ZAMANSIZLIK VE KADER GERÇEĞİ
Zaman ve mekan mutlak olmayan, başlangıçları olan, Allah'ın yoktan var
ettiği kavramlardır. Zamanı ve mekanı yaratan Allah, elbette ki bunlara
tabi değildir. Allah, zamanın her anını zamansızlıkta belirlemiş, tespit
etmiş ve yaratmıştır. İşte materyalistlerin akıl erdiremedikleri "Kader"
gerçeğinin özü de buradadır.
Madde ve zaman, yoktan nasıl yaratıldı? Bizim için yüzyıllar süren bir
zaman dilimi, bir başka boyutta nasıl tek bir "an" olabilir? Big Bang
teorisi Evren'in yaratılışı ile ilgili hangi gerçekleri gösteriyor?
Einstein'ın Rölativite Teorisi neleri, nasıl açıklıyor? Bu kitapta tüm bu
soruların cevapları, zamanın ve maddenin mutlak birer gerçek değil, birer
algı olduğu anlatılıyor.
ZAMANIN GÖRECELİĞİ BİR KEZ DAHA İSPATLANDI
LEVH-İ MAHFUZ VE ZAMANSIZLIK GERÇEĞİ: YAŞAMIMIZ 'TEK BİR ANDAN' İBARET
BİLİMİN İSPATLADIĞI GERÇEK: YAŞANMIŞ KADERİNİZİ SEYREDİYORSUNUZ!
MAKALELER:
- Olup Bitenleri Gelecekten İzlemek
- Kaderi Yaşamak Müminler İçin Bir Konfor ve Huzur Vesilesidir
- Kadere Teslimiyet
Allah'ın her şeyi bir kader ile yaratması en büyük nimetlerden birisidir.
Kader insanlar için çok büyük bir konfor, büyük bir rahatlıktır. Kadere
iman eden, hayatındaki her şeyi, hayatı boyunca karşılaştığı ve
karşılaşacağı her olayı Allah'ın kaderinde yarattığını bilen bir insan
hayatı boyunca bunun rahatlığını, güvenini ve iç huzurunu yaşar.
Kadere inanan insan rahattır çünkü yarının endişesine kapılmaz. Yarın ne
olacağını düşünüp endişe ve sıkıntılar içine girmez. Yarını Allah'ın,
kendisi için mutlaka en hayırlı şekilde yaratacağını bilir.
Kadere inanan insan geçmişinde yaptığı hatalardan dolayı da mutsuz olmaz.
Çünkü geçmişinde o hataları Allah'ın kendisi için yarattığı kader içinde
yaptığını bilir, bunun hayır ve hikmetlerini düşünür. Pişmanlık duyup tevbe
eder, aynı hataları tekrarlamamaya gayret eder. Kaderde Allah'ın hatayı da
insanın vazgeçmesi, tevbe etmesi için birçok hikmet ve güzellikle
yarattığının farkında olur.
Kadere inanan insan ölüm anının da kaderinde olduğunu, Allah'ın dilediği
vakitte, yerde ve dilediği şekilde canını alacağını bilir. Allah'ın canını
almak için takdir ettiği zaman geldiğinde, hiçkimsenin ve hiçbirşeyin
kendisini koruyamayacağını bilir. Bunun için tevekküllüdür. Allah'a inanıp
güvendiği için ahirette sonsuz güzel bir yaşam ümidindedir. Allah'ın
rızasına uyarak ve kadere iman ederek yaşamış olmanın vicdan rahatlığı
içindedir.
Kadere inanan insanın içi huzurludur çünkü asla haksızlığa uğrayacağından
korkmaz. Allah'a güvenir, Allah'ın her şeyi bildiğini, Allah'ın sonsuz
adalet sahibi olduğunu bilir. Karşılaştığı her olayın, Allah'ın karşısına
çıkardığı her tepkinin, Allah'ın duyurduğu her sözün kaderinde olduğunu
bilir. Kendi verdiği her cevabı, söylediği her sözü Allah dilediği için
söylediğini bilir.
Bütün bunların farkında olan, her şeyi kaderinde Allah'ın yarattığı
mükemmelik içinde yaşadığını bilen insan, huzurlu, tevekkülü ve mutlu
olur.
İnsan dikkat vererek son derece teknik bir iş yapmak zorunda kalabilir.
