Ozon Tabakası Nedir?
Çeşitli amaçlar için üretilen kloroflorokarbonlar (CFC) ozon tabakasını
inceltmekte, bunun sonucunda çevre ve insan sağlığı olumsuz
etkilenmektedir.Ozon molekülleri atmosferde bulundukları yere göre farklı
karakteristik özellikler gösterirler. Stratosfer tabakasındaki ozon
canlılar için yararlı olup, buna karşılık dünya yüzeyine yakın atmosfer
tabakasında (troposferde) bulunan %10 oranındaki ozonun yıkıcı etkisi
bulunmaktadır. Atmosferdeki diğer moleküllerle reaksiyona giren ozonun,
bitki ve hayvanların canlı dokularına çeşitli zararları bulunmaktadır.
Atmosferdeki ozonun yaklaşık %90'ı yeryüzünden itibaren 10-40 km. arası
yükseklikte ve stratosfer tabakasında bulunur. Bu bölgedeki ozonun
özelliği; tüm canlı varlıkları, doğal kaynakları ve tarımsal ürünleri
olumsuz yönde etkileyen ultraviole (UV) ışınlarını absorbe etmesidir. Ozon
yoğunluğunun ultraviole ışınlarını tutma görevini yapamayacak kadar
azalması, "ozon tabakasının delinmesi" olarak adlandırılmaktadır. Ozon
tabakasının incelmesi sonucunda; UV-b radyasyonu artmakta ve insanların
bağışıklık sistemleri zarar görmekte, görme bozukluğuna ve deri kanserine
yol açmaktadır.
Ozon tabakasının incelmesine sebep olan ve kloroflorokarbon ihtiva eden
maddelerin başında klor türevleri, plastik köpükler (strafor), spreyler,
aerasoller ve yangın söndürücüler gelmektedir.
Ozon (O3) Gazı
Ozon, 3 oksijen atomundan oluşan molekülleriyle zehirli, renksiz bir gazdır
ve atmosferin üst katmanlarında yer alır... Gökyüzünün mavi renkte
görünmesi bu gaz sayesinde olmaktadır. Sıvı halde lacivert renge dönüşen
ozon gazı, dünyayı güneşten gelen morötesi radyasyona karşı korumaktadır.
Ancak bu gaz aynı zamanda canlılar için çok tehlikelidir. Maruz
kalındığında gözleri, burnu ve boğazı tahriş ederek solunum sistemini
tahrip eder. Çok az insan ozonun ne kadar öldürücü olduğunun farkındadır.
Bir gramın iki yüzde biri miktarda ozon almak öldürücü olabilir. Bir saç
spreyi kutusuna saf ozon konduğu düşünülecek olursa, bu kutunun tam 14.000
kişiyi öldürebileceği söylenmektedir...
Ozon Tüketen Maddeler :
İşte Ozon Tüketen Maddeler:
Kloroflorokarbonlar (CFCs), tüm ozon tüketen maddeler içerisinde en fazla
kullanılandır. İlk olarak 1920'lerde sülfürdioksidi soğutucu bir gaz gibi
kullanmak için geliştirildi. Zehirleyici olmamaları, yanıcı olmamaları,
kararlı doğası, ısıyı emme etkinlikleri onları 20. yüzyılda özellikle
soğutucu alanında bir numaralı seçenek yaptı.
Kullanım alanları; soğutucular, araba klimaları, köpük ürünleri, yalıtım
maddeleri, mikroçipleri ve diğer elektronik aletleri temizlemek için
çözücü, steril gaz karışımlarında bir bileşim maddesi, sprey kutularında
ileri doğru itici gibi pekçok değişik ürün yelpazesini içermektedir.
Her yıl yaklaşık 800.000 metrik ton kloroflorokarbon (CFC) atmosfere
salıverilmektedir. Bunların atmosferde bozulmadan kalış ömürleri 100 yıldır
ve yapılan anlaşmalar sonucu tüm dünyada kullanımdan kaldırılma tarihi ise
1996 olarak belirlenmiştir.
Hidrokloroflorokarbonlar (HCFCs) da klor içerirler, fakat ozon tabakasına
yerlerine kullanılmak üzere geliştirildikleri kloroflorokarbonlardan daha
az zarar vermektedirler. Onlar, kuvvetli ozon tüketicilerden ozona dost
kimyasallara doğru uzanan zincirde geçici bir basamak sayılırlar. Genel
olarak hidrokloroflorokarbonlar (HCFCs), kloroflorokarbonların (CFCs) ozon
tüketme potansiyelinin %5'inin sadece %2'sine sahiptirler.
