|
Ziyaretçi
|
|
Yazılış Tarihi: 18/2/2008 Saat 09:36 |
|
|
AŞILAR VE BAĞIŞIKLILIK
Uluslararası Yolculuk ve
Sağlık
Hazırlayan:Uzm. Dr. Kenan Hızel
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı
Bağışıklama
Turistleri bağışıklamanın iki amacı vardır. Bunlar; turisti gezi boyunca
karşılaşabileceği enfeksiyonlardan korumak ve dönüşte taşıyabileceği yeni
bir enfeksiyonu ülkeye sokmamaktır. Yolculuk öncesi bağışıklamada genel
kural olarak gezi tarihinden en az 10-14 gün önce aşıların tamamlanmış
olması önerilmektedir. Bu süre hem yeterli bağışıklığın ortaya çıkabilmesi
hem de gelişebilecek yan etkilerin gözlenebilmesi açısından önemlidir.
1.Rutin aşılar
İnfluenza-Pnömokok
İnfluenza mevsimi aralık ayında başlayıp kış mevsimi boyunca sürmektedir.
Bağışıklamanın özellikle bu dönemden önce yapılması önerilmekte ve güney
yarım küreye gideceklerin yaz aylarının orada kış mevsimine denk geldiğini
akıllarında tutmaları gerekmektedir. Her iki aşı da özellikle kronik
akciğer, kalp ya da metabolik hastalığı olanlarda ve 65 yaş üzerinde
önerilmektedir. Aşıların bir arada verilmesinde sakınca yoktur. İnfluenza
aşısının içerdiği suşlar her yıl Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre
yenilendiğinden bağışıklanacak turistlerin o yılın aşısını kullanmaları
gerekmektedir.
Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak-Suçiçeği
Genelde çocukluk çağında görülen bu enfeksiyonlar erişkinlerde daha ağır
hastalığa neden olmaktadır. Sağlık, yardım organizasyonları, göçmen
kampları gibi bölge halkıyla yakın temasta olacak olan seronegatif
kişilerin bağışıklanması önerilmektedir, ancak bu aşıların canlı aşı olduğu
akılda tutulmalı ve kontrendikasyonları göz önünde bulundurmalıdır.
Poliomyelit
Dünya çapında aşılama ve polio eradikasyon programlarının uygulanması
sonucu gelişmiş ülkelerin hepsinde polio eradike edilmiş ve günümüzde
hastalığın halen görüldüğü üç büyük bölge kalmıştır. Bunlar; Güney Asya'da
Afganistan, Pakistan, Hindistan, Batı Afrika'da Nijerya ve Orta Afrika'da
Kongo Cumhuriyetidir. Türkiye'de ise halen özellikle Güney Doğu Anadolu
bölgesinden olgu bildirilmektedir. Dünyada artan turizm nedeniyle gelişmiş
olan ülkeler de tehlike altında olduklarından kendi vatandaşlarına 10 yılda
bir rapel doz yapılmasını gündeme getirmişlerdir.
Polio aşısının iki formu bulunmaktadır. Bunlar; canlı oral (OPV, Sabin) ve
inaktive parenteral (IPV, Salk) aşıdır. Tüm aşılar polio'nun üç serotipini
de içermektedir. Çocukluğunda birincil aşılamayı tamamlamış (üç doz)
turistlere, endemik bölgelere gitmeden önce tek doz OPV ya da IPV yapılması
yeterlidir. Daha önce aşılanmamışların ise IPV ile birincil aşılamayı
tamamlamaları önerilmektedir. Yeterli bağışıklığın oluşması için en az iki
dozun yapılmış olması akılda tutulmalıdır. Daha önceden polio geçirenlerin
bile aşılanmaları (diğer serotiplerle enfeksiyonu önlemek için)
gerekmektedir. OPV, bağışıklığı baskılanmışlar ve onlarla yakın temasta
olanlarda kontrendike olmakla birlikte salgın sırasında gebelerde
kullanılabilmektedir.
