Diksiyon, konuşulan dilin incelenmesi ve kullanılması. Fonetik sesleri
veya fonemleri inceler; diksiyon ise konuşma sanatı ve tekniği olarak
fonetiği tamamlar.
Bir şiiri, bir nutku, bir piyesteki rolü söylemek, okuma tarzını belirten
"diksiyon" denilen sanat, konuşma organlarının, yatkın veya çalışmayla
işlek hale gelmiş olmasını gerektirir.
Diksiyonun çeşitli bölümleri vardır: heceleri belirtme, telaffuz,
noktalama, ses perdesini ayarlama, inşat. Bazen ton ve tarz bakımından
suniliğe kaçan, bazen günlük konuşma diline, gerçek söyleyişe yaklaşan
diksiyon, edebiyat ve tiyatro anlayışıyla bağlantılı olarak gelişmiştir.
Diksiyon Önemli Midir?
Diksiyon sanatının öneminin düşünmeyenler pek çoktur. Halk karşısında söz
söylemek zorunda olan bazı kimseler, güçlüklerle hatta başarısızlıklarla
karşılaştıkları halde, diksiyona önem verip öğrenmeye çalışmazlar.
Bazı kimselerde de yanlış bir düşünüşle diksiyon sanatına çalışmayı bir
özenti veya bir fazlalık sayarlar. Düşüncelerini de şöyle savunurlar: "En
iyi hatipler bile, ses ve söyleniş hatası yapmazlar mı? Mademki halkı
kendilerine hayran bırakarak başarı kanıyorlar. Öyleyse... Sonra
profesörler, hatipler, yargıçlar, avukatlar radyoda televizyonda gürül
gürül konuşuyorlar. Bunlar hep diksiyon dersi mi almışlar? Bütün
konuşanlara diksiyon dersi verilmiş mi? O halde diksiyona çalışmaya ne
lüzum var?"
Böyle söyleyenlerin bir bakıma hakları vardır. Çünkü onlar başkalarının
konuşurken yaptıkları yanlışları, ancak diksiyon derslerine başladıktan
sonra ayırt edebilirler. Onlar bu doğru yolu diksiyon öğretmeni
gösterebilir.
Birçok aktör ve aktristin diksiyonu da acınacak durumdadır. Onlar bu konuda
bilgisiz oldukları için oynadıkları eserin anlamını seyirciye duyuramazlar
ve işin kolay tarafına kaçarak bayağılığa düşerler. Böylece yazarın vermek
istediği anlamı alt üst ederler.
Tarih bize, Demosthenes ile Çiçeron'un söz sanatının güçlüklerini
yenebilmek için ne kadar büyük bir çaba harcadıklarını anlatmaktadır.
Günümüz hatiplerinin çoğu kusurlarına hiç aldırmadan sadece bağırıp
çağırmakla etki uyandıracaklarını umuyor, kendilerine çok güveniyorlar.
Diksiyon, mahkemelerde, meclis kürsüsünde konuşan, kısacası söz sanatını
meslek edinmiş kimselere de büyük yararlar sağlar.
Bununla beraber denilebilir ki, hemen hemen herkes bir toplulukta konuşmak
ihtiyacını duyar.
Bu bakımdan, diksiyon alıştırmaları herkes için yararlıdır. Hele herkese
toplulukta söz söyleme fırsatını veren zamanımızda, bu çok gereklidir.
Bildiklerini başkalarına da öğretmeyi bir ödev sayarak bu zevkli işi
üzerine almış olan her insan, bunları başkalarına anlatırken de zevkle
dinletmesini bilmelidir.
Düşünen insanlar düşündüklerini başkalarına anlatmak gereğini duyarlar.
Üniversiteler, okullar onun için konferans sayılarını çoğaltmaya
çalışırlar.
İyi söz söylemek için diksiyon çalışmalıdır. Toplum içinde yaşadığımıza
göre başkalarına düşündüklerimizi, duyduklarımızı iyi, doğru ve ilgi
çekecek bir şekilde anlatmak için diksiyon öğrenmemiz gereklidir.
İyi okumak için de diksiyon çalışmak gerekir. Yüksek sesle kitap okumak,
aile toplantılarında yararlı, hoş saatler geçirmek için güzel bir yoldur.
Böylece romancılar, hikayeciler, tiyatro yazarları ve ozanlar evinizde dile
gelirler.
Bu tarz, zamanla genişletilebilir. Büyük bir dinleyici kitlesine de eserler
okunabilir. Buna (Halk karşısında okuma) derler.
Böyle bir isteği gerçekleştirebilmek pek güç değildir. Bir salonda
dinleyicilerin görebilecekleri şekilde karşılarına rastlayan biraz yüksekçe
bir yer yeterlidir. Bu salon, bir okulda veya resmi bir dairede olabilir.
Okunacak esere göre kişiler seçilir. Önce çalışmalar yapılır. Özellikle ses
tonları üzerinde titizlikle durulur. Yine ses tonlarıyla karakterler
çizilir. Eser okunurken, dekor, kostüm ve aksesuar kullanılmaz. Bütün iş,
yalnız söze kalır. Kişiler çoğunlukla ayakta, bazı özel durumlarda da,
oturarak rollerini okurlar. Bu suretle, göz oyalayan araçlar bulunmadan saf
tiyatro zevki verilmiş olur.
Yalnız okuyanlar metnin zevkle dinlenmesini elde edemezlerse monoton bir
okuyuş dinleyenleri sıkar. Çünkü bir makine sesi gibi gır gır sürüp giden,
aynı tonu tekrarlayan sesler, dinleme zevki olan herkesi usandırır.
Zaten bir eseri hiç ara vermeden okumak da doğru değildir. Belirli
zamanlarda ara vermek çok yerinde bir davranıştır. Böylece de bir çok eser
gölgeden ışığa çıkmış olur.
(Halk karşısında okuma) dinleyenler kadar okuyanlar için de bir zevk
kaynağıdır. Okunanı dinlemek zekayı uyandırmakta, görmekten daha iyi etki
yapar.
Yalnız duygu ve anlatımı ses tonlarıyla belirtmek gerekir. Her okuma yazma
bilenin diksiyon sanatını bilemeyeceği bir gerçektir.
Böyle bir okumada okuyanlar eser dışı tuluat yapabilirler mi? Hayır. Bazı
tiyatro heveslileri yeteneklerine güvenerek tuluat yapmaya da başvururlar.
Ama böyle yapmakla anlayışlı bir dinleyiciyi memnun etmek şöyle dursun,
tersine nefret uyandırır. Çünkü bir yazarın düşüne taşına yazıp hazırladığı
bir metni bozmaya, ona akıllarına estiği gibi söz eklemeye hiç bir
oyuncunun hakkı yoktur.