Cumhuriyet döneminde tiyatroda Batı modelini benimseyen Türkiye, gerek
tiyatronun kurumsallaşması, gerekse oyun yazarlığının gelişmesi bakımından
önemli atılımlara sahne oldu.
Tiyatroyu Türkiye'de çağdaş bir sanat alanına dönüştürme yolunda ilk büyük
katkı ünlü tiyatro ve sinema adamı Muhsin Ertuğrul'dan geldi. 1927'de,
Darülbedayi'nin başına geçen Ertuğrul, yerli yazarları yüreklendirmesiyle,
izleyiciye sunduğu çağdaş çeviri oyunlarla, sahneleme, oyunculuk ve dekor
kullanımında güncel anlayışı yerleştirmesiyle, yetişmelerine katkıda
bulunduğu kadın ve erkek oyuncularla bugünkü Türk tiyatrosunun temellerini
attı.
Eğitim görmüş tiyatrocuların yetişmesinde büyük hizmet vermiş olan Ankara
Devlet Konservatuvarı ise, Musiki ve Temsil Akademisi'nin bir bölümü olarak
açıldı. Burada, ilk mezunların çıktığı 1941'de Tatbikat sahnesi
oluşturuldu. Bu hazırlık aşamalarından sonra da 1949'da Devlet Tiyatroları
resmen kuruldu.
1950'den sonra tiyatro kuramlarının gelişmesi bakımından önemli atılımlar
gerçekleştirilmeye başlandı. Tiyatronun yaygınlaştırılması yolunda devlet
eliyle sürdürülen çabalar sonucunda Devlet Tiyatroları, Ankara,İstanbul,
İzmir, Bursa, Adana, Trabzon ve Diyarbakır gibi kentlerde perdelerini
açarak ve turneler düzenleyerek Türkiye'nin her yanında izleyiciye ulaşır
hale geldi. Yetmiş yılı aşan tarihi boyunca çeşitli iniş çıkışlar yapan
İstanbul Şehir Tiyatroları da çeşitli semtlerde beş sahneye sahip oldu.
Türk tiyatrosunun gelişmesinde her zaman önemli rol oynamış olan özel
tiyatroların sayısında 1960'larda büyük bir artış görüldü. Etkinliklerini
1960'lardan bu yana sürdüren özel topluluklar arasında Kent Oyuncuları,
Ankara Sanat Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu ve Dostlar Tiyatrosu sayılabilir.
Oyunculuk ve sahneleme açısından Batı modelini izleyen ödenekli ve özel
tiyatrolar yanında, ortaoyunu ve tuluat tiyatrosunun oyunculuk tarzını
sürdüren özel topluluklar da oldu. 1970'lerin ortalarında pek çok özel
tiyatro kapandı, yeni açılanların bir bölümü de başarılı olamadı.
1980'lerin ortalarından bu yana İstanbul'daki özel tiyatrolar yeniden bir
canlanma dönemine girdiler.
Türk oyun yazarlığı, Cumhuriyet döneminde Batı modelini uygulayan
tiyatronun kurumsallaşması yolunda yapılan atılıma koşut olarak gelişme
gösterdi. Gerçekçi Avrupa tiyatrosundan büyük ölçüde etkilenen Türk
yazarları, gerçekçi doğrultuda yazdıkları oyunlarda öncelikle, Osmanlı
toplumundan modern Türk toplumuna geçilirken yaşanan sancıları dile
getirdiler. Bu geçiş dönemini yansıtmakta en başarılı olmuş yapıtlar Reşat
Nuri Güntekin'in Yaprak Dökümü (1930) ve Ahmet Kutsi Tecer'in Köşebaşı'sı
(1984) idi. Çok üretken bir yazar olan Cevat Fehmi Başkut ise toplumsal
eleştirel yaklaşımını çoğunlukla güldürü çerçevesi içine yerleştirdi.
Türk oyun yazarlığında Cumhuriyetin ilk 30 yılında ağırlık kazanan
eleştirel gerçekçi yaklaşım etkisini günümüze değin sürdürdü. 1950'lerden
çok partili döneme geçildiğinde devlet yönetimine ilişkin siyasal
sorunlarda tiyatro sahnesinde gündeme getirildi. Aynı zamanda, toplumsal
sorunları yansıtma aşamasından, bu sorunların kaynak ve nedenlerini
irdeleme aşamasına geçildi. Bu dönemde Türk tiyatrosu yeni yazarlar
kazandı. Aziz Nesin ve Haldun Taner bildik gerçekçi dram kalıplarını
zorlayarak yeni biçim denemelerine giriştiler.
