Deprecated: Function set_magic_quotes_runtime() is deprecated in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_system.php on line 22

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 315

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 315

Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w00c089c/dostsesi.com/forum/includes/mx_api.php on line 1415

  Cumartesi, 07. Haziran 2025 16:39   User Online: 61 

Üye bilginiz

Üye merkeziniz

Özel Messajiniz

Ziyaretçi defteriniz

Üye lerimiz

Forumda çikiş

Forumlar

Genel

Kültür

Atatürk

Türkiye

Bilgilendirme

Spor

Site ve Radyo

Arsiv II Genel

Arsiv Kultur

Resim
Beyaz AmberLalelerKirmizi beyaz lallerSevimli 12Sevimli 16Deniz BayrakManzara -16Tabiat 5Son BaharBayrak3Dostluk 3Sevimli3Bebek -4Cicek -2AglayanDostluk Resimi 4Fantazi Resim 5Yanlizkopek-resimleri4.jpgSevimli

Portal Menüsü
Bilgiller
Bilgi ekle
Ekart
Pano
Haberler
Takvim
Resimler
Şiir
Fikra
Bizi tavsiye et
Site Anket
Site kural Impressum
Download tavsiyeler
 Link Tavsiyeler
Bize ulaşım

Serbest Genel - Allgemein - Rätsel Sisteme girmen gerek

En son aktif olan: 7/6/2025 Saat 13:39

Aşağı git
« Ön  Diğer »
küçükten büyüğe do;ğru sırala büyükten küçüğe doğru sırala      print
Konuyu açan: Konu: Gelibolu muharebeleri
Senior Member
Senior Member


Cevaplar: 683
kayıt olmuş: 6/11/2004
Durum: Çevrimdışı
posticons/heart.gif Yazılış Tarihi: 28/2/2008 Saat 13:17  
Türkler için farklı anlamı olan bir savaştır Çanakkale 1915... Türk halkının duyarlı yüreğinden kopup gelen türkülerde, İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif ERSOY'un dizelerinde nesilden nesile aktarılarak, yaşatılacak bir savaştır.

Çanakkale savaşının yapıldığı bu topraklarda karşımıza çıkan bir dere, bir vadi, bir yamaç mutlaka geçmişten bir Öykü taşıyıp, günümüze getirir. Bu topraklarda savaşlar da, ne yazık ki, Hero ile Leanders'in Öyküsünde olduğu gibi aşklar da, mutlu sonla bitmemiştir. Hiç kuşkusuz mitolojide tanrı ve tanrıçalar birer uydurmadır. Ama zekâ ürünü bu uydurmalar, derin sembolik anlamlar taşımaktadır. Gelibolu’da, Çanakkale Boğazı’nda ve Truva’da bunlarla sıkça karşılaşırız...

1915 yılında bu toprakları işgâle gelip, Çanakkale Boğazı'nı geçmeye çalışan, ardından Gelibolu'ya asker çıkaran işgâlci ordular, 25 Nisan 1915'ten 9 Ocak 1916'ya kadar mitlerin yarattığı tanrıların değil ama yurtseverliğiyle, inançla ve umutla ayağa kalkan savaş tanrısının yani Mehmetçiğin gazabına uğradı. Bu topraklar tarihin başından beri hiç bir zaman istilacılarını bağışlamamıştır.

Çanakkale savaşı, idam edilen ilk sivil kişi Bozcaada müftüsünün de Öyküsüdür...Gelibolu kara muharebeleri küçük rütbeli askerlerin savaşıdır. Aklınız yüreğiniz,destanlar yaratılan ilk kıyı vuruşmalarındadır. Muhteşem 57. Alay ve komutanı Albay Avni, olağanüstü 27. Alay ve komutanı Yarbay Cemil, Seddülbahir’in yaralı aslanı Binbaşı Mahmut Sabri, Edirne sırtında Teğmen Mucip, Binbaşı Halis, Kumkale’de Teğmen Halit, şehit Yedeksubay Ethem, Ezineli Yahya Çavuş, Bigalı Mehmet Çavuş ve nice onlar gibi civan mertleri o cehennemi çıkarma gününde hatırlıyoruz. İnsan gücünün üstünde bir dayanma, direnme gÖsteren, cesaret ve kahramanlığı ile bu savaşlar içinde, düşmanlarını bile kendisine hayran bırakan askerlerin Önünde saygı ile eğiliyoruz.

