Junior Member Cevaplar: 46 kayıt olmuş: 6/11/2004 Durum: Çevrimdışı
|
|
Yazılış Tarihi: 18/3/2008 Saat 15:06 |
|
|
ÇANAKKALE DESTANI
Altı asır dünyaya nizam veren bu millet, bitab düşmüştü.
Trablusgarp’tan, Balkanlar’dan çekilmiştik. Ricat, onur-gurur
kırıcıydı ama mecburduk buna... Düşman kaviydi..talih zebundu... dost
vefasızdı...
Batılı; “Başka milletlerin, müdafaadan ümidi kestiği
anda, Türk milletinin taarruzu başlar!” diyor. İşte Çanakkale
savaşları, bunun destanıdır.
Bu destanda; cephaneliğin infilak etmesiyle gözlerinden olan
Memiş’in; komutanın: “Vah evladım vah! Gözlerinden mi
oldun?” demesine karşılık: “Üzülme paşam, üzülme! Bu gözler
göreceğini gördükten sonra bu hale geldi!” şeklindeki cevabı
vardır.
Bu destanda; Fransız zırhlısı Büve’nin 610 mürettebatının
denize saçıldığı anda; İngiliz zırhlısı Oşin’ın, sudaki karıncalar
gibi çabalayan düşman askerlerini toplaması için ateş kesen Türk topçusunun
civanmertliği vardır.
Bu destanda; İntepe bayırında, bölüğünün tamamen bitmesine
rağmen bir mehmetçiğin, sabaha kadar dişini sıkması ve sabahleyin takviye
gelen bölük komutanına : “Akşam, batarya imamları
“şehitliği” anlatmasalardı, vallahi dayanamazdık!” Demesi
vardır.
Bu destanda; yolunu şaşırıp, merkebiyle düşman içine düşen,
dipçik darbeleri altında mendilini çıkarıp: “Beni komutanınıza
götürün diyerek”, Anzak komutan karşısında da : “Bizim
komutanın size selamı var! Bunlar düşman amma deniz suyu da içemezler!
Dedi. Size tatlı su yolladı!” hilesini yapıp mukabilinde çikolata,
konserve alarak birliğine dönen, kıvrak Türk zekasının sembolü olan Saka
Hüseyinler vardır.
Bu destanda; birkaç kalas, birkaç metre halat ve 30
yardımcısıyla, 35,5 santim çapındaki 100 tonluk topu Çimenlik kalesi
burçlarından indirip Hamidiye tabyalarına nakleden 65’ini geçmiş
imalat-ı harbiye ustası Ramazan ağalar vardır.
Bu destanda Rumeli Mecidiyesi tabyasında 20 dakikalık
baygınlıktan sonra 276 kilogramlık üç mermiyi peyderpey atıp İngilizlerin
Oşin Zırhlısına boğazı dar eden ; Cevat Paşa’nın “Dile benden
ne dilersen evladım” demesine karşılık “Bir şey istemem
kumandanım diyen, Paşanın ısrarıyla “Tek tayınla doymuyorum
komutanım” deyip “Çift tayın” alan ; fakat bir süre sonra
“ Herkes tek tayın yerken bu ikinci tayın boğazımdan geçmiyor.”
diyerek tayını reddeden diğergam ruhlu “KOCA SEYYİT”ler
vardır.
Bu destanda; cephanesi bitmiş geri çekilen askerlere;
“Düşmandan kaçılmaz! Ben size taarruzu değil, ölmeyi
emrediyorum!” diyen Anafartalar, Conkbayırı muharebelerinin kahramanı
“Mustafa Kemal”ler vardır.
Ve yine bu destanda, Atatürk’ün Nutuk’ta
anlattığı:
“Siperler arasıdaki mesafe sekiz metre, yani ölüm muhakkak...Birinci
siperdekiler hiçbiri kurtulmamacasına kamilen düşüyor.İkinciler onların
yerine geçiyor...Fakat, ne kadar gıpta edilecek bir itidal ve tevekkülle
biliyor musunuz?...Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç
ufak bir korku ve endişe göstermiyor, sarsılmak yok... Okumak bilenlerin
elinde Kur’an-ı Kerim cennete gitmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler
kelime-i şehadet getirerek yürüyorlar. Emin olunuz ki, Çanakkale
Savaşlarını kazanan bu yüksek ruhtur.” Dediği bu ruhu taşıyan
Anadolu yiğitleri vardır.
88. yıldönümünü kutladığımız bu zaferimizin ardından
şehitlerimizi rahmetle anıyor, onlara layık olma azminde olduğumuzu ifade
ediyoruz
Saygılarımla.....
alintidir.
____________________ kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en saglam yeri artık bu
dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda, canınızı acıtacak tek nokta yine o
dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
|
|
Newbie Cevaplar: 1 kayıt olmuş: 5/5/2004 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet:
|
|
Yazılış Tarihi: 19/3/2008 Saat 08:23 |
|
|
Çanakkale Şehidlerine
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı! hayasızcasına,
Maske yırtılmasa halâ bize affetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Huda'nın ebedi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.
Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.
"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
____________________ Hayatin gerçegi ölüm...
|
|
Junior Member Cevaplar: 46 kayıt olmuş: 6/11/2004 Durum: Çevrimdışı
|
|
Yazılış Tarihi: 19/3/2008 Saat 11:43 |
|
|
:zalkis: :zalkis: :zalkis: :zalkis:
iste budur alperen dost.
emegine yuregine bilegine saglik. :thumbup:
____________________ kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en saglam yeri artık bu
dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda, canınızı acıtacak tek nokta yine o
dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
|
|
|