Tetanoz-Difteri
Serolojik çalışmalar özellikle 40 yaş üstünde tetanoz-difteriye karşı
bağışıklığın giderek azaldığını göstermiştir. Örneğin 1990'larda eski
Sovyet Rusya'da salgınlar yapmış ve hastaların çoğunu erişkinler
oluşturmuştur. Tropikal bölgelerde ise deri difterisi sıklıkla
görülmektedir. Tetanozun gelişmekte olan ülkelerdeki insidansı yılda bir
milyon olguya kadar çıkmaktadır.
Tetanoz ve difterinin ayrı aşı preparatları olsa da çocukluğunda temel
aşılamayı almış erişkinlere, difteri dozu 1/8-1/10 oranında azaltılmış Td
aşısının 10 yılda bir yapılması önerilmektedir. Yolculuk rapel doz için iyi
bir fırsat olmaktadır. Yüksek riskli bir bölgeye gidilecekse aşılama
aralığı beş yıla düşürülebilmektedir. Türkiye'de piyasada bulunan tetanoz
aşılarının içeriğinde yalnız tetanoz toksoidi bulunmaktadır. Td formunda
aşılar ise Sağlık Bakanlığı tarafından ithal edilmekte ve okullarda
uygulanmaktadır.
2. Gerekli Aşılar
Sarı Humma
Hastalığın vektörü Aades ve Haemagogus cinsi sivrisineklerdir. Özellikle
gündüzleri ısıran bu cins sivrisineklerin tek bir ısırıkları hastalığın
bulaşması için yeterlidir. Hastalık sarılık, ateş, kanamalar ve komaya
kadar giden tablolar ile ortaya çıkabilir ve 7-10 gün içinde olguların
% 20-50'si yitirilir. Özgül bir tedavisi yoktur. Dünyada en sık görüldüğü
yerler tropikal Afrika ve Amazon bölgeleridir.
Sarı humma aşısı halen uluslararası belge gerektiren tek aşıdır. Endemik
zondaki ülkelerin büyük kısmı bu belgeyi ülkeye girişte zorunlu
tutmaktadır. DSÖ, ülkelere göre sarı humma bağışıklama önerilerini her yıl
yenilediği bir kitapçıkta (yellow book) yayınlamaktadır. Bazı tropikal Asya
ülkeleri (Hindistan ve çevresi) aynı cins sivrisinekleri bulundurduğundan
ülkelerine hastalığı sokmamak amacıyla endemik zondan gelenlere sarı humma
aşısını zorunlu kılmaktadır. Avustralya ve Bangladeş ise ülkelerinde vektör
bile olmamasına karşın endemik ülkelerden transit geçenlerde bile aşı
belgesini aramaktadır.
Sarı humma aşısı canlı-attenüe olup tek doz parenteral uygulanmaktadır.
Bağışıklık 10 gün sonra başlamakta ve 10 yıl sürmektedir. Aşının en sık yan
etkisi %10 olguda görülen 4-7. günlerdeki ateştir. Aşının yapılmaması
gereken durumlar; yumurta allerjisi, gebelik ya da emziklilik, 6 aydan
küçük bebekler ve immün yetmezliktir. Bu durumların varlığını hekimin aşı
belgesinde belirtmesi gerekir. Aşının ısı ile kolayca inaktive olması
nedeniyle soğuk zincire kesinlikle uyulması gerekmektedir. Ülkemizde aşı
hava ve deniz limanlarındaki sağlık merkezlerinde bulundurulmaktadır.
Kolera
Vibrio Cholerae enfekte içecek ve iyi yıkanmamış, çiğ yiyeceklerden
bulaşarak ciddi ishal sonucu dehidratasyon, şok ve hatta ölüme varan
tablolara neden olmaktadır. Su ve besin hijyeninin iyi olmadığı ülkeler
başta olmak üzere tüm dünyada zaman zaman salgınlar yapabilmektedir. DSÖ
1988 den beri, turistlerdeki insidansın çok düşük bulunması (~1/100 bin) ve
o yıllarda uygulanan parenteral aşının etkinliğinin de az olması (%50-62)
nedeniyle öneri paketinden çıkartmış durumdadır.