Savaş Osmanlı devletinin kurulduğu anavatan topraklarındaydı. Bu nedenle, Türk askerinin burada bulunmasını anlamak kolay. Oysa İngiliz, Fransız, Senagalli, Hindistanlı, Avustralyalı, Yeni Zelandalı, Filistinli Musevi askerlerin ne işi vardı burada? Savaşın kendi matematik mantığı vardır ve kendi içinde tutarlıdır. Ama bilinmelidir ki, savaş silah, petrol ve enerji ile ilaç tüccarlarının dışında hiçbir kimsenin çıkarına değildir. Her savaş yenileni de yeneni de ağır yıkımlara uğratır.

Bu kadar genç insanın hayatı niçin yok oldu gitti? Neden bÖyle bir savaş oldu? Gerçekten gerekli miydi? Bu soruların yanıtını tarih ve uluslararası ilişkiler disiplinleri veriyor ama, şimdi Çanakkale'de, dedelerimizin boğaz boğaza dÖvüştüğü Anzakların, torunlarıyla oturup sohbet ediyoruz ve aynı derneklere üye olup, aynı turlara katılarak savaş alanlarını, mezarlıkları birlikte dolaşıyoruz. Bundan başka hangi savaş bÖyle bir dostluk ortaya çıkarmıştır?

Askeri açıdan ele aldığımızda ise şunları sÖyleyebiliriz: Çanakkale Zaferi iki ayrı mekânda gerçekleşmiştir. Birincisi Çanakkale Boğazı'nda deniz muharebesidir. İkincisi ise Gelibolu Yarımadasında kara muharebeleridir. Her iki mekânda yapılan muharebelerin bütününe ‘Çanakkale Savaşı’ adı verilir. Kimi askeri tarihçiler, bu kara savaşına, düzenli orduların yaptığı gerilla savaşlarıdır demektedirler. Gelibolu muharebeleri Birinci Dünya Savaşları (askeri savaş analistleri, Birinci Dünya Harbi demektedirler) bütünü içinde değerlendirildiğinde yalnızca bir mevzii savaşıdır. Çanakkale Boğaz ve Gelibolu kara muharebelerinin sonucu hakkında ana başlıklarıyla şunları sÖyleyebiliriz:

1. Boğazları elinde bulunduran ülke, Ortadoğu, ön Asya, Doğu Akdeniz ve Balkanlar'da uluslararası ilişkilerde aktÖr güçlerden birisidir.
2. Bu savaşlardan sonra ortaya çıkan dolaylı etkinin sonucu olarak, iç karışıklıklara boğuşmakta olan Çarlık Rusyası’nın çÖküşü hızlanmış, dünya ekonomi haritası değişmiştir.
3. Gelibolu Savaşına kadar federasyonlar halinde yaşayan Avustralya ve Yeni Zelanda, birer ordu yaratarak millet olmanın bilincine ulaşmıştır.
4. Çanakkale Savaşları, en yoksul, en çaresiz dÖnemlerde bile Türk Milletinin mucize yaratabileceğini gÖstermiştir. Buradaki savaştan sağ kalanlar "Milli Mücadeleyi" başlatarak Türkiye Cumhuriyeti Devletini Anadolu toprakları üzerinde kurdular.
5. Gelibolu muharebelerinin en Önemli sonucu, Yarbay Mustafa Kemal gibi parlak bir yıldızın doğuşudur. O küçük rütbeli subay daha sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk olacaktır. Çanakkale 1915 savaşının hem deniz hem de kara cephesi vardır. Her iki cephede toplam kayıplarla gerçek şehit sayıları ne yazık ki karmakarışık edilmiştir. Her yıl tÖrenlerde konuşmaya başlayan resmi zevat, 250 bin şehit verdik, diyerek bir girizgâh yapar...

Bunun doğrusu nedir? Artık 90. yılda bunun yanıtının çok net olarak verimiş olması gerekmez miydi?

Ne yazık ki bÖyle olmuyor, hâlâ savaşa katılan asker sayısı konusunda savaş verip duruyoruz!