En çok kullanılan hidrokloroflorokarbon (HCFC), tüm hidrofloroklorokarbon
kullanımının %85'ini içeren HCFC-22'dir. HCFC-22 az zehirleyiciliğe ve az
yanabilirliğe sahiptir ve enerji oranı yüksek bir soğutucudur.
Kullanım alanları; ticari ve endüstriyel buzdolapları, klimalar, ısı
pompaları, aerosol spreyler ve bazı köpük ürünleri olarak sıralanabilir.
Atmosferdeki ömürleri 15 yıldır ve tüm dünyada kullanımdan kaldırılma
tarihleri ise 2030 yılı olarak belirlenmiştir.
Halonlar, öncelikle yangın söndürmekte çok etkilidirler. Tortu bırakmazlar
ve sıkça su veya diğer kimyasallarla tahrib edilebilen sanat eserleri gibi
değerli şeyler veya hassas aletler için bir seçenektirler.
Bütün uçaklar yangın kontrolü için halonlarla donatılırlar. Halonlar; genel
endüstri, ev ve ofis kullanımı kadar bilgisayar ve elektronik donanım
malzemeleri, müzeler, gemiler ve tanklar için de yangından korunmayı
sağlarlar.
Halonlar 1980'lerde çok büyük miktarlarda üretilmelerine rağmen
atmosferdeki seviyeleri hızla yükselmedi. Çünkü, dünyadaki halon miktarının
çoğu henüz atmosfere salıverilmedi. Şimdiye kadar üretilen halonların çoğu,
tahminen %70 oranında depolanmış olarak yangın söndürme aletleri için
kullanıma hazır durumda bekletilmektedir.
Halonlar insanlar için bir tehlike olmasalar bile çok yüksek bir ozon
tüketme potansiyeline sahiptirler. Bunların etkili atmosferik
konsantrasyonu yılda takriben %11 ila %15 arasında artmaktadır.
Atmosferdeki ömürleri 100 yıldır ve tüm dünyada üretimden kaldırılma
tarihleri ise 1994 olarak belirlenmiştir.
Karbontetraklorid, kloroflorokarbonların üretiminde kullanılan temel
karışım maddesidir. Kloroflorokarbonların üretim sürecinde
karbontetrakloridin hemen hemen tamamı tüketilir veya dönüştürülür ve
atmosfere kaçamazlar. Küresel olarak karbontetraklorid küresel ozon
tükenmesine %8'den daha az katkıda bulunmaktadır.
Karbontetraklorid; endüstriyel çözücü, tarımsal dezenfektan, böcek öldürücü
ilaçlar ile petrokimyasal inceleştirme de dahil pekçok diğer endüstriyel
süreçlerde ve Doğu Avrupa'da hala kuru temizlemede kullanılmaktadır.
Atmosferdeki ömürleri 50 yıldır ve tüm dünyada üretimden kaldırılma
tarihleri 1996 olarak belirlenmiştir.
Metilkloroform, 1,1,1-triklorethan olarak da bilinen bu kimyasal 1950'lerde
zehirli karbontetrakloridin yerine geçici olarak tanıtıldı ve normal
koşullar altında yanmaz oluşları ve az zehirleyicilik özellikleri ile
mükemmel temizleme güçleri nedeniyle hızla yaygın olarak kullanılır hale
geldiler.
Çok yönlü olan bu kimyasal, endüstriyel çözücü olarak metal ve elektronik
kısımları temizlemekte dünyada geniş miktarlarda kullanılır ve çoğu metal
temizleme işlemleri sırasında doğrudan atmosfere salıverilirler.
Metilkloroformun atmosferdeki ömrü 6 yıldır ve tüm dünyada üretimden
kaldırılma tarihi 1996 olarak belirlenmiştir.
Metil bromür asidi tuzu, 1991'den bu yana önemli bir ozon tüketen madde
olarak tanındı. Bugün bilimadamları insan kaynaklı bu kimyasalın küresel
ozon tüketiminin %5 ila %10'undan sorumlu olduğunu tahmin etmektedirler.
