevlana Celaleddin Rumi ____________________ Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
|
|
Senior Member Cevaplar: 884 kayıt olmuş: 26/5/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 9/11/2008 Saat 21:49 |
|
|
Bence68
Site kurucusu
Duy Şikayet Etmede Her An Bu Ney
Duy şikayet etmede her an bu ney,
Anlatır hep ayrılıklardan bu ney.
Der ki feryadım kamışlıktan gelir,
Duysa her kim, gözlerinden kan gelir.
Ayrılıktan parçalanmış bir yürek
İsterim ben, derdimi dökmem gerek.
Kim ki aslından ayırmış canını,
Öyle bekler, öyle vuslat anını.
Ağladım her yerde hep ah eyledim,
Gördüğüm her kul için dostum dedim.
Herkesin zannında dost oldum ama,
Kimse talip olmadı esrarıma.
Hiç değil feryadıma sırrım uzak,
Nerde bir göz, nerde bir candan kulak?
Aynadır ten can için, can ten için,
Lakin olmaz can gözü her kimsenin.
Ney sesi tekmil hava oldu ateş,
Hem yok olsun, kimde yoksa bu ateş!
Aşk ateş olmuş dökülmüşür ney'e,
Cezbesi aşkın karışmışır mey'e.
Yardan ayrı dostu ney dost kıldı hem,
Perdesinden perdemiz yırtıldı hem.
Kanlı yoldan ney sunar hep arz-ı hal,
Hem verir Mecnunun aşkından misal.
Ney zehir, hem panzehir, ah nerde var,
Böyle bir dost, böyle bir özlemli yar?
Sırrı bu aklın bilinmez akl-ile,
Tek kulaktır müşeri, ancak dile.
Gam dolu günler zaman hep aynı hal,
Gün tamam oldu, yalan, yanlış, hayal.
Gün geçer yok korkumuz, her şey masal,
Ey temizlik örneği sen gitme, kal!
Kandı her şey, tek balık kanmaz sudan,
Gün uzar, rızkın eğer bulmazsa can.
Olgunun halinden ah, anlar mı ham?
Söz uzar, kesmek gerektir vesselam.
Mevlana Celaleddin Rumi ____________________ Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
|
|
Senior Member Cevaplar: 884 kayıt olmuş: 26/5/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 9/11/2008 Saat 21:51 |
|
|
Siyahinci
Junior Member
Mevlana derki: Ask geldi, damarimda, derimde kankesildi: beni kendimden
aldi, sevgiliyle doldurduBedenimin her yanini sevgili kapladi Benden kalan
yalniz bir ad, ondan ötesi hep oUgrunda bir omur bagislanan,yanip
yakilan bu essiz sevgili Allah`tir Allaha karsi asiri sevginin kemale
erisi, asigin askta yok olusudur
Gercek ilhama mazhar olmus, gercek yoklugu zevk edinmislerin en buyuk
arzusu "ilahi-vuslattir" Mevlana bu yolun coskun asigidir, asktan dogmus,
askla yogrulmustur" Bizim peygamberimizin yolu ask yoludur, biz ask
cocuklariyiz;ask bizim anamizdir" der ve diriligin hakiki askta yok olmakla
mumkun olabilecegini soyler; " Asksiz olmaki ölu olmayasin,askta
ölki diri kalasin" Mevlananin aski, ömrunun 3 merhalesinde
olgunlasmis,bir ömur bu ugurda harcanmistir
Mevlana bunu soyle dile getirir "hamdim, pistim, yandim" Mevlanaya
göre gercek asiga asktan baskasi haramdir " Aslolan sevmektir, insanin
mayasinda bu duyguyu aritmali, ayiklamalidir
Bedenimiz bir kovan gibidir bu kovanin bali ve mumuda ilahi ASKTIR"
Mevlananin siirlerindeki bag, gül ve bülbül, hepside birer
semboldur, asil maksat Allah`dır Mevlana derki:" Basimi koydugum
heryerde secde ettigim O`durAlti yonde ve alti cihet disinda Mabud O`dur
Bag, gül,sema ve sevgili
Hepsi bahane, maksat daima O`durIste Mevlanadaki ask ve sevgiliCünku o
herkesi seviyor, herkesi kabul ediyordu Onca insanlar cesetve kalip
itibariyle cok, fakat maya ve ruh bakimindan tektiBir rubaisinde:
" GEL, GEL,YINE GEL, YINE GELHER KIM OLURSAN OL,YINE GELISTER KAFIR OL
ISTER MECUSI, ISTERPUTPEREST ISTER YüZ KERE BOZMUS OL TÖVBENI"
diyor ve ilave ediyordu"UMUTSUZLUK KAPISI DEGIL BU KAPINASILSAN ÖYLE
GEL
"Bütun bir insanligi cagiriyor, aydinlik, nurlu kapisinda, onlara
gercek yolu, Hak yolu gosteriyorduBu cagriya uyanlar, onun etrafinda
kümelesiyor, hidayet yolunu seciyorlardi(bilgini, cahili,fakiri,
zengini vs)Bu ilahi bir cagriydi- Konya gönuller yurdu, asiklar kabesi
olmustu
Nitekim, bu cagri Mevlana devrindede, Mevlanadan sornada gönullerde
aksini bulmus, onun mübarek turbesi, onnu sevenlerin bir siginagi,
ziyaretgahi olmustuArtik simdi Mevlana cagiriliyordu,ve biz ona söyle
sesleniyorduk artik;
"Gel, gel, yine gel, yinedeEy Gönuller Sultani, Ey
Koca Pir, Mevlana gel!