Savaşa katılan devletlerin resmi savaş tarihlerinde bu sayılar yayınlanmış olmasına karşın ısrarla farklı farklı sayılar verilmektedir. örneğin, İslam Ansiklopedisi 8.ciltte (1993), Türklerden savaşa katılan asker sayısının 700.000’i bulduğu yazılıdır. Bu sayıyı 500.000 olarak gÖsteren kitap ve makale sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Genelkurmay’ın arşivlerinden yararlanılarak yayımlanan kitaplar ile askeri dergilerdeki makalelerde bu konuda yazılanların ortak paydası şudur; Çanakkale cephesine 22 tümen gÖnderilmiştir ve zayiatı karşılamak üzere gelen ikmâl erleriyle birlikte Çanakkale savaşında tüm muharebelere Türk Genelkurmay Başkanlığının ATASE arşivine gÖre toplam 310.000 kişi katılmıştır. Koalisyon (İtilaf Devletleri) güçlerini oluşturan devletlerden İngiltere adına savaşa katılanlar 410.000- Fransızlar adına katılanlar ise 79.000 kişidir.

Gerçek şehit sayısı nedir? Çanakkale savaşının yıldÖnümlerinde yapılan konuşmalarda ve hemen tüm araştırmalar şehit sayısını 200 bin ile 250 arasında gÖstermektedir. Bunun nedenini anlamak gerçekten çok güç. Bunların doğrusu ATASE arşivlerinde mevcuttur ve arşiv açıktır. öte yandan Genelkurmay kaynakları tüm kitaplarında bu sayıları net vermektedir. Buna rağmen sayıların niçin abartılma yoluna gidildiğini açıklamak gerçekten çok güçtür! (sorunun yanıtını hem birinci hem de dÖrdüncü bÖlümde bulacaksınız ancak her muharebe sonrasında da şehit, yaralı, kayıp sayıları resmi kaynaklara dayanılarak verilmiştir.)

Genelkurmayın yayınladığı kitaplardaki resmi rakamlara gÖre Türk tarafının toplam kaybı 251.309 (bu sayı 251.359 da olabilir, 50 kişi gibi çok küçük bir sayı fark ediyor), müttefiklerin kaybı ise 252.000 idi. Bir çok savaşa sahne olan bu topraklar ilk kez bÖylesine büyük kayıplara tanıklık ediyordu.

Bu sayı şehit sayısı olarak doğru değil. Hangi sayı doğru? Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih Araştırmaları Strateji Etüdler Daire Başkanlığı (ATASE) tarafından yürütülen araştırmalarda kara ve deniz muharebelerinde şehit düşen subay ve erlerin sayısı 57.263’tür. Milli Savunma Bakanlığı (Genelkurmay arşivlerinden) şehitlerin memleketlerine gÖre dağılımını yazdığı kitabı “Şehitlerimiz” adıyla ( yıl 2000) yayınlamıştır. Yüksek sayıların nedeni ise esir, yaralı, kaçak ve sakat askerlerin de şehitlere dahil edilmesidir. Bu sayı yani elliyedi bin bile yeteri kadar yüksek değil mi? Şevket Süreyya Aydemir, Enver Paşa cilt:3’te (yayım yılı 1978) bugünküne benzer yakınmayla aynen şÖyle yazıyor: “Kayıplar bilançosu, iki taraf için de ağırdı. Osmanlı cephesinin kayıpları üzerinde rakamlar, hâlâ birbirine uymaz. Ama biz aşağıdaki rakamları, bunları verenin (İstihbarat Şubesi sorumlusu, Deniz Kurmayı Hüsamettin Bey’in 1917’de yayımlanan Çanakkale Tahliyesi adlı eserinden alınmıştır) Birinci Dünya Harbinde Enver Paşa’nın Umumi Karargâhında çalışmış olması dolayısıyla hakikate en yakın olarak kabul edebiliriz: Şehit 55.177- Yaralı 100.177- Çanakkale’de muhtelif hastalıklardan Ölen 21.498- Kayıp 10.067-Toplam 186.919 ediyor. Harp esnasında bu cepheden geriye sevkedilen hasta ve tebdil-havalıların sayısı da 64.440 olarak alınınca, umumi yekûn 251.359 olur.”