Teknik konuların yine teknik ayrıntılarıyla uğraşması, hatta zahiren
gereksiz gibi görünen olaylara dikkat vermesi gerekebilir. Önemli olan
böyle bir işle uğraştığında da müminin o işi Allah rızası için yaptığını,
ilgilendiği tüm detayları Allah'ın kaderinde yarattığını, o işi de Allah'ın
kaderde en ince noktasına kadar tertip edip düzenlediğini bilmesi ve bu
gerçeği unutmamasıdır. İnsan bir makinenin bir iç parçasını söküp onu
onarmaya çalışıyor, bir rapor için gereken verileri topluyor, bir şirket
için bir çizelge hazırlıyor olabilir. Bu işleri yaparken de hata yapmamak
için dikkatini bu işlere vermesi, dikkatli düşünüp yine dikkatli davranması
gerekiyor olabilir. Burada her ne kadar içinde bulunduğu ortamın teknik çok
fazla detayı olsa da, bütün olarak bakıldığında her şeyi yaratan Allah,
buradaki olayın da bütününe ve tüm ayrıntılarına da kuşkusuz ki hakimdir.
Onunla uğraşacak olan mühendis henüz daha doğmadan, o makinenin
yaratılacağı, o araştırma için kullanılacağı kaderde bellidir. Makinenin
her parçası Allah'ın katında belirlenmiştir. İnsanın raporunu hazırladığı
şirket Allah'ın kaderde belirlediği zamanda kurulmuştur ve yine Allah'ın
belirlediği süreye kadar faaliyetini yapacaktır. O şirketin tek bir
tuğlasından, bir kapı koluna, içinde çalışan bir kişinin kol düğmesine
kadar her şey kaderde belirlenmiştir. Yüce Rabbimiz, her olayı böyle
mükemmel bir şekilde yaratıp, bizlere yaşattığı kader içinde
izlettirmektedir.
Allah'ın yarattığı bu mükemmellik içinde, bir işe ne kadar dikkatini
verirse versin, insanın, her şeyi Allah'ın yarattığını, kaderde her
ayrıntısını belirlediğini unutmaması, yaptığı her şeye Allah'ın şahit
olduğunun farkında olması gerekmektedir.
İnsan bir işe tüm dikkatini vererek daldığında da Allah, o an insanın
içinde bulunduğu her duruma hakimdir. İnsanın kaderi ve her olayı Allah'ın
yarattığını unutmaya eğilimli olduğu anlardan birisi de detaylara daldığı
anlardır. Çünkü insan unutmaya, ayrıntıda boğulmaya, aynı anda dikkatini
birkaç konuda birden yoğunlaştıramamaya açıktır. Şuuru gayet açıkken ve
kaderin farkındayken, 10 dakika sonra bir işe daldığında, eğer düşünmez ve
dikkatini kapatırsa, 10 dakika önceki şuur açıklığını ve derinliğini
kaybedebilir, unutup tevekkülsüz ve gafil bir tavırda bulunabilir. Mümin
hayatında böyle anların oluşmaması için, Allah'ı, kaderi ve Allah'ın her
şeyi an an yarattığını sürekli düşünmeli ve bu önemli gerçeği unutup
gaflete düşmemek için gereken tüm sebeplere sarılmalıdır.
Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur'an'dan okuduğun
herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona
(iyice) daldığınızda, Biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde
ve gökte zerre ağırlığınca hiç bir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz.
Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta
(kayıtlı) olmasın. (Yunus Suresi, 61)
Kuran'da da bildirildiği gibi, Allah, insanın içinde bulunduğu her durumu
en ince ayrıntısına kadar bilendir. Çünkü zaten insanı da, insanın içinde
olduğu bütün hal ve durumları da yaratan Allah'tır. Bir an insanın
kafasından geçen bir düşünceyi, aynı anda bedeninin herhangi bir yerinde
oluşan bir ağrı hissini, o an elinde okuduğu kitabı, o kitabın hangi kitap
olacağından o an okuduğu sayfaya ve o an okuduğu kelimeye kadar her detayı
Allah yaratır ve tüm bunlar Allah'ın sonsuz bilgisi dahilindedir. O kişinin
o an yaşadığı herhangi bir olayı, kendisi hakkında o an yapılan bir
konuşmayı, tam o an çalacak telefonu ve arayan kişiyi Allah en ince
ayrıntısına kadar yaratmaktadır. Bunların her biri, Allah'ın belirlediği
kaderde mutlaka yaşanacaktır. İnsana düşen, bütün bunları bilerek, Allah'a
kalpten teslim olmak, Allah'a derin ve içli bir sevgiyle tevekkül
etmektir.