"Ey yillari yillara ulayip asan,"
"Ey nesillerden, nesillere ulasan"
"Doyumsuz sevgine doymuyor insan"
"Bir kere degil asla, bin kerre"
"Yinede gel, yine gel, yine gel"
____________________ Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
|
|
Senior Member Cevaplar: 884 kayıt olmuş: 26/5/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 9/11/2008 Saat 21:52 |
|
|
Rojin
Site kurucusu
Ya olduğun gibi görün ya
göründüğün gibi ol.
Ezel sofrası üzerinde her ne kadar halk kavgadaysa da, yediler ve
yerlerse de, sofra yine o sofradır, ondan hiçbir şey
eksilmez. O olduğu gibi durur. Bir kuşu bir dağın
üstüne konsa, sonra uçup gitse, dağda bir fazlalık
veya bir eksiklik görünür mü?
Kötü söyleme,kötü
düşünme,kötü teşvik ve telkinde
bulunma;ançak o zaman dünyadaki kötülüklerin sana
gelmesinden kurtulursun.
Musiki,aşıkın aşkını,fasıkın
fıskını,dertlinin derdini,sevinçlinin sevincini
artırır.
Her şey incelikten,insan kalınkıltan
kırılır.
Okuyan,aklı miktarınca anlar.
Suyun susuzu kandırması gibi,doğru söz de kalbe
temizlik getirir.
Bu dünya zindandır;biz de içindeki mahbuslar.
Del zindanın duvarını,kurtar kendini.
İnsan ilim edebi,en büyük
varlığıdır;eskimez çürümez,kaybolmaz.
Nice insanlar gördüküstlerinde elbise yok!
Nice elbiseler gördük içlerinde insan yok!
Fakirlik ve zarüret beni ölümle korkutsa da,ben bu
hürriyeti esirliğe değişmem.
Alelade otlar,iki ay içinde yetişir;fakat kırmızı
gül ancak bir yılda yetişir.
Kim demiş gül yaşar dikenin himayesinde?
Dikenin itibarı ancak gül sayesinde!
____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz,
Kacırılan Fırsat ve Gecen Zaman .
____________________ Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
|
|
Senior Member Cevaplar: 884 kayıt olmuş: 26/5/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 9/11/2008 Saat 21:53 |
|
|
Rojin
Site kurucusu
Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol.
Sen, anılması güzel olan bir söz
ol.Çünkü insan,kendi hakkında söylenilen
güzel sözlerden ibarettir.
Bir damla olma,kendini deniz haline getir madem ki denizi
özlüyorsun,damlalığı yok et gitsin.
Güneş olmak ve altın ışıklar halinde
Ummanlara ve çöllere saçılmak isterdim
Gece esen ve suçsuzların ahına karışan
Yüz rüzgarı olmak isterdim.
Yirmi dört makamda çalgı çalan
çalgıcıya,dinleyen yoksa çalgı yük
lur.Aklına ne yanık bir nağme gelir ne de on
parmağını çalgı çalarken oynatası
gelir.
Mal ve para,başa külah gibidir,külaha sığınan
keldir.
Sabır önceleri zehirdir;huy edrsen bal olur.
Manasız söz,su yüzüne yazılan
yazıdır.
Doğrudan nasihat,kişiyi yaralar.
Bir taş,bin bahar görse de yeşermez.
Canlı ve cansız her varlık,bir kitaptır.
ümitle açılıp kazançla kapanan bir kitap,iyi
kitaptır.
Sabırlı kuş bütün kuşlardan daha iyi
uçar.
Terbiye aklın görünüşüdür.
Şiddet göstermeksizin kuvvetli,zayıflık belirtmeksizin
yumuşak ol.
Cihan bir dağdır;yapıp ettiklerimiz ise bir ses.Dağa ne
kadar kuvvetli bağırsanız,size yankısı da
aynı nispette olur.
İnsanların kalp birliği,dil birliğinden yeğdir.
Bir beste gibi ol,ardından özlemle söz etsinler.
Boş bir testiyi gürül gürül akan bir
pınarın başına koysalar;orada kırk yılda
bıraksalar,yinnede kendi kendine dolmaz.
Ne aklını beğenmeyeni gördüm,ne talihini
beğeneni.
Bazı yanlışlar zaferin taksitleridir.
