Doğu ve Batı
Muhasebesi
Cemil Meriç, "Işık Doğudan Gelir" kitabında
bir nevi Doğu ve Batı medeniyetinin defter-i Ğ¢malini
mukayese ederek, ĞÂÂslĞ¢m medeniyetinin
kaynaklarını teşkil eden kamus ve ansiklopedi
türünden eserleri, Yunan felsefesiyle,
ĞÂÂslĞ¢miyet'i uzlaştırmak isteyen
filozofları, akla, hür düşünceye önem
vermiş olan onuncu yüzyılda yazılmış olan
ĞÂÂhvan-ı Safa risalelerini tanıtmaktadır.
Ayrıca medeniyetin kutup yıldızları kaynaklarından
olarak kabul ettiği Tevrat ve ĞÂÂncilleri de inceleyip,
Türk okuyucusuna aktarmakta, Kitab-ı Mukaddes, Kur'an ve Bilim
üçgeninde medeniyetlerin menşeini ve tarihini
değerlendirmekte, ĞÂÂslĞ¢m'ın
cihanşümül, sağlam kaynaklarına dikkat
çekmektedir.
"ĞÂÂslĞ¢m medeniyeti de yekpĞ¢re bir
bütün, ĞÂÂslĞ¢m dünyası, Hicret'ten bu
yana çeşitli ikbĞ¢l ve idbĞ¢r devirleri
yaşamış, fakat aslĞ® cevherini büyük bir
titizlikle korumuştur. Bu medeniyetin dayandığı
mukaddes kitaplar, milyonlarca insanın yoluna ışık
serpmiş ve serpmektedir. ĞÂÂslĞ¢m'ın "Muhit
ül Maarif"i Kur'an-ı Kerim ile Hadis-i
ĞŞeriflerdir."13
Meriç'e göre madde üzerinde hakimiyet kuran Avrupa'nın,
kendi hakimiyeti ve çıkarları uğruna zorba ve sefahat
sütunları üzerinde inşa ettiği yeni medeniyeti
insanın ruh dengesini bozmuş, kabaran iştihası ile
Dünyanın dengesini altüst etmiştir. Avrupa'nın
hakiki ĞÂÂsevilerinden ve mütefekkirlerinden de bu duruma isyan
vardır. Cemil Meriç bu sefaletten yorgun, çıkarcı
Avrupa'ya, kendi içerisinden, inançlı, kalbi insanlık
ateşi ile tutuşmuş gerçek aydınların da isyan
ettiğini bildirir bize.
Lamennais, kilisenin aforoz ettiği,
Hıristiyanlığın en coşkun, en inanmış
savunucusudur. Düşünüre göre, on dokuzuncu
asır Avrupa'sını, akıldışı bir
yobazlık dalgası önüne katmıştır: Akla
perestiş. Hangi akla? MaddĞ® çıkarlarını
bir çoban köpeği uysallığı ile koruyan,
alelТde ihtimalleri ezelЮ kanun diye sunan, bakkal
terazisi kadar hassas, bakkal terazisi kadar yalancı bir
aşağı bir yukarı. Lamennais bu sahte tanrıya isyan
eder. "En hasta asır kendini hataya kaptıran asır
değildir; hakikatten yüz çeviren, hakikati
küçümseyen asırdır... Coşkun
heyecanların olduğu yerde güç tükenmemiştir,
ümit vardır henüz. Ama ya kıpırdanışlar
sona ermiş, nabız durmuş, kalp soğumuşsa...
Yakın ve önüne geçilmez bir
çöküşten başka ne umulabilir? Neden
saklamalı? Avrupa'da toplum hızla bu vahim Ğ¢kıbete
koşmaktadır."14
Gerçekten medeniyetlerin menşei ve tarih iyi incelenip mukayese
edildiğinde hakikat bütün
çıplaklığı ile ortaya çıkmaktadır.
ĞÂÂslĞ¢m, insanı terbiye edip, eşyanın,
kainatın efendisi yapmış, Batı, insanı maddenin,
eşyanın kölesi yapmıştır. Meriç,
insanı eşyalaştıran, insan haysiyetini sıfıra
indiren, cinayetlerle, Ğ¢diliklerle örtülü Batı
medeniyetinin kirli yüzünü nasslara dayanarak ve tarihten
örnekler vererek ortaya sermektedir.
"Semavi kitapların emri: "ĞÖldürmeyeceksin".