General Doktor Kemal özbay’ın 5 ciltlik “Türk Asker Hekimliği ve Asker Hastaneleri” yapıtı cilt 1’de hem Birinci Dünya Savaşı’ndaki hem de Çanakkale Cephesindeki toplam asker zayiatımız cephe cephe ve hastane hastane verilmiştir. Tüm cephelerde toplam zayiat yani şehit, yaralı ve hastayken Ölenlerin toplamı 501.000 olarak verilmiştir. Bunun cephe cephe tasnifi yapıldığında Çanakkle Cephesindeki insan kaybı Ölüm olarak 101.000’dir.

Kara ve deniz muharebelerinde cephede Ölen subay ve er şehit sayısı birinci el kaynaklara gÖre 57.263’tür. Adi ve bulaşıcı hastalıklardan Ölenlerin sayısı (20.960) 21.000’dir. Akıbeti meçhul ve kayıp asker sayısı 10.000 civarında gÖsterilmektedir ki, bunlarda Ölenlere dahildir. Dolayısıyla 14.000’e yakında yaralandıktan sonra tedavisi olumlu sonuçlanmayıp 1918 yılı bile dahil olmak üzere hastanelerde hayatını kaybedenler bulunmaktadır. Cepheye gÖnüllü olarak katılıp, kayıtları askerlik şubelerinde olup şehit ve yaralandıktan sonra hayatlarını kaybedenleri de hesaba katarsak aradaki 13.000 kişilik fark ortaya çıkar. Bu kayıplar 1915-1918 yılları arasındaki beş yıllık süre içindedir. örneğin; 10 numaralı Tıp Tarihi bülteninde Çanakkale’de yaralanmış olup 1918 yılında hastanede hayatını kaybeden erler var. Birinci el kaynaklara dayanmadan yazılanlara gÖre zayiat en fazla 253.000 olarak gÖsterilmektedir. Yukarıda sÖzü edilen İslam ansiklopedisine gÖre; zayiatın belirlenmesi çeşitli nedenlerden dolayı güçtür ama bu zayiat miktarı 190.000 ile 350.000 arasında değişmektedir. 5.Ordu’ya komutanlık etmiş olan mareşal Liman von Sanders’in anılarında, bu Ordunun zayiatı 218.000 olarak yazılıdır. ATASE ise arşivlerinden yaptığı yayınlarda bunu 208.022 olarak belirtmiştir. Genelkurmayın yayınladığı kitaplarda ama Özellikle (5.cilt 1.kitap) ayrıntılı zayiat şÖyledir: Subaylar; 595 şehit, 1.018 yaralı, 27 kayıp olmak üzere toplam 1640 – Erler; 56.145 şehit, 96.114 yaralı, 11.151 kayıp, 18.746 hastanede Ölen, 8.307 hava değişimi olmak üzere toplam 190.463 kişidir. ATASE arşivinde (2005 Ocak ayı;) yaralı, hasta, gazi, esir, kayıp toplam zayiat en fazla 211.000 olabilir demektedir. Bu zayiat sayıları eğer gÖzden kaçmış belge ya da yazışma varsa, bundan sonra ancak çift haneli olarak artabilir, yani kesin sayılardır. Yinelemekte bir sakınca gÖrmüyorum; bu sayılar bazılarının gÖzüne gerçekten çok mu ‘küçük’ gÖrünüyor? Ya da biz, gerçekleri gÖrmek yerine onları abartarak anlatmak gibi bir saplantı içinde miyiz?

