Senior Member Cevaplar: 884 kayıt olmuş: 26/5/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 18/7/2009 Saat 01:53 |
|
|
Köroğlu, ünlü bir halk hikayesi, daha doğrusu bir halk romanıdır. En az
dört yüzyıldan, beri sanat susuzluğunu gidermekte, kahramanlık duygularım
beslemektedir.
Yiğit ve mert bir kahraman tipi olan Köroğlu, her Türk gencinin ruhunda
onun gibi karakterli olma ülküsünü, besledi. Halk şiirinin koçaklamalarında
hep onun örnek alındığı görülür.
Köroğlu, bir kanun kaçağı, devlete karşı gelmiş bir dağ adamıdır.Yollar
keser, kervanlar vurur. Babasının gözlerine mil çektiren zalim Bolu
Beyi'nin ordularını bozar, dağıtır. Sık sık Bolu'yu basar, şehrin altım
üstüne getirir.
Bu yaptıkları, örnek alınacak davranışlar değildir elbet. Ama, Köroğlu'nu
haklı gösterecek yönleri vardır. Bir defa haksızlığa, zulme karşı
ayaklanmıştır. Bu arada kendisi hiç bir zaman haksızlığa sapmamıştır. Onun,
hikayesinin en yaygın olduğu yüzyıllar, Osmanlı Devleti de büyük iç ve dış
sarsıntılar geçirmektedir. Ortalıkta, bundan yararlanan derebeyi tipleri
türemiştir. Vilayetlerde valiler halkı ezmekte, çifte vergiler almakta,
zulmün her çeşidini yapmaktadır.
Namuslu valiler haklı ya da haksız, devlete karşı büyük ayaklanmalar
düzenlemekte, bu arada üzerlerine gönderilen ordular karşısında halk
ezilmekte, canından bezmektedir. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, Osmanlı
tarihinde Celali diye anılan ve yurdun her yanını sarmış, küçük büyük
eşkıyalar türemiştir.
Arada ne oluyorsa yine halka, köylüye olmaktadır. İşte, bu son derece
korkulu ve tehlikeli ortam için de, gerçek olmasa bile, ona avuntu veren
bir hayali kahraman çıkıyor. Bu, Köroğlu'dur. O'nun sevimli, şövalye
varlığında halk kendini buluyor onda avuntuya
kavuşuyor. İşte, bu ruhsal yaratı nedeniyle halk onu seviyor.
Yalnız bu kadar da değil. Ayrıca, sanat isteklerini de onda buluyor halk.
Gerçekten, Köroğlu'nun sanatı gerek konu olarak, gerek işleniş bakımından
kusursuzdur. Konuda olaylar çok ustalıkla birbirine bağlanır, düğümlenir,
heyecan artar; sonuç beklenmedik biçimde ortaya çıkar.Usta sanatçıların
anlatma başarısıyla orta zaman şövalye tipinin en mükemmeli oluşur.
Yer yer ve sık sık araya türküler girer. Böylece, dinleyicinin müzik
istekleri de karşılanmış olur. Türküler, kalıp ve ruh bakımından pek
başarılıdır. Bunlar, asıl konuyla yakından ilgili olmakla beraber,
Köroğlu'nun mert karakterini de yansıtır. Yerine göre çok içli, lirik
şiirlere de rastlarız.
İşte, gerek konu, gerek estetik yönün bu kadar güçlü oluşu nedeniyle,
Köroğlu hikayesi her çevrede büyük ilgi toplamış büyük ve ölmez bir eser
olarak edebiyatımızda yerini almıştır. Bu bakımdan edebiyat tarihçilerinin
uzun süreden beri üzerinde çalıştıkları bir konu olmuştur Köroğlu.
Biz, bu halk kahramanının hikayesini değil, şiirini vermeye çalıştık.
Şiirlerin asıl konuyla yakın ilgisi bulunduğu için önce hikayenin kısa bir
özetini verdik. Şiirlerin tadına daha iyi varılabilmesinin, ancak konuyu
bilmekle mümkün olacağına inanıyoruz. Bu bakımdan, şiirlerin okunma
sırasında, konuyu hatırlatmak için, her biri üzerine gerekli kısa bilgi de
ekledik. Bir de, şiirleri konu bakımından bölümlere ayırdık. Her bölümün
başında da gerekli açıklamayı yaptık.