Kaderin anlamı Allah'ın geçmişten geleceğe kadar, yaşanmış ve yaşanacak
olan tüm olayları tek bir an olarak bilmesidir. Bu, Allah'ın her varlık ve
olay üzerindeki mutlak hakimiyetini ifade eder. İnsanlar yaşamlarındaki
olayları ancak yaşadıkları zaman öğrenebilirler. Ama Allah tüm bunları,
insanlar henüz karşılaşmadan önce de bilendir. Allah için geçmiş, şu an ve
gelecek zaman birdir. Hepsi de Allah'ın ilmi ve kuşatması altındadır. Çünkü
bunların hepsini yaratan O'dur.
"Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık." ayetiyle de bildirildiği
gibi dünyadaki her varlığın bir kaderi vardır. (Kamer Suresi, 49)
Evinizdeki eşyadan yolda gördüğünüz bir taş parçasına, kuru bir ota ya da
meyva veren bir daldan tutun da bakkalda rafta duran kavanoza kadar
evrendeki canlı cansız tüm varlıkların Allah katında belirlenmiş bir
kaderleri vardır. Ve her eşya ya da her canlı varlık için yaratılan kader,
sonsuz akıl sahibi Allah tarafından belirlenmiştir.
İnsanın dolaylı ya da direk olarak muhatap olduğu herşey, gördüğü her olay,
duyduğu her ses tümüyle kişinin dünya hayatındaki "blok" halindeki
yaşamının bir parçasıdır. Evrende meydana gelen büyük ya da küçük hiçbir
olay asla tesadüfi olarak gelişmez. Hiçbir çiçek tesadüfi olarak açmaz, ya
da tesadüfi olarak solmaz. Ya da hiçbir insan tesadüfen doğup, tesadüfen
ölmez. Hiçbir insan yanlışlıkla ya da kontrolsüz olarak hastalanmaz. Eğer
bir iyilikle ya da bir kötülükle karşılaşıyorsa, bu hiçbir zaman için
tesadüfi ya da şans eseri gerçekleşmez. Her biri de insanın yaratılışı ile
birlikte Allah tarafından özel olarak belirlenmiş ve insanın hayatındaki
yerini almıştır.
Allah, "Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı
bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O bilmeksizin bir
yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta
olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır." (En'am Suresi, 59)
ayetiyle, toprağın ya da okyanusların kilometrelerce derinliklerinde
meydana gelen olaylardan tutun da tek bir yaprak tanesinin düşüşüne kadar
evrende meydana gelen her hareketin belirlenmiş bir kader üzerine
gerçekleştiğini bildirmiştir.
"Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet
yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz
bu, Allah'a göre pek kolaydır." (Hadid Suresi, 22) ayetiyle, karşılaşılan
her olayın her detayın Allah tarafından özel bir hikmet ve akıl ile
planlanmış olduğu bildirilmektedir.
Dünyadaki her varlığın kaderi sonsuz akıl ve bilgi sahibi olan Allah
tarafından belirlenmektedir. Dolayısıyla her ayrıntı, olabilecek en
mükemmel şekilde planlanmakta ve olabilecek en hikmetli şekilde
yaratılmaktadır. Bu gerçeğin şuruna varan bir insan artık hayatın her
anından; olumlu görünenler kadar aksilik gibi görünen anlardan da
fazlasıyla hoşnut olacaktır. Çünkü Allah'ın salih kulları için kaderi en
güzel şekilde yarattığını bilecektir. Allah'ın güzel gördüğü birşey için,
insanın olumsuz bir zanna kapılmasının büyük bir gaflet olduğunu fark
edecektir. Bu imani kavrayış, olaylara hayır gözüyle bakmasını ve
olaylardaki hayır ve hikmetleri fark etmesini sağlayacaktır.
İnsanın olumsuzluklarla karşılaştığında başına gelen olayın Allah
tarafından yaratılmadığını, bir başkasının buna sebep olduğunu sanması ise
kişinin kaderi anlayamamış olmasındandır. Çünkü olumsuz gibi görünen her
olay aslında birer "kader dersi"dir. Mutlaka hikmet ve hayır gözüyle
değerlendirmek gerekir. Büyük, orta derecede önemli ya da önemsiz gibi
görünen her olay kaderde hikmet ve hayırla yaratılmıştır. İnsanlar sık
karşılaştıkları, istemedikleri şekilde gelişen olaylara aksilik derler.
Oysaki aksilikte de hayır ve hikmet vardır. İnsan aksi zanneder halbuki en
doğrusu kaderde o olayın o şekilde gerçekleşmesidir.