Bu savaşta verdiğimiz şehit, yaralı, kayıp sayısı ortada. Her savaş, ağır yitimlere yol açar ama dar bir alanda yapılan Çanakkale savaşının bilançosu gerçekten çok ağır olmuştur. Durum bÖyleyken, gerekli saygıyı gÖsteriyor muyuz? Kesinlikle gÖstermiyoruz. En çok zayiatın verildiği yer olan Bombasırtı, bu kitap yayına hazırlanırken (Ekim 2004), gerçek şehitlerin yattığı alan, otopark yapılıyordu. Televizyonda (3 Kasım-Habertürk) bu duyarsızlığı dile getirdim, Sabah ve Zaman gazetelerinde yazıldı, cumhurbaşkanını ve genelkurmayı gÖreve çağırdık, sandık ki, hemen müdahale edilecek ve yanlışlık düzeltilecek, ne yazık ki Öyle olmadı, 2 Ocak 2005’te orman bakanı Osman PEPE televizyonlara çıkıp, burasının otopark olacağını gururla anlattı! Bu kadar şehit neden orada yatıyor? YÖnetimin üç beş kuruş para kazanması için mi? Savaşın doksanıncı yılında, orman bakanlığı bu ayıpla tarihe geçmiştir. Bunları yazdığım sırada 16 Ocak 2005 tarihinde bakan Osman PEPE, Habertürk’teki programıma (Aynanın Arkası;) katılarak sorularıma yanıt vermiş ve bu bÖlgede yapılan yanlışları düzeltmeye hazır olduğunu canlı yayında sÖylemiştir. Şehitlere saygı gÖsterilen yeni bir düzenlemenin yapılacağı konusundaki umudumu koruyorum. Çanakkale savaşlarında o kadar çok hurafe ürettik ki, artık dünyadaki uzmanlara alay konusu oluyoruz. Bunlardan birisi, tıp fakültesinin tamamının bu savaşta şehit olduğudur. Bu tamamen yanlıştır (yalandır demeye dilim varmadı;). Tıp fakültesi mezun vermedi çünkü tüm okullar Öğrenim yaşamına ara vermişti. Tıp profesÖründen dalgıçına, gazetecisinden televizyon muhabirine kadar, Çanakkale Savaşları konusunda bilgisiz bir çok kişi, ne yazık ki, kimi belgesellere adını “danışman” olarak yazdırmaktadır…Neden? Çünkü, artık bu savaş alanı rantiye haline getirildi de, ondan. Şehitlerin kemiğinden, kanından para kazanmakta; denizaltındaki tarihi satmakta, sakınca gÖrmüyorlar. Çanakkale bÖlgesindeki üniformalı üniformasız resmi gÖrevliler, yalnızca tÖrenden tÖrene koltuklarından kalktıkları için şehitliklerde ne olup bittiğinin farkında bile değiller.

Gerçek şehitlere karşı işlediğimiz günahlar burada kalsa iyi...

“Hey onbeşli onbeşli...” türküsünü bilmeyenimiz yoktur. Müziği pek coşkulu, oynak bir türküdür. Müzikolog Erdoğan GöKÇE (Edirne Liseliler dergisinde) diyor ki; “ Çalınınca hemen kalkar, oynar, gÖbek atarız. Tabii ne olduğunu bilmediğimiz için oynuyor gÖbek atıyoruz. Amma gerçek farklı...” Nedir gerçek?
Yine yanıtı GöKÇE veriyor:
“Bu türkü Çanakkale savaşı sırasında askerlik çağına gelmiş, ancak askere alınacak kimse kalmaması üzerine, Rumi 1315, Miladi 1899 doğumluların 16,5 yaşında askere çağrılmaları üzerine yakılan türküdür. Bu türkü faciayı anlatır. Bilinçsiz halkımız bu türkü ile gÖbek atıyor”.
Facia için yakılan türküde gÖbek atanlar, şehitlikleri otopark yapıp üç-beş kuruş kazanınca da gÖbek atıyorlar! Yavaş yavaş şehitlikleri tüketerek, gelecek nesillere ne bırakmayı tasarlıyor olabilirler? Yoksa tarihin izlerini silerek, belleği mi yok etmeye çalışıyorlar? Doksanıncı yılda yazmamız gerekenler bu mu olmalıydı?

üsteğmen Zahit’in mektubu

Aşağıdaki mektubun Öyküsü hemen hiç bilinmez.


Çanakkale Savaşlarında kahramanlık gÖsteren pek çok jandarma personelinden biri de üsteğmen Zahit’tir. üsteğmen Zahit, Şiran içerisinden Yetimoğlu Mustafa’nın oğludur. 1882 yılında doğmuş, 29 Temmuz 1903’ te jandarma eri olarak Silahlı Kuvvetlere katılmıştır. Yedi yıl çeşitli hizmetlerde bulunarak amirlerinin takdirlerini kazanmış ve subay olması için İstanbul Jandarma Subay Okuluna gÖnderilmiştir. Bu okulun iki yıllık eğitimini başarı ile tamamladıktan sonra, 25 Mart 1912 de teğmen olarak okuldan mezun olmuştur. Atandığı Sivas İl Jandarma Alay Komutanlığına bağlı birliklerde başarılı gÖrevler yapmış, bu gÖrevler sonunda birçok Ödül ve takdirname almıştır.