Son yıllara kadar kullanılan parenteral aşının etkisi az ve koruyuculuk
süresi kısadır (üç-altı ay). Aynı zamanda bu aşının yerel ve sistemik
reaksiyona yol açma riski de fazla bulunmuştur. Günümüzde kolera aşısının
iki farklı oral formu geliştirilmiştir. CVD 103-HgR(Orochol E, Berna) tek
doz kullanılan canlı aşı olup yemekten en az bir saat önce alınmalıdır.
Koruyuculuğu farklı kolera suşlarına karşı %62 ile %100 arasında
bulunmuştur. Altıncı ayda rapel önerilmektedir. Diğeraşı olan inaktive tam
hücre/rekombinant B koleratoksin subunit (WC/rBS) aşısının kullanımı ise
bir iki hafta ara ile iki dozdur. Rapel süresi henüz saptanmamış olan bu
aşının koruyuculuğu %86 dolaylarında bulunmuştur. Ancak her iki aşının da
taşıyıcılığa ve 1992 de Bangladeş'te ortaya çıkan V. cholerae O139 suşuna
karşı etkisi tam bilinmemektedir. Bu aşılar göçmen kampları gibi yerlerde
uzun süre kalacaklara, aklorhidrisi olan, mide rezeksiyonlu ya da antiasid
kullanan hastalara önerilebilmektedir.
3. Önerilen Aşılar
Hepatit A
Turistler arasında da en sık rastlanan hastalıklardan olan hepatit A
özellikle kötü koşullarda hazırlanmış yiyecekler, sokaklarda satılan ev
yapımı yiyecek ve içeceklerden bulaşmaktadır. Bu nedenle sırt çantası ile
gezen ve kötü hijyenik koşullarda yaşayan turistlerde görülme oranı daha
fazladır.
Parenteral uygulanan inaktive hepatit A aşısı etkili ve güvenlidir. İyi
tolere edilmektedir. Erişkinlerde 1440 EL/ml içeren aşıdan altı ay ara ile
iki doz yapılması önerilmektedir. Koruyuculuğu en az 10 yıldır, ancak aşı
uygulanmadan önce sarılık öyküsü olanlarda ya da endemik bölgede en az bir
yıl kalanlarda anti-HAV IgG bakılması önerilmektedir. Diğer aşılar ile
birlikte yapılabilmektedir.
Endemik bölgeye gidecek olan turisti HAV enfeksiyonundan korumanın diğer
bir yolu da immünglobulin (Ig) uygulanmasıdır. Özellikle iki haftadan kısa
süre içinde yola çıkacaklara Ig (0.02- 0.06 ml/kg) önerilmektedir.
Koruyuculuğu 4-6 ay sürmektedir. Ancak kızamık-kabakulak-kızamıkçık
aşısının etkinliğini azaltabilmektedir. Sarı humma ya da polio aşıları ile
benzer bir geçimsizlik gösterilmemiştir.
Hepatit B
Enfeksiyon yakın temas, kan ve vücud sıvılarıyla bulaşmaktadır. Coğrafik
olarak en yaygın görüldüğü bölgeler Uzak Doğu ve Sahra çölü altında kalan
Afrikadır. Orta endemisite alanı içine Türkiye ile birlikte Orta Doğu, eski
Sovyetler Birliği, Kuzey Afrika, Orta ve Latin Amerika girmektedir.
