Rojin
Site kurucusu
Suçu türkü söylemek...
Ozan Emekçi, "bir özgürlük mahkûmu" dur. 70'li yıllarda yazdığı, söylediği
türküler nedeniyle 300 yıla yakın hapis cezası istemiyle yargılanan ve
1980'den bu yana doğduğu topraklara hasret sürgünde yaşayan Emekçi'ye "8
günlüğüne" memleketinde "soluk alma" izni verildi.
Emekçi mahlasıyla tanıdığımız Ali Haydar Bender, Alevi Bektaşi Federasyonu
ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu'nun 28 Nisan'da Mersin'de
ortaklaşa düzenledikleri "Laik Demokratik Türkiye İçin Güçlerimizi
Birleştirelim" mitinginde türkü söylemek için 20 Nisan'da geldiği İstanbul
Atatürk Havaalanı'ndan Almanya'ya geri gönderildi. Alevi kuruluşlarının ve
hukukçuların girişimleriyle 27 Nisan'da yeniden Türkiye'ye gelen Ozan
Emekçi'ye, Bakanlar Kurulu Komisyonu'nun kararıyla 8 günlüğüne izin
verildi.
Sınırlı zamanına karşın gazetemizi ziyaret eden Emekçi'yle ozanlığı, 70'li
yılları, 12 Eylül'ü ve hasreti konuştuk. Emekçi, "Ozanlık bakımından çok
verimli" diye anlattığı Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesinin Kaşanlı köyünde
1955'te doğmuş.
Emekçi'nin 23 yaşındaki oğlu Fırat Yusuf da babasıyla Türkiye'ye geldi.
Fırat Yusuf da ozan babasının yolundan giderek bağlama çalıyor.
DÜNYASI DEĞİŞİR...
Âşık Mahzuni 'nin köyü Berçenek'e komşu olan Kaşanlı'da doğan Emekçi
Mahzuni'yi küçük yaşlarda tanır ve etkilenir: "Sazı ilk babamdan dinledim.
Köyümüzde hemen herkesin evinde saz vardı. Zaten 'saz çalmayanlara kız
vermezler' diye bir söz vardı bizim köyde. İsmail İpek, Vicdani, Meçhuli,
Perişan Güzel, Perişan Ali, Perişan Derviş hepsi Kaşanlı köyündendir."
1974-1975 yıllarında Mahzuni, Nesimi Çimen ve İsmail İpek'in yanlarına alıp
turneye götürmesiyle Emekçi'nin dünyası değişir. Emekçi, ilk 45'liğini
Solfej Plak'tan "Ben Ne Biçim Vatandaşım" adıyla çıkardı. Aynı firmaya
bağlı olan Âşık Daimi 'nin tanıştırdığı, 1980'de katledilen Ümit
Kaftancıoğlu , Emekçi'yi İstanbul Radyosu'nda hazırladığı programın
kadrosuna alır.
SEVİLEN OZAN
Emekçi, artık demokratik kitle örgütlerinin düzenlediği gecelerin çok
sevilen ve saygı duyulan ozanıdır. DİSK, TÖB-DER, devrimci öğrenci
derneklerinin düzenlediği konserlerde çalıp söyleyerek dönemin coşkusuna
ortak olur. Bu arada Âşık İhsani 'nin Devrimci Ozanlar adıyla kurduğu
grupla birlikte Anadolu'nun her kentinde, kasabasında dolaşır:
Sürgün günleri...
12 Eylül rejimi ülkenin tüm ilerici güçlerinin üzerine şiddetle giderken
Emekçi hakkında istenen cezalar toplam 300 yılı buluyordu. Sanatını
sürdürebilme olanağı kalmayan Emekçi, 1980 sonlarına doğru Almaya'ya gitti:
"Bizim için hayat zordu. Suçumuz sadece türkü söylemekti. Ülkemizi terk
etmek zorunda bırakıldık. Şu anda yaşanan bir yığın sıkıntının da temelinde
12 Eylül'ün izlerini görüyoruz. Demokrasi güçlerine, sanata, sanatçıya,
şiire, resme insana dair ne varsa 12 Eylül'den nasibini aldı diyebiliriz.
Bizi vatan haini ilan ettiler, kendilerine özgü bir toplum yarattılar.
Şimdi bunun sancıları çekiliyor. 12 Eylül yasalarıyla yaşamak kolay
değildi. Kenan Evren 'e şimdi konuşması için soruşturma açıldı. Ben iddia
ediyorum Türkiye'yi dün yönetenler de bugün yönetenler de bu ülkeyi
devrimciler kadar sevmemiştir. Bir ülkeyi sevmek insanlarını sevmekle
mümkün olabilir. Bu ülkenin insanlarını işkenceden geçireceksiniz, idam
edeceksiniz, ondan sonra da yurtsever geçineceksiniz. Hangisi bu ülkeyi
Nâzım 'dan, Yılmaz Güney 'den çok sevdiğini söyleyebilir?"
İTİRAZ MEKANİZMASI
24 Aralık 1978'deki Maraş Katliamı'nda babası ve birçok akrabasını kaybeden
Emekçi, şiirlerine, türkülerine hiç ara vermedi:
"Yoksul halkın sorunlarını gündeme getiren türküler yapıyordum. Deniz'lere,
Mahir'lere, İbo 'ya (İbrahim Kaypakkaya) ağıtlar okuyordum. Halk ozanlığını
sosyal eşitsizliği yeren, haksızlığa karşı duran, bir itiraz mekanizması
olarak görüyorum. Sesini duyuramayanların sesi olabilmek, sancısını
durduramayanların sancısına merhem olabilmek amacımız."
