Deprecated: Function set_magic_quotes_runtime() is deprecated in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_system.php on line 22

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 315

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 315

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 1415

  Cumartesi, 07. Haziran 2025 04:26   User Online: 16 

Üye bilginiz

Üye merkeziniz

Özel Messajiniz

Ziyaretçi defteriniz

Üye lerimiz

Forumda çikiş

Forumlar

Genel

Kültür

Atatürk

Türkiye

Bilgilendirme

Spor

Site ve Radyo

Arsiv II Genel

Arsiv Kultur

Resim
Tabiat 9Cicek1Manzara -16HayalTatli Hanimlarkirmizi_gul_deni.jpgManzara -9Tabiat 4Bayrak CamiTabiat 7Manzara -5Kus -1Sen Ben.Cok HosYaseminBebek -12Manzara -4iki kalpDostluk 4Dostluk 6

Portal Menüsü
Bilgiller
Bilgi ekle
Ekart
Pano
Haberler
Takvim
Resimler
Şiir
Fikra
Bizi tavsiye et
Site Anket
Site kural Impressum
Download tavsiyeler
 Link Tavsiyeler
Bize ulaşım

Dostsesi.Com Kültür Forum Sisteme girmen gerek

En son aktif olan: 7/6/2025 Saat 01:25

Aşağı git
« Ön  Diğer »
küçükten büyüğe do;ğru sırala büyükten küçüğe doğru sırala      print
Konuyu açan: Konu: Asıl eksiklik !!
Site kurucusu
Senior Member

Rojin
Cevaplar: 987
kayıt olmuş: 11/9/2006
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 2/11/2009 Saat 22:18  
Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti.
Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı.
Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir etmiyor.
İnsan tek başına mutsuzsa baska biriyle de mutlu olamıyor.
Önce yalnızdık.
9 ay boyunca karanlık bir yerde dışarı çıkmayı bekledik ve dünyaya ağlayarak geldik.
Pişman gibiydik. Ya da mecburen gelmiş gibi.
Biraz büyüdükten sonra, kendimizi bildiğimiz anda, içimizi kemiren,
Kalbimizi kurcalayan o tuhaf duyguyu hissettik:
Bir yerde bir eksik var.
Korktuk. "bunun sebebi ne?" diye sorduk kendimize.
Cevabı yapıştırdık:
"Demek ki sahip olmadığımız bir şeyler var.o yüzden eksiklik hissediyoruz."
Peki, neye sahip olmamız gerekiyor?
Çocukken,"yaşımız küçük" diye düşündük.
Her istedigimizi yapamıyoruz. Kurallar, yasaklar var.
Büyüyünce her şey yoluna girecek.
Büyüdükçe bir şey değişmedi. Yine huzursuzduk. içimizden bir ses aynı sözcükleri fısıldıyordu:
"bir eksik var."
Kafamız karıştı. nasıl kurtulacağız bu iğrenç duygudan? Nasıl geçecek bu?
Aklımıza yeni cevaplar geldi: okulu bitirince geçecek.
İşe girince geçecek.
Para kazanınca geçecek.
Tatile gidince geçecek.
Okulu bitirdik, diploma aldık, işe girdik, kartvizit aldık.
Çalıştık. Para kazandık. Taşındık. Araba aldık. Çalıştık.
Eve yeni eşyalar aldık.
Tatile gittik, dans ettik, terfi ettik, kartviziti değiştirdik,
daha çok çalıştık, daha çok para kazandık.
Çalıstık, çalıştık,geçmedi.
"bir yerde bir eksik var" hissi, hala orada duruyordu.
Bu sefer de "sevgilimiz olunca geçecek" dedik.
"yalnızlığımız sona erince bu illetten kurtulacağız." Beklemeye başladık. Derken,
biri çıktı karşımıza, aşık olduk ve anında başka biri olduk.
daha güçlü, daha güzel, daha akıllı biri. Hesap cüzdanları, kartvizitler, hatta ilaçlar bile böyle hissetmemizi sağlamamıştı.
Sevgilimizin gözlerinde, daha önce bize verilmemiŞ kadar
büyük sevgi ve hayranlık gördük.
Sevgilimizin gözlerinde Tanrı' yı gördük.
Işığı gördük. "tünelin ucundaki ışık bu olmalı" diye düşündük "kurtulduk."
Sonra bir gün, daha dün bize deli gibi aşık olan insan çekip gidiverdi.
Ya da artık eskisi gibi sevmediğini söyledi.
Ya da baska birine aşık olduğunu söyledi.
Ya da daha kötüsü, başka birine aşık oldu ama söylemedi.
Telefonu açmamasından, elimizi tutmamasından,
gelmemesinden anladık, bir terslik oldugunu.....
Belki de sevmekten vazgeçen veya terk eden sevgilimiz değildi, bizdik.
Fark etmez.
Sonuçta aşk bitti.
Şimdi her yer bomboş, şimdi tekrar yalnızız. Başladığımız yere döndük.
yıllarca uğraştık, eksiğin ne olduğunu bulamadık.
halbuki her şeyi denedik, her yere baktık.
Öyle mi?
Bakmadığımız bir yer kaldı. İçimize bakmadık.
Eksik parçayı dışarıda aradık ama içimizde saklı olabileceğini
akıl etmedik.
Birilerini sevdik, birileri bizi sevsin diye uğraştık ama kendimizi sevmedik.
Şaşıracak bir şey yok, tabi ki sevmedik.
Kendimizi sevsek bu kadar koşturur muyduk?
Canımız yanmasın diye duvarların ardına saklanır mıydık?
Kendimizi boş sanıp doldurmaya uğraşır mıydık?
Terk edilmekten korkar mıydık?
Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti.
Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı.
Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir etmiyor..
İnsan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor.
"Herkes beni sevsin" diye uğraşınca kimse gerçekten sevmiyor, herkes sevgisine şart koyuyor, sınır koyuyor.
Oysa "kendime duyduğum sevgi bana yeter" diye düşününce, kendimizi olduğumuz gibi kabullenince yarım tamamlanıyor..
her sey bir oluyor.
işte o zaman perde aralanıyor, acı diniyor.
işte o zaman başka 'biriyle bir araya gelerek,
hesabın kitabın, korkunun kaygının hüküm sürdüğü sahte bir sevgi yerine,
gerçek bir sevgi yaratılabiliyor..