Hıristiyan Avrupa, en sefil çıkarları için
dünyanın bütün mandarenlerini öldürdü ve
öldürmeye hazır. Goethe: "Ya örs olacaksın, ya
çekiç" diyor. ĞŞark, SĞ¢di'den Gandhi'ye kadar
aksi kanaatte: "Yemin ederim ki, dünyanın bütün
toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya
değmez." Kim haklı?15
"Asya alacaklı. Alacaklı ama, Avrupa'nın da ondan
alması gereken nice dersler var. Batı düşüncesi,
bilginlerin bütün himmetlerine rağmen, Asya'nın
mesajını kavrayamadı. Bu mesaj başka tecrübelerin
ifadesiydi. Avrupa yaşamamıştı bu tecrübeleri.
Batı, vücudun faaliyetleriyle ruhunkileri birbirinden
ayırmaya çalıştı. Daha doğrusu birbirine
kapalı iki dünya olarak düşünmüştü
onları. FelsefĞ®, ahlĞ¢kĞ®, dinĞ®
düşüncelerinin temelinde bu inanç yatıyor.
Tekniklerine, pratik hayatına istikamet veren bu davranış.
Batı, maddĞ® dünyayla manevĞ® dünya
arasındaki sürekliliğin farkına daha dün
varabildi. Psikiyatrinin, psikanalizin, psikosomatik tıbbın
gelişmesini bekledi bunun için. Bu anahtarı yeni
sanıyor, kullanmasını beceremiyor pek. Asya asırlardan
beri ustaca kullanmış onu, ne var ki başka amaçlar
için kullanmış. ĞÅ“ç yüz yıldan beri
mekanik araçlarını geliştirmiş Batı,
vücut teknikleriyle uğraşmamış.
ĞÂÂnsanın emrindeki en tabiĞ® Ğ¢let:
Vücut. Batılı bu aleti pek az tanıyor. ĞÂÂnsan
vücudunun keşfi, insan ruhunun da yeniden keşfi
olacaktır. Batının bu konuda rehberi: Doğu.16
"Їarpışan iki medeniyet var:
Türk-ĞÂÂslĞ¢m medeniyeti bin yıl fetihler
yapmış, belli ölçüleri, belli zaferleri, belli
başarıları var. ĞÂÂhtiyarlamış.
Hıristiyan Batı medeniyeti hem temelinde, hem de
içtimaĞ® yapısında farklı ve başka. Bence
en esaslı fark insana bakışlarında. Osmanlı
için insan uluhiyetin nusha-yi suğrası. Mukaddes ve
muhterem. Servet ve mevki gibi tesĞ¢düfĞ®
tefavütlerin dışında bir insan haysiyeti var.
Batıda yok bu. Batı evvela kendi insanına karşı
zalim. Batı'nın tarihi, bir sınıf kavgası tarihi,
doğru. Bu egoizm, coğrafĞ® hudutların
dışında büsbütün azgınlaşıyor.
Avrupa, insanı tabiatın bir parçası saymaktadır.
Dış dünyayı kaprislerine alet eden Batı,
insanı da aynı muameleye tĞ¢bi tutar."17
Bütün peygamberler Doğu'dan gelmiştir.
Güneşin Doğu'dan doğduğu hakikati kadar,
insanlığı fikren ve ruhen aydınlatan
ışığın da ilahĞ® menşee dayalı
olarak Doğu'dan geldiği Ğ¢şikardır. Ancak,
günümüz ĞÂÂslĞ¢m dünyası
modernizmin ve maddeten terakki etmiş Batı'nın
tahakkümü altındadır. Bu durum
karşısında ĞÂÂslĞ¢m aydını,
Abbasiler döneminde Yunan ve ĞÂÂran düşüncesini
ĞÂÂslĞ¢mĞ® özelliklerle kaynaştırarak
benimsemesi olayı gibi bugün de kültürel bir devrim
arzusu yerine, kendi irfanını Batı'nın bilim ve
tekniği ile kaynaştırmasını bilmeli, Doğu'da
ve Batı'da hiçbir kötülük ihtiva etmeyen
gerçek medeniyeti ihya etmelidir. Böylece Cemil Meriç'in
hülyası olan "... Doğu ile Batı'yı, insan beyninin
bu iki yarım küresini birleştirmek"18 şeklindeki
Avrasya ideali gerçekleşir.
____________________
Dört Sey Geri Gelmez Atılan Ok, Söylenen Söz, Kacırılan Fırsat ve Gecen
Zaman ...