BİR BAŞKA öYKü
-Maarif yayınevi tarafından çıkarılan M. Halit
Bayrı'nın Aşık Virani divanında, Teslim Abdal
isminde bir aşığın var olduğu, ancak nerede ve ne
zaman yaşadığının bilinmediğinden
bahsedilmektedir.
-Ayrıca, Erman yayınevi tarafından
yayınlanmış, İbrahim Aslanoğlu'nun Söz
Mülkünün Sultanları adlı eserinde de Teslim
Abdal'ın asıl yaşadığı yerin
bilinmediği, fakat çorum'da bir Teslim Abdal
köyünün bulunduğundan oralı olduğuna
ilişkin tahminler yürütülmüş olduğu
görülmektedir. Bu konuda Can Yoksul (A.Haydar Avcı
'nın Alevilik Araşırmaları dergisinin
ilk sayısında geniş bir araşırma yer
almaktadır.
-''Teslim Abdal Elazığ'ın Baskil ilçesine
bağlı Şeyh Hasan (Şıh Hasan)
köyündendir. Şeyh Ahmet dedenin torunlarından
dördüncüsü olan Şeyh Melek kolundan gelen Kalender
Abdalın oğludur. Kalender Abdal da bir gerçektir ve
nefesleri vardır. Bu köyün Doğu tarafında
Şeyh Ahmet dedenin Türbesi ve civarında da köyün
mezarlığı vardır. Batı tarafında bir tepenin
arka yüzünde de Teslim Abdal'ın türbesi ve onun
çevresinde de ondan gelen torunlarının mezarları
vardır.
Teslim Abdal'ın ikinci oğlu Süleyman'dan doğma
Derviş Ali'nin mezarındaki tarih 1172 dir. Bundan
anlaşılacağı üzere Rumi 1090 da miladi ise 1670
yıllarında yaşamış olduğu
anlaşılır.
Teslim Abdal'ın beş oğlu olmuşur. Adları
şöyle : İmam, Hüseyin, Süleyman, Bektaş ve
Cafer'dir. Bunlardan İmam Teslim Abdal'ın
sağlığında öldüğü için, Ceddi
Şeyh Ahmet dede mezarlığında
gömülüdür. Hüseyin oğlunun mezarı Teslim
Abdal'ın türbesi içinde, Süleyman, Bektaş ve
Cafer'in mezarları ise Teslim Abdal
mezarlığındadır.
Süleyman oğlundan gelen derviş Ali'nin türbesi de
Şeyh Ahmet dedenin türbesi bitişiğinde kargir kubbeli
bir türbedir. Derviş Ali de bir gerçek Er'dir. Yaygın
nefesleri vardır.
Teslim Abdal'ın sayısı çok olan nefesleri vardır.
Ama elimize ancak yetmiş kadarı geçmişir.
Köyünde onun soyundan gelenler de bir zihniyet vardır ki
onun eserlerini kimseye vermeyip sıkı Sıkı
saklıyorlar. Bu yüzden fazla elde edemedik.
Teslim Abdal ata ve dedelerine saygılı bir kişi idi. Bu
yüzden öldüğü zaman kendisine daha fazla ilgi
gösterilip, Şeyh Ahmet dedeye daha az ilgi gösterilme ve bu
yüzden de saygısızlık etmiş olması ihtimaline
karşı, kendi mezarının bugünkü Tepe
Düzü mevkiine yapılmasını vasiyet etmişi.
Onun için Şeyh Hasan köyünün iki
mezarlığı var. Teslim Abdal'dan sonra bu soydan gelen
kişiler Teslim Abdal mezarlığına defnedildiler.
Yalnız Teslim Abdal'ın oğlu İmam Teslim Abdal hayatta
iken vefat ettiği için Şeyh Ahmet Dede
mezarlığına defnedildi.