Şu an dünyada ikinci en çok kullanılan böcek öldürücü ilaç olan bu
kimyasalı dünyadaki çiftçiler ve ihracatçılar toprak dezenfektesinde,
binalarda ve tarımsal ürünlerin ithali ve ihracıyla ilişkili bazı
taşımacılık ve garanti uygulamalarında kullanmaktadırlar.
Ozon Tabakasının Korunması
Daha önce ki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, sitemizde küresel
ısınmanın yarattığı etkilerin yanında dünyamızın karşı karşıya kaldığı
diğer tehlikeleri de elimizden geldiğince inceliyor ve bunları sizinle
paylaşıyoruz. Bugunlerde üzerine eğileceğimiz sorunlardan en önemlisi ozon,
ozon tabakısı ile bilinmesi gereken tüm bilgileri sitemizin ozon tabakası
bölümünde sizinle paylaşacağız.
Ozon tabakası atmosferin yaklaşık 20-40 km arasındaki stratosfer
tabakasında yoğun olarak bulunur. Bu tabaka güneşten gelen zararlı
ultraviyole ışınlarının (UV-B) dünyaya ulaşmasını önler. UV-B ışınları
bütün yaşayan organizmalar üzerinde zararlı etkilere sahiptir; bitkilerin
büyüme hızını azaltır, insanlarda cilt kanserine sebep olur, göze zarar
verir, enfekte hastalıklara (sıtma vb.) gibi yakalanma riskini artırır.
70li yılların başında, stratosferdeki ozon parçalanmasına insan yapısı olan
bazı kimyasalların neden olduğu tespit edilmiştir. Ozon tabakası zarar
gördükçe, dünyaya ulaşan UV-B ışınlarının miktarı da artmaktadır. Bu zarar
genelde klor ve/veya brom içeren kimyasalların dünya yüzeyinden yükselerek
stratosfere ulaşmasıyla gerçekleşir. Güneş ışınlarının etkisiyle bu tür
maddelerin ayrışması ile oluşan serbest klor ve brom radikalleri ozon ile
reaksiyona girerek zincirleme reaksiyon oluşturmaktadır. Bu tek klor veya
brom radikalinin atmosferde bozulmadan önce 100000 civarında benzer
reaksiyon oluşturduğu ve atmosferik yaşam süresinin 74 ile 111 yıl arasında
değiştiği tahmin edilmektedir.
Bugüne kadar ozon tabakasına zarar verecek miktarda kimyasal gazlar
atmosfere serbest bırakılmıştır. Strosferde ozon miktarındaki büyük kayıp
Güney Kutbu üzerinde oluşmuştur ve kıta yüzeyine düşen ultraviole ışınların
şiddetinde artış gözlenmiştir. Daha zayıf benzer bir etki Kuzey Kutbu
üzerinde de gözlenmiştir.
Ozon tabakasının incelmesine neden olan maddelerin teknik isimleri
aşağıdaki gibidir:
kloroflorokarbonlar (CFC)
halonlar
metil kloroform
karbon tetraklorid
hidrobromoflorokarbonlar (HBFC)
hidrokloroflorokarbonlar (HCFC)
metilbromid
Yukarıda adı geçen kimyasallardan kloroflorokarbonlar (CFC), halonlar,
metil kloroform ve karbon tetraklorid "Birinci Derecede Önemli Ozon
Tabakasını İncelten Maddeler" sınıfında yer aldıkları için zorunlu kullanım
alanları ve servis amaçlı kullanımı hariç, Türkiye'de sanayide kullanımı 1
Ocak 2000 tarihi itibariyle yasaklanmıştır.
Hidrobromoflorokarbonlar (HBFC), hidrokloroflorokarbonlar (HCFC) ve
metilbromid henüz kullanılmakla beraber zamana bağlı olarak kısıtlama
getirilen diğer maddelerdir. Gelişmiş ülkeler 1995'in sonunda ozon
tabakasını incelten maddelerin üretim ve kullanımını bırakmışlardır.
Uluslararası Montreal Protokolü'ne göre; belirli bir program çerçevesinde
bütün dünya ülkeleri de bu kimyasallardan arındırılmış olacaklardır.
Ozon Tabakasını Korumak icin Neler Yapılıyor?