Gün içinde insanları üzen, rahatlarını kaçıran, onları kızdıran, sıkan,
aksilik, terslik olarak adlandırılan olayların hikmet ve hayırlarını Allah
bir anda toplu olarak gösterse, kişi üzülmesinin ne kadar yanlış olduğunu
hemen anlar. İman eden bir insan bu hayırlar karşısında değil hüzünlenmek
tam tersine büyük bir sevinç ve neşe içinde olur. Bu nedenle insana düşen
görev, kaderde yani Allah'ın kusursuz yaratışının hikmetli bir detayı olan
olaylarda hep hayır ve hikmet aramak ve bu kavrayışa sahip olmanın
sevincini yaşamaktır.
... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki,
sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.
(Bakara Suresi, 216)
İnsanın gözlerini dünyaya açtığı andan itibaren karşılaştığı her olayı,
duyduğu her sözü, muhatap olduğu her detayı yaratan Allah'tır. Allah sonsuz
kuvvet, sonsuz akıl, sonsuz adalet ve sonsuz hikmet sahibidir. "Hiç
şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık." ayetiyle de bildirildiği gibi
Allah herşeyi belirli bir plan ve hikmet doğrultusunda yaratmaktadır (Kamer
Suresi, 49). Allah'ın bu sonsuz güç ve üstünlüğüne karşılık insan ise son
derece sınırlı ve aciz bir varlıktır. Hayatta kalabilmek için Allah'ın
kendisine imkan tanımasına ve nimet vermesine muhtaçtır. Aklı ve anlayışı,
ancak Allah'ın kendisine öğrettiği kadarını kavramaya yeterlidir. Bu
durumda Allah'ın sonsuz aklına ve sonsuz hikmetlerle dolu yaratışına teslim
olmak insan için büyük bir ihtiyaçtır. Her yaşadığı olayda Allah'ın tüm
evrenin ve tüm varlıkların hakimi olduğunu bilecek, kendisinin göremediği,
bilemediği olayları Allah'ın görüp bildiğini, kendisinin duyamadığı sesleri
O'nun duyduğunu, yine kendisinin habersiz olduğu geçmişteki ve gelecekteki
tüm gelişmeleri O'nun bildiğini düşünecek ve böylece de Allah'ın her olayı
olabilecek en hikmetli ve en hayırlı şekilde yarattığını görecektir. Bu
gerçeğe iman etmek de ona, hayatın her anına şükredebilmeyi bilen üstün bir
ahlak kazandıracaktır. Bir başka şekilde ifade edecek olursak, insan
yaşadığı bu iman ile duyduğu her sese, gördüğü her görüntüye, yaşadığı her
olaya, kısacası hayatın her anına "hayır gözüyle bakacak" ve böylece hayatı
en gerçek ve en doğru şekliyle yorumlayabilmiş olacaktır.
İnsanın iyi ya da kötü, olumlu ya da olumsuz gibi görünen tüm olayları her
ne olursa olsun mutlaka hayra yorması, Allah'a karşı duyulan samimi imandan
kaynaklanan önemli bir ahlak özelliği ve yine imanın getirdiği bir yaşam
şeklidir. Ve bu gerçeğin farkına varmak da insana dünyada ve ahirette tüm
nimetlerin kapısını açan, kişinin hayatına huzur ve esenlik getiren önemli
bir konudur.
Gün içinde müminin hiçbir şeye üzülüp meyus olmaması, imanı doğru
anladığının bir göstergesidir. Karşılaşılan olayları hayır gözüyle
değerlendirememek, sürekli tedirginlik, korku, ümitsizlik, aksilik
beklentisi, hüzün, duygusallaşmak ise, tertemiz, açık bir imanı puslu
anlamanın alametleridir. Bu pus hemen kaldırılmalı, kesintisiz iman neşesi
sabit hayat özelliği haline getirilmelidir. Allah'a iman eden bir insan
terslik veya hata gibi görünen bir olayla karşılaştığında, aslında bunun
kendisi için mutlaka en hayırlısı olduğunu bilmelidir. "Aksilik",
"terslik", "keşke" gibi kelimeleri ise ancak ders almak, ibret çıkarmak
amacıyla kullanmalıdır. Yani, "bu olay hikmetli ve hayırlı, fakat bir
dahaki seferde aynı hatayı yapmayayım, şu an öğrendiğim şekilde doğrusunu
yapayım" şeklinde bir bakış açısı içinde olmalıdır. Tekrar aynı zorlukla
karşılaşırsa veya aynı hataya düşerse, yine hayır ve hikmetle yaratıldığını
aklından asla çıkarmamalı ve "bir dahaki sefere doğrusunu yapayım" diye
niyet etmelidir. Hatta aynı olay defalarca tekrarlansa, yine müslüman için
bunun hayır olduğunu bilmelidir; çünkü bu, Allah'ın kanunudur ve Allah'ın
kanunu asla bozulmaz.
