Yüreğimi İncitiyor İhanetler"
Dudağımda güz türküleri birikiyor, şiirler dökülüyor kaldırımlara sonbahar
seslerinden. Ürküyorum…
Oysa mevsim bahar mevsimi, gül mevsimi, umut mevsimi. Göç etmiş hüzünler,
acılar, başka alemlere. Çiçekler selam gönderiyor yeni yetme
sevdalara…
Ama ben sevinemiyorum, bütün ihanetler iz bırakıyor yüreğimde…
Mutsuzum, kalabalıklar içinde yalnız ve avuntusuz, hiç bir neden
derinliğimi doldurmuyor… Hep bir yerlere gitmeleri özlüyorum…
Özledikçe ıssızda kendini arayan ve kanayan dervişler gibiyim…
Renkleri solmuş güz yapraklarıyla saklıyorum yüzümü, inadına kimsesiz
sözcüklerle yürüyorum. İnadına kesmiyorum saçımı sakalımı… Yabancı
bir ülkenin sokaklarında hayatı adımlarken, üzgün kuşlar üşüşüyor
saçlarıma. Soğuk, ıssız ve eğreti bir gülüşle hayatı anlamdırmaya
çalışıyorum, olmuyor…
Bütün acılar eskise de yerine yeni acılar yeşeriyor. Yağmur yağıyor
sokaklara, yüreğime gözlerim yağıyor, ıslanıyor duygular… İnsanlardan
ve küçük hesaplardan anlamıyorum. Anlamak da istemiyorum. Bazen
öfkeleniyorum iki yüzlü, içtenliğini yitirmiş dostluklardan, çıkarcı
ilişkilerden kaçıp kurtulmak istiyorum…
Rüzgar esiyor, üşüyor gözlerim… Herkes kendi acısını taşıyor
yarınlara. Kimse dönüp bakmıyor yureğimdeki acıya…
Yıldızlı geceler kayboldu artık. Kirli düşünceler, onursuz davranışlar,
insanın yüreğini incitiyor. Her ihanet kan oluyor ciğerime…
İnsanların kirlenmiş nehirlere benzediği bir iklimde temiz ve onurlu kalmak
ne kadar da zor. Nereye gittimse kahpe ilişkiler kesmiş yol başlarını, ne
yana döndüysem ihanet…
Susmanın sınırını tüketiyorum artık. Haykırmak geliyor içimden var gücümle,
tüm kahpeliklere. Tiksindiriyor beni ucuz çıkar ilişkileri… Durmadan
bir öfke büyüyor içimde, bunalıyorum bazen, hiç bir tarafta esmiyor rüzgar,
çağıltısı uzak düşüyor suların. Anlıyorum ki, ben bu çağın insanı
değilim…
Günlerim hep tek düze geçiyor, alabildiğine boş ve anlamsız. Bir
incinmişlik alıp gözlerimi benden taa uzaklara götürüyor.
İnsanı ve kahpeliklerini iyi tanıyorum artık, kirli, aşağılık şeyleri
unutmuyorum. Bir ihanet gününde ikiyüzlülük hançeri nasıl saplanır yüreğe
onu ögrendim, ögrendim bir ihanet ne kadar kırar insanı…Bir ihanet
faslında bir bıçak ne kadar işler kalbe biliyorum artık…
Uykularıma acılar sızıyor, içim sızlıyor, küle dönüyor, karabasan oluyor
rüyalarım. Düşündükçe yabancılaşıyor duygularım. Öfkeleniyorum…
Unutmak istiyorum gördüğüm bütün ihanetleri, acıları unutmak
istiyorum… Unutmak istiyorum bana edilen bütün kötülükleri,
haksızlıkları. Ama kırgınlıklar kolay iyileşmiyen yaralardır, her anışta
kanar içimiz, hele de yakınımızda duranlarsa ihanet eden…
Ama yinede insan umudunu terketmeden, dişiyle, tırnağıyla mücadele edip,
tüm acılara ve ihanetlere rağmen, inadına, inadına yaşamalı
diyorum…
Darda Kaldım
Derler ki insan bir kez ölür
ben bin kez öldüm yaşarken
elimde kalbimin kırıkları
ekmeğim yok diyen herkese
ekmeğimi verdim
sevgisiz kaldım diyen herkese
sevgimi
kimsesiz, ekmeksiz, sevgisiz kaldım...
insan oğlu nankör
insan oğlu hain
vefa yalandır balam
dostluk yalan
yaşamak yalan
boşa gitti emeğim, alınterim, ekmeğim.
derler ki insan bir kez ölür
ben bin kez öldüm yaşarken
bir umut gönder ay balam
bir düş
bir ses
bir ışık
bir nefes
darda kaldım...
Nuri CAN
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|