Ozon tabakasının korunması, dünyada insanların karşı karşıya kaldıkları
pekçok çevresel sorunların en önde gelenlerinden birisidir.
Dünya ülkelerinin hükümetleri, ozon tabakasını korumak için uluslararası
bir dayanışmaya ihtiyaç olduğunu kabul ettiler ve 130'un üzerindeki ülke
"Montreal Protokolü" olarak bilinen bir anlaşma altında toplanarak
kloroflorokarbonların (CFCs) ve diğer ozon tüketen kimyasal maddelerin
üretimlerine ve kullanımlarına son vermek için kesin kararlar aldılar.
1987'de orijinal anlaşma imzalandığında, halonların üretiminin
dondurulmasının yanısıra çoğu zararlı kloroflorokarbonların üretiminde de
2000 yılına kadar % 50 oranında bir azalmaya gidilmesi istendi.
Dünyanın hassas ozon tabakasının korunması sadece hükümetlerin değil her
seviyedeki cemiyetlerin sorumluluğudur. Tüm sivil cemiyetler toplumun
bilinçlenmesine yardım etmekte ve tüm ozon tüketen kimyasal maddelerin
üretimleri ve kullanımlarının yasaklanması için zorlayıcı bir güç
oluşturmaktadırlar.
Aynı zamanda bireyler de ozon tabakasının korunmasında önemli role
sahiptirler :
Ozon tüketen kimyasal maddeleri içermeyen çevre dostu ürünler satın alın.
Bir tüketici olarak gücünüz asla küçümsenemez.
Buzdolaplarınızın ve dondurucularınızın itinayla servise tabi tutulmasına
özen gösteriniz.
Otomobil klimaları kloroflorokarbonları kullanırlar ve çok kötü sızdırma
özellikleri vardır. Eğer bunlardan birine sahipseniz servislerinin itinayla
yapıldığından emin olunuz. Günümüzde kloroflorokarbonsuz modeller de vardır
ve yeni bir araba alırken mümkünse bunları tercih edin.
Kloroflorokarbonların zaptedildiklerinden emin olmadan eski
soğutucularınızı atmayın.
Ozon tabakası ve ozon tüketen kimyasal maddeler hakkında daha fazla bilgi
edinin ve endişelerinizi dile getirin.
Ozon Tükenmesinin Yeryüzündeki Yaşama Etkisi
Ozon tükenmesinin bir sonucu olarak dünyaya erişen ek UV-B radyasyon, en
basit tek hücreli bitkilerden böceklere, balıklara, kuşlara ve memeli
hayvanlara kadar insanlar da dahil bütün canlılar üzerinde zararlı etkilere
sahip olabilir.
İnsanlar Üzerindeki Etkileri
Ultraviyole (UV) radyasyonun cilt kanseri de dahil pekçok insan sağlığı
problemleriyle bağıntılı olduğu bilinmektedir. Cilt kanserinin ana sebebi
çok fazla güneş ışığıdır. Güneş yanığı bir sağlık belirtisi olmadığı gibi
18 yaşından önceki birkaç ciddi güneş yanığı daha sonraki yaşam sürecinde
cilt kanserinin gelişme şanşını önemli ölçüde arttırır. Açık tenli, açık
renk saçlı kişiler cilt kanserine yakalanmakta en yüksek riske sahip
olmalarına rağmen; tüm cilt tipleri için risk, daha çok UV-B radyasyona
maruz kalmakla artar.
Güneşin yakıcı ışınları gözlere de zarar verebilir. Deliller uzun süreli
güneş ışınlarına maruz kalmanın görmeyi azaltan ve sürekli körlüğün başlıca
nedeni olan, gözbebeklerini örten kataraktı başlattığını göstermektedir.
Ozon tabakasındaki %10'luk sürekli azalma sonucunda küresel olarak her yıl
yaklaşık iki milyon yeni katarakt vakasının ortaya çıkacağı tahmin
edilmektedir. Izdırap veren, fakat genellikle tedrici görüş kaybı olan kar
körlüğüne de UV ışınları neden olmaktadır.
Artan UV-B'ye maruz kalmak insanların bağışıklık sistemini zayıflatır ve bu
da vücutlarımızı enfeksiyon hastalıklarına karşı çok daha hassas hale
getirmektedir.