Hatalar,keşfin giriş kapılarıdır.
Her kitaplık,bir cezaevi kapatır.
Kitapsız bir ev,ruhsuz vücuttur.
Size ne çok yardım edn kitaplar,sizi en çok
düşündüren kitaplardır.
Eğer bir yarasa güneşen beslenmeye başlarsa,
Belli ki artık o güneş, güneş değildir.
Eğer yarasa güneşen nefret ederse,
Belli ki güneş, parlayan gerçek güneşir.
Mevlana
____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz,
Kacırılan Fırsat ve Gecen Zaman .
____________________ Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
|
|
Senior Member Cevaplar: 884 kayıt olmuş: 26/5/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 9/11/2008 Saat 21:54 |
|
|
kartal19
Newbie
NE OLURSAN OL
PARANI VER,GÖNLüNü VER,CANINI VER, AMA SIRRINI VERME
GüNLERINI SAY,KAZANCINI SAY,BüYüKLERINI SAY, AMA YERINDE
SAYMA!
I$INI BEGEN,A$INI BEGEN,E$INI BEGEN, AMA KENDINI BEGENME
EMEK VER,KULAK VER,BILGI VER, AMA SAKIN BOS VERME!
FIDAN BüYüT,COCUK EGIT,YOKSUL BESLE, AMA KIN BESLEME!
DAVET ET,HAYRET ET,üLFET ET,AFFET, AMA IHANET ETME!
KITAP OKU,MESLEK OKU,DüNYAYI OKU, AMA LANET OKUMA!
SINIFINI GEC,HAYATINI SEC,RAKIBINI GEC, AMA GüLüP GECME!
GÖNüL AL,DOST AL,YOLDAS AL, AMA BEDUA ALMA!
YAKLA$,TANI$,KONU$,UZAKLA$, AMA U$AKLA$MA
DOGRUL,SAYRIL,EVRIL,DEVRIL, AMA EGRILME!
HISLEN,TASALAN,SESLEN,USLAN, AMA PASLANMA
ITIL,üTüL,ATIL,KAKIL, AMA SATILMA! HZ MEVLANA
____________________ Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
|
|
Ziyaretçi
|
|
Yazılış Tarihi: 21/1/2009 Saat 08:16 |
|
|
Mevlana - Mesnevi - Sevgi üzerine
Bir gün Lokman'ın efendisine hediye olarak bir karpuz getirdiler.
Hizmetçiye "Git, oğlum Lokman'ı çağır"
dedi.
Lokman gelince, efendisi, karpuzu kesip ona bir dilim verdi. Lokman, o
dilimi bal gibi, şeker gibi yedi.
Hem de öyle lezzetle yedi ki Lokman'ın efendisi, ikinci dilimi de
kesip sundu. Böyle böyle karpuzu tekmil yedi;
Yalnız bir dilim kaldı. Efendisi "Bunu da ben yiyeyim; bir
göreyim, bakayım, nasıl şey, herhalde tatlı bir
karpuz" dedi.
Çünki Lokman, öyle lezzetle, öyle zevkle, öyle
işahlı işahlı yiyordu ki görenlerin de
işahı geliyordu.
Efendisi, o dilimi yer yemez karpuzun acılığından
ağzım bir ateşir sardı, dili uçukladı,
boğazı yandı.
Bir eyyam acılığından adeta kendisini kaybetti. Sonra
"A benim canım, efendim, böyle bir zehri nasıl oldu da
tatlı tatlı yedin, böyle bir kahrı nasıl oldu da
lütuf saydın? Bu ne sabır? Neden böyle sabrettin? Sanki
canına kastın var? Niye bir şey söylemedin, niye biraz
sabret şimdi yiyemem demedin?" dedi.
Lokman, dedi ki: "Senin nimetler bağışlıyan elinden o
kadar anıklandım ki utancımdan adeta iki kat
olmuşumdur. Elinle sunduğun bir şeye; ey marifet sahibi; bu
acıdır demeğe utandım. Çünki vücudumun
bütün cüzüleri senin nimetlerinden meydana geldi. Ben
senin tanene, tuzağına gark olmuşum; Bu kadarcık bir
acıya dayanamaz, feryadedersem vücudumun bütün
cüzüleri hak ile yeksan olsun!
Şekerler bağışlıyan elinin lezzeti bu karpuzdaki
acılığı hiç bırakır mı?
Sevgiden acılıklar tatlılaşır, sevgiden
bakırlar altın kesilir.
Sevgiden tortulu, bulanık sular, arı duru bir hale gelir,
sevgiden dertler şifa bulur.
Sevgiden ölü dirilir, sevgiden padişahlar kul olur.
Bu sevgi de bilgi neticesidir. Saçma sapan şeylere kapılan
kişi nasıl olur da böyle bir tahta oturur ki?
Kaynak: Şark İslam Klasikleri / Mesnevi II / Mevlana
M.E.B. Yayınları / 1991
|
|
|