Cumhuriyet 30.06.2008
SAĞNAK
NİLGüN CERRAHOĞLU
Yalan Makinesi...
'Flaş' TV'de 'Yalan Makinesi' diye bir program var. Arada bir 'zap'
yaparken rastlıyorum ve dumura uğradığım için
her defasında takılıp kalıyorum...
Son program vahim Ötesi bir şeydi.
BaşÖrtülü bir kadın.
Türbanlı değil, geleneksel başÖrtülü bir
kadın.
Hemen yanı başında oturan kocası tarafından
programa getirilmiş.
Koca, kadının kendisini aldattığını iddia
ediyor. Bu sebeple 'yalan makinesine' bağlanmasını
istiyor...
Erkekler 'zinayı yargılıyor! '
Program takdimcisi bir erkek.
Bir kÖşede 'yalan makinesi' adı verilen bir alet duruyor.
Bir yanda da 'üç erkekten' oluşan 'jüri' oturuyor. Eski
emniyet mensupları oldukları sÖylenen 'jüriye'
'sorgucular' deniyor.
'Sorgu heyeti', Öncelikle 'yalan makinesine' bağlanan konuğu
-'kurban' mı diyelim? - 'çapraz sorguya' tabi tutuyor. Ve
makinenin kaydettiği sonuçlara gÖre 'yargıya'
varıyor.
Öyle bÖyle değil... Milyonlarca TV izleyicisi
Önüne 'zina' iddiasıyla çıkanlan bir kadın,
ezcümle erkek bir kadro tarafından kamuya 'teşhir ediliyor'
ve 'sorgulanıp' 'yargılanıyor'.
Bir 'recm' eksik...
Bizatihi bu kadarı, uygar bir ülkede, tüm kadın
Örgütlerini ayağa kaldırmaya yeter de artar bile...
'Yalan makinesinde' 'reyting hedefi' seçilen kadının
bakışlarında Öfke, isyanla karışık
'şaşkınlık', 'tedirginlik' ve 'ürkeklik' okunuyor.
Kafese sıkıştırılmış çaresiz bir
hayvanı andırıyor kadın...
İçim cız ediyor. Yüreğim burkuluyor. Uzanıp
orada elini tutmak istediğim 'o kadın' için değil
yalnızca, 'Türkiye'nin tüm kadınları' adına
yüreğim burkuluyor...
'Nereden nereye? ' diye düşünmekten kendimi alamıyorum:
Afganistan, İran gibi kadın düşmanı ülkelerde
geçerli olan mantalitenin 'AB adayı' Türkiye'de
'eğlence sektÖrüyle' harmanlanmış bir 'postmodern'
versiyonuyla karşı karşıyayız...
Adam -adam dediğim 'koca'- anlatıyor: Anten düzeltmeye
geldiklerini sÖyleyen birtakım genç erkeklerin
-yaşadıktan ev- 'çatıkatından'
ıktıklarını gÖrmüşmüş. 'Somut
kanıt' yokmuş; ama şüpheleniyormuş: 'Erkeksiz eve
-her ne sebeple olursa olsun- erkek alınmayacağını bir
kadın bilemez miymiş? '
BÖyle bir 'ortaçağ suçlamasıyla' sefil bir reyting
gÖsterisine malzeme edilen kadını 'yalan makinesine'
bağlıyorlar.
'Makine', 'Ben zina falan yapmadım. Antenciler, çocuğum
olacak yaştaydı. Kocam yalancının tekidir.
SÖylediği her sÖz yalan! ' diyen kadının
savunmasını baştan sona haklı çıkarıyor.
Ama kâbus bitmiyor.
'Sorgucular', 'kadına', kocasının gündeme
getirdiği başka bir 'itham' yÖneltiyorlar:
'Sekiz yıldır kocanla ilişkiye girmiyormuşsun.
Doğru mu? '
'Kadın' ıkınıyor, sıkınıyor ve 'Evet,
doğru' diyor: 'Çünkü ondan nefret ediyorum. Kokuyor.
İşsiz ve tembel. BÖbrek hastası bir oğlum var.
Benim derdim başımdan aşmış! '
Canlı yayında 'engizisyon sorgusu'
BÖyle bir hikâye üzerinden 'reyting almak' nasıl bir
insanlıktır... diye düşünüyorsanız,
gerisi var. Bitmedi...
Sorgu 'din-iman' üzerinden bambaşka noktalara ilerliyor.
'Sorgucular', 'yalan makinesine' bağlı kadına 'dini
inançlarını' soruyor ve 'sekiz yıldır
kocasıyla ilişkide olmayan kadının' namazında,
niyazında olup olmadığını Öğrenmeye
çalışıyor. Canlı yayında,
anlayacağınız bir tür 21. yüzyıl engizisyonu
izliyoruz.
'Yalan makinesine' bağlı bir insan, 'iman-ibadetle' imtihan
ediliyor.
Artık isyan noktasına itilen kadın 'Vaktiyle beş vakit
namazımdaydım! ' diyerek ekliyor: 'Kocam nedeniyle namazdan da
soğudum. Zaten yanında sırf çocukların
hatrına duruyorum.'
O 'ürkek', 'şaşkın' ve 'tedirgin' kadını,
işte bÖyle delirttiler. Buna 'sorgucular' da şaştı
ve kestirme bir 'fetvayla' programı kapattı:
'Bu çiftin sorunu fıkaralık ve eğitimsizlik. Din
eğitimleri eksik! '
İnsanların mahremiyetini pespayece ortaya dÖkmek...
'Kadını' bir sirk hayvanı gibi aşağılayarak
teşhir etmek...
'Kişilerin vicdanını bağlayan din konularını'
bir ortaçağ engizisyonu gibi sorgulamak...
'Eğitimsizlik' olmuyor...
Canından bezdirilmiş bir kadının isyanı, 'dini
eğitimsizlik' oluyor, Öyle mi?
Toplum olarak yaşadığımız 'yalan makinesinin' ta
kendisi bu işte!
____________________
Zengin bir kalp yoksa , servet çirkin bir dilencidir