Member   Cevaplar: 239 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 3/3/2008 Saat 19:37 |
|
|
Psikolog Antonie Vergote, « Din Psikolojisi » isimli eserinde,
çocukların doğuştan din duygusuna sahip olduklarını söyler. İnsan sadece
etten, kemikten ve kandan ibaret maddî bir varlık değildir. Onu diğer
canlılardan ayıran doğuştan sahip olduğu ruh ve duygu zenginliğidir. İnsan
sosyal bir varlıktır. Sevmek, sevilmek, bir inanca sahip olmak, kendisini
değerli ve güçlü hissetmek ister. Bu da ancak bir aileye, bir topluma, bir
vatana ve bir dine bağlı olmakla mümkündür.
Kuralsız toplum yoktur. Bir toplumu ayakta tutan kurallar bütününe hukuk
diyoruz. Hukukun olmadığı yerde anarşi, kargaşa ve kaba güç vardır.
Hırsızlığı, haksız kazancı, zayıfı ezmeyi, adam öldürmeyi, kısacası
cana-mala-namusa tecavüzü yasaklayan hukuk maddeleri kaynağını dinden
almaktadır. Allahın elçisi bütün peygamberler bu kuralları insanlara
bildirmek ve toplum düzenini sağlamak için gönderilmiştir. Helâl-haram,
sevap-günah kavramlarını kullanmadan, yani dinî kaynaklara başvurmadan
çocuklara ahlâkî davranışlar kazandırmamız çok zordur.
Pedagog Ali Çankırılıya
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Member   Cevaplar: 239 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 3/3/2008 Saat 19:38 |
|
|
Çocuklarımıza Allahı Nasıl Anlatacağız?
Çocuklar hikaye ile anlatılan konuları daha kolay ve daha istekli
öğrenirler. Allahı ve sıfatlarını öğretirken Lokman(a.s.) ile oğlu arasında
geçen konuşmaları hikaye şeklinde anlatabiliriz. Ben çocuklarıma
Peygamberimizi anlatırken çocukları ne kadar çok sevdiğini torunları Hz.
Hasan ve Hüseyin efendilerimizden ve kızı Fatıma anamızdan örnekler vererek
hikaye şeklinde anlatmıştım. Keza gösterdiği mucizeleri anlatırken de
hikaye yolunu seçmiştim. Meselâ, sevgili Peygamberimiz ve Hz. Ebu Bekir
hicret için Sevr mağarasına gizlendiklerinde yaşanan örümcek ve güvercin
mucizesini hikaye suretinde anlattığımda, oğlum dört yaşındaydı. O kadar
hoşuna gitmişti ki,- Babacığım, bir daha anlat demişti.
Lokmanın(a.s.) oğluna yaptığı öğütlere baktığımızda ilk sırada -Allahtan
başka ilâh yoktur inancının geldiğini görüyoruz. Lokman oğluna öğüt
vererek: Yavrucuğum, dedi, Allaha ortak koşma, çünkü bu büyük bir
haksızlıktır (bkz. Kurân, 31:13). Biz de, bu âyetten hareketle,
çocuklarımıza Allahın büyüklüğünü anlatacağız. -Kâinatı, güneşi,
yıldızları, ayı, dünyayı ve üzerindeki bütün canlıları yaratan Odur.
Dünyanın en güçlü kralına da, küçücük sineğe de can veren Odur. Allahtan
başka ilâh yoktur. İbadete ve duaya lâyık ancak Odur. Ancak Allahın önünde
eğilir (namaz kılar) ve gücümüzün yetmediği şeyleri Ondan isteriz. Eğer
Allahı unutur, mal, para ve makam elde etmek için başkalarının önünde
eğilirsek Allaha ortak koşmuş, büyük bir haksızlık yapmış oluruz.
Lokman(a.s.) öğüdüne devamla, -Yavrucuğum, dedi, yaptığın en küçük bir iş
(iyilik veya kötülük) bir kayanın içinde, göklerde veya yerin
derinliklerinde olsa dahi Allah onu görür. Doğrusu Allahın her şeyden
haberi vardır. (bkz. Kurân, 31:16). Biz de Lokman(a.s.) gibi, çocuklarımıza
Allahın yaptığımız herşeyi gördüğünü, aklımızdan ve kalbimizden geçen en
gizli duyguları bildiğini, Ondan hiçbir şeyi gizleyemeyeceğimizi, iyi
şeyler yaptığımızda çok hoşuna gideceğini ve bizi seveceğini
anlatmalıyız.