anonim


____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen Zaman ...
Profiline gir Web siteyi ziyaret et Bu üyenin tüm mesajlarını göster
Site kurucusu
Senior Member

Rojin
Cevaplar: 987
kayıt olmuş: 11/9/2006
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 2/11/2009 Saat 22:20  
Sen Hiç Kendinle Yüzleşin Mi...

Son zamanlarda ben de takıntı oldu hayat....nerden takıldım kaldım, nasıl bu kadar kendimi kaptırdım bilmiyorum. İçimde bir yerlerde sürekli çağlayan birşeyler var, nedenini bilmediğim.. Belki de hayata takılıp kalmamdı bir yerlerde kimbilir? Belki de hayatın kıyısında bile olmamamdı.

Peki, nedir ki hayat? Sözlük anlamına baktım geçenlerde. Şöyle diyordu H harfinin hayat yazan o gizemli bölümünde. Hayat- canlıların doğumdan ölüme kadar etkinliğini sağlayan olguların tümü, yaşam. Ne garip değil mi, etkinliğini sağlayan olgular diyor hayat için. Ne etkinliği, kim belirliyor bu etkinliği, bizler mi...hayat mı? Hayat bu etkinliği yaşamamız için fırsatlar sunuyor, biz o etkinlikleri bize hayatın izin verdiği ölçüde yaşayabiliyoruz. Yargılayamıyoruz hayatı. Devasa hayatın karşısında bizler neyiz ki? Ufacık, önemsiz toz zerrecikleri. üflese üzerimize hayat, dağılıp gidiyoruz kendi yarattığımız minicik dünyalarımızda. çok da umurunda değiliz hani. çırpındıkça yarattığımız girdabımızda yok ediyoruz kendimizi. Oluruna bırakınca da o devasalığın içinde yitiyoruz, kayboluyoruz. Aslında hiçbirşey yapmamakla, bir şeyler yapmak arasında da pek bir fark yok gibi.

Yaşasaydık keşke biz bu hayatı
Ve içinde yalan sevgiler olmasaydı....

Kimbilir kaç kez hayatın anlamsızlığını sorguladım. Hayat anlamsızsa bu anlamsızlığın bizi neden bu kadar derinden etkilediğini düşündüm. Kaç kez kelimelerin altında aradım bu anlamsızlığın cevabını. Hayatın anlamsızlığına kendi anlamsızlığımı da katıp iyice bölündüm sonraları. Ne çok cevapsız soru vardı aslında.
Bir zaman geldi cevap aramaktan vazgeçtim.

