ATATĞÅ“RK'ĞÅ“N kurdugu TĞÅ“RKĞÂÂYE
CUMHURĞÂÂYETĞÂÂNDE KADINLARIMIZIN KAZANIMLARI...
Mustafa Kemal'in kurduğu Cumhuriyet'te kadınlar, önce 3 Mart
1924 tarihli TevhĞ®d-i TedrisĞ¢t Kanunu ile eğitimde
erkeklerle eşitliği kazanmışlardır. 1926
yılında kabul edilerek Türk kadınlarını
"şeriat" zincirinden kurtaran MedenĞ® Kanun ile, erkeğin
çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına
ilişkin düzenlemeler kaldırıldı, kadınlara
boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde
tasarruf hakkı tanındı. Aile ve toplum hayatında
kadın erkek eşitliğinin temelleri atıldı. Mecelle
adı verilen ve dinĞ® temellere dayanan kanunun yerine
geçen Türk MedenĞ® Kanunu ile Türk kadını
güçlenmeye, kişiliğini bulmaya başlamış
ve erkeğinin yanında sosyal faaliyetlere katılmaya
başlamıştır.
Bundan sonra kadın ve kadın haklarıyla ilgili
gelişmeler şöyle sıralanabilir.4
1927'de ilk defa bir bayan avukat Bediye Hanım ĞÂÂstanbul
Barosu'na kayıt olmuştur.
1928'de ĞÂÂstanbul Fen Fakültesi'nden mezun olan 5 bayan
kimyacı Türkiye için bu dalda ilk örneklerdir. Yine bu
yıl ilk kez bir kız öğrenci Yüksek
Mühendislik Okulu'na girmiştir.
1928'de çıkarılan "Türk kadın doktorların on
sene müddetle hizmet-i mecburiyeden muafiyetleri hakkında kanun"5
ile mecburĞ® hizmetten çekindikleri için doktor olmak
istemeyen kadınların tıp mesleğine ilgi
göstermeleri sağlanmıştır. Nitekim 1930'dan
itibaren kadın doktorlar görev yapmaya
başlamışlardır.
1928'de amacı annelerin sağlık ve sosyal
ihtiyaçlarını gidermek ve çalışan anneler
için kreşler açmak olan Himaye-i EtfĞ¢l Kadın
Cemiyeti kurulmuştur.
1933'te Kız çocuklarına meslekĞ® eğitim vermek
amacıyla Kız Teknik ĞÖğretim
Müdürlüğü oluşturulmuştur.
1936'da Kadınların çalışma hayatına
düzenleme getiren ĞÃ‚Âş Kanunu
yürürlüğe girmiştir.
Türk kadınlarının siyasĞ® hayata
atılmaları konusunda da ilk adım III. TBMM döneminde
atılmış, 3.4.1930 tarihli 1580 sayılı Belediye
Kanunu'yla kadınlara Belediye meclislerine üye seçme ve
seçilme hakkı tanınmıştır.6 Bunu daha sonraki
dönemde 1934 yılında yapılan anayasa
değişikliği ile milletvekili seçme ve seçilme
hakkının tanıması izleyecektir.
Kadınlar seçme ve seçilme haklarını modern
batı toplumları olan Fransa'da 1946'da, ĞÂÂsviçre'de
ise 1971'de elde edebilmişken Türkiye'de 1934'ten itibaren bu
hakkı kullanmaya başlamışlardır. Ancak bu
hakkı yeterince kullandıkları söylenemez.
Їünkü bu hakkı elde ettikleri 1935
seçimlerinde milletvekili olan 18 kadın üye meclisin
%4.8'ini meydana getirirken bu orana bir daha
ulaşılamamıştır.7 Bu durum Türk
kadınının elde ettiği hakları kullanmaktaki
isteksizliğini göstermektedir.