Günümüzde rekombinan teknolojiyle üretilen Hepatit B aşısı altı aydan kısa
süren gezilerde zorunlu olmamakla birlikte yüksek riskli bölgelerin yerel
halkıyla yakın temas kuracak olan öğretmen, sağlık çalışanı gibi kişilere
özellikle önerilmektedir. DSÖ 1989'dan beri tropikal ülkelere gidecek tüm
turistlere önermektedir, ancak gelişmekte olan ülkelerde yaşayan,
eşcinseller, sağlık personeli gibi riskli gruplarda bağışıklamadan önce
anti-HBs bakılması uygundur. Yolculuk öncesi klasik aşı çizelgesinin
tamamlanmasına yeterli zaman yoksa 0,7,21 gün ve 12 ay gibi hızlandırılmış
programlar denenebilmektedir. Aşının belirgin bir yan etkisi ya da
kontrendikasyonu yoktur.
Japon Ensefaliti
Etkeni Culex cinsi sivrisineklerle geçen bir flavivirusdur. Evcil domuzlar
ise aracı konumundadır. Sivrisinekler daha çok gün batımı ve doğuşunda
sokmaktadırlar ve ısırıkları ağrılıdır. Belirtili olgularda 6-16 gün içinde
genel enfeksiyon tablosunu izleyen ateş, meningismus, konvülziyon ve daha
sonra kranial sinir felçleri, üst motor nöron paralizileri ve komaya kadar
giden bilinç değişiklikleri ortaya çıkmaktadır. Nörolojik sekel kalma oranı
%70-80 olarak saptanmıştır. Asya'daki (Çin, Kore, Japonya, Güney Doğu Asya
ve Hindistan'ın bazı bölgeleri) viral ensefalitlerin çoğundan sorumludur.
Pirinç tarlalarının olduğu bölgelerde ve muson mevsiminde (Mayıs-Ekim
ayları) enfeksiyon riski artmaktadır.
Turistlerin bağışıklanması genelde önerilmemekle birlikte kırsal kesime
gidecekler, yolculuğun endemik mevsimde olması ve endemik alanda iki
haftadan uzun kalış durumlarında bağışıklanmalıdır. Japon ensefaliti aşısı
inaktive, saflaştırılmış fare beyninden hazırlanmaktadır. Aşı çizelgesi;
deri altına 0, 7, 14-30. günlerde üç doz biçimindedir. Koruyuculuk üçüncü
dozdan sonra %91 olarak saptanmıştır ve üç yıl kadar sürmektedir. Aşıya
bağlı % 20 yerel, %10 ciddi sistemik yan etki (ürtiker, anjioödem,
anaflaksi) bildirilmiştir. Yan etkilerin enjeksiyondan bir hafta sonra bile
ortaya çıkabilmesi nedeniyle, aşının yolculuk tarihinden 10 gün önce
yapılması önerilmektedir. Gebe ve bir yaşın altında olanlara
kontrendikedir.
Kene Kaynaklı Ensefalit
Ixodes cinsi kenelerin insanlardan kan emerken bulaştırdıkları viral bir
hastalıktır. Hastalık ateş, başağrısı, kusma ile birden başlamakta kısa
zamanda meninks irritasyon belirtileri, konvülziyonlar tabloya eklenmekte
ve %1-2 oranında ölümle sonuçlanabilmektedir. Özellikle Nisan-Ağustos
aylarında Orta ve Doğu Avrupa'nın (İskandinavya, eski Sovyetler Birliği,
Avusturya vb.) ormanlık alanlarında endemiktir.
Aşı, özellikle kene ısırığının sık görüldüğü Nisan-Ekim aylarında dağcı,
kampçı, tarım işçisi gibi endemik bölgelerin kırsal kesiminde bulunacaklara
önerilmektedir. Formalinle inaktive edilerek hazırlanan aşı bir-üç ay
arayla iki doz ve ikinci dozdan 9-12 ay sonra üçüncü doz olmak üzere üç kez
uygulanmaktadır, ayrıca 0, 7 ve 21. günlerde uygulanan hızlandırılmış bir
çizelge de önerilebilmektedir. Aşıdan iki hafta sonra %95 serokonversiyon
sağlanmakta ve en az bir yıl koruyuculuk sürmektedir. Bir yaşın altına
kontrendikedir. Hastalıktan korunmada diğer bir yaklaşım ise kene ısırığını
izleyen 96 saat içinde özgül immünglobulinin ısırık yerine uygulanmasıdır.