Sonraki âyetlerde, Lokman (a.s.): -Yavrucuğum, der, -namazı kıl,
(insanlara) iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere
sabret. İnsanları küçümseyerek onlardan yüz çevirme ve yeryüzünde
böbürlenerek yürüme; Allah kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla
sevmez. Konuşurken sesini yükseltme, unutma ki seslerin en çirkini
merkeplerin sesidir. Doğrusu bunlar üzerinde durulmaya değer şeylerdir
(bkz. Kurân, 31:17-19). Bu âyetlerde hem Allaha, hem de Onun yarattığı
insanlara karşı görevlerimiz sıralanmakta; adab-ı muaşeret kurallarının bir
özeti verilmektedir. Bunları çocuklarımıza anlatırken kelime ve
açıklamalarımızı onların yaşına ve anlayışına göre seçmemiz gerekir.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Member   Cevaplar: 239 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 3/3/2008 Saat 19:39 |
|
|
Sorulara Çocuk Mantığı ile Yaklaşmalıyız
Çocukların her konudaki sorularına cevap verirken yetişkin mantığı ile
değil, çocuk mantığı ile düşünmeliyiz. Yapacağımız küçük bir hata onların
zihinlerini karıştırmaya yetecektir. Çocuklar dört yaşına kadar
ben-merkezci bir düşünceye sahiptir. Canlı cansız ayırımı yapamazlar;
onlara göre herşey canlıdır. Bu sebeple masallarda geçen olayların tamamına
inanırlar, uydurma olduğunu düşünmezler.
Okul öncesi eğitimde masalların ve dinî hikayelerin rolü büyüktür. Masal
kahramanlarının şahsında doğru davranışları öğretmek kolaylaşır. Çocuk
kendisini kahramanın yerine koyar, onunla özdeşleşir.
Çocuklar yaptığımız basit açıklamalarla yetinir, fazlasını merak etmezler.
Bir anne anlatmıştı: -Dört yaşındaki çocuğum bana, Anne, dedi, neden Allahı
göremiyoruz? Ben de, gözlerimiz küçük olduğu için Allahı göremeyiz, dedim.
Kendi kendine mırıldandı: Evet, gözlerimiz küçük olduğu için Allahı
göremeyiz. Bu cevap ona yetti, başka soru sormadı. Büyük çocuklara bu
açıklama yeterli olmayabilir.
-Niçin Allahı göremiyoruz, Allah nerededir, ne kadar büyüktür? gibi
soruların cevabını vermemiz ve onların şüphelerini ve zihinlerindeki yanlış
imajları düzeltmemiz gerekir. Ben, on yaşında bu soruları soran oğluma
karşılıklı diyalog yoluyla cevap vermiştim. Önümüzde duran masayı
göstererek sordum:
- Bu masa kendi kendine olur mu?
- Olmaz.
- Yani bunu yapan biri var, diyorsun.
- Evet.
- Şu giydiğimiz terlikler ve ayakkabılar da kendi kendine olmaz, değil
mi?
- Olmaz.
- Onları kim yapıyor?
- Adamlar.
- Evet, adamlar yapıyor. Biz onlara ayakkabıcı diyoruz.
- Ayakkabı kendisini yapan ayakkabıcıya hiç benziyor mu? Ayakkabıcının
ağzı, gözü, kulağı, ayağı, kolu var, yürüyor ve konuşuyor. Ayakkabıya
bakıyoruz, kendisini yapan ustaya hiç benzemiyor, ne gözü var ne de kulağı,
ne yürüyebiliyor ne de konuşabiliyor, değil mi?
- Evet.
- Basit bir masa ve ayakkabı kendi kendine olmazken, gökyüzünde gördüğümüz
güneş, ay, yıldızlar ve üzerinde yaşadığımız şu dünya kendi kendine olur
mu?