Amacımız, kahramanlık konusunda halk şiirimizin en güzel örneklerini vermek
olduğu için, uzun uzun bilimsel araştırma ve tartışmalara girişmekten
sakındık. Okurlarımızı sıkmadan, edebiyatımızın bir bölümünü sunmaya
çalıştık.
Bu arada, yirmi yıldan beri üzerinde çalıştığımız Köroğlu'nun yeni
şiirlerini, ilk kaynaklardan tarayarak, en iyilerini sunduk.
____________________ Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
|
|
Senior Member Cevaplar: 884 kayıt olmuş: 26/5/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 18/7/2009 Saat 01:54 |
|
|
KöROĞLU HİKAYESİ
Bolu beyi, at meraklısı bir beydir. Atçılıkta usta
olan seyisi Yusuf'u, güzel ve cins 'at aramak üzere başka
yerlere gönderir. Yusuf günlerce gezdikten sonra, obanın
birinde istediği gibi bir tay bulur. Bu tayı doğuran
kısrak, Fırat kıyısında otlarken, ırmaktan
çıkan bir aygır kısrağa aşmış, tay
ondan olmuşur. Irmak ve göllerin dibinde yaşayan
aygırlardan olan taylar çok makbuldür, iyi cins at olur.
Yusuf, tayı sahiplerinden satın alır. Yavrunun şimdilik
gösterişi yoktur. Hatta, çirkindir bile. Ama ileride
mükemmel bir küheylan olacaktır. Yusuf bunu biliyor.
Sevinerek geri döner. Bey, bu çirkin ve sevimsiz tayı
görünce çok kızar, kendisiyle alay edildiğini
sanır. Yusuf'un gözlerine mil çektirir. Tayı da ona
verir, yanından kovar. Kör Yusuf köyüne döner.
Olanı biteni oğluna anlatır. Bolu Beyi'nden öc
alacağını söyler.
Baba Qğul, başlarlar tayı terbiye etmeye. Yıllar
geçer. Tay artık mükemmel bir küheylan olmuşur.
Rüzgar gibi koşmakta, ceylan gibi sıçramakta,
türlü savaş oyunu bilmektedir. Bu arada Kör Yusuf'un
oğlu Ruşen Ali de büyümüş,
güçlü kuvvetli bir delikanlı olmuşur .O da her
türlü şövalyelik oyunlarım öğrenmiş
pir babayiğittir.
Bir gece Yusuf, düşünde Hızır'ı
götür. Hızır ona yapacağı işi
söyler. Hızır'ın önerisiyle baba oğul yola
çıkarlar. Bingöl dağlarından gelecek üç
sihirli köpüğü Aras ırmağında beklerler.
Bu üç sihirli köpükle Yusuf' un hem gözleri
açılacak, hem intikam almak için gereken kuvvet ve
gençliği elde edecektir.
Bunu bilen oğlu Ruşen Ali, köpükler gelince,
babasına haber vermeden, kendisi içer. Yusuf, durumu
öğrenince üzülür, ama bir yandan, da sevinir.
Kendi yerine oğlu, öcünü alacak bir bahadır
olacaktır. Bu sihirli köpüklerden biri körün
oğluna sonsuz yaşama gücü, biri yiğitlik,
öteki de şairlik bağışlamışır. Bir
süre sonra Yusuf, oğluna öç almasını vasiyet
ederek ölür.
Körün oğlu Ruşen Ali d:ağa çıkar .Gelen
geçeni soyar. ünü yayılmaya başlar .Kendisi gibi
kanun kaçakları yanında toplanmaya başlarlar.
Artık adı Köroğlu olmuşur. Bolu şehrinin
karşısında, çamlıbel'de, bir kale
yaptırır. Küçük bir ordusu vardır.
çamlıbel'de geçen kervanlardan bac alır. Vermeyen
kervanları soyar. üzerine gönderilen orduları bozguna
uğratır.
Bir gün, güzelliğini duyduğu üsküdar
Kasapbaşı'sının oğlu Ayvaz'ı
kaçırır, çamlıbel'e getirir, evlat edinir.
Başka bir gün, Bolu Beyi'nin bacısı Döne
Hanım'ı kaçır'ır, evlenirler. Aradan yıllar
geçer, Bolu'yu basar, yakar, yıkar. Bolu Beyi'nden
babasının öcünü alır. Bolu Beyi de
Köroğlu'na karşı düzenler kurar. Bir
defasında Köroğlu'nu, başka bir seferde de Ayvaz'ı
yakalatır. Zindana atar. Ama, Köroğlu ve adamları her
zaman hile ve cenkle kurtulurlar.
