Bence68
Site kurucusu
AFYONKARAHİSAR KOLORDU DAİRESİNDE SUBAYLARA HİTABEN KONUŞMA
EFENDİLER,
Eski silah arkadaşlarımla böyle yakından ve samimi temasta bulunmaktan
büyük vicdanî zevk hissediyorum. Sizinle oturup uzun hasbıhal etmek
isterdim. Fakat çoksunuz, müsait yer de yoktur. Bu sebeple hissiyatımı
birkaç cümle ile mülahaza etmekle yetineceğim.
Arkadaşlar! İngilizler ve yardımcıları milletimizin bağımsızlığını imhaya
karar vermişlerdir. Milletler bağımsızlıklarını hiç kimsenin lütuf ve
atıfetine borçlu değildir. Hiç kimse kimseye, hiçbir millet diğer millete
hürriyet ve bağımsızlık vermez. Milletlerde tabiaten ve yaratılıştan mevcut
olan bu hak, milletlerce kuvvetle, mücadele ile mahfuz bulundurulur.
Kuvveti olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkûm ve esir
vaziyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.
Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lazımdır. Bağımsızlık
sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat
etmek icap eder.
Kuvvet ordudur. Ordunun hayat ve saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden
milletin, kuvvetin lüzumuna olan vicdanî imanıdır.
İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için, pek tabii olarak
evvelâ onu ordudan mahrum etmek çarelerine giriştiler. Mütareke şartlarının
tatbikatı ile silâhlarımızı, cephanelerimizi, bütün müdafaa vasıtalarımızı
elimizden almaya çalıştılar. Sonra kumandanlarımıza ve subaylarımıza
tecavüze ve taarruza başladılar. Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret
ettiler. Ordumuzu tamamen lağvederek, milleti, bağımsızlığını muhafaza için
muhtaç olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler.
Bir taraftan da müdafaasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin
de izzetinefsine, her türlü haklarına ve mukaddesatına taarruzla milleti
alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak plânını takip ettiler ve ediyorlar.
Herhalde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu. Orduyu imha
etmek için mutlaka subayı mahvetmek, aşağılamak lâzımdır. Buna da teşebbüs
ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve
müşkülat kalmaz.
Bu hakikat karşısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subaylar
heyetimize düşen vazifenin mahiyeti, ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden
meydana çıkar. Milletimiz hür ve bağımsız yaşamak huzuruna tam bir iman ile
kani olmuş ve buna kati azim ile karar vermiştir. Zaman zaman şurada burada
üzüntü verici karaktersizliklerin görülmüş olması hiçbir vakit milletimizin
genel kanaatine, hakiki imanına sekte vurmamıştır ve vuramayacaktır.
Dolayısıyla kuvvetin, ordunun vücudu için lâzım olduğunu söylediğim kaynak
-ki milletin vicdanî imanıdır- mevcuttur. Ordu ise, arkadaşlar, ancak
subaylar heyeti sayesinde vücut bulunur. Malûm bir askeri hakikat, felsefi
hakikattir; "ordunun ruhu subaylardadır. ". O halde subaylarımız,
düşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen ordumuzu tamir edecek ve
canlandıracak ve ordu ve milletimizin bağımsızlığını muhafaza edecektir.
Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin
teminini ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte
subayların, subayların yüce olan vazifesi budur.
Allah göstermesin milletin
bağımsızlığı ihlâl edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır. Subaylar,
izah ettiğim yüce, mukaddes ve bütün açılardan üzerlerine düşen vazife
itibariyle, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve felsefeleriyle,
giriştiğimiz bağımsızlık mücadelesinde birinci derecede faal ve fedakâr
olmak mecburiyetindedirler.
Şahsi ve hususi itibariyle de subaylar, fedakârlar sınıflarının en önünde
bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten önce onları
öldürürler. Onları aşağılar ve hor görürler. Hayatında bir an olsa bile
subaylık yapmış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş
bir insan, hayatta iken, düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü bu
muamelelere katlanamaz. Onun yaşamak için bir çaresi vardır; şerefini
korumak! Hâlbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına
almaktır.
Dolayısıyla subay için "YA İSTİKLÂL,
YA ÖLÜM!" vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza
ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar
olacağız.
(31TEMMUZ 1920) Atatürk ve Türk Birliği)
____________________
İnsan sevincin ürünüdür. Kötülüklerin, karamsarlıkların ürünü olamazki...
____________________
Türküler..
Cennet kadar sır, insan kadar zahir.