Bitkiler Üzerindeki Etkileri
Aşırı UV-B, hemen hemen bütün yeşil bitkilerin büyüme süreçlerine mani
olur. Küresel ozon kayıplarının bitki türlerindeki zayiatları
başlatabileceği endişesi vardır ve bunun sonucu küresel yiyecek stoklarının
azalması olacaktır.
Buğday, pirinç, mısır ve soya fasulyesi gibi dünyadaki temel gıda
ürünlerinden çoğu da dahil olmak üzere pekçok tarımsal ürün güneşin yakıcı
ışınlarına karşı duyarlıdırlar. Deneyler yiyecek üretiminin, dünyaya ulaşan
UV-B radyasyondaki her %1'lik artışla %1 oranında azalabileceğini
göstermektedir.
Nitrojen kullanan bitkilerin gelişimleri, artan UV-B radyasyon tarafından
bozulur. Çok pahalı aşılama yöntemleri bazı kayıpları telafi etmeye yardım
ederken, toprağın verimliliği ciddi olarak azalır.
Bitki türlerindeki herhangi önemli bir kayıp, diğer türler ve ekosistemler
üzerinde bir etkiye sahip olacaktır. Bitkiler başlıca oksijen
üreticisidirler ve karbondioksid için başlıca depo yeridirler. Onlar hem
toprak erozyonunu ve hem de su kaybını önlerler.
Ormancılık alanında da artan UV-B radyasyonun özellikle fidelerden bitki
yetiştirmeyi olumsuz yönde etkilediğini yapılan araştırmaların sonuçları
göstermiştir.
Su Kaynakları ve Su Hayatı Üzerindeki Etkileri
Okyanus yüzeyi yakınlarındaki hayat UV zararlarına karşı çok hassastır.
Artan UV-B radyasyonun; besin zincirinde balinalar ve insanlar da dahil
büyük balıklar, kuşlar ve memeliler tarafından tüketilen küçük balıklar
için temel yiyecek maddesi olan planktonların büyüme oranlarına mani olduğu
ve fotosentezi zayıflattığı görüldü. Özellikle deniz kestanelerinin duyarlı
türlerinde DNA'da öldürücü zararlar ortaya çıktı.
Genç omurgalı balıklar, karides larvası ve yengeç (pavurya) larvası da
dahil deniz hayvanları türleri gelişme devrelerinde artan UV-B radyasyon
tarafından tehdit altındadırlar.
İnsanların tüketimine sunulan dünyadaki hayvan proteininin %30'undan
fazlası denizlerden gelir. Ozon tükenmesinden ötürü denizlerdeki yiyecek
zincirinin kayıp kısımları hepimizi etkileyecektir.
Hayvanlar Üzerindeki Etkileri
Çoğu hayvan türleri UV-B'ye karşı kalın derileri ve deri pigmentasyonu
nedeniyle insanlara nazaran çok daha fazla korunmaya sahip olmalarına
rağmen bazıları artan UV-B'den etkilenebilirler. UV-B evcil hayvanlarda
insanlarda görülenlere benzer kanserlere neden olur. Gözler ve vücudun
UV'ye maruz kalan pigmentsiz kısımları çok daha fazla risk altındadırlar.
Cilt tümörleri; inekler, keçiler, koyunlar, kediler ve köpeklerde ve göz
tümörleri; atlarda, koyunlarda, domuzlarda ve sığırlarda gözlenmektedir.
Endüstriyel Materyaller Üzerindeki Etkileri
UV ışınlara maruz kalmak başta plastik olmak üzere belirli endüstriyel
materyallere zarar verebilir. UV'deki en ufak bir artma bu materyallerin
dayanıklılığını azaltır ve kullanım ömürlerini kısaltır. Plastik; stadyum
koltukları, halatlar, evlerin cepheleri ve seraların üzerindeki şeffaf örtü
de dahil pekçok değişik amaç için dış dünyada kullanılmaktadır. Bunlar
üzerindeki UV zararları kolaylıkla görülebilir. Örneğin; dış yüzeylerdeki
plastik kolaylıkla kırılabilir, sararır ve zamanla çatlaklar oluşur.