Teğmen Zahit, Birinci Dünya Savaşı başlayınca Ankara Seyyar Jandarma Alayı emrine atanmıştır. Bir süre sonra İzmir’e giden Alay, burada Enver Paşa ve Mareşal von der Goltz tarafından denetlenmiş, savaş yapabilecek durumda olduğu gÖrüşünce, 62’nci Piyade Alayı adıyla 20’nci Tümenin kuruluşunda yer alarak, Çanakkale Savaşlarına katılmıştır.

62’nci Alay, Çanakkale Cephesinin güney kesimindeki en kanlı muharebelerin yapıldığı Kerevizdere de bulunuyordu. Bu alayın 1. Taburunun 3. BÖlüğü, Kerevizdere’nin Şehitler Tepesi’nde çok kanlı, çetin muharebeler yapmak zorunda kalmıştı. İki tarafın siperleri arasındaki mesafe en fazla 30 metre idi. Bazı yerlerde bu mesafe 3-4 metreye kadar iniyordu. Her iki taraf da toprağa iyice gÖmülmüşlerdi. Fırsat buldukça siperlerini geliştirmek, sığınakları ıslah etmek için canlarını dişlerine takarak çalışıyorlardı. Mevzilerinin yakınlığı nedeniyle taraflar birbirlerinin adeta soluk alıp verişini hissediyorlar, birbirlerinin çabalarını etkisiz hale getirmek için gece gündüz demeden uğraş veriyorlardı. Bir siperden atılıp karşı tarafın siperleri içine düşen el bombası birkaç kişiyi Öldürüyor veya yaralıyordu. Karşılıklı süngüleşme ve baskınlar yapılıyor. GÖğüs gÖğse acımasız bir savaş, aralıksız sürüp gidiyordu. Teknik bakımdan üstün olan İngilizler, Kara Kedi adı verilen bombalarla bize büyük kayıplar verdiriyorlar, mevzilerimizde büyük yıkıntılara neden oluyorlardı. İşte bu kanlı muharebelerin birinde 62.Alay 4.Tabur BÖlük Komutanlarından biri şehit olunca, daha Önce Şehitler Tepesi’ndeki çatışmalarda büyük başarılar gÖsterdiğinden dolayı 14 Eylül 1915’te üsteğmenliğe yükseltilen 3’üncü BÖlük Takım subaylarından Zahit, bu bÖlüğün komutanlığına atandı.

Zahit; uzun boylu, sarışın ve yakışıklı bir subaydı. Komutanlığına atandığı yeni bÖlükte, durup dinlenmeden, tükenmek bilmeyen bir enerji ile çalışarak, düşmanın yıktığı siperleri kendisi de erleriyle birlikte çalışarak bir gecede tamir ediyor, yeniden düzene sokuyordu. Fakat düşman, gece yapılan, onarılan bu siperleri ertesi gün tekrar yıkıyordu. üsteğmen Zahit ve yiğit erleri, gece canlarını dişlerine takarak bu siperleri yeniden onarıyorlardı. BÖylece günler ve aylar akıp gidiyordu.

üsteğmen Zahit, gene bÖyle bir gün yıkılan mevzileri onarmakla uğraşırken Alay Komutanı Binbaşı Nazmi ( sonraları Vali, Genel Müfettiş, Milletvekili Nazmi Toker ) onun bÖlüğüne de gelerek çalışmaları yakından izledi. üsteğmen Zahit, onardığı siperleri komutanına gÖsterdi. 3-4 metre Ötede korkunç bir yılan gibi uzanıp giden düşman hatları hakkında komutanına bilgi verdi ve silahların nerelerde mevzilenmiş olduklarını gÖsterdi. Uzayıp giden siperler içinden komuta yerine dÖnmekte olan Alay Komutanı, en tehlikeli bÖlgede düşmanın Öldürücü ateşleri altında günlerdir duran bu kahraman subayı hiç olmazsa birkaç gün nasıl dinlendirebileceğini düşünüyordu. Alay Komutanı, Tabur Komutanına Zahit in bÖlüğünün başka bir bÖlükle değiştirilmesinin uygun olacağını bildirdi. Bunu Öğrenen yiğit subay, Tabur Komutanını;
“Komutanım, ben bu bÖlgeye alıştım, girdisini çıktısını Öğrendim. Bizim yerimize gelecek bÖlük alışıncaya kadar çok sıkıntı çekecektir. Alay Komutanımın ellerinden Öperim ve beni değiştirmemesini istirham ederim. BÖlüğümle burada çok iyi işler gÖrebilirim. Eğer buradan alınırsam çok üzülürüm,” diyerek yerinin değiştirilmemesini istedi.
Onun, bu içten gelen isteği komutanlarınca kabul edildi. Aradan geçen günler, Zahit in hakli olduğunu ortaya koydu. Her geçen gün ona yeni bir başarı kazandırıyor ve arkadaşları arasındaki ününü artırıyordu.