1960'lar Türk tiyatro edebiyatı içinde parlak bir dönem oldu. Siyasal,
ekonomik, kültürel açılardan önemli bir bilinçlenme aşamasının yaşandığı bu
dönemde tiyatro, işçi ve köylü kesiminin sorunlarına eğildi. Bir yandan,
orta sınıftan ailelerin yaşadığı toplumsal ve ekonomik sorunları irdeleyen
gerçekçi oyunlar yazılırken, köy ve gecekondu ortamı da yaşama ve giyinme
biçimi ve dil özellikleriyle sahneye getirildi.
Bu dönemin en yaygın türlerinden biri de konularını Osmanlı tarihinden,
halk kahramanlarının yaşamlarından ve mitolojiden alan, şiir diliyle
yazılmış oyunlardır. Güngör Dilmen, Orhan Asena, Turan Oflazoğlu, Necati
Cumalı bu doğrultuda yapıtlar verdiler. 1960'ların sonlarına doğru siyasal
içerikli belgesel oyunlarda yazılmaya başlandı. Sermet Çağan'ın, Brecht'in
epik tiyatro yöntemini doğrudan uyguladığı Ayak Bacak Fabrikası (1964), bu
dönemde toplumcu gerçekçi yaklaşımın bir örneği oldu.
Türk oyun yazarlığına öz ve biçim açısından kişiliğini kazandırma yolunda
önemli bir katkı 1960'larda Haldun Taner'den geldi. Ahmet Kutsi Tecer'in
1940'larda geleneksel Türk tiyatrosunun gevşek dokulu oyun yapısını ve
göstermeci anlatımını kullanarak yazdığı Köşebaşı oyununun ardından,
1950'lerde ve 1960'ların başlarında göstermeci anlatımı kullanma ve
tiyatroda açık biçim anlayışını benimseme yolunda oyun denemeleri yazmış
olan Taner, 1964'te Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu tarafından
sahnelenen Keşanlı Ali Destanı'yla geleneksel Türk tiyatrosunun belirleyici
özelliklerini çağdaş anlamda toplumsal siyasal bir içerikle birleştiren
yeni bir yerli türün, yerli epik müzikalin yaratıcısı oldu.
1970'lerde pek çok topluluk ağırlıkla politik tiyatro üstünde durdu. Bu
dönemde sık sık yerli ve yabancı siyasal-belgesel oyunlar sahnelendi; bir
yandan da gerçekçi köy oyunları, tarihsel oyunlar, geleneksel Türk
tiyatrosunun özelliklerine dayalı müzikli oyunlar, kabare oyunları, epik
oyunlar yazıldı. Ülkede yaşanan toplumsal siyasal çalkantılardan tiyatronun
da olumsuz bir pay aldığı bu dönemin en başarılı oyunlar, geleneksel Türk
tiyatrosunun anlatım biçimlerini kullanmayı sürdüren Turgut Özakman'ın aynı
biçemi benimseyen Oktay Arayıcı'nın ve Asiye Nasıl Kurtulur? Oyunuyla üne,
gene epik türde yazdığı toplumcu gerçekçi oyunlarla pekiştiren Vasıf
Öngören'in ürünleridir.
1980'lerde ise oyun yazarlığı nicelik ve nitelik açısından bir durgunluk
yaşadı. Bu dönemde Refik Erduran, Orhan Asena, Turan Oflazoğlu, Necati
Cumalı, Melih Cevdet Anday, Turgut Özakman, Sabahattin Kudret Aksal, Recep
Bilginer, Güngör Dilmen, Başar Sabuncu, Dinçer Sümer gibi 1950'lerden yada
1960'lardan bu yana oyun yazmayı sürdüren yazarlar dışında, 1970'lerde
yazmaya başlayan Bilgesu Erenus ve Tuncer Cücenoğlu'nun, yapıtlarıyla
1980'lerde gündeme gelen Murathan Mungan, Ülkü Ayvaz, Ferhan Şensoy ve
Mehmet Baydur gibi yeni yazarların oyunları sergilendi.
____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...