Kapat perdeleri !
Kapat ki, yalnızlığın başlasın...
ürkme !
İyidir insanın kendi kendine kalması.
Alışmalısın...
(Okan Savcı;)

Yalnızlık ürkütücü gelir çoğu insana. öyle değildir oysa. Kalabalıkta boğulmak nedir bilir misiniz? Bir hengamede yokolan çabalar, dostluklar, arkadaşlıklar, boşuna yaşanan yıllar, zamansız gidişler, zamansız gelişler, kavgalar, kıskançlıklar ve savaşlar.. ve aşk. İçlerinde en sakini gibi görünüyor ama aşk da iki kişiliktir. Yalnız değilsindir. Senin dışında bir kişi daha girerse kendi ellerinle inşa ettiğin dünyana, temelleri sarsılmaya başlar ve ardından yıkılmalar. Tek kişilik yaşamak ne kadar ürkütücü görünse de daha az tehlikelidir. Yani iyidir insanın kendi kendine kalması..

Yine ve yine yalnızlığımlayım..

Hayalleri de tehlikeli bulur çoğu zaman insanlar. Gerçeklikten daha mı tehlikelidir sizce hayaller? Kendi istediğin şekilde bir dünya yaratmak, hayatın etkinliği sağlamak için yarattığı olguları hiçe sayarak, kendi olgularını kendin yaratman daha mı tehlikelidir. Şöyle sormalıyım belki de, mutluluğun kendi ellerindeyse ve bunu hayallerinle sağlayacaksan bunu bir tehlike olarak görmek nasıl bir inanışır. Bu kadar mı korkuyoruz mutluluktan, bu kadar mı yozlaşmış, katılaşmış yürekler ve beyinler. Laf aramızda beni de tehlikeli görüyorlar... hayallerimle yaşadığım için tehlikeli diyorlar bana. Daha da açığı deli diyorlar.

Hayat aslında bir düş!
Bir gün düşeceğiz toprağa
ve hayat denen bu düşen
ilk kez uyanmış olacağız.

Biliyor musunuz, hayallerimde herşey mavidir benim. Denizlerin rengi, düşlerimin rengi, umudumun rengi, hayatımın rengi... bu yüzden denizlere baktığımda, ya da bir hayal kurduğumda, bir umudum olduğunda kendimi seyreder gibi olurum. Daha az acı vardır benim tek kişilik dünyamda. Peki bu beni tehlikeli mi yapar. Hırsları yüzünden birbirlerini katleden insanlardan daha mı tehlikeliyim ben? Hiç anlayamadım insanları, tabi onlar da beni hani çok da önemli değil beni anlamaları... çok zaman önceydi, ama ne kadar zaman önceydi hatırlayamıyorum, bıraktım insanlara kendimi anlatmaktan.

Şimdi mi ne yapıyorum, kendimi kendime anlatıyorum. Kendimle yüzleşiyorum. Tüm kişiliklerimle (!) yüzleşiyorum.
Sevmesem de bu hayatı, sevmesem de yaşamak zorunda kaldığım dünyayı, ben kendimi seviyorum. Ben kendimi çok seviyorum Daha sık yapmalıyım sanırım bu yüzleşmeleri...

Peki ya sen, sen hiç yüzleşin mi kendinle?
Açığa çıkartmaya korktuğun diğer kişiliklerinle.. yüzleşin mi hiç?

İşe şimdi tam sırası...
Cesur ol, farkın olsun...


anonim



____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen Zaman ...
Profiline gir Web siteyi ziyaret et Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 1
Site kurucusu
Senior Member

Rojin
Cevaplar: 987
kayıt olmuş: 11/9/2006
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 2/11/2009 Saat 22:21  
Bir damla gözyaşıyım ben



Bir damla gözyaşıyım ben…

Bazen dile getirilemeyen kelimelerin sesiyim, bazen yoğun pişmanlığın diyeti, bazen de bir aşkın nefesi olurum, ama en çokta çocukların gözlerinde naz olurum annelere. Sessizliğin çığlıklarıyım aslında, anlatamadıklarınızı anlatmak isterim karşınızdakine. Eğer anlayabilirse…

Bir garipsiniz siz insanlar… Sevinir ağlarsınız, üzülür ağlarsınız, hasret çeker ağlar, kavuşur yine ağlarsınız. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerde benim görevim başlar.

