Deprecated: Function set_magic_quotes_runtime() is deprecated in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_system.php on line 22

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 315

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 315

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 1415

  Perşembe, 02. Ocak 2025 17:38   User Online: 62 

Üye bilginiz

Üye merkeziniz

Özel Messajiniz

Ziyaretçi defteriniz

Üye lerimiz

Forumda çikiş

Forumlar

Genel

Kültür

Atatürk

Türkiye

Bilgilendirme

Spor

Site ve Radyo

Arsiv II Genel

Arsiv Kultur

Resim
Bebek -8Dostluk 7Dostluk Resimi 1Bayrak2Bayrak CamiManzara -2Kus -1KamelyaElde FidanKedi -2Sevimli 9Sevimli 4Tabiat 10Sevimli3SelaleFantazi Resim 4SensizSevimli 6Fantazi Resim 7Dostluk 4

Portal Menüsü
Bilgiller
Bilgi ekle
Ekart
Pano
Haberler
Takvim
Resimler
Şiir
Fikra
Bizi tavsiye et
Site Anket
Site kural Impressum
Download tavsiyeler
 Link Tavsiyeler
Bize ulaşım

Dostsesi.Com Kültür Forum Sisteme girmen gerek


Aşağı git
« Ön  Diğer »
küçükten büyüğe do;ğru sırala büyükten küçüğe doğru sırala      print
Konuyu açan: Konu: Can Konağını .........
Senior Member
Senior Member


Cevaplar: 884
kayıt olmuş: 26/5/2008
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 21/6/2009 Saat 03:00  



Şems ile karşılaşmak
"Mevlânâ at üzerinde gelirken, beş yüz kişi yanında ve âlimler sağında solunda koşuşuyorlar. Şems, Mevlânâ'nın atının başını tuttu:

– Peygamberimiz (sav) mi büyüktür, Bayazid-î Bestami mi büyüktür? Mevlânâ kızdı.

– Bayazid-î Bestami kim oluyor ki, Peygamberimizden büyük olsun. Şems:

– Ben de biliyorum, Peygamberimiz (sav) büyüktür, ama kafama bir şey takılıyor.

Peygamberimiz (sav) buyurdu:

Hadîs-i Şerif:

Manâ'sı: Ya Rabb'i, ben sana hakkı ile arîf olamadım. Seni hakkı ile bilemedim.



Bayazid-î Bestami buyurdu:

– Sübhanî ma azami şanî.

Ben, Sübhan değil miyim, benim şanım büyük değil mi? Açıkçası; "ben Allah değil miyim, benim şanım büyük değil mi", demektir. Peygamberimiz (sav) "Ben Allah (cc)'ı hakkı ile bilemedim" diyor. Bayazid-î Bestami: "Ben Allah değil miyim, benim şanım büyük değil mi?" diyor. Neden dedi? deyince, Mevlânâ, soru zor, ağır bir soru olduğu için durmak ve düşünmek zorunda kaldı. Sorunun cevabını vermesi beş dakika sürdü. Şems, bu beş dakika içinde huzura vardı, yapacağını yaptı. Maksadı Mevlânâ'ya soru sormak değil, irşâd etmekti. İrşâd edebilmek için de beş dakikaya ihtiyacı vardı. Mevlânâ cevap verdi:

– Peygamberimizin havsalası (hacmi) bir deryaya, denize benzer, Bütün suların hepsi denize akar. Deniz dolma, taşma bilmez. Azalma da bilmez. Bayazid-î Bestami'nin havsalası (hacmi) dar idi. Bir göle benzerdi. Göle, kışın çok su gelirse doldurur, taşırır. Bayazıd-î Bestami doldu, taştı, kendi kendîni kaybetti. "Subhanî ma azami şanî" dedi. Peygamberimizinki deniz gibi idi. Denize ırmaklar kışlı, yazlı akar, taşmak bilmez. Peygamberimiz(sav)'e, Allah (cc)'tan feyzi İlâhi rahmet geldikçe, Allah (cc)'ın büyüklüğü, kulun acizliği anlaşılıyor. Denizde dolma, taşma olmuyor. Allah'tan gelen, her ne kadar gelse ancak "Ya Rabb'i ben sana hakkiyle arîf olamadım. Ya Rabb'i! Ben, seni hakkı ile bilemedim", dedi. Şems, o sırada tam huzur tutturmuş "Allah" diye bağırdı. Mevlânâ'ya bir hâl geldi. At üstünde duramayıp, attan aşağıya düştü. Şems'in ayaklarına kapandı.