Aşı ve özgül immünglobulin, hastalığın görüldüğü ülkelerde ticari olarak
bulunmaktadır.
Kuduz
Bağışıklanma ile önlenebilen ölümcül hastalıkların başında gelmektedir.
Avustralya, Yeni Zelanda, İngiltere, İspanya, Portekiz, İskandinavya,
Japonya gibi bir kaç ülke dışında dünyada yaygın bir sağlık sorununu
oluşturmaktadır. Özellikle Güney Amerika, Afrika ve Güney Doğu Asya'da
endemiktir. Hindistan, Nepal, Tayland ve Filipinler dünyadaki en riskli
bölgelerdir. Türkiye ise Avrupa ülkeleri arasında olguların en sık
görüldüğü ülkedir. Dünyadaki olguların çoğu köpek ısırığı sonucu
olmaktadır. Köpek ısırığına bağlı kuduz Hindistan, Güney Doğu Asya, Çin,
eski Sovyetler Birliği, Afrika ve Güney Amerika'da sık bulunmuştur. Batı
Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde ise rakun, tilki, yarasa gibi
vahşi hayvan ısırmaları önemli yer tutmaktadır. Enfeksiyon riski özellikle
bir yaşından büyük çocuklar, bisiklet ya da sırt çantası ile gezen
serüvenciler ve mağara gezginlerinde fazla olmaktadır.
Günümüzde önerilen aşı insan diploid hücrelerinde hazırlanan (HDCV) kuduz
aşısıdır. Deri içine 0,1 ml ya da kas içine 1,0 ml uygulanabilmektedir.
Bulaşım öncesi korunmada 0,7,21-28. günlerde, bulaşım sonrası korunmada
kuduz immünglobulini ile birlikte 0,3,7,14 ve 28. günlerde aşılama
yapılmalıdır. Turistlere sıtma profilaksisi için verilen klorokin deri
içine yapılan kuduz aşısının etkinliğini azaltmaktadır. Bu nedenle
klorokine başlamadan en az üç hafta önce, üç dozu tamamlamamış turistlere
üç doz kas içi enjeksiyon uygulanmalıdır.
Meningokok
Afrika'da Sahra çölünün altında kalan, batıda Moritanya doğuda Etyopya'ya
kadar uzanan bölge dünyanın menenjit kuşağı olarak adlandırılmaktadır.
Asya'da Nepal, Hindistan, Pakistan ve Güney Amerika'da Arjantin, Brezilya
salgınların görüldüğü başlıca ülkelerdir. Salgınlar özellikle kış ve bahar
başlangıcında görülmektedir. Genel olarak turistler arasında seyrek
görülmekle birlikte riskli bölgelere özellikle salgın zamanında
gideceklerin bağışıklanması önerilmektedir. Suudi Arabistan 1987 deki hac
sırasında görülen epidemiden sonra hacı adaylarına aşılamayı zorunlu
kılmıştır. Aşının özellikle yapılması gereken gruplar asplenik ya da
kompleman bozukluğu olan hastalardır.
Meningokok aşısı dört serogrubu (A,C,Y,W135) içeren polisakkarid bir aşı
olup deri altına tek doz uygulanmaktadır. Bağışıklık 10 gün içinde
gelişmekte ve iki yıl sürmektedir. Aşı; taşıyıcılığı önlememektedir. İki
yaşından büyüklerde koruyuculuk çok yüksektir. İki yaş altındaki çocuklarda
ise; serogrup A'ya bağışıklık üçüncü, serogrup C'ye bağışıklık 18. aydan
sonra gelişmektedir.