Toplum hayatında kadınlara sağlanan eşitlik, çok
geçmeden kendini hissettirmeye başlayacaktır. Kadınlar
her türlü meslek dallarına ilgi göstererek
başarılı hizmetler yapmaya
başlamışlardır. Daha önce hiçbir Türk
kadınının görev almadığı alanlardan biri
olan Avukatlık mesleğinde ilk Türk kadın avukatı
olma unvanına sahip olan Beyhan Hanım ilk duruşmasına
28 Kasım 1928'de ĞÂÂstanbul 1.Ticaret Mahkemesinde
katılmıştır.8
Kadınlara bu hakları veren Atatürk'ün ve Cumhuriyetin
onlardan beklentileri de vardır. Bu beklentileri Atatürk
çeşitli vesilelerle şöyle dile getirmiştir.
31 Temmuz 1932' de Türkiye güzeli Keriman Halis' in,
Belçika' da yapılan yarışmada dünya güzeli
seçilmesi üzerine Atatürk O'na "Ece" unvanını
verir ve Türk kadınına şöyle seslenir:
" Türk ırkının dünyanın en güzel
ırkı olduğunu tarihten bildiğim için, Türk
kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş
olmasını çok tabiĞ® buldum. Fakat Türk
gençlerine bu münasebetle şunu hatırlatmayı da
lüzumlu görürüm: ĞÖvünç
duyduğumuz tabiĞ® güzelliğinizi fenni tarzda
muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık olunuz .. .Bununla
beraber, asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey,
analarınızın ve atalarınızın oldukları
gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya
birinciliğini elde tutmaktır."
Dünyada milletler arası ilk kadın kongresi 18 Nisan 1935' de
Atatürk'ün himayesinde ĞÂÂstanbul'da toplanmış
ve bu kongreye dünyanın dört bir yanından gelen
kadınlar katılmıştır. Atatürk "Milletler
arası ĞÂÂlk Kadın Kongresi" delegelerine şöyle
seslenir:
"Türk kadınının dünya
kadınlığına elini vererek, dünyanın
barış ve güveni için
çalışacağına emin olabilirsiniz."
Atatürk, Türk kadınlarının hiçbir alanda
erkeklerden ve Avrupalı kadınlardan geri kalmayacakları
yolundaki inancını da şu sözleriyle
belirtmiştir:
"Kadınlarımız için asıl mücadele alanı,
asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve
kılıkta başarıdan çok, ışıkla,
bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip,
donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa
kadınlarının aşağısında kalmayacak,
aksine pek çok yönden onların üstüne
çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve
kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve
buna kesinlikle emin olanlardanım."
Türk toplumunun gelişip yükselmesinde aile
yapısının önemine inanan Atatürk, şöyle
demektedir:
"Bu millet esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti
öyle analara sahiptir ki her bir devrin büyük
adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk
kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye
kabiliyetlidir."
Türk kadını, yüzyıllardır özlemini
çektiği haklarına sahip olmada; en azimli, inançlı
ve güçlü desteği Atatürk' ten almış ve
çağdaş ülke kadınlarının önüne
geçmiştir. Yapılan inkılĞ¢plarla Türk
toplumunda kadın erkek eşitliği yolunda önemli
adımlar atılmıştır. Türkiye'nin
çağdaşlaşmasında ve kalkınmasında
kadın erkek her ferdin katılımı
sağlanmıştır. Ancak Cumhuriyet'in kuruluşundan
itibaren süratle sağlanan bu hakları Türk
kadınlarının tam anlamıyla kullandıkları
söylenemez. Kullanılmayan bir hakkın kağıt
üzerindeki varlığı ise hiçbir önem
taşımamaktadır.
Türk kadını, Atatürk'ün kendilerine olan
güvenine lĞ¢yık olabilmek için haklarını
sonuna kadar kullanmalı ve Atatürk'ün emaneti olan
Türkiye Cumhuriyetini O'nun istediği gibi ilelebet yaşatmak
ve geleceğe güvenle bakabilmek için, erkeklerle el ele
çalışarak O'nun gösterdiği
ışıklı yolda ödün vermeden
yürümelidir.
KADINLARIMIZ SĞÂÂZE VERĞÂÂLEN DEĞÂÂER
CUMHURĞÂÂYETĞÂÂMĞÂÂZLE YAĞŞIT.. sonsuza
kadarda yasatalim ..VARMISINIZ YAĞŞATMAYA..!