Bir insan tüm hayatını bir film şeridi olarak düşünürse, biz bu şeridi
video kasetten seyreder gibi seyrederiz ve kasedi ileri almak gibi bir
imkanımız yoktur. Allah ise, bu film şeridinin tamamını aynı anda bilir.
Zaten bu filmi tüm detaylarıyla yaratmış olan Allah'tır. Biz nasıl bir
cetvelin başını, ortasını ve sonunu bir kerede görebiliyorsak, Allah bizim
bağlı olduğumuz zamanı başından sonuna kadar tek bir an olarak sarıp
kuşatmıştır. İnsanlar ise sadece zamanı gelince bu olayları yaşayıp,
Allah'ın onlar için yarattığı kadere tanık olurlar. Bu, dünya üzerindeki
bütün insanların kaderleri için bu şekildedir. Bugüne kadar yaratılmış ve
bugünden sonra da yaratılacak olan bütün insanların dünya ve ahiretteki
hayatları, her anları ile Allah'ın Katında hazır ve yaşanmış olarak
bulunmaktadır. Allah'ın sonsuz "hıfzı"nda, milyarlarca insanla birlikte tüm
canlıların, gezegenlerin, bitkilerin, eşyaların kaderinde yazılı olaylar da
hiç eksilmeden veya kaybolmadan durmaktadır. Kader gerçeği, Allah'ın Hafız
(Muhafaza eden, Koruyan) sıfatının, sonsuz gücünün, kudretinin ve
büyüklüğünün tecellilerinden biridir.
Biz, bize verilen telkinden dolayı, geçmiş, şu an ve gelecek gibi bölümlere
ayrılmış zaman dilimlerini yaşadığımızı zannederiz. Oysa, "geçmiş" gibi bir
kavrama sahip olmamızın tek nedeni, hafızamıza bazı olayların verilmesidir.
Örneğin, ilkokula kaydolduğumuz an hafızamızda bulunan bir bilgidir ve biz
bu nedenle bunu geçmiş bir olay olarak algılarız. Gelecekle ilgili olaylar
ise hafızamızda bulunmaz. Bu nedenle biz henüz haberdar olmadığımız bu
olayları "yaşanacak", "gelecekte meydana gelecek" olaylar olarak kabul
ederiz. Oysa geçmiş nasıl bizim için yaşanmış, tecrübe edilmiş, görülmüş
olaylar ise, gelecek de aynı şekilde yaşanmıştır. Ancak bu olaylar bizim
hafızamıza verilmediği için biz bunları bilemeyiz.
Eğer Allah, gelecekle ilgili olayları da hafızamıza vermiş olsaydı, o zaman
gelecek de bizim için geçmiş olurdu. Örneğin, 30 yaşındaki bir insanın
hafızasında 30 yıllık hatıralar, olaylar bulunur ve bu nedenle bu insan 30
yıllık bir geçmişi olduğunu düşünür. Eğer bu insanın hafızasına 30 ile 70
yaş arasındaki geleceğine dair olaylar da verilecek olsa, o zaman 30
yaşındaki bu insan için hem 30 yılı hem de 30 ile 70 yaşı arasındaki
"geleceği" geçmişi haline gelir. Çünkü, bu durumda geçmişi de geleceği de
hafızasında mevcut bulunacak, her ikisi de onun için yaşanmış, görülmüş,
tecrübe edilmiş olaylar olacaktır.
Ancak Allah, bize olayları belli bir sıra içinde, küçükten büyüğe doğru
akacak şekilde, sanki geçmişten geleceğe akan bir zaman varmış gibi
algılattığı için, bize geleceğimizle ilgili olayları bildirmez, bunların
bilgisini hafızamıza vermez. Gelecek bizim hafızamızda yoktur, ancak
Allah'ın sonsuz hıfzında, tüm insanların geçmişleri ve gelecekleri
bulunmaktadır. Bu, bir insanın hayatını, zaten mevcut olan bir filmden
izlemesi gibidir. Film, zaten çekilmiş ve bitmiştir. Ancak, bu filmi ileri
sarma imkanı bulunmayan insan, kareleri teker teker seyrettikçe hayatını
görür. Henüz seyretmediği karelerin ise geleceği olduğunu zannederek
yanılır.