1915 yılı Ağustos ayında aldığı yeni takviyelerle giriştiği taarruzlarda da başarı kazanmayan ve Türk askerinin vatan aşkı ile dolu çelik gÖğsünü aşarak İstanbul’u almaktan ümidini kesen düşman, 1915 yılı sonlarına doğru cepheyi boşaltmaya karar vermişti. Düşmanın bazı hazırlıklar yaptığı gÖzleniyordu. Bu hazırlıkları Öğrenmek için geceleri küçük kuvvetlerle yapılan baskınlardan birine düşmanın alışagelenden çok daha fazla ateşle karşılık vermesi üzerine üsteğmen Zahit, bunun bir çekilme hareketini gizlemek amacıyla yapılmakta olduğundan kuşkulanarak 8-9 Ocak 1916 da bütün bÖlüğüyle birlikte saldırıya geçti. Şimdi gecenin zifiri karanlığı içinde cehennemi andıran bir boğuşma başlamıştı. İşaret fişekleri gecenin bağrında kanayan bir yara gibi yanıp sÖnüyor, aydınlatma mermileri karanlık denen devi yere yıkarak bÖlgeyi kısa bir süre için gündüze çeviriyordu. Bu arada vatanlarını kurtarmak için en aziz varlıkları olan canlarını fedada en ufak bir duraksamada bulunmayan yiğitlerle, her türlü modern ve Öldürücü silah ve gereçlere sahip bir ordunun çok üstün kuvvetleri arasında, amansız bir boğuşma sürüp gidiyordu. Süngü şakırtıları ile Allah Allah sesleri ve Hurra nidaları birbirine karışıyordu. Türk askeri, kükremiş bir aslan gibi saldırıyor, İleri, İleri haykırışlarıyla birbirini yüreklendiriyordu. üsteğmen Zahit, adeta masal kahramanları gibiydi. Kalpağı başından düştüğünden dolayı rüzgarın etkisiyle dalgalanan sarı saçları, alev alev yanan gÖzleriyle, bÖlüğün en Önünde ilerliyor ve bir an evvel denize ulaşmaya çalışıyordu. Bu arada yakınında patlayan bir mayın onu yere serdi. Yüzü, gÖzü toprak, üstü başı kan içinde idi. Yarasının ağırlığı hemen belli oluyordu. Biraz evvel başında koştuğu bÖlüğünü şimdi ancak bakışlarıyla izliyordu. Az sonra ruhunu teslim ederken, dudaklarından ebedi saadete erenlerde gÖrülen bir gülümseme vardı.

üsteğmen Zahit, Çanakkale Savaşının son şehitlerindendir. Cesedini gÖmmeden evvel ceplerinde yapılan aramada karısına yazılmış, fakat gÖnderilme imkanı bulunamamış bir vasiyetname çıktı. üsteğmen Zahit’in bugün elimizde ne bir fotoğrafı, ne de mezarı vardır. Çanakkale Savaşında can veren binlerce yiğit Türk evladıyla beraber gÖnüllerimizde yaşamaktadır. Aziz hatırasına hürmet olmak üzere de, Kara Hüseyin tarafından çevrilen vasiyetnamesi aşağıya alınmıştır:

Aziziye (Pınarbaşı;) İlçesinin Kılıç Mehmet Bey kÖyünden Ahmet Efendi kızı eşim Hanife Hanıma,