Hava Kirliliğinin Artması
Uv ışınların yüksek miktarları; havada bulunan kirleticiler arasındaki
kimyasal reaksiyonları hızlandırarak kentsel hava kirliliğinde bir artışa
neden olabilir. Birçok kırsal alan, aşağı seviye rüzgarlarıyla şehirler ve
endüstriyel alanlardan taşınan kirleticilerden en az kentler kadar
etkilenebilmektedirler. Kentsel duman ve yer seviyesindeki ozon, kaynaktan
uzak mesafelerdeki ormanlara ve tarlalara da zarar verebilir. Artan hava
kirliliği özellikle astım hastaları ve yaşlılara ciddi zararlar
verebilir.
Ozon Tükenmesinin Atmosfer Üzerindeki Etkileri
Kloroflorokarbonlar dahil endüstriyel halokarbonların kullanımı atmosfer
üzerinde uzun erişimli bir tesire sahip olacaktır.
Ozon tükenmesi yukarı atmosferde yani stratosferde soğumaya neden olur.
Bunun yanısıra atmosferdeki karbondioksid ve sera gazları, dünyanın ısısını
aşağı atmosferde tutarak stratosferdeki soğumaya dolaylı olarak katkıda
bulunabilir ve Arktik ozon deliğinin oluşumunu hızlandırabilir.
Ozon kaybı, UV radyasyon seviyesindeki artışın tehdidi altındaki
fitoplankton olarak bilinen mikroskopik okyanus canlılarının yaşamlarının
kaybıyla, küresel iklimi dolaylı yoldan etkileyebilir. Bu yaratıklar
insanlar tarafından atmosfere salıverilen karbondioksidin (CO²) yaklaşık
%80'i için depo vazifesi görürler. Bunların yok olması karbondioksidin
atmosferik konsantrasyonunu, sera etkisini arttırarak ve küresel iklimi
etkileyerek, yükseltir.
Ayrıca, fitoplanktonlar okyanuslar üzerindeki bulutların oluşumunda önemli
bir kimyasal madde olan dimetilsülfoksid'i üretirler. Fitoplanktonlardaki
bir azalma bulut modellerini ve küresel iklimi etkileyebilir.
Aşşağı atmosfere erişen UV radyasyon miktarındaki artış, ısıyı dünya yüzeyi
yakınlarında tutan ve sera gazları olarak adlandırılan gazlara neden olan
kimyasal reaksiyonlara tesir edebilir.
Ozon Tabakasının Dünya Çevresindeki Dağılımı
Ozon tabakası dünya çevresinde eşit olarak dağılmamıştır. Dünya yüzeyi
üzerinde herhangi bir yerdeki ozon miktarı; doğal olarak enlemle,
mevsimlerle ve günden güne değişim gösterir.
Genelde normal şartlar altında ozon tabakası kutuplar üzerinde en kalın ve
ekvator etrafında en incedir. Güneş radyasyonu çok daha dolaysız ve buna
bağlı olarak da çok daha şiddetli olduğundan stratosferik ozon ekvator
üzerinde yüksek miktarlarda üretilir. Buna karşılık stratosferik rüzgarlar
ve farklı stratosferik basınçlar, ozonun ekvatordan kutuplara doğru hareket
etmesine neden olurlar.
Ozondaki mevsimsel değişikliklerin, hava kütlelerinin geniş ölçekli
hareketleriyle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Çok aşağı enlemlerde
(ekvatora yakın) yukarı atmosferden stratosfere yavaş-yükselici genel bir
hava akımının varlığına inanılır. Bu hava kütlesi, Arktik bölgelerde kış
ayları süresince traposfere döner. Kışın yüksek enlemlerde havanın inmesi,
bu mevsim boyunca 15-40 km yükseklerde havanın çok soğuk ve yoğun
dolayısıyla da çok ağır olması gerçeğine dayanmaktadır.
Belirli bir bölge üzerindeki günlük değişiklikler, yukarı atmosferdeki hava
koşullarıyla yakından ilgilidir. Dünya yüzeyi üzerindeki günlük sıcaklık
değişiklikleriyle basınç ve stratosferin yüksekliği arasında yakın
bağıntılar vardır. Buna bağlı olarak da belirli bir bölge üzerindeki ozon
miktarı bu faktörlerdeki değişmelerle farklılıklar gösterir. Antisiklonlar
(yüksek basınç alanları) içinde indirgenmiş ozon kalınlığı normalin
altında, buna karşılık depresyonda ve bilhassa alçak basınç merkezinin
batısında normalin üzerindedir.