Köroğlu, ara sıra Gürcistan, çin gibi uzak
ülkelere de seferler açar. Yeni yeni serüvenlere
atılır, büyük vurgunlar yapar. Bu arada
küçük, fakat heyecanı birçok olay da geçer.
Sonunda delikli demir (tüfek) ortaya çıkınca eski
bahadırlık geleneği bozulur, dünyanın tadı
kalmaz. Ve bir gün Köroğlu, beylerine
dağılmalarını söyleyerek Kırklara
karışır, kaybolur. Daha önceden Kır-At da sır
olmuşur. O Kır-At ki, nice yıllar, olağanüstü
bir güçle Köroğlu'na hizmet etmişir.
Başka bir söylentiye göre, bir Yahudi bezirganın
getirdiği tüfekle oynayan beyler, birbirlerini
öldürürler. Köroğlu, buna üzülerek
kayıplara karışır. Yine bir başka sÃ?´ylentiye
göre de, Köroğlu dağda rastladığı
çobanda tüfeği görür. Sorar, ne olduğunu.
Aldığı karşılığa inanmaz. Denemek
için kendine çevirir, tetiğe dokunur. Ve yaralanarak
ölür. Sonra beyleri de dağılırlar.
Yaşlı bir çınar gibi devrilen Köroğlu'nun
hikayesi sona erer.
Cahit öztelli
üç Kahraman Şair Köroğlu Dadaloğlu
Kuloğlu
Milliyet yayınları-1974
____________________ Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
|
|
Senior Member Cevaplar: 884 kayıt olmuş: 26/5/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 18/7/2009 Saat 01:54 |
|
|
KöROĞLU'NUN KİMLİĞİ
On altıncı yüzyıllın sonlarına doğru,
Kafkas'lardan Rumeli'ye kadar, ünü bütün Osmanlı
ülkesine yayılan Köroğlu, bir edebiyat tarihçisine
göre hem eşkıya, hem de hece vezniyle şiirler
söyleyen bir halk ozanı. Osmanlı toplumunu inceleyen bir
bilim adamına göre sadece bir '' Celali ''. Ben
Köroğlu'ndan kalanları yalnız kalanları
değil, bugün yaşayıp gidenleri de
halkımızdan, hikayeci halk ozanlarımızdan
öğrendim. Halkımız, hikayeci halk ozanlarımız
gibi yaşadım Köroğlu'nu. Bu nedenlerle de
Köroğlu olayına yaklaşımım, bir edebiyat
tarihçisi ya da bir bilim adamının
yaklaşımından farklı oldu. Türkü
metinlerinden, anlatılan hikayelerden ve bu türkülü
hikayeleri dinleyen halkın davranışlarından
edindiğim izlenim şu: Halkımıza göre
Köroğlu, zalime başkaldıran, yaşlılara
zayıflara dokunmamayı, tamahkar zenginlerle
uğraşmayı, dertlilerin derdine bakmayı
öğütleyen yiğit bir kişi. Bir destan
kahramanı. Kavuşuran kurtaran esirgeyen Kırat motifi ile,
kökleri çok daha gerilere giden bazı efsanelerle, ''Celali
Köroğlu Ruşen'' ve ''Celali Kiziroğlu Mustafa Bey''
gibi bazı gerçeklerin, daha da Allah bilir nelerin, ne
özlemlerin karışarak oluşurduğu bir destan.
Bütün destanlarda olduğu gibi de, her şey olumlu ya da
olumsuz yönde abartmalı. Halk bu Köroğlu
türkülerini, Köroğlu hikayelerini dinlerken
yürekleniyor. Bir kurtarıcı bulmuşçasına
rahatlıyor. Düğünlerde derneklerde Köroğlu
havaları, marşların gördüğü işi
görüyor. Köroğlu'nun kimliğinden de,
kişiliğinden de ben bu toplum olayını anlıyorum.
Asıl Köroğlu gerçeği bu bence. Yunus Beyin ya da
seyis Yusuf'un oğlu Ruşen Ali'nin bireysel kişiliği de,
bireysel kimliği de beni ilgilendirmiyor.
Halk gibi, hikayeci halk ozanları gibi, Köroğlu'na ben de
kendimi, kendi özlemlerimi katarak söyledim. Yiğit,
duyarlı insan bir Köroğlu düşündüm.
Ruhi SU
____________________ Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
|
|
|