- Olmaz.
- Demek onları yapan, yani yaratan biri var. Kimdir O?
- Allah.
- Evet, dünyayı ve üzerinde yaşayan canlıları yaratan yüksek bilgi ve güç
sahibi Biri var ve biz Ona Allah diyoruz. Nasıl ayakkabıcı yaptığı
ayakkabıya hiç benzemiyorsa, Allah da yarattığı varlıklardan hiçbirine
benzemez. Yemek, içmek, uyumak, bir evde oturmak bize mahsus şeylerdir.
Allah, bize benzemediği için bunlardan hiçbirine ihtiyacı yoktur. Allahın
varlığını biliyoruz, ama Onu göremiyoruz. Duyularımız, aklımız ve bilgimiz
sınırlı olduğu için herşeyi göremez, herşeyi duyamaz ve herşeyi bilemeyiz.
Allah melekleri nurdan yarattığı için onları da göremiyoruz.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Member   Cevaplar: 239 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 3/3/2008 Saat 19:40 |
|
|
Çocuklarımızı İbadete ve Duaya Nasıl Alıştırabiliriz?
Sembollerle düşünme, yani soyut düşünce tam gelişmediği için çocuklar yedi
yaşına kadar herşeye inanırlar. Dört yaşındaki bir çocuk için imkânsız diye
birşey yoktur, her şey mümkündür. -Dün gece, sen uyurken, gökten bir yıldız
indi; seni öpüp gitti deseniz hemen inanır, bunun mümkün olamayacağını
düşünmez.
Dört yaşındaki çocuklara ibadetler ve dua çok ilginç gelir, bizi taklit
etmeye çalışırlar. Bizimle birlikte namaz kılmak, dua etmek, oruç tutmak,
camiye gitmek çok hoşlarına gider. Yemeklerden önce ve sonra Allaha verdiği
nimetlerden dolayı sesli olarak şükretmek, namazlardan sonra yine sesli
olarak dua etmek; kendimiz, eşimiz, aile büyüklerimiz ve çocuklarımız için
iyi dileklerde bulunmak yavrularımız üzerinde büyük tesir bırakır ve onları
Allaha yaklaştırır.
Küçük çocukların dil ve zihin gelişimi henüz yeterince olgunlaşmadığı için
soruların amacını tam olarak ifade edemezler. Bir gün çarşıda dolaşıyordum.
Annesinin kucağında, iki-üç yaşlarında bir erkek çocuğu parmağıyla camiyi
göstererek sordu:
-Bu ne? Annesi, -O bir cami, dedi. Çocuk tekrar sordu: -Bu ne? Annesi yine
aynı cevabı verdi: -O bir cami. Çocuk istediği cevabı alamadığını anlatmak
için yine sordu: -Bu ne? Anne sesini yükselterek ve kelimelerin üzerine
basarak, -O bir cami, dedi. Anneye yaklaştım, -Hanımefendi, dedim, -çocuk
caminin adını sormuyor; eve benzemediği için ne işe yaradığını soruyor.
Eğitimci yazar Cezmi Tahir Berktin, Okul Öncesi Eğitim isimli kitabında
kendi başından geçen bir olayı anlatıyor:
-Dört yaşındaki kızım, açlık grevine başlamış gibi, birdenbire yemek
yememeye başladı. Bizimle sofraya oturmuyor, ağzına bir lokma koymuyordu.
Bütün çabalarımıza rağmen sebebini öğrenemedik. Gece olmuş, yatma saati
gelmişti. Kucağıma alıp yatağına götürdüm. Başını okşayarak, Seni
seviyorum, yemek yemeyişin beni üzüyor, dedim. Ağlayarak boynuma sarıldı:
Babacığım, ne olur sen de yeme! dedi ve çocuk diliyle sebebini anlatmaya
başladı. Meğer eşim, farkında olmadan, bir eğitim hatası yapmış. Her anne
gibi, bizim hanım da çocuğun beslenmesini aşırı önemsediği için kızım
soruyor:
- Anne, neden yemek yiyoruz?
- Büyümek için.
- Büyüyünce ne olacak?
- Yaşlanacağız.