1 – İşte bugün seferberlik ilan edildi. Ben hem kendim, hem mesleğim itibariyle tam bir asker, hem de şerefli bir askerim.
2 – Asker olmam nedeniyle, sevgili vatanımı savunmaya gidiyorum. Gidip gelmemek, gelip bıraktıklarını bulmamak da olabilir. Bu gibi durumların insanlık aleminde meydana geleceği inkar olunamaz.
3 – BÖyle olmakla beraber şu vasiyetnameyi yazmak, hemen Ölmek demek değildir.
4 – Ulu Tanrı ve ilahi mukadderat ben seni, sen beni tanımadığımız ve bilmediğimiz halde, uzak bir memleketten bizi birbirimize nasip etti. Allah’ın emrine ve Peygamber’in kavline uygun olarak nikahımız kıyıldı. Yaşadığımız sürece geçimimizi sağlamaya çalıştım. Fakat, bizi toparlayıp bir araya getiren devletimiz harp ilan eder ve ben de vatanım uğruna şehit olursam, Ulu Tanrı elbet ruhlarımızı birbirine kavuşturur. Vatan uğruna şehit olursam bana ne mutlu. BÖyle bir hal olduğunda mevcut olan eşyam ve taşınabilir mallarımdan mihri müeccelinizi ( payınıza düşen tazminatı ) almanız için sizi vekil olarak gÖrevlendiriyorum. Eğer bunlar yetmezse hakkınızı helal edeceğinize ve beni borçlu yatırmayacağınıza eminim.
5 – Birbirimize verdiğimiz sÖzlerden dÖnmemenizi ister ve umarım. Ruhuma bir mevlit okutmak vicdanınıza kalmıştır. Kendim için başka bir şey istemiyorum. Şehitlik bana yeter.
6 – Altı maddeden ibaret bu vasiyetnamemi aldığınız zaman yüksek sesle ağlamanıza razı değilim.

Mektubun içinde kırmızı kurdeleye bağlı bir de altın gibi sapları bir demet saç bulunmuştu. Bu saçlar, aziz şehitin biricik yavrusu Nadide ye aitti.
alintidir


____________________
kopan bir ipe, sımsıkı bir dugum atarsanız, ipin en saglam yeri artık bu dugumdur. ama ipe her dokunusunuzda, canınızı acıtacak tek nokta yine o dugumdur."
www.dostsesi.com
dunyaya acilan pencereniz
Profiline gir Web siteyi ziyaret et Bu üyenin tüm mesajlarını göster
« Ön  Diğer »        print
Yukarı git


mxBoard, © 2006 by pragmaMx.org, based on eBoard, XMB and XForum

Giriş

Kullanıcı Adı:

Şifre:

Sprache
Arabirim Dilini Seçin:

Almanca Fransızca Türkçe İngilizce
Son 5 Bilgi
Happy Birthday


Bugün hiçbir kullanıcımızın doğumgünü yok!
Etkinlik Takvimi
Haziran 2025
  1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30  

Fuarlar
Toplantilar
Konserler
Festivaller
Kültür Sanat
Anma Günleri
Dogum günü
Dini Bayramlar
Özel Günler
Resmi Bayramlar
üye Puani
  1. Rojin: 10 976 Puanlar
  2. asliyok: 4 432 Puanlar
  3. HarmanYeli: 4 396 Puanlar
  4. KizilZora: 2 048 Puanlar
  5. life23: 1 675 Puanlar
  6. gokkiz: 1 657 Puanlar
  7. BirNefes: 1 048 Puanlar
  8. Erasmus: 984 Puanlar
  9. -Pozan-: 785 Puanlar
  10. Siyahinci: 623 Puanlar
Son Şiirler
SAKLI SEVDAM
(8367 okuma)
Hatırlarmısın .!
(11479 okuma)
Mektup......
(12306 okuma)
ANADOLU GARIBI
(12283 okuma)
SALKIMSÖĞÜT
(12006 okuma)
YAŞAMAYA DAİR
(12261 okuma)
SALKIMSÖĞÜT
(12453 okuma)
TOP Download
  1. AntiVir Personal - Free Antivirus
       [Hits: 1 032 x]
Link ler
  1. VOLKAN KONAK
  2. Yusuf Hayaloglu
  3. Full dizi izle

Bu sitedeki tüm logo ve markalar sahiplerinin malıdır. Diğer detayları Künye bölümünde bulabilirsiniz .

Haberlerimizi RSS kullanarak yayınlayabilirsiniz.

Bu site pragmaMx 0.1.11 tabanlıdır.

Yorumlar yazarların sorumluluğu altındadır,
geri kalan her şey © 2004 - 2025 by Dostsesi - Stimme der Freundschaft