Peygamberimizin eşleri şunlardır.
Hz. Hatice (r); Hz. Sevde binti Zem’a (r); Hz. Aişe (r); Hz. Hafsa
binti Ömer (r); Hz. Zeynep binti Huzeyme (r); Hz. Zeyneb binti Cahş (r);
Hz. Ümmü Seleme (r); Hz. Ümmü Habîbe (Remle binti Ebî Süfyan) (r); Hz.
Cüveyriye binti Hâris (r); Hz. Safiyye binti Huyey (r); Hz.
Mâriyetü’l-Kıbtiyye (Ümmü İbrahim) (r); Meymûne binti Hâris (r)
Peygamberimizin evliliklerini nefsanî ve şehevanî telâkki eden, eski zaman
münafıkları gibi, yeni zamanın ehl-i dalaletine verilen kesin ve susturucu
cevap, Üstad Bediüzzaman’ın izahıyla özetle şudur:
Evliliğin iki ana gayesi vardır.. Biri neslin çoğalması, diğeri şehevanî
duyguların meşru dairede tatmin edilmesidir.. Neslin çoğalması evliliğin
illeti, yani en öncelikli gayesidir. Nefsanî arzuların tatmini ise o
vazifeyi gördürmek için yaratıcı tarafından verilmiş cüzi bir ücrettir.
Tıpkı şahsi hayatın devamı için yemeğin içine konulan lezzet gibi.
Gerek tarihî açıdan, gerekse insan yaratılışı açısından Peygamberimizin
evliliklerini incelediğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor.
25 yaşına kadar, gençliğinin en heyecanlı çağında kavmi içinde bekar
yaşamış ve hiçbir kadınla ilişkiye girmemiş, iffet sahibi olduğu, dost ve
düşmanın ittifakıyla sabit olmuştur. Hatta kavmi ona her yönüyle güvenilen
biri olarak “Muhammedül-Emîn” unvanını vermişlerdi.
Oysa içinde bulunduğu toplum, çok kadınla münasebeti normal addediyordu;
Buna rağmen o, gerek 25 yaşına kadar ve gerekse daha sonraki hayatında pek
çok hem de bakire kızla hayatını birleştirebilirdi. Ancak o, böyle yapmayıp
kendisinden 15 yaş büyük, 40 yaşında dul bir kadınla evlenmiştir. Hem de bu
evliliği eşi vefat edene kadar tam 25 yıl sürmüştür. Yani elli yaşına kadar
tek ve dul bir hanımla yetinmiştir.
Onun evliliklerinde nefsaniyet olmadığının bir delili de, müşriklerin
davasından vazgeçmesi için yaptıkları teklife verdiği cevapta saklıdır.
Müşrikler, amcası Ebu Talip’e gelip, “yeğenin eğer başımıza
reis olmak istiyorsa onu reis yapalım veya en güzel kız ve kadınlarımızı
ona verelim. Ta ki, bu davadan vazgeçsin.” dediler.
Amcası bu teklifi ilettiğinde Efendimiz (a.s.m) şu karşılığı verdi:
“Ey amca! Eğer sağ elime güneşi, sol elime de ayı koysalar
‘vallahi ben bu davadan yine vazgeçmem.”
Bu cevap onun neyin peşinde olduğunu, kadın gibi, reislik gibi insanların
değerli addettikleri şeylerin onun nazarında ne kadar değersiz olduğunu
ispata yeter.
İkinci evliliği ise Hz. Hatice’nin vefatından sonra yine yaşlı ve dul
bir kadınla, Hz. Sevde ile olmuştur.
Hz. Sevde ile de üç yıl yaşadıktan sonra, yaklaşık 54 yaşına kadar hep tek
kadınla yaşamıştır. İlginçtir ki, onun çok kadınla evliliği hayatının
bundan sonraki son on yılı içinde gerçekleşmiştir Bu gerçekler karşısında
evliliklerinde şehvani ve nefsanî arzuların tatmin gayesini aramak insan
tabiatını ve tarihî gerçekleri inkar etmekle mümkündür. Ve bu yaklaşım asla
insaflı ve mantıklı bir yaklaşım sayılamaz. Olsa olsa kasıtlı bir karalama
maksadı taşır.
Hayatının son yıllarına rastlayan evliliklerinde yukarda zikredilen
evliliğin dayandığı her iki gayenin, îslin çoğalması ve nefsanî arzuların
tatmininin bulunmadığını görürüz. Zira nesli, ilk eşi Hz. Hatice’den
devam etmiştir. Daha sonraki evliliklerinde çocuğu olmamıştır. Sadece
Mısır’lı Mariye’den rahim dünyaya gelmişse de bir buçuk yaşında
vefat etmiştir.
Görüldüğü gibi evliliklerin ana gayesi olan neslin çoğalması, tarihî bir
gerçek olarak Hz. Hatice’nin dışındaki evliliklerinde yoktur.
Geriye evliliğin ikinci derecedeki gayesi kalıyor, Yani nefsanî ve şehevanî
duyguların tatmini. Peygamberimizin çok kadınla evliliğinde gerek fıtrat ve
gerekse tarihî gerçekler açısından bu gayenin aranamayacağını gördük. Zira
bir insanın nefsanî ve şehevanî arzularının en ateşli ve uyanık bulunduğu
şüphesiz 15-45 yaş dönemidir.
Şayet Hz. Peygamber, bu dönemde birçok güzel kadınla evlenmiş, sonradan
onları terkedip daha başka genç güzel kadınlar almış olsaydı, şehvanî
hisleri tatmin yolunda ileri sürülen iddialar bir dereceye kadar haklılık
kazanmış olurdu. Oysa o böyle yapmamış, tam tersine hayatının son on yılı
içinde (53-63) aralarında Ümmü Seleme gibi yaşça ilerlemiş, ve birçok
çocuğu olanlar da dahil, aldığı hanımları ileri yaşlarda ve dul olarak
almıştır. Meselâ, Hz. Sevde 53 yaşında ve dul. Hz. Zeyneb binti Huzeyme, 5O
yaşında ve dul. Ümmü Seleme 4 çocuklu ve 65 yaşında bir dul. Ümmü Habibe
dul ve 55 yaşında, Meymune 2 çocuklu ve dul.
Bir başka tarihî gerçek de şudur. Bu hanımlardan eceli gelip ölenlerin
dışında hiçbirisinden de ayrılmayı düşünmemiştir.
Gençlik çağı geçtikten sonra nefsanî ve şehvani arzularda gerileme olduğu
inkar edilemez bir fıtrat kanunu ve yaratılış gerçeğidir.
İşte Peygamber Efendimizin çok evliliklerini tahlil ettiğimizde karşımıza
bu ibretli tablo çıkmaktadır.
Özetle ifade edecek olursak, 15-45 yaş dönemindeki evliliklerde nefsanî ve
şehevanî gaye aranabilir. Oysa Efendimiz, bu dönemde genç ve bakire kızlar
ve kadınlarla evlenmemiştir. Tam tersine 40 yaşında, üstelik dul bir kadın
olan, Hz. Hatice ile evlenmiştir. Ve bu evliliği Hz. Hatice’nin
vefatına kadar sürmüştür.
Çok evlilikleri, nefsanî duyguların büsbütün gerilemeye yüz tuttuğu 53
yaşından sonraki dönemde gerçekleşmiş olduklarına göre, bu evliliklerde
mantığın gereği olarak başka gayeler aramak zaruridir. Bu sadece aklın ve
mantığın değil, insan tabiatının ve insaflı bir değerlendirmenin de zorunlu
bir gereğidir.
____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...