Gecenin kalbinde atıyor nabzım…
Kendimden ve uykudan kaçıyorum yine…
Herkes çoktan uyudu…sokak köpekleri, yıldırımlar, kentin tüm
insanları, arabalar, bankalar, lokantalar…
Çoktan uyudu herkes ve her şey …
Bir ben uyumadım…
Bir ben kaldım kaldırım taşlarının ve sokak lambalarının korkunç
kollarında…
Her adım benden başka bir adamı yaklaştırırken bana, beni de uzaklaştırıyor
benden…
Sonra sorular sarkıyor sakallarımdan …
Niçin?
Ne zaman?
Nerede?
Ve her soru kangren ediyor bilincimi…
Herkes uyudu, bir ben uyumadım…
Sen de uyudun biliyorum. Suskunluğa gömdün ela yangınlarını…bir şiir
gibi, aşağılayan bir senfoni gibi sustun.
Ve manastırların sessiz çığlıklarıyla başbaşa bıraktın beni…
Beni Antik hüzünlerin esaretindeki bir eski zaman heykeli gibi, nem ve küf
kokan katedrallerin mahzunluğuna terk ederek uyudun…
Yarıda kalmışlıklarım ve yaralanmışlıklarıma aldırmadan kapadın ruhunu
…
Çektin tılsımlı buhurdanlar gibi tüten nefesini üzerimden…
Sen de uyudun…
Bir ben uyumadım…
İntihar karası düşünceler düşmeye başladı önüme..
Ve geçmiş…
Ve gelecek…
Ve an…
Ve gel de dayan…
Yarın umutlu bir güne açacaksın bakışlarını…belki ceylanlar su içecek
ellerinden, belki denize sihirli sözler fısıldayacaksın yine, belki
gökkuşağı tutunacak eteklerine, kardelenler devşireceksin ağustos
ikindilerinde,
belki bir martının çığlıklarına hıçkırıklarını ekleyeceksin, belki en
çoksevdiğin o semtte satılan sabah simitlerini, küçük bir sokak çocuğu ile
paylaşacaksın, belki yine şiirlere, şarkılara, romanlara konu olacaksın,
baharlarla dolup, meltemler gibi eseceksin üfül üfül, serçelere özeneceksin
belki yine, uzak beldelerde erguvan renkli, akasya kokulu hayallere
dalacak,
yükseklerden bir şelale gibi akacaksın, uçurtma edeceksin belki yüreğini,
belki anlamsızca koşacaksın kendi kentinin bulvarlarında, acıyla ve
sancıyla dolacaksın…
Ya ben…
Herkes uyudu, bir ben uyumadım…
Bir korkunun, bir meçhulün gri koridorlarında emekliyorum…
Bir sevdanın alacasında yitiyorum hala…
Kimsecikler tutmuyor ellerimden…
Ağlıyorum hala…
Belki sen de ağlıyorsundur rüyanda…
Ağlayan var mıdır acaba şimdi rüyasının en tatlı anlarında?
Herkes uyudu, bir ben uyumadım…
Tenime değen ruzigar da uyuyacak belli..o da suskunluğun ve ölümün
saltanatına bırakacak kendini belki…
Ben kentin en tehlikeli tepesinde güneşin doğuşunu bekleyeceğim
birazdan…
Yani bir günümün ve bir gülümün taziyesini…
Herkes uyudu, bir ben uyumadım…
Çığlıklar akıyor kılcal damarlarımdan…
Sen çok uzaklardasın…
Ve uyuyorsun…
Ama seni hala taşıyorum ağırlaşan göz kapaklarımda…
Saçımın gece siyahı tellerinde senin için kıvranıyor dizeler…
Ben kentin en yüksek tepesine ilerliyorum hızla…
Birazdan bir daha doğacak güneş…
Belki birazdan güneş senin bir daha doğacak…
Herkes uyudu, bir ben uyumadım…
Herkes çoktan uyudu…sokak köpekleri, yıldırımlar, kentin tüm
insanları, arabalar, bankalar, lokantalar…
Ve sen…
Ve sen de uyudun…
Birazdan bir daha doğacak güneş…
Belki birazdan güneş senin bir daha doğacak…
Kimbilir benim bu tepeden ve bu kentten ve ülkeden ve bu dünyadan ve bu
evrenden son kez seyredişim olacak güneşin bu doğuşunu…
Birazdan herkes uyacanak…
Ve uyuyan ben olacağım…
Ve sorularım kalacak arkamda…
Niçin?
Ne zaman?
Nerede?
uyuku haram olmus yasam tadsiz unutlar yok olmus
____________________
ver bir selam al bir merhaba ikilige yar degiliz Hudey