MAHZUNİ İLE İHSANİ ARASINDA
Emekçi, Türkiye'de kaldığı sürede 1973'te Gaziantep'te kaydettiği çalışması
dışında dört kaset ve dört de 45'lik plak çıkardı. "Özgürlük Mahkûmları",
"Yıkılası İstanbul" gibi albümlerini dönemin sınırlı olanakları ve baskıcı
ortamında provasız kayıt etti. Emekçi'nin üzerindeki baskılar 12 Eylül
günleri yaklaştıkça artmıştı: "12 Eylül'den üç ay sonra bir kaset
çıkarmıştım. Stüdyo bulmak zordu, bir ağabeyimiz stüdyosunu açtı, bir
defada söyleyip çıktık. Şimdi Özgürlük Mahkûmları'nı 100 bin kişi koro
yapıyor. Âşık Mahzuni 'Bir halk ozanı haksızlığı görmemezlikten gelemez'
derdi. Biz Pir Sultan'ın etki alanındaki bir yöreden geliyoruz. Ben Pir
Sultan'ı, Âşık Mahzuni'yi ve İhsani Baba'yı örnek aldım. Mahzuni'de Anadolu
köylülüğü, İhsani'de de işçi kesiminin duyguları ortaya konulur. Mahzuni
duygu yüklüydü. Ben ikisinin ortası bir şeyler yapmak istiyordum.
İhsani'den biraz yumuşak, Mahzuni'den biraz sert..."
ZORLUKLARA KARŞIN...
Emekçi, Almanya'da ilk üç yıl çok zorluklar yaşamış ama dostlarının
desteğiyle ayakta durmayı başarmış. Tüm zorluklara karşın Emekçi, üretmeye,
şiirleri, türküleriyle sürgünü, hasreti, ayrılığı, sevdayı, işkenceleri,
ölüm acısını anlatmaya devam etti. Halk gecelerinin, konserlerinin yanı
sıra "Alev Alev Yandık İşkencelerde" gibi çok sayıda albüm yayımladı.
"Özgürlük Mahkûmları" ve "Feryad-u İsyan" adlı şiir kitaplarını yayımladı.
Sanatçı Mazlum Çimen 'in içeğine çok yakışan eşsiz melodisiyle tanınan
"Feryadı İsyanım" da Ozan Emekçi 81 kıtadan oluşan adeta bir destan kaleme
almış:
"Anadolu ve orayı da aşarak Ortadoğu'ya yönelik, tarihsel kişi ve
misyonları anan bir aşk destanı esas itibarıyla. İçinde sürgün var, ayrılık
var. İnsanın insanı sevmesi, doğayı sevmesi, en büyük aşk budur. Üç şiir
kitabım var, birini de basıma hazırladım."
Kavuşma dileği
Mersin'deki konserde o kadar heyecanlanmış ki, yüzlerce şiirin yazarı ozan,
o duygularını anlatmaya kelime bulamıyor. Ülkesinde "izinli" kaldığı sürede
hasreti daha da artmış. Emekçi, Almanya'da "yurda giriş yasağının"
kaldırılması için yeniden girişimlerde bulunacak: "Tadımlık 8 gün. 27 yıl
aradan sonra ilk defa ülkemde Mersin'de türkü söyledim. Ben Almanya
vatandaşıyım ama benim ülkem burası, köklerim burada. Ben çocukluğumu ve
gençliğimi burada saklamışım, onları yeniden bulup hasbıhal etmek istedik.
Bunu 8 günle sınırlandırdılar, o yüzden kapılarını hiç çalmadım. Gençliğimi
ve çocukluğumu yine öyle bıraktım, bir dahakine uzun bir zaman gelirsem
gidip onlarla hasbıhal edeceğim."
DOSTLARLA BİRLİKTE
Ozan Emekçi 'yi Almanya'dan beri eşlik edenler arasında Yol TV Yönetim
Kurulu'ndan Ali Ekber Pektaş da vardı. Pektaş, Almanya'daki ilk günlerinden
bugünlere hep yanında olmuş. Eserlerinin, insanlara ulaşması için çaba
göstermiş.
İstanbul günlerinde Emekçi'yi konuk etmekten mutluluk duyan sanatçı Tolga
ve Pınar Sağ çifti, mücadeleci Ozan'ı şöyle anlatıyorlar:
TOLGA SAĞ
Biz bir şiir yazmaya kalktığımızda Emekçi şu ana ilişkin bir şiir
tasarlamıştır bile. Bugün bizim yaptığımız sadece ozanların eserlerini
yorumlayarak insanlara hatırlatmak ama asıl ozanlarımız bugünün aynası
olacak.
PINAR SAĞ
Ben örgütlü bir işçi annenin kızıyım. Annem işkenceye alındığında
Emekçi'nin kasetleri bana miras gibi kalmıştı. Emekçi benim çok büyük bir
aşkımdır. Onun kalemi her zaman devrimcilerin sesi olacaktır.
____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman .
____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.