- Yaşlanınca ne olacak.
- Her yaşlı gibi bir gün biz de öleceğiz.
Kızım, o küçük mantığı ile, ölümden kurtulmanın çaresini yemek yememekte
buluyor. Yemek yemesem büyümem, büyümezsem yaşlanmam, yaşlanmazsam ölmem
gibi basit bir mantık geliştiriyor.
Berktin hocanın da ifade ettiği gibi, biz ne kadar saklasak da çocuk er
veya geç ölüm gerçeği ile yüzleşecektir. Çok sevdiği büyükannesi,
büyükbabası veya arkadaşı öldüğünde bize sormayacak mı: -Büyükannem (veya
arkadaşım) nereye gitti? Vereceğiniz cevapta ahiret (cennet) inancı yoksa,
ayrılık acısıyla dolu o küçük yüreği nasıl teselli edeceksiniz? Omuzlar
üzerinde taşınan bir tabutu görüp sorduğunda ne cevap vereceksiniz?
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Member   Cevaplar: 239 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 3/3/2008 Saat 19:41 |
|
|
Korkutarak Değil, Sevdirerek Eğitmeliyiz
Çocuklar dört-beş yaşına kadar rüya ile gerçeği birbirinden ayıramaz,
düşüncelerin ve hayallerin gerçekleşebileceğine inanırlar. Kardeşini
kıskandığı ve içinden ölmesini arzuladığı zaman, bunun gerçekleşeceğini
düşünerek korkar, suçluluk duygusuna kapılır.
Çocuğun yaramazlığından bıkan bir anne, -Beni çok üzüyorsun, bir gün
üzüntüden öleceğim diye yakınsa veya -Allah annelerini üzen çocukları
sevmez, cehenneminde yakar diye korkutsa çocuk bunun gerçekleşeceğini
zannederek paniğe kapılır.
Çocuklara din eğitimi verirken çoğu aileler farkında olmadan korku objesini
kullanırlar. Salzman tarafından kaleme alınan ve Yengeç Kitap olarak
bilinen bir eğitim klasiğini Çocukları Kötü Eğitmenin Yolları adıyla
çevirmiştim. -Çocukları Dinsiz Yapmanın Yolları başlığı altında şu
tavsiyeler yer alıyordu:
” Zorla dua ezberletin, ezberleyemediği zaman cezalandırın.
” Yaramazlık yaptığı zaman Allahın onu cehennemde yakacağını
söyleyerek korkutun.
” Din adamlarını, dindar akrabalarınızı ve komşularınızı çekiştirin,
yaptıkları hataları sayarak gözden düşürün.
Salzman, çocuklarına söz geçiremeyen beceriksiz bir annenin hikayesini
anlatırken de şöyle der: Bu ahmak kadın çocuklarını üç şeyle korkutarak
sindirmeye çalışırdı: öcü, baba ve Allah. Çocukları yatmaya zorlamak için,
-Yatın çabuk, kapatın gözlerinizi, yoksa öcüler gelir sizi yer, derdi.
Yaramazlık yaptıkları zaman, -Allah annesini üzen çocukları cehenneminde
yakar, diye korkuturdu. Bir suç işleyen veya yalan söyleyen çocuğu tehdit
eder, -Baban akşam gelsin görürsün sen, temiz bir dayak ye de aklın başına
gelsin, derdi.
Çocuk eğitiminde davranışlarımız sözlerimizden daha etkilidir. Namaz
kılacağı zaman çocukları odadan dışarı çıkaran anne babalar var. Camide
çocuk azarlayan ve dışarıya kovalayan yaşlılar görürsünüz. Sebebini
sorduğunuzda, -Yaramazlık yapıp namazımızı bozuyor, derler. Davranışlarıyla
çocukları dinden soğuttuklarının farkında değildirler.
Bir gün ailece yaşlı bir akrabamızı ziyarete gitmiştik. Hoş beş ve çay
faslından sonra sıra namaz kılmaya geldi. Biz namazda iken dört yaşındaki
oğlum gelip sırtıma çıktı, kollarıyla boynuma tutundu. İkimiz de buna
alışığız. Peygamberimizin çocuk sevgisini anlatırken Hz. Hasan ve Hüseyin
efendilerimizin dedeleri namazda iken sırtına tırmandıklarını,
Peygamberimizin buna ses çıkarmadığını, böyle birlikte namaz kıldıklarını
anlatmıştım.