Şarbon
Bacillus antracis'in etken olduğu bu hastalık özellikle gelişmekte olan
ülkelerde, uygun dezenfeksiyon yapılmayan enfekte et, hayvan postu ve yün
ürünleriyle bulaşmaktadır. Bu nedenle turistlerin ilk başta kuşkulu hayvan
ürünlerinden uzak durmaları gerekmektedir. Veteriner ve kasaplara önerilen
ölü bakteri aşısı iki hafta ara ile üç doz, altı ay aralarla üç doz ve en
son yılda bir olmak üzere uygulanmaktadır. Şarbon aşısı rutinde turistlere
önerilmemektedir.
Tifo
Hindistan, Mısır, Fas, Batı Afrika ve Peru hastalığın en çok görüldüğü
ülkelerdir. Meksika, Haiti, Kuzey Afrika ve İran ise orta riskli bölgelerin
başlıcalarıdır.
Tifo aşısının üç farklı formu bulunmaktadır ve yalnız S. typhi'ye karşı
bağışıklık sağlarlar. Oral aşı (Ty21a) 0-2-4-6. günler olmak üzere dört
doz, Vi kapsüler polisakkarid ve tam hücre inaktive parenteral aşılar tek
doz uygulanır ve hepsinin etkinliği yaklaşık iki üç yıl sürmektedir. Oral
aşı; antibiyotikler, OPV ya da meflokinle birlikte verilmemeli, en az üç
gün beklenmelidir. Yemeklerden en az bir saat önce alınması gerekmektedir.
Üç aydan küçük bebekler, gebe ve emziren kadınlar, akut ya da kronik
sindirim sistemi hastalığı olanlar ve immün yetmezlikliler oral aşı
kontrendikasyonlarını oluşturmaktadır. Parenteral aşılar diğer aşılar ya da
antibiyotiklerle birlikte ve immün yetmezliklilere verilebilmektedir.
Türkiye'de de Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü tarafından üretilen tam
hücre aşının yerel ve sistemik reaksiyon geliştirme riski diğerlerine göre
daha fazladır (piyasada satılmaz).
Veba
Kemiriciler tarafından taşınan ve insanlara pireler aracılığıyla geçen
hastalık 1992 DSÖ kayıtlarında Brezilya, Çin, Madagaskar, Moğolistan, Peru,
Mynamar, Vietnam ve Zaire'den bildirilmiştir. En son 1994 yılında
Hindistan'da bir salgın saptanmıştır.
Veba aşısı yalnız vebanın endemik olduğu kırsal kesimlerde alan çalışması
yapacak biyologlar gibi sınırlı sayıdaki kişilere önerilmektedir.
Parenteral uygulanan aşının etkisi sınırlıdır ve üç doz yapıldıktan sonra
gerekli durumlarda altı ayda bir yinelenmesi gerekmektedir. Uzun süren
başağrısı, ateş halsizlik gibi yan etkileri saptanmıştır.
Yolculuk Boyunca Hastalanma Riski
Turistlerin karşılaşabileceği sağlık sorunları; yolculuk sırasında, gidilen
yerde ve ülkeye geri dönüldüğünde olmak üzere üç gruba ayrılabilir.
Yolculuk Sırasındaki Risk
Yol boyunca karşılaşılabilecek en büyük risk kazalardır. İkinci sırada yer
alan önemli mortalite ve morbidite riski ise kalp hastalıklarıdır. Çeşitli
kalp hastalıkları, karın için operasyonları, kafa travmaları, beyin cerrahi
girişimleri, bazı kan hastalıkları varlığında uçağa binme sakıncalıdır.