– Bunu bana öğret, dedi. Ortada görünürde öğretilecek bir şey yoktu. Şems:

– Burda olmaz, evine gidelim, dedi. Beraber evine geldiler. Mevlânâ'nın bir oda ağzına kadar dolu kitapları vardı. Şems; bu kitapları havuza atmasını söyledi. Mevlânâ kitapları kucağına doldurup havuza atıyordu. En sonunda bir kitap kalmıştı. Bu kitap yanında çok kıymetli idi. Onu da suya atınca, Mevlânâ'nın kalbi karıştı. Bu büyük zâtsa, kitapları neden suya attırdı, diye kalbine geldi. Şems; Mevlânâ'ya ne düşündüğünü sordu. Mevlânâ:

– En son attığım kitap, babamdan kalma ve benim için çok mühimdi. İçinde ezberimde olmayan bir çok mevzular vardı. Şems eline uzun bir değnek alıp havuzu karıştırdı.

– O kitap ne zaman suyun yüzüne çıkarsa bana haber ver, dedi. Bir zaman sonra karıştıra karıştıra kitap suyun yüzüne çıktı. Mevlânâ:

– İşte bu kitaptır, deyince Şems:

– Bismillah, deyip kitabı eline aldı ve Mevlânâ'ya uzattı. Mevlânâ kitabı açtı, hayret etti. Saatlerce suyun içerisinde duran kitabın hiç bir yerine yaş değmemiş, kitabın içerisinden toz dökülüyor. Şems'e sordu:

– Bu kitabın her tarafının yaşarması, hatta dağılması lâzımdı. Hiç bir yeri yaşarmamış. Sanki hiç suyun içine atılmamış. Nasıl oldu böyle? Şems:

– Ben, sana bunu öğretmeye çalışıyorum. Sen kafanı kitaplara takıyorsun deyince, Mevlânâ kendiliğinden o kitabı da suya attı. Ve irşâd oldu. Mevlânâ'nın daha evvel zahir ilmi çoktu. Tarîkatı, şeyhliği, dervişliği benimsemez, bunların aleyhine atardı. Şems'in irşâdı önü çapraşık, ters bir soru sorma ile başlıyor. Sonu, kitapları suya attırmakla bitiyor. Demek ki bu aklen, zâhiren olan değil. Şimdi bize burada çok ibretler var. O kitaplar: Kur'ân, hadîs kitapları. Bunları biz yapsak çok günâhkâr oluruz. Kur'ân'a saygı çok olmalı diyoruz. Onu kuşak, göbek beraberinden aşağıda tutmak bile insanı günâhkâr eder. Allah (cc)'ın kitabına saygısızlık olur, kitaba saygısızlıktır, diyoruz. Bunlar bize zarar veriyor, onlara zarar vermiyor. Çünkü onlarınkinde ikâz, irşâd, ayıktırmak ve ilerde gelecek hikmetler var. Büyük işler var. Hem de, Allahu Teâlâ'nın emriyle olur ve emriyle yapar.