O günden sonra, kimbilir belki de kendisini Hz. Hasan veya Hüseyin yerine
koyarak, ben namazda iken gelip sırtıma tırmanır, elleriyle boynuma
tutunur, böylece birlikte secdeye varırız. -Ne yapıyorsun? diyenlere de
-Babamla namaz kılıyorum der. Biz oğlumla son rekatta iken, namazını
bitiren yaşlı akrabamız hışımla çocuğu sırtımdan alıp odadan dışarı çıkardı
ve kapıyı kapattı. Bana, -Bu namaz olmadı, yeniden kılacaksın! dedi.
Güldüm. -Yapma Hacı Amca, dedim, Peygamberimizin namazını bozmayan birşey
neden benim namazımı bozsun. Ne demek istediğimi anlamadı tabiî. -Neymiş
Peygamberimizin namazını bozmayan şey? dedi kızarak. Ben de anlattım, ama
aklı yatmadı. -Olmaz öyle şey, nereden uyduruyorsun bunları! dedi.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Member   Cevaplar: 239 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 3/3/2008 Saat 19:41 |
|
|
Çocuklara Cenneti Olan Allahı Anlatmalıyız
Bir akşam bir komşumuz telefon etti. -Ali bey, bizim çocuğa bir haller
oldu, nazara geldi herhalde, şeytan ağza alınmayacak şeyler söylettiriyor
dedi. -Hayırdır, hele anlat bakayım dedim. Anlatmaya başladı: -Ah sormayın,
benimle birlikte namaz kılan, camiye giden bu güzel çocuğa neler oldu
anlamıyorum. Gerçi yaşı daha küçük, dört yaşında, ama söylediği şeyler
aklımı başımdan aldı, ne diyeceğimi, ne yapacağımı şaşırdım. Ben namaz
kılmayacağım! diye tutturdu. Olur mu, Allah namaz kılmayanları cehenneminde
yakar dedim. Ben de onu yakarım! demez mi? Şaşırdım kaldım. Aklıma bir
hocaya götürüp okutmak geldi, ama gitmeden önce size bir danışayım
dedim.
Komşuyu dinledikten sonra güldüm.
- Hocaya filan götürmenize gerek yok, dedim, çocuk haklı.
Böyle bir cevap beklememiş olacak ki, tepkisi sert oldu.
- Ne diyorsunuz siz, Ali bey?
- Küçük çocukları cehenneminde yakan Allahı hangi çocuk sever ve içinden
gelerek namaz kılar? Çocuğu cehennemle korkutmaya ve Allahtan soğutmaya ne
hakkınız var? Çocuklara cehennemin kapalı olduğunu bilmiyor musunuz?
Peygamberimiz buyuruyor ki: Buluğa erinceye kadar çocuktan ve akıl
hastasından kalem kaldırılmıştır. Çocuğu cehennemle korkutarak hem Allaha,
hem çocuğa haksızlık ediyorsun. Çocuğun tepkisi gerçek Allaha değil, senin
uydurduğun Allaha. Bu vebalin altından nasıl kalkacaksın?
Çocuk adına çok üzüldüğüm için sözlerim sert olmuştu, bunun farkındaydım,
ama kendimi tutamamıştım. Adam bir müddet sustuktan sonra:
- Ali bey, kusura bakmayın, aklım iyice karıştı… dedi. Ben hocalardan
Peygamberimizin
- Çocuklarınızı yedi yaşından itibaren namaza alıştırın, dediğini
duydum.
- İyi de kardeşim, cehennemle korkutarak alıştırın dememiş ki!..
- Haklısınız galiba… Peki, ne olacak şimdi? Hatamı nasıl tamir
edeceğim?
- Çocuğunuzun terapiye ihtiyacı var, gelin de bunu nasıl yapacağımızı
konuşalım.
