Erzurum Kongresi yapıldığı dönemlerde geçen bir konuşma:
“Mazhar not defterin yanında mı?” “Hayır
paşam.”“Zahmet olacak ama bir merdiveni inip çıkacaksın. Al
gel.”
Mazhar Müfit Kansu'nun aşağıya gidip elinde not defteriyle geldiğini
görünce, sigarasından bir iki nefesçektikten sonra: “Ama bu defterin,
bu yaprağınıkimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak.Bir ben,
bir sen, bir de Süreyya (özel kalem Müdürü) bileceksiniz, şartım
bu...”
Paşa'nın şartı kabul edildi. Bundan sonrasını olayın şahidi Mazhar Müfit
Kansu'nun ağzından dinliyoruz:“Öyleyse tarih koy” dedi. Koydum:
8 Temmuz, 1919 Sabaha karşı.
“Pekala yaz” diyerek devam etti. “Zaferden sonra Hükümet
biçimi Cumhuriyet olacaktır... Bu bir. İki Padişah ve Haneden hakkında
zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır. Üç örtünme kalkacaktır. DörtFes
kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir.”
Bu anda kalem elimden düşüverdi. Yüzüne baktım. O da benim yüzüme
bakıyordu. Bu, gözlerin birtakılışta birbirlerine çok şey anlatan
konuşuşuydu. Paşa ile zaman zaman senli benli konuşurdum. “Neden
duraksadın?” dedi. “Darılma ama paşam, sizin hayal peşinde
koşan taraflarınız var” dedim. Güldü...
“Bunu zaman gösterir, sen yaz” dedi. “Beş Latin
harflerini kabul etmek.” “Paşam yeter, yeter...” dedim.
Biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insanın davranışı ile:
“Cumhuriyet ilanını başarmış olalım da üst tarafı yeter” dedim.
Defterimi kapattım. “Paşam sabah oldu. Siz oturmaya devam
edeceksiniz, hoşçakalın” dedim. Yanındanayrıldım. Gerçekten gün
ağarmıştı. O anda olayların beni nasıl aldattığınıve Mustafa
Kemal'idoğruladığını ve Mustafa Kemal'in beni nasıl bir cümle ile yıllar
sonra susturduğunu tarih önünde açıklamalıyım...
Aradan yıllar geçmişti...
Çankaya'da akşam yemeklerinde birkaç defa: “Bu Mazhar Müfit yok mu,
kendisine Erzurum'da örtünme kalkacak, şapka giyilecek, Latin harfleri
kabul edilecek dediğim ve bunları not etmesini söylediğim zaman, defterini
koltuğunun altına almış ve bana hayal peşinde koştuğumu söylemişti”
demekle kalmadı, bir gün önemli bir ders daha verdi.
Şapka devrimini açıklamış olarak Kastamonu'ndan dönüyordu. Ankara'ya
geldiği zaman da otomobille eski meclis binası önünden geçiyordu. Ben de
kapıönünde bulunuyordum. Manzarayı görünce gözlerime inanamadım!...
Kendisinin yanında oturan Diyanet İşleri Başkanı'nın başında da bir şapka
vardı. Kendisi ne ise? Fakat kendisim karşılamaya gelenler arasında bulunan
Diyanet İşleri Başkanına da şapkayı giydirmişti. Ben hayretle bu manzarayı
seyrederken otomobili durdurdu. Beni yanına çağırdı ve şöyle dedi:
“Azizim Mazhar bey, kaçıncı maddedeyiz? Notlarına bakıyor
musun?”