Hz. Ali (ra) ile, Hz. Muaviye (ra) arasındaki harpte, Kur'ân mızrakların başına dikilip yüzlerce binlerce Kur'ân ayak altında tepeleniyor. Mevlânâ, Şems'in emri ile bir oda dolusu kitabı havuza suya atıyor. Sonra irşâd oluyor. O kitapların arasında Kur'ân var, Hadîs var, âyet vardı. Onların, o hâlleri o zaman için geçerli değil. Kıyamete kadar gelen insanların düşünüp ibret aldıkça arkasından irşâd çıkar, ayıkmak çıkar. Zâhirde, o hâl kendînde olmayan kimse kendiliğinden yaparsa Kur'ân'a saygısızlık olur, günâhkâr olur. Belki de küfre varır. Onlar ilhâmı Allah (cc)'tan alır, yapar. Biz kendi akıl gücümüzle yaparız. Onların yaptıklarının arkasında büyük hikmetler, ayıkmalar, ayıktırmalar, müşkülleri çözmeler var. Onun için hakiki şeyhin yaptığına karışmak câiz değildir. Mevlânâ'nın yüzlerce talebesi o zaman da ilim öğrenemedi. Mevlânâ'dan istifade edemedi. Ama Mevlânâ'nın sonradan yazdığı kitaplardan, başından geçen hâllerden milyonlarca kişi kıyâmete kadar istifade ediyorlar ve edecekler de. İlk defa görünüşü ters gibi ama sonu çok iyi. İşte tarîkatın, maneviyâtın meyvesi kazancı sonunda belli olur. Bu da öyle oldu. Onun o zamanın da o hâllerini bilmediler. Sonunda Mevlânâ da tasavvuf ilmi oldu. Bütün dünya istifade etti. Kendînin okuyup ilim öğrenmeye çalıştığı kitapların o kitapları yazan fıkıh tasavvuf âlimlerinin ilmi kendisine gelince kendisi de ilim deryası oldu. İlmi okuyup öğrenen değil, ilmi söyleyen yazan, yazdığından kıyâmete kadar bütün müslümanlar, bütün dünya istifade etmeye başladı. O zamanda millete ters geliyordu. Yüzlerce âlimi yetiştirecekti diyorlardı. Sonraki yaptığı evvelki yapacağı ile karşılaştırılırsa, yaptığı dağıttığı ilim derya deniz. O zamanda onları okutmaya devam etse idi. Onun yanında ufak bir göl gibi olacaktı. Şems Hz. Mevlânâ'yı çok kısa bir zamanda yetiştirebilmek için Allah(cc)'tan aldığı ilhâmla şeriata, zâhire ne kadar yaptığı, yapacağı işler ters gelse de yapar, yaptırır, bir mahsuru yoktur.

Ata sözü: "Kazan taşarsa çömçenin, çömleğin pahası olmaz". Taşmayan kazanda olur. Misâl: Süt kaynamış taşıyor veya taşacak. Her iş bırakılır, o süt taşmaması için savrulur, altındaki ateşler çekilir. Daha da olmazsa içine soğuk su dökülür. Bunlar çok acele, çok hızlı yapılır. Başka zamanki hiç bir hâle, hiç bir işe benzemez. Çünkü yapılmazsa zarar ziyan büyük olur. Onun gibi ilerisinde, sonunda İslâmiyet, dîn-i mübîn ve insanlığın çok faydasına olacak veya engel olacak şeylerin hepsi derhal ortadan kalkması lazım. Mevlânâ'nın da en fazla engeli kitaplar idi. Her gördüğü duyduğu işi, hâli kitapla ölçmeye kalkacaktı. Allah (cc) ile kul arasında öyle şeyler var ki, hayret demişler, başka izâh edememişler. Bunu çok iyi bilen Şems, Mevlânâ'ya kitapları suya attırdı. Mevlânâ'nın dikkatini kendîne çekti. Kitapları atışında, çıkarışında, tekrar atışında bütün Mevlânâ'ya ibretler, ayıktırmalar ikâzlar, irşâdlar vardı. Bizim bildiğimiz gibi kitabı atmak, çıkarmak, tekrar atmak değil. Meselâ kitabı zâhirde attırır, bâtında, sevgisini de attırır. Kitabın manevî hâli olan ve manevî sevgisi olan sevgiyi verebilmek için Peygamberimiz (sav) bir hadîsinde: "İki sevgi bir gönülde olmaz" buyurmuştur. Zâhir ilmi, bâtın ilmi ikisi de sevmeye lâyık ama iki sevgi olmaz. Birini tam hakkıyla sevebilmek, ona bağlanabilmek ve o öğretilebilmek için, o zamanda öyle olması lazımdı.