Aslında ağlayabilmek büyük bir nimettir ama siz utanırsınız. Ne zaman süzülsem gözpınarlarınızdan aşağıya doğru, bir telaşır alır sizi. Hemen başınızı başka yöne çevirir ve silersiniz beni ucuz bir kağıt mendile. Bir anlasanız ki ağlamak taş kalpli olmadığınızı gösteriyor. Hala insan olduğunuzu, hissettiğinizi, duygusuz olmadığınızı.

Bazen de gözpınarlarınızdan süzülmem, dışarı akıp ziyan etmem kendimi. çünkü çok daha önemli bir görevim vardır. Bir zalimim kıvılcımını düşürdüğü, içerideki bir yangını söndürmek gibi.

Eğer bana inanmıyorsanız bir daha göz kapaklarınızın alev alev yandığı, boğazınıza bir şeylerin düğümlendiği, burnunuzun direğinin sızladığı zamanlarda dikkat edin bakalım gözyaşlarınızın istikameti neresi? En zor olanı da bu benim için…

Ağlamak zayıflık değildir. Ağlamanız gereken anlarda sıkmayın artık yumruklarınızı, tırnaklarınızı batırmayın avuçlarınıza, boğazınızdaki düğümleri yutkunarak gidermeye çalışmayın ve kaçırmayın buğulanan gözlerinizi başkalarından. Bırakın da süzüleyim yanaklarınızdan aşağıya usulca.

Bir damla gözyaşıyım ben, evin istenmeyen ferdi değil sizin bir parçanızım…

anonim



____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen Zaman ...
Profiline gir Web siteyi ziyaret et Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 2
Site kurucusu
Senior Member

Rojin
Cevaplar: 987
kayıt olmuş: 11/9/2006
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 2/11/2009 Saat 22:22  
Alışığınız Şehir’de Misafir Olmak...


Bazen arkada bırakmak mıdır? bir şehri terk etmek yada valize doldurmak mıdır? tüm anılarınızı… adımlarınız ağırlaşacaktır belki… yeni köşe başlarını dönerken, yada pencerenizin başka bir gökyüzüne açıldığını fark ettiğinizde..Arkada bırakmak her şeyin en önünde yürümek değil midir? sizce de…

Ben yüreğimin önüne geçemedim bu şehri terk ederken. Umutlarım… hayallerim… acılarım… mutluluklarım … Yaşama dair yaşanmışlığa dair ne varsa sığdırdıklarım vardı… Bu şehrin en yalnız zamanlarını arkamda bırakamadım… Yalnızlığımı da sığdıramadım…

Yaşanılası şehir İzmir,

Aldığınız nefesin değeri bile başka… mutlu olmak için mücadele edeceğiniz, kaybedildiğinde kıymete binen özel bir şehir İzmir.. Yalnızlığınız da huzur veren sahil, özlemini duyduğunuz değerler… En güzeli de çevrenizde tebessüm eden insanlar, hayatın tüm karmaşasına karşın yüzlerinden tebessümü eksik etmeyen Egeliler…

Biliyorum doğduğum şehir değil belki ama yaşadığım ömrümün büyük bir bölümünü geçirdiğim,yaşamaya doyamadığım bir şehir İzmir… Bir şehri terk etmek acıtır canınızı… aklınızın bi yanı hep yaşadığınız şehri anımsar… tutkuyla bağlıysanız daha da zor gelir… Bazen şartların esiri oluruz… hayatın sizi sürüklediği yerlere istemeseniz de gidersiniz… ardınızda kırık bir bakış bıraksanız da terk etmek zorunda kalırsınız… zor gelir terk etmek… alışmışsınızdır oysa… çocukluğunuz geçmişir… adım attığınız her sokakta gülüşünüz saklıdır… umutlarınız kalmışır köşe başlarında… gençliğiniz,anılarınız,hayata tutunduğunuz binlerce zaman dilimi…

Oysa acılarınız da saklıdır bu şehirde belki defalarca kaçıp uzaklaşmak istemişsinizdir…. hatta terk etmek istemişsinizdir bazen… sevdiklerinizi kaybetmişsinizdir… başka bir yerlere gitsem demişsinizdir mutlaka dönmemek adına… terk etmek çözüm gibi gelse de inadına tutunursunuz, acılarınızı yüreğinize gömüp ısrarla yaşamak istersiniz… zordur alışığınız şehri terk etmek doğmamışsınız ama yaşamışsınızdır her soluğunuzda.. hüzünlerinizi.. mutluluklarınızı… sevdalarınızı saklamışsınızdır alışıklarınıza…

