Hayat, Kremalı Bir Bisküvi Gibidir
Yoğunuz, hem de çok yoğun.
Ve üstelik yorgunuz. Göz kapaklarımız kapanıncaya dek meşgulüz.
Hep bir şeylerin peşinde tüketmekteyiz zamanı.
Kadınlar ev temizliği ve ortalığı toplamak dedikleri şeyleri yaparken,
erkekler yolda, trafikte eritmekte zamanı.
Kimi zaman otobüste, kimi zaman televizyon ya da bilgisayar başında, kimi
zaman da derslerimizle yaşamaktayız hayatı.
Kime rastlasam yoğun ve yorgun bu aralar.
Kimi dersler diyor: "Onlarca ders var çalışmam gereken."
Kimi ev işleri diyor: "Çocuklarla uğraşıyoruz akşama kadar."
Kimi işler diyor: "Bilirsin para kazanmak kolay değil."
Yorgun kalabalıkların arasında akşama kadar gezip iyice dinlendikten
sonra
eve dönüş yolunda birkaç şey almak için bakkala uğruyorum.
Neden insanlar bu kadar yoğun diyorum, nedir bu koşuşturmaca?
"Hayata tutunmalı" diyor.
Bakkal hayatı yağ markası sanıyor.
Ama hayatın tutamaçları yok ki diyorum kendi kendime. Bir bakkala bunu
nasıl anlatmalı?
Hayat, kremalı bir bisküvi gibidir, bazen kremanın içinde gibi rahat
hissedersin kendini,
bazen de kremayla birbirine tutturulan yer ve gök arasında sıkışmış
gibi.
Bazen sıcakkanlı olasın gelir, fırından yeni çıkmış gibi; bazen de dermanın
yoktur,
akşama dolapta kalmış yaşlı ve bayat ekmek gibi.
Ardından benzer birkaç şey daha sorunca, her uğradığımda benle uzunca
muhabbet eden bakkal
ilk defa bir an önce yok olup gitmemi istiyor.
Hayırlı işler dileyip çıkıyorum ama birazdan geri dönüp aldıklarımın
ücretini ödeyip ödemediğimi soruyorum.
Kusura bakmayın bu aralar biraz dalgınım diyorum. Rafların birinde bir
kremalı bisküvi alay edercesine sırıtıyor
Yoğunuz..
Bir arkadaşımızın derdini dinleyemeyecek kadar yoğun. Oturup kendimizi
düşünemeyecek kadar..
Yolumuzun üstünde gözümüze çarpan çiçeklerle ilgilenemeyecek kadar..
Bir kere bile tefekkür edemeyecek kadar..
Bir sabah kalkıp güneşin doğuşunu izleyemeden öleceğiz. Birbirimizi
tanımadan öleceğiz..
Abdullah Kibritçi
____________________
Ben bir kitap im okudukça daha karmaşık olur hikayem