Baba iyiniyetli ve söz dinleyen biri olduğu için verdiğim tavsiyeleri
yerine getirdi ve çocuğun bozulan itikadı kısa zamanda düzeldi.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Member   Cevaplar: 239 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 3/3/2008 Saat 19:42 |
|
|
Çocuklarda Ölüm Korkusu
Araştırmalar, okul öncesi çocuklarda ölüm korkusunun çok baskın olduğunu
göstermektedir. Öncelikle anne babasının, daha sonra kendisinin öleceğinden
korkar. Ölüm korkusunun tek çaresi ahiret inancıdır. Ölümü öldürüp kabir
kapısını kapatamadığımıza göre, -Nereden geldik, nereye gideceğiz? sorusuna
cevap bulmak zorundayız. Bu sorunun cevabı da İslâm inancında vardır.
Bir gün bir hanım okuyucum telefonla beni aradı. Ağlamaklı bir sesle,
- Ali bey, annemi kaybettik, dedi.
Başsağlığı ve sabır diledim.
Konuşmaya devam etti:
- Annemin öldüğüne fazla üzülmüyorum, iyice yaşlanmıştı, kendini zor
taşıyordu. Namazında, niyazında, iyi bir insandı. Çok defa, Allahım beni
çocuklarıma yük etme, yatağa düşürmeden emanetini al, beni Hasanıma
kavuştur diye dua ettiğini duydum. Hasan derken ölen babamı kastediyordu.
Babamı üç sene önce kaybettik. Sözü fazla uzatıp başınızı ağrıtmak
istemiyorum. Dört yaşındaki kızım için arıyorum. Büyükannesini çok severdi.
Annem ölünce, kızımı hemen götürüp teyzesine bıraktım. Annemin hasta
olduğunu söyledik, öldüğünü bilmiyor. Uzun süre saklamamız imkânsız, bir
şekilde bir yerlerden duyacak veya nereye gittiğini soracak. Ne cevap
vereceğimi, nasıl anlatacağımı bilemiyorum; bana yardımcı olun lütfen.
Tekrar başsağlığı ve sabır diledim.
- Siz inançlı bir insansınız, dedim. Bir-iki gün sonra acınız hafifleyince
çocuğunuzu yanınıza alın. Ona büyükannesinin öldüğünü, fakat cennete
gittiğini, orada daha güzel bir hayat yaşayacağını anlatın.
Anne biraz tereddüt geçirdikten sonra:
- Ben de buna benzer şeyler anlatmayı düşünmüştüm, dedi. Ancak, -Büyük
annemi bir daha göremeyecek miyim? derse ne cevap vereceğim?
- Çocukların sorularına cevap verirken dürüst olacağız. Detaylara girmeden,
kısaca, anlayacağı kelimelerle cevap vereceğiz. Nasıl inanıyorsak öyle
anlatacağız. İnancımıza göre, ahirette yine biraraya geleceğiz, akrabalık
ve dostluk ilişkilerimiz devam edecek. Siz de çocuğunuza bunları anlatın.
Büyükannesiyle cennette buluşacağını, yine kendisini seveceğini
söyleyin.
Çocuğun din eğitimini bir makaleye sığdıramayacağımızı siz de takdir
edersiniz. Çocuklardan gelen, cevaplamakta zorluk çektiğiniz soruları
elektronik posta adresime gönderebilirsiniz; elimden geldiğince yardımcı
olmaya çalışacağımdan emin olabilirsiniz.
Sayın Pedagog Ali Çankırılıya
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
Junior Member  Cevaplar: 26 kayıt olmuş: 27/1/2008 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 5/3/2008 Saat 00:21 |
|
|
Paylastiklarin cok degerli bilgiler rojincigim
Tesekkürler ediyorum emegine saglik
|
|
Member   Cevaplar: 239 kayıt olmuş: 11/9/2006 Durum: ÇevrimdışıCinsiyet: 
|
 |
Yazılış Tarihi: 6/3/2008 Saat 18:51 |
|
|
Ben tsk ederim gokkizim ben hala okuyorum ve cocuklarima nasil ögerte
bilirim diye bu yaziyi elimden geldigince arkadaslarimda toplandigimzda
sohbetleriz.
____________________ Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...
|
|
|