Çocuktum.../
Her dar anımda,sıcak bir "merhaba" ile karşılaşacağım bir dayanaktan emin
olmanın verdiği güçle başlardım yeni günüme...
Büyüdüm;
Soyut bir varlıktan,somut bir vucuda bürünen yanlarımın yerine
koyabileceğim dostlara ayırdım sabahlarımı...
Onlar gitti can'larını benle bırakıp;bende "ençok" larımı sıraladım kağıt
kalem arası...
En çok sıcak ekmek kokusunu severmişim ben;
kara kara fırınların kapısından sık geçişim bundanmış...
içeri girip en sıcağından "1" tane ekmek isteyişim,sıcacık ekmeği avuçlarma
alıp,çocuklar gibi mutlu olmam bundanmış...
son girişimde takılmışım bir fırının o buhar kokulu havasınarda kalmışım...
şimdi günde binlerce ekmek geçiyor elimden;aynı koku/aynı tat/aynı mutluluk
yok ruhumun derinliklerinde.../
(sanırım bu büyümek denen mesele...)
En çok rüya tabirlerini severmişim birde...
çok nadirde olsa,korku dolu gözlerle fırlayarak uyandığım,aynaya baktığımda
dudağımın köşelerinde masum masum uçuklardan bir-iki tane eklenivermiş
kabus sabahlarımı saymazsan eğer,hep tatlı rüyalarla uyanırdım...
Bundandı hayatımın yarısını uyuyarak geçirmem;
bundandı hayalperest kişiliğim,uyku dolu mahmur gözler,saf bakışlar,çocuksu
gülümsemem...
Hep rüya gibi yaşamamdandı,kaygısız,tasasız,kedersiz,umarsız.. .
Daha az uyuyorum oysa şimdi...
daha çok yaşamak için daha az uyuyorum.
Yoğunluğumu somuta aktarıyorum,soyuttan dakika dakika çalıp..
ama biliyor musunuz?
Büyüdükçe içime yerleşen somut canımı acıtıyor;soyut yakmıyordu..
somut acımasız,somut gaddar,somut bir tokat gibi vuruyor çok zaman kabul
etmek istemediğin gerçekleri../
Soyut bana aitti oysa;içini ben dolduruyordum. karıştıranım,soruşturanım
yoktu didik didik edip.
Hayat sensin;mekan bastığın yer;zaman,nefes almandan ibaret şöyle soluk
soluğa...
az ötende olandan bağımsız;
az berinde olandan etkilenmez tatlı bir koşuşturma stili..
sonuç..
daha çok somut yaşamak için daha az uyumak...
daha çok acıtmak çocuksu ruhu...
.
..
ve...
..
.
Büyümesek keşke...
hani acı cekmenin çok derin yakmadığı canımızı
hani ağlamanın gizlenecek birşey olmadığı yıllarda kalsak...
geç kalmaların telaşı olmayan
tüm rahatsızlıkladan bir saklambaçla kurtulduğumuz,
yara kabuklarıkı koparırken altından akacaktan korkmadığımız,
ve herşeyin affının toplanan bir demet çiçekte saklı olduğu zamanlarda...
ama olmayacak biliyorum..
zamanlar içinden zamanlar çıksada o zamanlara asla çocukluk dahil
olmayacak...
çünkü kimse o zaman ki kadar masum kalmayacak...
''Büyümek denen meselenin çöpüne atılan diyetler saracak etrafımızı''
''Zaman denilen acımasız ,şakası yok büyücüye verdiklerimiz...
Daha az üzülelim bu hayatta ,daha güçlü olalım,dileğinin karsılığında
bizden aldıkları...''
''hani şarkılar bizi henüz bu kadar inciltmezken''... dinlediklerimizden ne
kaldıkı şimdi...
umutların kırılması bile daha az ağlatıyor artık değil mi?
çocuksu geliyor heycanlar,yapılacak onca ciddi ve önemli (!) şey varken...
neten
____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...