Bir yerlere yada bir şeylere alışmak zordur. Kabullenebilecek yüreği taşımalı bedeninizde… tutkuyla bağlıysanız bu şehre zordur kabullenmek… her şey garip gelir… okula gittiğiniz, dostlarınızla buluşuğunuz, işen çıktığınız, alışveriş ettiğiniz şehirde artık misafirsinizdir

Kime giderseniz... nereyi gezerseniz gezin her şey ama her şey acıtır canınızı… anlamaz sevdikleriniz sizi… nasıl

özlediğinizi hissetmezler… kabullendiğinizi sanırlar… oturduğunuz ev yabancıdır artık yıllarca her bir köşesinde anılarınızı saklayan

Sokağınızdan geçemezsiniz cesaretiniz yoktur… Gitmek istemediniz belki ama şartlar sürüklemişir sizi alışamadığınız bir şehre…. belki dönseniz her şey aynı olmayacaktır.

Belki bıraktığınız yerde de kalmamışsınızdır ve belki inanması zor gelse de alışamadığınızı söylediğiniz bir şehir’e istemeseniz de alışığınızı fark edeceksiniz..

Dedim ya zordur acıtır canınızı…

Alışığınız şehri terk etmek en acısı da misafir olmak…




____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen Zaman ...
Profiline gir Web siteyi ziyaret et Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 3
Site kurucusu
Senior Member

Rojin
Cevaplar: 987
kayıt olmuş: 11/9/2006
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 2/11/2009 Saat 22:23  
Bitkilerinde Canı Yanarmı?



Bahar geldi heryer sarı ve beyaz papatyalarla doldu.Ağaçların meyva çiçekleri insanın içini ısıtıyor.Bana karşıdan bakmak yetmiyor.Koparmak ,koklamak ve vazoma sabah terapim için koymak istiyorum.

Fakat ,şimdiye kadar bana engel olmayan, çevre koruma kalkanlı iç güdüm çiçekleri koparmama engel oluyor.Kulağıma

- Kopardığın çiçeklerin canı yanıcak ve onlar acıdan vazonun içinde kıvranırken sen mutluluk ve huzurla onlarımı seyrediceksin diye fısıldıyor.

Ve ben koparmaktan kendimi alıkoyuyor ,kafamı karışıran sorulardan kendimi alamıyor ve soruyorum .Acaba bitkilerinde canı yanarmı?



Zeliha okan



____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen Zaman ...
Profiline gir Web siteyi ziyaret et Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 4
Site kurucusu
Senior Member

Rojin
Cevaplar: 987
kayıt olmuş: 11/9/2006
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 2/11/2009 Saat 22:24  
Tek renk kalmayın...



Bizi biz yapan, diger insanlardan ayiran bazi ozelliklerimiz vardir...
Kimi neseli ve konuskandir, kimi ise agirbasli, cimdinin cool denilenlerinden...
Kimi cekingen ve utangactir, kimi ise heyecanli ve atak...
Bazi insanlar son derece sakin ve uysal iken bazi insanlar da her an patlamaya hazir bomba gibi dolasir ortalikta...
isin en zor yani da insanin kendini tarif etmesidir. Kendinizi tanitirken de adiniz, soyadiniz, dogum yeriniz, tarihiniz yani konuya en hakim oldugunuz
cumleler biter ve kalakalirsiniz...

Bu kadarcik soz, tanitmaya yeter mi insani? Oyle cok ozellik, zevk, aliskanlik, hayat gorusu ve renk varken nedense insanin aklina, kendini tanitacagi birkac kelime bile gelmez...

Ben insanlari renklere benzetirim... Kirmizi, Beyaz, Mavi, Yesil, Sari, Turuncu, Gri, Kahverengi, gibi renkler vardir ya hani?.. iste insanlar da oyle renk renktir bana gore.

Kirmizi :bana heyecanli, coskulu, maceraperest, gozupek insanlari cagristirir. Kafasina koydugunu yapan, biraz asi ruhlu. Yaptığı herşeyi tutkuyla, aşkla yapan insanlar, arzulari limitsiz...

