O ana kadar içinden kahkahalar geçen anılar
anlatıyordu. Saçlarının kesimi... Yeni saç
stilinin yarattığı tartışma...
Partinin gençleşme kurultayı... Bütün bunları
gülerek anlatıyordu...
Ama tam o sÖze gelince durdu... Yüzündeki
gülümseme dondu...
Deniz Baykal’ı ilk kez bÖylesine derin bir kaygıyla
konuşurken gÖrdüm:
“Kelimenin tam anlamıyla koptuk. İktidar partisiyle
aramızda en ufak bir ilişki dahi kalmadı. Ben bunca
yıldır siyasette hiç bÖyle bir kopukluk
gÖrmemiştim... İktidarla muhalefet hiç bÖylesine
kopmamıştı.”
Deniz Bey, bir dost ortamında bütün içtenliğiyle
sÖylemişti bunları...
Kimseye olan bir kızgınlık değildi. Daha çok
içine düşülen durumdan duyulan bir
sıkıntıyı anlatır gibiydi.
Şule ve Adnan Bucak çiftinin evindeki bir akşam
yemeğiydi...
İnsanı çileden çıkartan lezzetteki o yemekleriyle
Şule yine bir Ankara klasiği
hazırlamıştı..
Müjde-Ercan Karakaş, Fikret Bila, Semra-Bilal Çetin,
Derya-Metehan Demir, Niyazi Erten, Hande Fırat...
Baykal bu sÖzleri sÖylerken herkesin yüzü
gerilmişti...
Müjde derin bir nefes aldı... Bir espri yapar da bozar bu
sessizliği diye bekledim. Olmadı...
Katılıp kaldık...
Yemekten sonra bütün gece bu sÖzleri
düşündüm...
Milliyetçi Cephe dÖnemlerini, Demirel-Ecevit gerilimlerini. Mesut
Yılmaz-Tansu Çiller ya da Özal-Demirel
krizlerini...
Baykal “Hiç bÖylesine kopmamıştık”
derken bÖyle bir karşılaştırma yapıyordu
işte.
Belli ki, Meclis’in birbiriyle konuşmadığı bir
dÖnem var artık...
MHP’nin, İktidar partisine “MHP sıralarına 1
metreden fazla yaklaşırsan gÖr bak ne oluyor” diye
yasak koyduğu bir Meclis...
Yani “yumruk mesafesi”nde bir genel kurul...
Polis baskınından yorgun düşmüş bir
Barış ve Demokrasi Partisi... Bu yüzden kendisini bir
türlü o Meclis’te hissedemiyor...
Toplumda giderek artan kamplaşmanın tetiklendiği bir Meclis
var artık.
Kopukluk işte tam burada...
Peki bu durumda bu Meclis nasıl Anayasa değişikliği
hazırlayacak...
Meclis’te bÖylesine derin ve keskin bir uçurum varken
uzlaşma mümkün mü?
Elbette değil...
Bu yüzden tek çare kalıyor...
Referandum...
BÖylesine kamplaşmaların, “yumruk mesafesi”ne
getirilen Meclis’lerin, derin kamplaşmaların ve
kopmaların tek çaresi halka dÖnmektir...
Bir referandum olsa, en az 4 ay alır... (YSK’nın nasıl
bir süre vereceği de belli değil.)
Referandumdan sonra genel seçime 10 ay kadar bir zaman
kalıyor...
Bu da bir kış sonra seçim demektir..
Türkiye kendisini artık bÖyle bir seçim takvimine
hazırlamalıdır.
fatih Cekirge