Ozon Kirliliği ve Ozon Ölçümü
Bilindiği gibi atmosferde az miktarda bulunan ozon gazı; yeryüzündeki tüm
canlı varlıkları güneşin öldürücü ultraviole ışınlarına karşı koruyan bir
kalkan görevi görmektedir. Çünkü bu gaz güneşten gelen ışınların büyük
kısmını yansıtan bir gazdır. Eğer ozon tabakası olmasaydı, güneşin UV-b
(yeşil) radyasyonu yeryüzüne ulaşarak canlılar üzerinde genetik zararlara
yol açardı. Ayrıca insanlar, güneş yanığı ve cilt kanseri gibi sorunlardan
kaçamazlardı...
Atmosferdeki ozon gazı için çok hassas bir denge sözkonusudur. Bu gaz
atmosferin üst katmanlarında bir tabaka oluşturur ve bu gaz tabakası
güneşten gelen öldürücü ışınları filtre eder. Bu sayede yeryüzüne
ulaşabilen ışın miktarı canlı varlıklar için yararlı bir şekle dönüşür.
Ancak bu gaz tabakasının incelmesi ya da delinmesi sözkonusu olduğunda
kendisinden beklenen işlevleri yerine getiremez ve güneş ışınları canlılar
için gerçek bir tehlike haline dönüşür...
Bunun yanısıra, güneş ışığında fotokimyasal tepkimeye giren egzos gazları,
kirli havadan oluşan duman bulutlarında ozon ve nitrojen dioksit
oluşturmaktadır. Böylece atmosferin yeryüzüne yakın alt kısımlarında da bir
Ozon Kirliliği meydana gelmektedir...
Son yıllarda dünyamızdaki en önemli çevre sorunlarının başında yukarıda
sözünü ettiğimiz gibi "Ozon kirliliği" ile "Ozon tabakasındaki incelmeler
ve delinmeler" gelmektedir...
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan gözlemler
sonucu, Türkiye üzerindeki ozon tabakasında incelme olmadığı belirlendi.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü'nün ''Türkiye'de ozon
gözlemleri'' başlıklı çalışması çerçevesinde 1994 yılından bu yana Türkiye
üzerindeki ozon tabakasıyla ilgili 176 gözlem gerçekleştirildi. Gözlemlerde
Türkiye için hesaplanan aylık ortalama en yüksek değer 388.49 DU (Dobson
Birimi-ozon ölçüm birimi), en düşük ise 243.09 DU olarak ölçüldü. Ortalama
değer de 312.66 DU olarak tespit edildi. Gözlemlerde, Türkiye'nin
üzerindeki ozon tabakasında belirgin bir incelme (azalma, artma veya
sıçrama) kaydedilmedi. Dünya Meteoroloji Teşkilatı'nca orta enlemler için
yapılan değerlendirmeler sonucu Türkiye için toplam ozon kalınlığı 300-320
DU normal değer olarak kabul ediyor.
Ozon nasıl ölçülüyor?
Türkiye'de ozon kalınlığı ozonsonde yöntemi ile ölçüyor. Havadan daha hafif
olan hidrojen gazı ile doldurulmuş bir balona bağlanan ozonsendo cihazı
atmosferin 30-35 kilometre uzaklığında sıcaklık, nem, basınç, ozona ilişkin
veriler elde ediyor. Her ülke ozon kalınlığındaki azalış, kalınlaşma veya
sapmayı uzun yıllar ortalamalarını dikkate alarak değerlendiriyor. Ozon
tabakasındaki incelme ise en çok kutuplarda görülüyor. Ekvator kuşağı
üzerindeki ozon, kutuplara gittikçe yoğunlaşırken, soğuk hava ve güneş
radyasyonu ile birlikte reaksiyona geçiyor. Bu durum da ozon tabakasında
incelmeye neden oluyor. Dünya ozon ortalaması yaklaşık 300 DU olarak kabul
edilirken, coğrafik konuma bağlı olarak 230-500 DU arasında değişiyor. Ozon
tabakasındaki azalma, daha fazla UV-b (yeşil) radyasyonunun yeryüzüne
ulaşarak canlılar üzerinde genetik zararlara yol açarken, insanlarda güneş
yanığı ve cilt kanseri gibi sorunlara neden oluyor.

[tarihinde düzeltildi 16/5/2009 Saat 18:23 Yazar Tukenmez]