Beyaz: ise egitim, kultur veya bilim alaninda ugrasan insanlari animsatir.
Olgun, anlayisli, dostluklari guvenilir ve sirdas insanlar da beyazdir benim icin. Tatli bir masumiyeti, engin bir bilgeligi bulurum beyazlarda.. .

Yesil: ise doga tutkunu insanlari cagristirir. Dogaya asik, dogal ve merhametli insanlar aklimda nedense hep yesildir. Koruyucu ve kollaycilardir ayni zamanda...

Sari, sefkate, korumaya ihtiyaci olan insanlari hatirlatir... Yaslilar,
sokak cocuklari, kimsesizler, evsizler barksizlar saridır, ilgisiz sevgisiz kalmislari dusundurur, bir de sefkate muhtaclari...O yuzden kendi zayifliklarimizi, zaafiyetlerimizi de sari gorurum..

turuncu:Kendi ruhumdaki renklerin dunyasinda geziyorum.Cilgin, ucuk, yasami farkli algilayan, cogunlukla icindeki cilginligi, yaraticiliga donusturen, zaman zaman zaaflarina yenik dusup sararsa da sonunda yine turuncuya oradan kirmiziya ve baska renklere donusen...

Renklerin nasl aciktan koyuya tonlari varsa, insan ozelliklerinin de tonlari, desenleri var mutlaka...
Hic kimse tek renk degildir, olamaz da... Kimi insanda zemin kirmizi, uzerinde beyaz benekler varken, kimisinde turuncu cizgiler, acik yesil puanlar vardir. Yani herkes bircok renkten olusmus bir gokkusagi gibidir aslinda...
Siyahtan bahsetmedim. cunku siyah, romantizmi animsattigi kadar, biraz da
karamsarligi cagristirir bende ve beyaz cekiciyken, siyah itici renktir. Hic bir
rengi kabul etmez bunyesine...
Kendi resminizi cizmek de sizin elinizde... sayet bugune kadar olan renginizden memnun degilseniz veya siyahı fazla kullandiysaniz, uzerine kirmizi benekler, turuncu puanlar, beyaz balonlar koyup yeniden renklendirin.

Ama asla tek renk kalmayin...







____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen Zaman ...
Profiline gir Web siteyi ziyaret et Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 5
« Ön  Diğer »        print
Yukarı git


mxBoard, © 2006 by pragmaMx.org, based on eBoard, XMB and XForum

Giriş

Kullanıcı Adı:

Şifre:

Sprache
Arabirim Dilini Seçin:

Almanca Fransızca Türkçe İngilizce
Son 5 Bilgi
Happy Birthday


Bugün hiçbir kullanıcımızın doğumgünü yok!
Etkinlik Takvimi
Haziran 2025
  1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30  

Fuarlar
Toplantilar
Konserler
Festivaller
Kültür Sanat
Anma Günleri
Dogum günü
Dini Bayramlar
Özel Günler
Resmi Bayramlar
üye Puani
  1. Rojin: 10 976 Puanlar
  2. asliyok: 4 432 Puanlar
  3. HarmanYeli: 4 396 Puanlar
  4. KizilZora: 2 048 Puanlar
  5. life23: 1 675 Puanlar
  6. gokkiz: 1 657 Puanlar
  7. BirNefes: 1 048 Puanlar
  8. Erasmus: 984 Puanlar
  9. -Pozan-: 785 Puanlar
  10. Siyahinci: 623 Puanlar
Son Şiirler
SAKLI SEVDAM
(8367 okuma)
Hatırlarmısın .!
(11479 okuma)
Mektup......
(12306 okuma)
ANADOLU GARIBI
(12282 okuma)
SALKIMSÖĞÜT
(12006 okuma)
YAŞAMAYA DAİR
(12261 okuma)
SALKIMSÖĞÜT
(12453 okuma)
TOP Download
  1. AntiVir Personal - Free Antivirus
       [Hits: 1 032 x]
Link ler
  1. VOLKAN KONAK
  2. Yusuf Hayaloglu
  3. Full dizi izle

Bu sitedeki tüm logo ve markalar sahiplerinin malıdır. Diğer detayları Künye bölümünde bulabilirsiniz .

Haberlerimizi RSS kullanarak yayınlayabilirsiniz.

Bu site pragmaMx 0.1.11 tabanlıdır.

Yorumlar yazarların sorumluluğu altındadır,
geri kalan her şey © 2004 - 2025 by Dostsesi - Stimme der Freundschaft