Yalnız Mevlânâ değil, Yûnus Emre, İbrâhim Ethem gibi binlercesi dünya, zâhir ile ilişkiyi kesip, bâtından, ilmi aslından almışlardır. Veysel Karânî de aynıdır. Onun için zâhir ilmi, bâtın ilmine ters düşer. Bâtın ilmi olduğunu anlayabilmek için de ilerisinde, sonunda büyük ibretler, hikmetler olması lâzım. Meselâ: Mevlânâ, zâhir ilmini terkedip bâtınında, zâhirinde, bütün dünyaya faydalı olmayıp yerinde kalsa idi, o zaman yaptıklarının hiç bir hikmeti yoktu. O yaptıklarının hiç bir manâsı yoktu. O yaptıkları kendisi için ve İslâm âlemi için belki yararlı olurdu. Ama şimdikinin yâni manevî ilmin binde biri kadar olmazdı. Şimdi de zamanımız da yine aynıdır. Yapılan işin, söylenen sözün sonunda büyük hikmetler, büyük ayıktırmalar oluyor ve bütün müslümanlar ondan ibret alabiliyorsa o söz, o hâl, o iş ilkinde ne kadar ters gelse de doğrudur. Onun için derler ki, ata sözü: "Allah encamı(sonu) hayırlı gelen, iyi gelen kullarından etsin."

Zahiri = yüzeysel dış, dışsal, görünen dünyaya ilişkin, yazıları yüzeysel yazdığı gibi yorumlamak.

Batini = içsel, öz, sır, gizemli, iç anlam ve yorum. Batınilik 9.yy İran’da Desyan tarafından başlatılan, Hasan Sabah, Bebek vs. devam eden kutsal kaynakları (Kuranı vs.) içsel yorumlayan akım.


____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
Profiline gir Bu üyenin tüm mesajlarını göster
Senior Member
Senior Member


Cevaplar: 884
kayıt olmuş: 26/5/2008
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 21/6/2009 Saat 03:07  



Mevlana'dan hayat dersleri

Bu dünya bir dağdır,
Yaptıklarımızsa ses;
Ses yankılanır,
Gene bize geri gelir...

* Edepsiz, yalnız kendine kötülük etmez; bütün çevreye ateş salar. Su, gök, edep yüzünden ışıklarla dopdolu bir hale gelmişir; melek edep yüzünden suçtan arınmışır, temiz olmuşur.


* Ne vakte dek dünyayı zaptedeceğim, varlığımla şu dünyayı dolduracağım diyeceksin? Dünya, başan başa karla dolsa güneş bir baktı mı hararetle hepsini eritir gider.


* Ulu bir kişinin sofrası başında, ona karşı kötü zanda bulunmak, harisliğe kalkışmak küfürdür.


* öfke ile istek, insani şaşı eder; canı doğruluktan ayırır. Garez geldi mi hüner örtülür; gönülden yüzlerce perde gelir de gözün önüne çekiliverir.


* Tavuskuşunun da düşmanı ayaklarıdır. Nice padişah vardır ki gücü kuvveti öldürmüşür onu.


* Toprak emindir; ona ne ekersen hainlik etmez, onu biçersin. İlkbahar, Allah fermanını getirmedikçe toprak gizli şeyleri meydana çıkarmaz


* Gözüne görüş gücü verdi mi, gözünde bu alem gibi yüzlerce alem peydahlanır. Sana göre bu dünya pek büyüktür, sonsuzdur ama bil ki Allah’ın gücüne karşı bir zerre bile değildir.


____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
Profiline gir Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 1
Senior Member
Senior Member


Cevaplar: 884
kayıt olmuş: 26/5/2008
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 21/6/2009 Saat 03:12  


"Hazineyi açtılar, hepiniz elbiseler giyin.

Mustafa yine geldi iman edin.

Dokuz felek ile her felekte bir zaman dönüp dolaşım.

Senelerce yıldızlarda, burçlarda devrettim.

Bir müddet görünmedim, O'nunla idim.

Lahutiyette Hakka en yakın idim.

Ana karnındaki çocuk gibi gıdamı Hak'tan aldım.

İnsan bir kere doğar, ben bir çok defalar doğdum.

Cisim hırkasını giydim işler gördüm.

çok kere bu hırkayı kendi ellerimle yırttım.

Geceleri zahitlerle mabetlerde sabahladım.

Kafirlerle puthanede putların içinde uyudum.

Kıskancın acısı benim. Hastanın şifası benim.

Hem bulut, hem yağmurum, çayırlara yağarım.

Ey derviş! Benim eteğime asla fanilik tozu konmadı.

Sonsuzluk aleminin bağında ben bol bol gül topladım.