Teslim Abdal'ın halk arasında söylenen bir söylencesi
şöyledir :
Teslim Abdal'ın yaşadığı yıllarda
İbrahim Paşa adında, Osmanlı Padişahının
seyis başıısı vardır. Bu zat bir gece
rüyasında Şeyhhasan köyünü, oradaki Şeyh
Ahmet dede yatırını görür. Yatırın
üzerine başındaki fesi çıkarıp koyar, daha
sonra hiç el değmeden fesin tekrar başına
konduğunu görür. Bu rüyanın etkisi ile
Şeyhhasan köyünü aramak üzere yola
çıkar. Araya araya Fırat nehri kıyısına
gelir. Oradan da o zamanın tek nehir nakil aracı olan Kelek ile
nehri geçip köye gelir. Köyde başı kavuklu bir
çok Dede ve
Şeyh vardır. Bunların hepsi kendi çaplarında
mucize sahibi kişilerdir. Teslim Abdal ise divana kabul
edilmediği için adamdan sayılıp cemaatte yer alamaz.
İbrahim Paşa bu kavuklu kişilere rüyasını
anlatır. Kavuklular << Peki Paşam, sen kurban kes
köylüye yedir, biz gerekeni yaparız>> derler.
İbrahim Paşa birinci gün bir kurban keser ve Şeyhin
birisi İbrahim Paşanın fesini el değmeden
başına giydirmeyi dener, başaramaz. İkinci
günü bir kurban daha keser bu defa bir başkası dener,
gene fesi Paşaya giydiremez. Böylece kırk gün kurban
kesme ve denemeler sürer. Derken İbrahim Paşa hiddetlenir ve
: << Benim rüyam yalan değildir. Mutlak içinizden
birisi fesi bana giydirecek>> der. << Eğer bunu
başaramazsanız hepinizi kılıçtan
geçireceğim>> diye bir korku verir. Bunun üzerine
herkes telaşlanır, ne yapacaklarını
şaşırırlar. Neticede orada bulunanlardan birisinin
aklına Teslim Abdal gelir. Belki bunu Teslim Abdal yapar, derler ve
hemen denemeye koyulurlar. Teslim Abdal fakir olduğu için civar
köylerden olan Boran köyünün
sığırlarını otlatmaktadır. Bir kaç
kişi hemen yola çıkar, Teslim Abdal'ı bir otlakta
bulurlar. <<Aman sen bilirsin, İbrahim Paşa gazaba geldi,
bizi kılıçtan geçirecek, bizi kurtar>> diye
yalvarırlar. Teslim Abdal <<ya benim bu
sığırlarım ne olacak>> der, <<biz senin
sığırlarını otlatırız>> deyip, iki
kişiyi sığırların yanına
bırakırlar, diğerleri de Teslim Abdal'la birlikte Şeyh
Ahmet Dede yatırının yanında bekleyen İbrahim
Paşaya gelirler. İbrahim Paşa Teslim Abdal'ı
görünce, rüyasında gördüğü
kişi olduğunu hemen tanır. çevresindekilere
<<işe bu yapar>> der. Yine kurban kesilir, dualar edilir,
köylü yer içer, Türbenin içine girerler.
İbrahim Paşa fesini çıkarıp yatırın
üzerine koyar. Teslim Abdal'ın nazan ile fes Paşanın
başına gelir. üç defa bu tekrarlanır. Paşa
kalkıp diğer kavuklulara dönerek : <<Hey Allah'tan
korkmazlar, Gerçek kişi ve Gerçek Er bu zat imiş,
sizler kendinize boş yere süs veren
yalancılarsınız>> diyerek onları kovar. Sonunda
Paşa Teslim Abdal'ın dua ve himmetlerini alıp gitmek
üzere Fırat Nehri kenarına geldiğinde, Teslim Abdal
geri çağırtır ve ona bir delilik yaparak
aklını karışırır. Paşada <<Eyvah
iyi bir Er imiş ama deliymiş>> diye ikirciklenir. Teslim
Abdal Paşaya <<şimdi gidebilirsin>> deyip
gönderir.
Orada bulunanlar Teslim Abdal'a merakla neden böyle
yaptığını sorarlar. O da: << Böyle
yapmasaydım, köyümüzde ne ikrar kalırdı ne
iman kalırdı ne de tarikat kalırdı. Hepsini Paşa
alıp götürürdü. Şimdi ikirciklendiği
için hepsini burada bıraktı>> der. İbrahim
Paşa oradan ayrılıp Malatya iline gelir ve bugünkü
Paşa Köşkü denilen mevkide ev yaptırıp
konaklar.