(bkz. Uçak Yolculuğuna Uygunluk sayfa 254)
Araç tutmaları en sık 3-12 yaş çocuklarda, menstruasyondaki ya da gebe
kadınlarda görülmektedir. Sırasıyla en sık gemi, uçak, araba ve trende
görülen bu hastalığın etkilerini azaltmak için aracın ortasında oturmak,
başı çok oynatmamak, tek bir noktaya bakmak ya da gözleri kapamak, olanak
varsa aracı bizzat kullanmak önerilmektedir. Yiyecek ve alkol alınmaması
araç tutma riskini azaltmaktadır. Etkisinin sınırlı olduğu bildirilmesine
karşın meklizin gibi bazı ilaçların yolculuktan yarım saat önce alınması
yararlı olabilir.
Uçak yolculuklarında karşılaşılan diğer bir sorun da "jet lag" etkisidir.
Özellikle dört saat kuşağını aşan yolculuklardan sonra insan biyoritmindeki
fizyolojik ve biyokimyasal (uyku, barsak hareketleri, idrara çıkma, melanin
düzeyi) değişiklikler sonucu ortaya çıkan bu durum, kendini dikkat
azalması, uykusuzluk, halsizlik, başağrısı gibi belirtilerle
göstermektedir. Etkiyi azaltabilmek için yolculuktan bir kaç gün önce
gidilecek yerin zaman dilimine uygun davranmak yararlı olmaktadır. Ulaşılan
yerde ise ilk dört gün akşamüstü 3-5 mg melatonin alınması ve yerel uyku
zamanına dek uyanık kalınması (çay, kahve içilebilir) önerilmektedir.
Yolculuk sırasında en sık karşılaşılan enfeksiyon hastalığı ise besin
zehirlenmeleridir, ancak tüberküloz gibi daha ciddi hastalıkların da
bulaşabileceği bildirilmiştir.
Gidilen Yerdeki Risk
Gidilen bölgenin coğrafya ve iklim koşulları (yükseklik, nem, sıcaklık), o
bölgedeki endemik enfeksiyonlar, kalınan süre ve mevsim, kişisel
davranışlar, bağışıklık durumu ve yolculuk öncesi alınan koruyucu önlemler
hastalanma riskini etkileyen başlıca etmenlerdir. Kazalar ve kalp
hastalıkları tüm gezi boyunca turist için en büyük riskleri
oluşturmaktadır. Enfeksiyon hastalıkları ise ölüm nedenlerinin oldukça
düşük bir oranından (%1-3) sorumlu olmasına karşın morbidite oranları
açısından önemli bir yer tutmaktadır. Orta ve Uzak Doğu Asya, Afrika ve
Latin Amerika enfeksiyonlar için dünya yüzeyindeki en riskli bölgeler
olarak tanımlanmaktadır (Türkiye, genel olarak düşük riskli bölgeler
arasına girmektedir).
Turist İshali
Turistlerde en fazla görülen hastalıktır. Hastalığın görülme oranı; Batı
Avrupa ve Kuzey Amerika'ya gidenlerde %10'dan az, Güney Avrupa (Türkiye
dahil) ve uzak doğu adalarında %10-30 ve dünyanın geri kalanında %30'dan
çoktur. Gelişmiş ülkelerden gelenler, son altı ayda tropikal ülkelere
yolculuk yapmamışlar, kronik barsak hastalığı, aklorhidrisi ya da immün
yetmezliği olanlar, altı yaşından küçük çocuklar ve genç erişkinler daha
çok hastalanmaktadırlar. İshal özellikle gezinin ilk iki haftasında
(%25-90) ortaya çıkmakta ve tedavisiz yaklaşık dört günde (1-30 gün)
düzelmektedir. Hastalığın ana kaynağı iyi yıkanmamış ya da kirli suyla
yıkanmış yiyecekler, açıkta satılan yiyecek ve içecekler, içeceklere konan
buzlar ve kirli sularda yüzmedir. Sırasıyla en sık Escherichia coli (ETEC,
EPEC,EIEC,EAgEC) (%10), shigella (% 5-15), ve salmonella (% 5), parazitler
(Entamoeba histolytica, Giardia lamblia, crypyosporidium) (<% 2) ve çok
seyrek olarak viruslarishalden sorumludurlar. Campylobacter'e bağlı ishal
ise daha kuru ve soğuk aylarda gözlenmektedir. Korunma ve tedavide bizmut
subsalisilat, trimetoprim/sulfametoksazol ve kinolonlar önerilmekle
birlikte artan ilaç direnci tüm dünyada sorun olmaktadır.