Ben sudan, ateşen, inatçı rüzgardan, şekle girmiş topraktan değilim.

Evlat ben tertemiz nurum. Tebrizli Şems'te yok olmuşum.

Eğer beni gördüysen kimseye gördüğünü söyleme"



____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
Profiline gir Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 2
Senior Member
Senior Member


Cevaplar: 884
kayıt olmuş: 26/5/2008
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 21/6/2009 Saat 03:21  



İki parmağının ucunun iki gözüne koy…
Bir şey görebilir misin dünyadan?
Görememek ayıbı, gösterememek kusuru uğursuz nefsin parmağına ait işe…
Parmağını gözünden kaldır ilkin, sonra gör dilediğini böyle…
İnsan gözden ibarettir aslında, geri kalan cesettir.
Göz ise ancak Sevgiliyi görene denir.

Mevlana Celaleddin Rumi



____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
Profiline gir Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 3
Senior Member
Senior Member


Cevaplar: 884
kayıt olmuş: 26/5/2008
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 21/6/2009 Saat 03:31  


Can konağını aramadaysan, Cansın;

bir lokma Ekmek arıyorsan, Ekmeksin.

şu nükteyi biliyorsan,

işi biliyorsun demektir:

neyi arıyorsan Osun Sen



____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
Profiline gir Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 4
Site kurucusu
Senior Member

Rojin
Cevaplar: 987
kayıt olmuş: 11/9/2006
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 21/6/2009 Saat 15:18  
:zalkis: :zalkis: :zalkis: Paylasim icin cok cok tsk ederim :zk:


____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen Zaman ...
Profiline gir Web siteyi ziyaret et Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 5
Senior Member
Senior Member


Cevaplar: 884
kayıt olmuş: 26/5/2008
Durum: Çevrimdışı
Cinsiyet: Bayan
red_folder.gif Yazılış Tarihi: 30/6/2009 Saat 20:08  



____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.
Profiline gir Bu üyenin tüm mesajlarını göster Cevap 6
« Ön  Diğer »        print
Yukarı git


mxBoard, © 2006 by pragmaMx.org, based on eBoard, XMB and XForum

Giriş

Kullanıcı Adı:

Şifre:

Sprache
Arabirim Dilini Seçin:

Almanca Fransızca Türkçe İngilizce
Son 5 Bilgi
Happy Birthday


Bugün hiçbir kullanıcımızın doğumgünü yok!
Etkinlik Takvimi
Ocak 2025
  1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31  

Fuarlar
Toplantilar
Konserler
Festivaller
Kültür Sanat
Anma Günleri
Dogum günü
Dini Bayramlar
Özel Günler
Resmi Bayramlar
üye Puani
  1. Rojin: 10 976 Puanlar
  2. asliyok: 4 432 Puanlar
  3. HarmanYeli: 4 396 Puanlar
  4. KizilZora: 2 048 Puanlar
  5. life23: 1 675 Puanlar
  6. gokkiz: 1 657 Puanlar
  7. BirNefes: 1 048 Puanlar
  8. Erasmus: 984 Puanlar
  9. -Pozan-: 785 Puanlar
  10. Siyahinci: 623 Puanlar
Son Şiirler
SAKLI SEVDAM
(8130 okuma)
Hatırlarmısın .!
(11227 okuma)
Mektup......
(12033 okuma)
ANADOLU GARIBI
(12053 okuma)
SALKIMSÖĞÜT
(11807 okuma)
YAŞAMAYA DAİR
(12035 okuma)
SALKIMSÖĞÜT
(12206 okuma)
TOP Download
  1. AntiVir Personal - Free Antivirus
       [Hits: 985 x]
Link ler
  1. VOLKAN KONAK
  2. Yusuf Hayaloglu
  3. Full dizi izle

Bu sitedeki tüm logo ve markalar sahiplerinin malıdır. Diğer detayları Künye bölümünde bulabilirsiniz .

Haberlerimizi RSS kullanarak yayınlayabilirsiniz.

Bu site pragmaMx 0.1.11 tabanlıdır.

Yorumlar yazarların sorumluluğu altındadır,
geri kalan her şey © 2004 - 2025 by Dostsesi - Stimme der Freundschaft