Seherde bir bağa girdim
Ne bağ duydu ne bağbancı
El vurdum güllerin derdim
Ne bağ duydu ne bağbancı
Teslim Abdal'ın torunu Derviş Ali'de dedesi gibi divane ve
ermiş bir kişi idi. Şeyhhasan köyünün bir
kaç saat batısında Kale köyü var. Bu
köyün yamacındaki dağda da, Hz. Muhammed
zamanından Battal Gazi zamanına kadar gelip Hz. Muhammed' in
verdiği emaneti Battal Gazi'ye getiren Battal Gazi'nin piri
Abdulvahab'ın yatırı bulunmaktadır. Kale
köyünün bir kaç saat batısında ise Adaf
köyü bulunmaktadır.
Derviş Ali bir gün Adaf köyünde bir cemde otururken
şöyle der:
''Nefestir adamı talar, Adara Elmaya salar,
üç Kürt oğlu suya dalar Battı m'ola
çıktı m'ola''.
Köylüler Derviş Ali'nin gerçek bir kişi
olduğunu bildikleri için hemen adam koşururlar. Fırat
Nehri kıyısındaki elma bahçesini kontrol ettirirler.
Bakarlar ki kürt çocukları elma çalmaya gelmişler,
elma çalarken suya düşmüşler ve boğulmak
üzereler.
Hemen çocukları kurtarırlar.
Derviş Ali ölmeden önce Teslim Abdal'ın
yatırı yanında uzanıp yatmasının
saygısızlık olacağı gerekçesi ile kendi
mezarını başka yere yapmalarını ister. Şimdi
yatın Şeyh Ahmet Dede yatın yanında ve ondan biraz daha
küçüktür.
Şeyh Hasan köyünün kıble yönünde ve
köyün hemen önünde Murat suyu akmaktadır. Murat
suyunun karşı kıyısında ise Korucuk köyü
vardır. Bu köyde Hasan Dede isminde bir de yatır
vardır. Bu zata Hasani Basri de derler. Bu zatın Bağdat'tan
geldiğini ve sonunda da su ile Bağdat'a gideceği çok
önceleri büyüklerimiz tarafından söylenirdi. Bir
süre önce Murat taşı. Köylüler yatır
gidecek diye telaşlandılar ve çevre köylerden para
toplayarak önüne set yaptırdılar. Ne yazık ki,
şimdi Atatürk Barajı yapımı nedeniyle bu
yatır gene suyun altında kalacak ve söylendiği gibi de
Bağdat'a gidecek. Bu yatır, Vakıflar idaresince Eski Malatya
(Battal Gazi) ilçesi merkezine nakledilmişir.
Hasani Basri'nin yaşadığı tarih belli değil.
Yalnız, çok ağır hasta ve deliler ona büyük
bir itikat ile götürüldüğünde şifa
bulurlardı. Teslim Abdal bir beytinde bu zatı
övmüşür'' (Yusuf Şahin, Kulhak, 1987,
İstanbul, s: 250).
Teslim Abdal ey der eremediniz
Kör idi gözünüz göremediniz
Yetmiş yıl dolandım bilemediniz
Zöhre yıldızı doğup aşı duydun mu?
Teslim Abdal'ın şiirleri öğreticidir, eleşiri
öğeleri de taşır. Bu şiirlerin bir kaç Teslim
Abdal'a ait oldukları da düşünülebilir.
Şiirlerde Şah Hatayi etkileri görülür. Erdebil
tekkesiyle ilişkisi olabileceği düşünülse de,
şiirlerde daha çok Anadolu Aleviliği
görüşleri egemendir. öztürkçe söyler,
dili sade ve akıcıdır, yerel söyleyiş
biçimlerine ve adetlerine yer verir. Şiirlerinde
Allah-Muhammed-Ali, oniki imam sevgisi egemendir.
Menzil almak ister isen
Gönül sabreyle sabreyle.
Alevi Bektaşi Şiirleri Antolojisi
İsmail özmen
Kültür Bakanlığı Yayınları
____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.