"Turist ishalinde altın kural: yıka, soy, kaynat… ya da unut."
dur.
Sıtma
Turistlerin karşılaştığı enfeksiyon hastalıkları içinde en ön sıralarda yer
almaktadır. Kemoprofilaksi yapılmadan Afrikaya giden turistlerde P.
falciparum enfeksiyonu oranı % 90 lara çıkmakta iken Asya ve Güney
Amerika'nın endemik alanlarında P. vivax sık görülmektedir. Sıtma
parazitleri, klorokin ve meflokine dirençlerini giderek artırmakla birlikte
endemik alanlardaki çoğu büyük kentlerde, 1800 metreden yüksek bölgelerde
ve çöllerde bulunmazlar. Bu nedenle gerekli durumlarda kemoprofilaksiye
başlamak (yolculuktan bir hafta önce başlanıp dönüşten dört hafta sonraya
dek) ve de gereksiz yere ve uygun olmayan ilaç kullanımından kaçınmak
gerekmektedir.
Banyo ve Yüzme
Ilık ve durgun sular enfeksiyon hastalıkları açısından oldukça
tehlikelidir. Şistosomiyazis gibi parazitozların ya da dış kulak yolu ve
deri enfeksiyonları gibi hastalıkların gelişme riski bulunmaktadır.
Köpeklerin dolaştığı plajlarda larva migrans enfeksiyonuna karşı, havlu
kullanmak ya da denizin yıkadığı ıslak zeminde yatmak önerilmektedir.
Suların diğer bir tehlikeli yönü de tek başına ıssız alanlarda
yüzmektir.
Ülkeye dönüşteki risk
Yolculuk sürelerinin giderek kısalması nedeniyle turistler, gittikleri
ülkeden aldıkları bir enfeksiyonu daha kendileri bile hastalanmadan
ülkelerine getirebilmektedirler. Bu ise o ülkede artık görülmeyen ya da az
görülen hastalıkların yeniden ortaya çıkmasına neden olabilmektedir (veba,
kolera, sarı humma, klorokine dirençli sıtma, menenjit…
Ülkelerine geri dönenlerde yapılan çalışmalarda, başta salmonellozis olmak
üzere en sık besin-su kaynaklı enfeksiyonlar (% 87) saptanmıştır. Barsak
parazitleri açısından, geri dönenlerde dışkı mikroskopisi ve kanda
eozinofili bakılması önerilmektedir. Ateş yakınması ile dönenlerde
(özellikle tropikal bölgelerden) sıtma kesinlikle araştırılmalıdır.
Sıtmanın en çok uçakla yolculuk edenler ve onların bavulları ile taşındığı
bildirilmektedir. Dönüşte ortaya çıkan diğer başlıca enfeksiyonlar ise;
solunumla ya da cinsel yolla bulaşan hastalıklar, deri hastalıkları,
menenjit ve kızamıktır.
|
|
|
0,034 saniye - 17 queries
|
Happy Birthday |
Bugün hiçbir kullanıcımızın doğumgünü yok! |
üye Puani |
- Rojin: 10 976 Puanlar
- asliyok: 4 432 Puanlar
- HarmanYeli: 4 396 Puanlar
- KizilZora: 2 048 Puanlar
- life23: 1 675 Puanlar
- gokkiz: 1 657 Puanlar
- BirNefes: 1 048 Puanlar
- Erasmus: 984 Puanlar
- -Pozan-: 785 Puanlar
- Siyahinci: 623 Puanlar
|
|